12
askerin şehit olduğu, 8 askerin de kaçırıldığı Dağlıca'daki taburun
komutanı Onur Dirik 33 saatlik çatışmayı anlattı. Dirik, Heronların o
baskında PKK'ya yardım ettiğini söyledi.
Dört yıl önce PKK'lı teröristlerin 12 askeri şehit edip 8 askeri de
kaçırdığı Hakkari'deki Dağlıca Motorize Taburu'nun eski Komutanı Onur
Dirik, Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke Tek programının konuğu
oldu.
Saldırının olduğu dönemde yarbay olan, albay rütbesine yükseldikten sonra askeri mahkemede yargılanıp rütbeleri alınarak "Er" rütbesine düşürülen Dirik, Dağlıca olayında kesinlikle bir ihmali olmadığını söyledi. Dirik, bölgede saldırı olabileceğine dair 6 ayrı raporu üstlerine sunduğunu ancak üstlerinin herhangi bir önlem önlem almadığını savundu.
Dağlıca bölgesini çok zor bir coğrafya olduğunu söyleyen Onur Dirik, "Dağlıca zannedildiği gibi çok kritik bir geçiş noktası değildir. Sarp bir arazisi vardır. Bu bölgenin özelliği, teröristlerin geleneksel üs bölgeleri olan İkiyaka ve Alandüz'ün ortasında olmasıdır. Irak sınırının sıfır noktasıdır. Saldırıya açık bir bölgedir. Tabur köyle iç içedir. Hiçbirşey gizli değildir. Teröristin istihbarat alması çok kolaydır. İlerideki bir tepenin üstüne biri çıkarsa tüm gün taburu takip edebilir. Bundan kaçış yoktur" dedi.
Dağlıca halkının terör örgütü yanlısı olmadığını söyleyen Dirik şöyle konuştu: "Dağlıca halkı çilekeş, ekmek derdinde olan, saf temiz Anadolu İslam ahlakını benimsemiş, misafirperver insanlardır. O olay onları çok üzdü. İtibarları inşallah iade edilir. Kendilerine selamlarımı yolluyorum. Köylüler terör yanlısı insanlar değildir. Genel kanaat olarak, yüzde 98'inin öyle olmadığını düşünüyorum. Aralarında çürük elma vardır. Onlar da muzdarip. Biz birkaç tanesinin ismini tespit etmiştik. Saldırıdan önce tespit etmiştik. Savcılık çağırınca anlatacağım. Yargısal olarak bunlar bana sorulmadı. Sadece askeri soruşturma oldu, bunları söyledim."
Saldırının olduğu dönemde yarbay olan, albay rütbesine yükseldikten sonra askeri mahkemede yargılanıp rütbeleri alınarak "Er" rütbesine düşürülen Dirik, Dağlıca olayında kesinlikle bir ihmali olmadığını söyledi. Dirik, bölgede saldırı olabileceğine dair 6 ayrı raporu üstlerine sunduğunu ancak üstlerinin herhangi bir önlem önlem almadığını savundu.
Dağlıca bölgesini çok zor bir coğrafya olduğunu söyleyen Onur Dirik, "Dağlıca zannedildiği gibi çok kritik bir geçiş noktası değildir. Sarp bir arazisi vardır. Bu bölgenin özelliği, teröristlerin geleneksel üs bölgeleri olan İkiyaka ve Alandüz'ün ortasında olmasıdır. Irak sınırının sıfır noktasıdır. Saldırıya açık bir bölgedir. Tabur köyle iç içedir. Hiçbirşey gizli değildir. Teröristin istihbarat alması çok kolaydır. İlerideki bir tepenin üstüne biri çıkarsa tüm gün taburu takip edebilir. Bundan kaçış yoktur" dedi.
Dağlıca halkının terör örgütü yanlısı olmadığını söyleyen Dirik şöyle konuştu: "Dağlıca halkı çilekeş, ekmek derdinde olan, saf temiz Anadolu İslam ahlakını benimsemiş, misafirperver insanlardır. O olay onları çok üzdü. İtibarları inşallah iade edilir. Kendilerine selamlarımı yolluyorum. Köylüler terör yanlısı insanlar değildir. Genel kanaat olarak, yüzde 98'inin öyle olmadığını düşünüyorum. Aralarında çürük elma vardır. Onlar da muzdarip. Biz birkaç tanesinin ismini tespit etmiştik. Saldırıdan önce tespit etmiştik. Savcılık çağırınca anlatacağım. Yargısal olarak bunlar bana sorulmadı. Sadece askeri soruşturma oldu, bunları söyledim."
SALDIRI SIRASINDA DÜĞÜNDE DEĞİLDİM
Olayın "Baskın" değil "Saldırı" olduğunu vurgulayan Dirik, "Buna
Dağlıca saldırısı diyorum. Ben saldırı sırasında düğünde değildim. 33
saat süren boyunca taburumu sürekli idare ettim. Düğün saldırıdan 36
saat önceydi. Düğün için Yüksekova'dan önemli bir konvoy geldi. Bölgenin
saygı duyulan insanlarıydı. Onları karşıladım. Köydeki düğüne gitmek de
görevim. İstihbari açıdan da önemli. Düğün olması da bir saldırı
emaresidir, yangın da. Çobanlar zan altında kalmamak için araziye
çıkmazsa bu da bir duyum aldıklarını gösterebilir. Kim gelmiş diye
gittik, düğündekilerin resimlerini çektik. Düğün sırasında düğün evinin
içinde oturduk, yemek yedik. Telsizi dışarda bıraktım, habercime verdim.
45 dakika evde oturduk çıktık. Bölükle düğün evi arası 35-40 metre
zaten. Çıkınca asker, (Komutanım Keri Tepe'den üsteğmen telsizle sizi
aradı) dedi. Hemen ulaştım, (Komutanım sabah gelen katırlar çıktı) dedi.
Ona ne yapması gerektiğini söyledim. Bu konuşmayı duyan askerlerden
biri U.Ç. yanlış hatırladı, çatışma sırasında bölükte değildim lafı da
oradan çıktı. Kesinlikle düğünde değildim. Emirler verdim, taburumu
yönettim. Yakınımda 2 roket patladı, teröristlere ateş ettim" dedi.
DİNLEME SİSTEMİ KURMUŞTUK
Taburda telsiz dinleme sistemi kurduklarını söyleyen Dirik, şunları
söyledi: "Teröristler iyi şifreleme sisteme kullanıyorlar gerçekten.
Ekip kurmuştum doğu kökenli, Kürt kökenli 3-4 subay ya da astsubay
görevlendirmiştim. O şekilde onların doktrin şekillerini çıkardık, kim
nerede diye. Mesela araç-katır, çekirdek-mermi, sigara-roket demekti.
Biz teröristlerle adeta konuşuyorduk. Apo denen adamın fetvalarını
alıyordu. Onun ne demek istediğini çıkarıyorduk. Görüşlerinde ciddi
çelişki vardır. Bölgeye hakim tepelere ses yayın sistemi kurduk. Çok zor
oraya elektrikli cihaz kurmak. 400 kg ağırlığında jeneratör taşımak
lazım. 67 parçaya bölüp yukarı çıkardık katır sırtında. Mevzilere
yaklaşık 50 metre uzaklığa projektör kurduk. Bunlarla pasif gece görüş
sisteminin etkisini artırmaya çalıştık. Teröristlerin gelmesi muhtemel
istikametleri aydınlattık, askerin 150-200 metreyi görmesini sağladık.
Oralara hoparlör koyduk, teorilerindeki bozuklukları söylüyorduk.
Onlarla ilgili bir tecavüz olayını öğrendik. Hoparlörden, (Bayan
arkadaşlar yanınızdaki Cuma koda sorun böyle olmadı mı, yüzü kızaracak
mı) diye. Ardından 2 kişi kaçtı teslim oldu."
23 EYLÜL'DEN İTİBAREN ANORMALLİKLER FARK ETTİK
24 Mart 2007'de Çukurca'dan Dağlıca'ya
taşınmaya başladıklarını söyleyen Dirik, "23 Eylül 2007'den itibaren
anormallikler olmaya başladığını fark ettik. Etrafımızda 7 ya da 12
konuşan terörist vardı, bir anda bu sayı 21'e çıktı. Baktım bizim
etrafımızda toplanmaya başlıyorlar. O dönemde bölgeye helikopterler
gelse çok faydalı olurdu. Talep ettik saldırıdan önce de sonra da ama
gönderilmedi. Ben hareketliliği görünce Keri Tepe'ye çıktım, 2 gece
kaldım. Keri Tepe'deki yüzbaşımızla istişare ettik. Özel bölük kuralım,
ani bir durum olduğunda elimizde hazır bölük bulunsun dedik. Hatta
operasyon yapalım, örgütün derdi bölgeyi boşaltmaksa vuralım, saldırı
yapacaklarsa da önleyici bir taarruz yapalım dedik. 156 kişilik bölük
kurma kararı aldım. Bölüğün eğitimi için tanınan süre 20 gün
civarındaydı. Çıkış tarihi de tesadüf ki saldırının olduğu 20 Ekim 2007
idi. Bana (Bu bölüğü niye kuruyoruz) diyen de oldu. O bölüğü kurduğuma
da pişman değilim" ifadelerini kullandı.
3 AYRI NOKTAYA AYNI ANDA SALDIRDILAR
Saldırının nasıl olduğunu anlatan Dirik, "Saldırı, Keri Tepe, Meri tepe
ve tabura, aynı anda oldu. Uyurken yakalanmadık. Geleceğini hissettik
bölük kurduk. O gece gelme ihtimallerin yüksek olduğunu tahmin
ediyorduk. İlk mermiyi biz attık. baskın maskın değildi. gece görüşü çok
zor. Keri Tepe'nin solundan bir grup geldi, bir grup da aşağıdan geldi.
1-1,5 saat direndi ordaki grup. 12 şehidin tamamı da o bölgede oldu.
Ramazan Yüce olayı da orada oldu. Alttan gelen grup onu esir aldı" diye
konuştu.
ÇATIŞMA 33 SAAT SÜRDÜ
Çatışmanın
33 saat sürdüğünü ifade eden Dirik, "Gece 00.00'da başladı 33 saat
devam etti. Kobra helikopterlerinin gelmediği şeklinde iddialar var.
Gelmedi diyemeyiz. Ben saldırı başladıktan 20 dakika sonra kobra
helikopter istedim. Saat 02.30'da ben mevzideyken, telsizden muhabere
merkezindeki arkadaşım (Komutanım gelmiyomuş ya da gelemiyomuş) dedi.
Saat 03.45'te kobralar geldi. Hakkari Komando Tugayı'ndan çıkmış
kobralar. O zamanki tugay komutanı zorla çıkarmış. Çıkarma yetkisi
normalde Kolordu komutanında o dönemde. Ama bu yanlış birşey. Tümen
komutanı tümgeneralin emir verebilmesi lazım. Kobralar gelene kadar ne
olacaksa oldu. 12 şehit onlar gelmeden şehit düştü. Onlar geldiğinde
teröristlerin elindeki 'Doçka'lar kobralara ateş etmeye başladılar. Saat
4'ü çeyrek geçe, hava ağarmak üzereyken Sikorsky gönderdiler. Tepeye
jandarma özel harekat unsuru bıraktılar" şeklinde konuştu.
KOBRA PAT DİYE GELECEK DİYE BİR KAİDE YOK
İdari tahkikat sırasında kendisine kobra helikopterlerin geliş saatinin
sorulduğunu belirten Onur Dirik, "Saat 03.45'te geldi dedim. Bana soran
kişi helikopterlerin saat 01.30'da geldiğinin belirtildiğini söyledi.
Kobra pat diye gelecek diye bir kaide yok. Hantepe'de gelmemiş,
Genelkurmay açıklama yaptı (Toz bulutu var) diye. Tank değil ki sonuçta.
Daha erken gelebilse çok şeyi değiştirirdi. Çünkü terörist savunmaya
geçiyor. O gün çok sis vardı. Teröristler onu hesap ettiler. Tahminim
Hantepe'de de öyle oldu. Teröristlerin eylem hazırlığı döneminde
helikopterler bölgeye gelse çok işe yarardı" dedi.
6 RAPOR SUNDUM DEĞERLENDİRİLMEDİ
Olayda ihmali olduğu iddialarını değerlendiren Dirik, "Biz, 5 tanesi 9,
12, 18, 19 ve 20 Ekim tarihlerinde olmak üzere üst makamlarımıza, 11
ayrı adrese, tehdit değerlendirmeleri olduğunu 6 ayrı raporla yazdık.
Ben orada kaldığım süre boyunca bu 6 rapordan daha ciddi rapor yazmadım.
İstihbarat subayım geldi, teröristlerin sitesinden adamlar vur emri
verdi dedi. Bunu da koyduk rapora" diye konuştu.
İHMAL GÖSTERDİLER
Dirik, üstlerinin bu raporları niye değerlendirmedikleriyle ilgili
soruya, "Ben örgütsel bağlantı falan demiyorum ama yapmamaları gereken
ihmalleri gösterdiler. İhmallerin kaynağı benimle onlar arasında güven,
irtibat karşılıklı anlayış birliğini yitirmişlerdi belki. Ama öyle ise
görevden alsalardı. İstifa dilekçesi yazdım, komutan Yüksekova'dan geldi
helikopterle önüme koydu kağıdı. İyi niyetli jest olarak görüp görevime
devam ettim. Ben emre itaatsizlik eden görsem görevden aldırırdım"
dedi.
GÜNLÜĞÜ İMHA ETMEDİM
Şehit asteğmen Mehmet Bozkuş'un günlüğü ile
ilgili olarak ise Dirik, şöyle konuştu: "Bu günlük çatışmadan 2-3 gün
sonra bulundu kayaların arasında. Bana getirildi. Aldım inceledim. Oraya
gelen bir komutanımıza bunu gösterdim. Bunu göstermemin nedeni aynı
şikayeti bizim de yapmamızdı. Ben de emir verebilirdim. 1 kere oldu,
(Madem gitmek istiyosunuz, gidin) dedim. (Keri Tepe'nin dibine inin
sonra yukarı çıkın) dedim. 16 saat sonra serumlarını içmiş vaziyette
geldiler. Çok zor bir arazi. Şehit yedek subay çok kahraman. Ama ben
oraya o şekilde emir versem, saldırıya gerek kalmazdı. Komutanım
(Günlüğü imha et) dedi. Aile mirasının imha edilemeyeceğini düşünüp emre
uymadım, imha etmedim. Sonra 3-5 gün izin aldım, Uşak'a gittim ailesine
verdim, çok memnun oldular. Günlüğün benim sesimden çıkması da ben
arkadaşlarıma okuyordum, kaydedilmiş."
SALDIRI SIRASINDA HAVADA HERON VARDI PKK'LILARA YARDIM ETTİ
Saldırı sırasında görüldüğü öne sürülen Heron ile ilgili olarak Dirik
şunları söyledi: "Yukarıda birşey vardı. Bizde Heron yoktu o zaman.
Amerikan Heronları vardı sadece. Hatta emir verilmişti, düşman değil
diye, müttefikimiz diye. Bu aracın varlığı kesin. Yanılma yok bu konuda.
Çatışma sırasında sis dağılmıştı. Gece 00.30 sıralarında görüldü. Çok
belirgin birşeydi. Kobralar gelmeden 1-1.5 dakika önce kaçtı. Çünkü
kobraların geldiğini görüyordu. Bence bu teröristler 10-20 km'lik bir
alanda eylem yapıyor, 5-6 ayrı unsur kullanıyordu. PKK'nın o kadar geniş
alanda koordine sağlamaya ihtiyacı var. Heron PKK'lılara hizmet
ediyordu. Açık net, PKK'ya hizmet ediyordu. Dost olsa kaçmazdı. Kobralar
gelince kaçtı."
ORG. IĞSIZ'IN ZİYARETİ
Dirik, "İdari tahkikat bittikten sonra 2. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız geldi. TSK'da böyle bir travmaya geçmiş olsun ziyareti gelenektir. Komutanımız geldi, moral verdi sağolsun. Askerlik hayatımda bir komutanın bir birliğe yaptığı en güzel konuşmayı yaptı Iğsız Paşa. Taburdan ayrılırken Paşa bana son anda plastikten yapılmış Atatürk maskı verdi. Biz de aldık, teşekkür ettik. Her komutan verir, kimisi saat, kimisi kalem verir. Ahmet Altan Taraf'ta madalya olarak yazdı. Atatürk plaketi olduğunu da yazmıştı daha önce.
Dezenformasyon yaptı" diye konuştu.
RAMAZAN YÜCE İÇİN "İHANET ETTİ" DİYE KANAAT BELİRTTİM
Er Ramazan Yüce'nin ihanet iddiasıyla ilgili Onur Dirik şöyle konuştu:
"Benden kaanaat raporu istediler kaçırılan 8 asker için. O dönemin
duygusal ortamı da farklı. Keri Tepe'de 56 kişi vardı. 12 şehit, 10
yaralı vardı, 8 kişi de kaçırldı. Yaklaşık 36 kişi ifade verecek
durumdaydı. Biz tüm askerleri tek tek dinledik. Teröristlerin geldiğini
anladığında onlara doğru gitmiş. Kanaat raporunda (Birliğine ve vatanına
ihanet etmiştir) diye kanaat bildirdim. O günden beri rahat yüzü
görmedim. Başıma gelmeyen kalmadı ama keşke yazmasaydım demedim. Bugün
olsa yine yazarım. Ama telsizle irtibat kurmuş gibi şeyler de yok.
Ramazan Yüce kadar muntazam telsiz dinleyen yoktu. Ertesi gün, çatışma
devam edereken Mersin Emniyet Müdürlüğü'nden faksla sicili geldi Ramazan
Yüce'nin. Bir eylemde taş atan çocuk konumunda, 18 yaşından küçük diye
birşey olmamış. Bilseydik telsiz başına koymazdık."
Teröristlerin saldırı verdiği kayıplarla ilgili ise Dirik, "Bizzat gördüğümüz 36 kişidir. Kobralar da 10 kişiyi dere yatağında vurduklarını söylediler. Ama ölülerini bırkamadılar. Kademeli olarak çekildiler" dedi.
VİCDANIM RAHAT
Dirik, "Akşam rahat uyuyor musunuz?" sorusuna ise, "Çok rahat. Vicdanen
çok rahatım, hiç tereddütsüz. Biliyorum şehit aileleri kızıyordur.
Onlar benim evlatlarım. Tabii ki üzülüyorum ama hatamın olmadığına
eminim. O yüzden rahat uyuyorum" yanıtını verdi.