Sevgili Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, 28 Ağustos 2007'de Cumhurbaşkanlığına seçildiği günden beri Türk Milleti'ni ve bizi en fazla memnun eden icraatını yaptı ve sınır boylarındaki Mehmetçiği ziyaret etti. O'na 'Sevgili Cumhurbaşkanımız' diyoruz. Bunun sebebi, sadece milletimizi ve devletimizi bütün dünyada en iyi şekilde temsil etmesi değil... O'nun, kendisi gibi bir Hakk ve halk adamı olan merhum Özal gibi son derece başarılı bir Cumhurbaşkanlığı yaptığını zaten biliyoruz. O, aynı zamanda insanımızı samimiyetle seven bir gönül adamıdır.
Cumhurbaşkanı, 14 Ekim'de Hakkâri Yüksekova'da sınır bölgelerindeki askerî birlikleri ziyaret etti. Ertesi gün Çukurca, Şırnak ve Siirt'teki askerî mevzileri gezdi. Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinin asıl sebebi Mehmetçiğe moral vermek ve Devletin en yüksek noktasında TSK'ya sahip çıktığını göstermekti...
Cumhurbaşkanı, 14 Ekim'de Hakkâri Yüksekova'da sınır bölgelerindeki askerî birlikleri ziyaret etti. Ertesi gün Çukurca, Şırnak ve Siirt'teki askerî mevzileri gezdi. Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinin asıl sebebi Mehmetçiğe moral vermek ve Devletin en yüksek noktasında TSK'ya sahip çıktığını göstermekti...
***
Cumhurbaşkanı Gül ziyareti esnasında sınırda sıfır noktasına kadar gidip Kato'yu, Gabar'ı ve diğer çatışma alanlarını bizzat müşahede etti. Asker gibi kamuflaj elbisesi giyen Başkomutan, erat ile birlikte karavana yedi ve 'Allah devlete ve millete zeval vermesin' dedi. Başkomutan Gül, Hakkâri Dağ Komando Tugayı'nda yattı. En tehlikeli yerlerde Kirpi isimli
araca binip gezdi ve askerle hemhâl oldu. Komutanların, subayların ve
erlerin gönüllerini aldı. Korucularla ve vatandaşlarla sohbet etti;
öğretmen eşlerine milletin şükranlarını sundu. Askere hediyeler dağıttı.
Hülâsa, ordunun ve askerin moralini yükseltti.
Bizi en ziyade, sevgili Cumhurbaşkanımızın Çukurca'da Tugay Sancağı'nı Tuğgeneral Salih Karataş'a teslim ederken yaptığı konuşma duygulandırdı. Bir cümlesini yazımıza başlık yaptığımız konuşma aynen şöyle:
'Size ve Çukurca 20. Jandarma Sınır
Tugayı'nın mensuplarına kutsal bir emaneti, Tugay Sancağı'nı tevdi etmek
üzere aranızdayım. Bu sancak YÜCE TÜRK MİLLETİ'nin, Tugayımızın
şerefini emanet ettiği kutsal bir varlıktır. Bu sancak Türk Silâhlı
Kuvvetleri'nin şeref timsalidir. Türk Ordusu tarihi boyunca dünyaya
örnek olacak şekilde sancağını korumuş, onu yüceltmek için uğruna şehit
olmuştur. Sizin de onun tertemiz, parlak ve asil rengine leke
getirmeyeceğinizden eminim. Bu sancağı şimdi teslim aldığınız gibi
sizden sonraki komutana da şerefli ve temiz olarak teslim edeceksiniz.
Bu kutsal emaneti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak size teslim
ediyorum.'
***
Biz de size teşekkür ediyoruz sevgili Cumhurbaşkanımız... Millet olarak dilimiz şişmişti. 'Türk' demeye, 'Türk Milleti' demeye çekinir olmuştuk. Siz ise üzerine basa basa 'Yüce Türk Milleti' diyorsunuz. Allah sizden razı olsun... Şehitlerimizin ruhlarını şâd ettiniz. Bizleri sevindirdiniz.
Aslında bir Cumhurbaşkanının kendi milleti ve kendi askeri hakkında
övücü sözler söylemesinden daha tabiî ne olabilir? Geliniz görünüz ki,
bizde medyada köşeleri tutmuş bazı kalemşörler, hiç sıkılmadan 'Türk Milleti' denilirken
ayrımcılık ve ırkçılık yapıldığını iddia ediyorlar. Biraz vatanseverce
duygularla konuşan bir aydın, derhal ırkçılıkla ve şoven milliyetçilikle
itham ediliyor. Halbuki, bilâkis bu iddiada bulunanlar bölücülük ve
ayrımcılık yapmakta; etnik bölünme peşinde olan teröristlere hizmet
etmektedirler.
'Türk Milleti', üst kimliğimizdir. Türk, Kürt, Arap vs. gibi alt etnik kimlikleri de siyasî, hukukî ve sosyolojik olarak 'Tek Millet' hâlinde temsil eder. Cumhurbaşkanımız da bütün alt kimlikleriyle beraber tek millet olan 'Türk Milleti'nin ve Türkiye'de yaşayan bütün vatandaşlarımızın da Cumhurbaşkanı'dır.
Sevgili Cumhurbaşkanımıza bu anlamlı ziyaret için teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi arz ediyoruz.