Geçen nisan ayından bu yana defalarca belirttiğim gibi PKK içindeki şahin kanat Öcalan’a gündem dayattı.
Ortadoğu’da devrimlerin olduğu dönemde barış görüşmesi yapmanın yanlış
olacağını ve devrimci halk savaşı çıkararak daha fazla kazanım elde
edebilecekleri düşüncesinden hareket eden şahin kanat Öcalan’a rağmen
savaş başlattı. Öcalan’ın önünde iki opsiyonun olduğunu, liderliğini
sorgulatmamak için ya şahinlere yanaşıp onların sözcülüğüne soyunacağını
ya da şahinleri tasfiye edip barış yanlıları ile barış görüşmelerini
yeniden başlatacağını belirtmiştim.
21 Aralık 2011’de Çukurca saldırısından sonra geliştirilen nokta
operasyonu konseptiyle birlikte PKK içindeki ılımlı kanadın güçlenmeye
başladığı ve başta Cemil Bayık olmak üzere şahin kanadın temsilcileri
Mustafa Karasu ve Duran Kalkan’ın görünürlüklerinin giderek azaldığını
ve bunun PKK içindeki çatlağın tasfiyeye dönüşmeye başladığını
belirtmiştim.
Ancak Uludere’de 34 köylünün kendi uçaklarımızdan sonra bombalanması
PKK içindeki dengeleri değiştirip şahinleri güçlendirdi. Çukurca’dan
sonra geliştirilen nokta operasyonları konsepti bıçak gibi kesilip
durduruldu. Bence zaten amaç da buydu. PKK
içindeki şahin kanat ile Ankara’daki derin damarın ortak operasyonu ile
PKK içinde zayıflayan şahin kanadın önü yeniden açıldı. Şimdi şahinler
güvercinleri tasfiye ediyor. Bunu ben söylemiyorum bizzat PKK
Meclisi’nin açıklamasında var bu bilgi.
Buna göre PKK, Silvan saldırısından sonra Murat Karayılan’ın Taraf’a
gönderdiği mektupta inkâr ettiği şahinlerin stratejisi Devrimci Halk
Savaşı stratejisine geri dönüyor ve açıkça ve yeniden “Devrimci Halk
Savaşı başlatacağız” deniyor: “AKP-Gülen Cemaati iktidarının
uluslararası sermayeyi de arkasına alarak, Kürt ulusunun statüsüz
kılınması ve köleleştirilmesi anlamına gelen Lozan’ı güncelleştirme
amaçlı topyekûn savaşı sürdüreceği, Roboskî’de görüldüğü gibi halkımıza
karşı katliam ve soykırımı sürdürme siyasetinde ısrar edeceğini
değerlendirmiştir. Bu topyekûn yok etme savaşına karşı Önderliğimiz,
halkımız ve Kürt siyaseti direnirken, hareketimizin de daha üst düzeyde
‘Devrimci Halk Savaşı’ perspektifi çizgisinde derinleşmesi gerektiğini
tesbit etmiştir. Toplantımız, bunun dışında hiçbir yol bırakmayan ve
kirli ittifaklar temelinde dayandığı uluslararası güçlerin desteğiyle
bizlere ve halkımıza onursuzca bir yaşamı ve teslimiyeti dayatan AKP
faşizmine karşı kapsamlı bir direnişle cevap verilmesinin tarihî bir
görev haline geldiğini karar altına almıştır.”
Bu değerlendirmeler PKK Meclisi’nin açıklamaları kamuoyuna yansımadan
yazdığım, bir önceki yazımda yer alan analizle örtüşüyor. Yani PKK 15 şubattan itibaren kendi içinde oluşturduğu derin damarın yönlendirmesiyle şiddet eylemlerini tırmandırmayı deneyecek.
Bunun için de özellikle şahinler Uludere bombalamalarından sonra
inisiyatif alarak kendi içinde pasif gördüğü güvercin kanadın
temsilcilerini tasfiye etmeye başlamış. PKK Parti Meclisi toplantı tutanaklarına bu tasfiye şu şekilde yansıyor:
“2011 yılında yürütülen mücadelenin tam bir başarı kazanmaya
yetmediğinin altını çizmiştir. Bunun kaynağında öncülükte yaşanan ciddi
yetersizliklerin bulunduğunu belirleyen toplantımız, komuta ve militan
yapıda dönem görevlerini yerine getirmede yaşanan darlığın aşılmasının
öncelikle doğru partileşmeyle mümkün olduğunu tesbit etmiştir. Önderlik
çizgisinin zenginliği ve halkımızın büyük fedakârlığına rağmen, ortaya
çıkan bütün olanakları zengin taktiklerle değerlendirme yerine, birçok
yerde taktiğe girmeme ya da taktik çizginin dışına çıkma pratikleri
yaşanmıştır. Pratik süreç içinde yaşanan tüm yetersizlikleri aşmaya
dönük örgüt içi bir hamlenin geliştirilmesini gerekli görmüştür. Bu
temelde pratik içerisinde çıkan yetmez ve geri tüm yaklaşımları mahkûm
[etmiştir].”
Yani PKK içindeki
yetersiz gördüğümüz kişileri tasfiye ettik yerine yenilerini getirip
yeni bir hamle başlatıyoruz deniyor. Tasfiye edilenlerin başında da
muhtemelen pasif olduğu için eleştirilen HPG sorumlusu Nurettin Sofi var
ve yerine muhtemelen Kadri Çelik ya da Fehman Hüseyin’in gelmesi, ama
mutlaka şahinlerin mezhep damarına yakın bir HPG sorumlusunun
getirilmesi söz konusu. Bu
bağlamda yine Türkiye içindeki bölge sorumlularının da yine aynı
damardan kişiler olması büyük olasılık. Bu değişim önümüzdeki dönem
PKK’nın eylemlerinin nerelerde yoğunlaşacağını da gösterir.
Bu çerçevede şahinlerin
sözcüsü Mustafa Karasu’unun PKK’nın resmî internet sitesindeki
açıklamasında önemli ipuçları var. Karasu Öcalan’ın görüşe çıkmamasını
şahinlerin duruşuna destek olarak okuyor: “Apo ‘benimle bir görüşme
olacaksa bu ancak politik olur’ mesajını vermiştir. Artık sadece
görüşmelerin olması siyasal durumda bir değişiklik yapmaz. Bir görüşme
olursa PKK’nin tutumu değişir, AKP eskisi gibi oyalama politikalarını
sürdürür yaklaşımı ve beklentisi içinde olanların yanıldıkları
İmralı’daki görüşe çıkmama tutumuyla netleşmiştir. ...AKP’ye bu
politikaların karşısında direnişten başka bir tutum bekleyemezsin
denmiştir. Diğer yandan da İmralı’ya sıradan yaklaşım gösterilemeyeceği
hatırlatılmış, AKP ciddi olmaya davet edilmiştir. ...Artık AKP
güçsüzdür. Güç aldığı temel dayanaklardan yoksundur. (Silvan saldırısı
öncesinde de AKP en güçsüz zamanında deniyordu –EU.) Apo görüşe
çıkmayarak AKP’nin kendini gizleme tutumlarına son tekmeyi de vurmuştur.
...Artık basın açıklaması gibi yumuşak mücadele yöntemleri yerine daha
sert ve kararlılık isteyen mücadele yöntemleri devreye girer.
Mücadelenin daha doğru kulvarda yürümesi böyle gerçekleşir. ...İmralı’da
gösterilen bu tutum aynı zamanda BDP’ye AKP’ye yaklaşımın ne olması
gerektiğini göstermektedir. AKP hem BDP’yi bitirmek isteyecek hem de
BDP’liler bir şey olmamış gibi AKP’lilerle konuşacaklar ve el
sıkışacaklar! Bunun ilkesizlik ve ciddiyetsizlik olacağını bir daha
hatırlatılmıştır. (Duran Kalkan da daha önce BDP’yi dağa çağırmıştı
–EU.)”
Yani şahinler, “Öcalan son mesajıyla biz şahinlere destek verdi savaşı tırmandıracağız” diyor.