19 Ekim 2011 Çarşamba

"Dağlıca'da Heronlar PKK'ya Yardım Etti"

12 askerin şehit olduğu, 8 askerin de kaçırıldığı Dağlıca'daki taburun komutanı Onur Dirik 33 saatlik çatışmayı anlattı. Dirik, Heronların o baskında PKK'ya yardım ettiğini söyledi.
Dört yıl önce PKK'lı teröristlerin 12 askeri şehit edip 8 askeri de kaçırdığı Hakkari'deki Dağlıca Motorize Taburu'nun eski Komutanı Onur Dirik, Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke Tek programının konuğu oldu.
Saldırının olduğu dönemde yarbay olan, albay rütbesine yükseldikten sonra askeri mahkemede yargılanıp rütbeleri alınarak "Er" rütbesine düşürülen Dirik, Dağlıca olayında kesinlikle bir ihmali olmadığını söyledi. Dirik, bölgede saldırı olabileceğine dair 6 ayrı raporu üstlerine sunduğunu ancak üstlerinin herhangi bir önlem önlem almadığını savundu.

Dağlıca bölgesini çok zor bir coğrafya olduğunu söyleyen Onur Dirik, "Dağlıca zannedildiği gibi çok kritik bir geçiş noktası değildir. Sarp bir arazisi vardır. Bu bölgenin özelliği, teröristlerin geleneksel üs bölgeleri olan İkiyaka ve Alandüz'ün ortasında olmasıdır. Irak sınırının sıfır noktasıdır. Saldırıya açık bir bölgedir. Tabur köyle iç içedir. Hiçbirşey gizli değildir. Teröristin istihbarat alması çok kolaydır. İlerideki bir tepenin üstüne biri çıkarsa tüm gün taburu takip edebilir. Bundan kaçış yoktur" dedi.

Dağlıca halkının terör örgütü yanlısı olmadığını söyleyen Dirik şöyle konuştu: "Dağlıca halkı çilekeş, ekmek derdinde olan, saf temiz Anadolu İslam ahlakını benimsemiş, misafirperver insanlardır. O olay onları çok üzdü. İtibarları inşallah iade edilir. Kendilerine selamlarımı yolluyorum. Köylüler terör yanlısı insanlar değildir. Genel kanaat olarak, yüzde 98'inin öyle olmadığını düşünüyorum. Aralarında çürük elma vardır. Onlar da muzdarip. Biz birkaç tanesinin ismini tespit etmiştik. Saldırıdan önce tespit etmiştik. Savcılık çağırınca anlatacağım. Yargısal olarak bunlar bana sorulmadı. Sadece askeri soruşturma oldu, bunları söyledim."
 
SALDIRI SIRASINDA DÜĞÜNDE DEĞİLDİM
Olayın "Baskın" değil "Saldırı" olduğunu vurgulayan Dirik, "Buna Dağlıca saldırısı diyorum. Ben saldırı sırasında düğünde değildim. 33 saat süren boyunca taburumu sürekli idare ettim. Düğün saldırıdan 36 saat önceydi. Düğün için Yüksekova'dan önemli bir konvoy geldi. Bölgenin saygı duyulan insanlarıydı. Onları karşıladım. Köydeki düğüne gitmek de görevim. İstihbari açıdan da önemli. Düğün olması da bir saldırı emaresidir, yangın da. Çobanlar zan altında kalmamak için araziye çıkmazsa bu da bir duyum aldıklarını gösterebilir. Kim gelmiş diye gittik, düğündekilerin resimlerini çektik. Düğün sırasında düğün evinin içinde oturduk, yemek yedik. Telsizi dışarda bıraktım, habercime verdim. 45 dakika evde oturduk çıktık. Bölükle düğün evi arası 35-40 metre zaten. Çıkınca asker, (Komutanım Keri Tepe'den üsteğmen telsizle sizi aradı) dedi. Hemen ulaştım, (Komutanım sabah gelen katırlar çıktı) dedi. Ona ne yapması gerektiğini söyledim. Bu konuşmayı duyan askerlerden biri U.Ç. yanlış hatırladı, çatışma sırasında bölükte değildim lafı da oradan çıktı. Kesinlikle düğünde değildim. Emirler verdim, taburumu yönettim. Yakınımda 2 roket patladı, teröristlere ateş ettim" dedi.
 
DİNLEME SİSTEMİ KURMUŞTUK
Taburda telsiz dinleme sistemi kurduklarını söyleyen Dirik, şunları söyledi: "Teröristler iyi şifreleme sisteme kullanıyorlar gerçekten. Ekip kurmuştum doğu kökenli, Kürt kökenli 3-4 subay ya da astsubay görevlendirmiştim. O şekilde onların doktrin şekillerini çıkardık, kim nerede diye. Mesela araç-katır, çekirdek-mermi, sigara-roket demekti. Biz teröristlerle adeta konuşuyorduk. Apo denen adamın fetvalarını alıyordu. Onun ne demek istediğini çıkarıyorduk. Görüşlerinde ciddi çelişki vardır. Bölgeye hakim tepelere ses yayın sistemi kurduk. Çok zor oraya elektrikli cihaz kurmak. 400 kg ağırlığında jeneratör taşımak lazım. 67 parçaya bölüp yukarı çıkardık katır sırtında. Mevzilere yaklaşık 50 metre uzaklığa projektör kurduk. Bunlarla pasif gece görüş sisteminin etkisini artırmaya çalıştık. Teröristlerin gelmesi muhtemel istikametleri aydınlattık, askerin 150-200 metreyi görmesini sağladık. Oralara hoparlör koyduk, teorilerindeki bozuklukları söylüyorduk. Onlarla ilgili bir tecavüz olayını öğrendik. Hoparlörden, (Bayan arkadaşlar yanınızdaki Cuma koda sorun böyle olmadı mı, yüzü kızaracak mı) diye. Ardından 2 kişi kaçtı teslim oldu."

23 EYLÜL'DEN İTİBAREN ANORMALLİKLER FARK ETTİK
24 Mart 2007'de Çukurca'dan Dağlıca'ya taşınmaya başladıklarını söyleyen Dirik, "23 Eylül 2007'den itibaren anormallikler olmaya başladığını fark ettik. Etrafımızda 7 ya da 12 konuşan terörist vardı, bir anda bu sayı 21'e çıktı. Baktım bizim etrafımızda toplanmaya başlıyorlar. O dönemde bölgeye helikopterler gelse çok faydalı olurdu. Talep ettik saldırıdan önce de sonra da ama gönderilmedi. Ben hareketliliği görünce Keri Tepe'ye çıktım, 2 gece kaldım. Keri Tepe'deki yüzbaşımızla istişare ettik. Özel bölük kuralım, ani bir durum olduğunda elimizde hazır bölük bulunsun dedik. Hatta operasyon yapalım, örgütün derdi bölgeyi boşaltmaksa vuralım, saldırı yapacaklarsa da önleyici bir taarruz yapalım dedik. 156 kişilik bölük kurma kararı aldım. Bölüğün eğitimi için tanınan süre 20 gün civarındaydı. Çıkış tarihi de tesadüf ki saldırının olduğu 20 Ekim 2007 idi. Bana (Bu bölüğü niye kuruyoruz) diyen de oldu. O bölüğü kurduğuma da pişman değilim" ifadelerini kullandı.

3 AYRI NOKTAYA AYNI ANDA SALDIRDILAR

Saldırının nasıl olduğunu anlatan Dirik, "Saldırı, Keri Tepe, Meri tepe ve tabura, aynı anda oldu. Uyurken yakalanmadık. Geleceğini hissettik bölük kurduk. O gece gelme ihtimallerin yüksek olduğunu tahmin ediyorduk. İlk mermiyi biz attık. baskın maskın değildi. gece görüşü çok zor. Keri Tepe'nin solundan bir grup geldi, bir grup da aşağıdan geldi. 1-1,5 saat direndi ordaki grup. 12 şehidin tamamı da o bölgede oldu. Ramazan Yüce olayı da orada oldu. Alttan gelen grup onu esir aldı" diye konuştu.

ÇATIŞMA 33 SAAT SÜRDÜ

Çatışmanın 33 saat sürdüğünü ifade eden Dirik, "Gece 00.00'da başladı 33 saat devam etti. Kobra helikopterlerinin gelmediği şeklinde iddialar var. Gelmedi diyemeyiz. Ben saldırı başladıktan 20 dakika sonra kobra helikopter istedim. Saat 02.30'da ben mevzideyken, telsizden muhabere merkezindeki arkadaşım (Komutanım gelmiyomuş ya da gelemiyomuş) dedi. Saat 03.45'te kobralar geldi. Hakkari Komando Tugayı'ndan çıkmış kobralar. O zamanki tugay komutanı zorla çıkarmış. Çıkarma yetkisi normalde Kolordu komutanında o dönemde. Ama bu yanlış birşey. Tümen komutanı tümgeneralin emir verebilmesi lazım. Kobralar gelene kadar ne olacaksa oldu. 12 şehit onlar gelmeden şehit düştü. Onlar geldiğinde teröristlerin elindeki 'Doçka'lar kobralara ateş etmeye başladılar. Saat 4'ü çeyrek geçe, hava ağarmak üzereyken Sikorsky gönderdiler. Tepeye jandarma özel harekat unsuru bıraktılar" şeklinde konuştu.

KOBRA PAT DİYE GELECEK DİYE BİR KAİDE YOK

İdari tahkikat sırasında kendisine kobra helikopterlerin geliş saatinin sorulduğunu belirten Onur Dirik, "Saat 03.45'te geldi dedim. Bana soran kişi helikopterlerin saat 01.30'da geldiğinin belirtildiğini söyledi. Kobra pat diye gelecek diye bir kaide yok. Hantepe'de gelmemiş, Genelkurmay açıklama yaptı (Toz bulutu var) diye. Tank değil ki sonuçta. Daha erken gelebilse çok şeyi değiştirirdi. Çünkü terörist savunmaya geçiyor. O gün çok sis vardı. Teröristler onu hesap ettiler. Tahminim Hantepe'de de öyle oldu. Teröristlerin eylem hazırlığı döneminde helikopterler bölgeye gelse çok işe yarardı" dedi.

6 RAPOR SUNDUM DEĞERLENDİRİLMEDİ

Olayda ihmali olduğu iddialarını değerlendiren Dirik, "Biz, 5 tanesi 9, 12, 18, 19 ve 20 Ekim tarihlerinde olmak üzere üst makamlarımıza, 11 ayrı adrese, tehdit değerlendirmeleri olduğunu 6 ayrı raporla yazdık. Ben orada kaldığım süre boyunca bu 6 rapordan daha ciddi rapor yazmadım. İstihbarat subayım geldi, teröristlerin sitesinden adamlar vur emri verdi dedi. Bunu da koyduk rapora" diye konuştu.

İHMAL GÖSTERDİLER

Dirik, üstlerinin bu raporları niye değerlendirmedikleriyle ilgili soruya, "Ben örgütsel bağlantı falan demiyorum ama yapmamaları gereken ihmalleri gösterdiler. İhmallerin kaynağı benimle onlar arasında güven, irtibat karşılıklı anlayış birliğini yitirmişlerdi belki. Ama öyle ise görevden alsalardı. İstifa dilekçesi yazdım, komutan Yüksekova'dan geldi helikopterle önüme koydu kağıdı. İyi niyetli jest olarak görüp görevime devam ettim. Ben emre itaatsizlik eden görsem görevden aldırırdım" dedi.

GÜNLÜĞÜ İMHA ETMEDİM

Şehit asteğmen Mehmet Bozkuş'un günlüğü ile ilgili olarak ise Dirik, şöyle konuştu: "Bu günlük çatışmadan 2-3 gün sonra bulundu kayaların arasında. Bana getirildi. Aldım inceledim. Oraya gelen bir komutanımıza bunu gösterdim. Bunu göstermemin nedeni aynı şikayeti bizim de yapmamızdı. Ben de emir verebilirdim. 1 kere oldu, (Madem gitmek istiyosunuz, gidin) dedim. (Keri Tepe'nin dibine inin sonra yukarı çıkın) dedim. 16 saat sonra serumlarını içmiş vaziyette geldiler. Çok zor bir arazi. Şehit yedek subay çok kahraman. Ama ben oraya o şekilde emir versem, saldırıya gerek kalmazdı. Komutanım (Günlüğü imha et) dedi. Aile mirasının imha edilemeyeceğini düşünüp emre uymadım, imha etmedim. Sonra 3-5 gün izin aldım, Uşak'a gittim ailesine verdim, çok memnun oldular. Günlüğün benim sesimden çıkması da ben arkadaşlarıma okuyordum, kaydedilmiş."


SALDIRI SIRASINDA HAVADA HERON VARDI PKK'LILARA YARDIM ETTİ


Saldırı sırasında görüldüğü öne sürülen Heron ile ilgili olarak Dirik şunları söyledi: "Yukarıda birşey vardı. Bizde Heron yoktu o zaman. Amerikan Heronları vardı sadece. Hatta emir verilmişti, düşman değil diye, müttefikimiz diye. Bu aracın varlığı kesin. Yanılma yok bu konuda. Çatışma sırasında sis dağılmıştı. Gece 00.30 sıralarında görüldü. Çok belirgin birşeydi. Kobralar gelmeden 1-1.5 dakika önce kaçtı. Çünkü kobraların geldiğini görüyordu. Bence bu teröristler 10-20 km'lik bir alanda eylem yapıyor, 5-6 ayrı unsur kullanıyordu. PKK'nın o kadar geniş alanda koordine sağlamaya ihtiyacı var. Heron PKK'lılara hizmet ediyordu. Açık net, PKK'ya hizmet ediyordu. Dost olsa kaçmazdı. Kobralar gelince kaçtı."


ORG. IĞSIZ'IN ZİYARETİ
Dirik, "İdari tahkikat bittikten sonra 2. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız geldi. TSK'da böyle bir travmaya geçmiş olsun ziyareti gelenektir. Komutanımız geldi, moral verdi sağolsun. Askerlik hayatımda bir komutanın bir birliğe yaptığı en güzel konuşmayı yaptı Iğsız Paşa. Taburdan ayrılırken Paşa bana son anda plastikten yapılmış Atatürk maskı verdi. Biz de aldık, teşekkür ettik. Her komutan verir, kimisi saat, kimisi kalem verir. Ahmet Altan Taraf'ta madalya olarak yazdı. Atatürk plaketi olduğunu da yazmıştı daha önce.
Dezenformasyon yaptı" diye konuştu.

RAMAZAN YÜCE İÇİN "İHANET ETTİ" DİYE KANAAT BELİRTTİM


Er Ramazan Yüce'nin ihanet iddiasıyla ilgili Onur Dirik şöyle konuştu: "Benden kaanaat raporu istediler kaçırılan 8 asker için. O dönemin duygusal ortamı da farklı. Keri Tepe'de 56 kişi vardı. 12 şehit, 10 yaralı vardı, 8 kişi de kaçırldı. Yaklaşık 36 kişi ifade verecek durumdaydı. Biz tüm askerleri tek tek dinledik. Teröristlerin geldiğini anladığında onlara doğru gitmiş. Kanaat raporunda (Birliğine ve vatanına ihanet etmiştir) diye kanaat bildirdim. O günden beri rahat yüzü görmedim. Başıma gelmeyen kalmadı ama keşke yazmasaydım demedim. Bugün olsa yine yazarım. Ama telsizle irtibat kurmuş gibi şeyler de yok. Ramazan Yüce kadar muntazam telsiz dinleyen yoktu. Ertesi gün, çatışma devam edereken Mersin Emniyet Müdürlüğü'nden faksla sicili geldi Ramazan Yüce'nin. Bir eylemde taş atan çocuk konumunda, 18 yaşından küçük diye birşey olmamış. Bilseydik telsiz başına koymazdık."


Teröristlerin saldırı verdiği kayıplarla ilgili ise Dirik, "Bizzat gördüğümüz 36 kişidir. Kobralar da 10 kişiyi dere yatağında vurduklarını söylediler. Ama ölülerini bırkamadılar. Kademeli olarak çekildiler" dedi.

VİCDANIM RAHAT


Dirik, "Akşam rahat uyuyor musunuz?" sorusuna ise, "Çok rahat. Vicdanen çok rahatım, hiç tereddütsüz. Biliyorum şehit aileleri kızıyordur. Onlar benim evlatlarım. Tabii ki üzülüyorum ama hatamın olmadığına eminim. O yüzden rahat uyuyorum" yanıtını verdi.