Bu değerlendirmelere ilişkin somut sayılabilecek veriler de var. Örneğin Başbakan Erdoğan’ın “dört saatlik Heron görüntüleri var” dediği görüntüler içinde çok kritik ayrıntıların olduğu ifade ediliyor. Hatırlanacağı gibi kaçakçılar verdikleri ifadelerde Irak sınırını çok ilerilere kadar geçip oralardaki şehirlerden mal getirmediklerini, aksine sınıra en yakın bölgeye Iraklı tüccarların araçlarıyla mallarını getirdiklerini kendilerinin de gidip yüklerini o araçlardan yüklediklerini anlatmıştı.
İşte Başbakan Erdoğan’ın “dört saatlik Heron görüntüsü var” dediği o görüntülerde kaçakçıların o araçlardan mallarını yüklerken görüntülerinin olduğu belirtiliyor. Aynı Heron görüntülerinde kaçakçıların PKK’nın yürüyüş karakteristiğine uymayan bir şekilde tek sıra, uzun kuyruk halinde yürüyüş yaptığı ve bombalama öncesinde atılan top atışıyla toplanmaya başladığının görüntülerinin de olduğu ifade ediliyor. Soruşturmacılar özellikle araçlardan yüklerini katırlara yükleyen köylülerin görüntülerinin net bir şekilde belli olduğu ve bunun açıktan kaçakçılık faaliyeti olduğunun belli olması nedeniyle Uludere faciasının göz göre göre geldiğini tesbit ettikleri değerlendiriliyor. Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasında konuya değinmesinin de o araştırmadan çıkan net sonuçla ilişkili olduğu belirtiliyor.
Bu durumda Heron görüntülerinde net olarak kaçakçı oldukları ve Irak tarafında araçlardan kaçak mallarını yükledikleri görünen kaçakçılara yönelik bombalamanın masum bir yanlış olmadığı bu görüntülerin değerlendirildiği iki askerî birimde birilerinin PKK ile başarılı bir şekilde sürdürülen mücadeleyi sekteye uğratmayı hedefledikleri düşünülüyor.
Bununla paralel olarak PKK içindeki derin yapıların 15 şubattan itibaren harekete geçeceği artık sır değil. Murat Karayılan’ın açıklamalarına yansıyan yeni hamlenin ne olacağı da aslında aşağı yukarı tahmin ediliyor. Buna göre sokağı hareketlendirecek bir sansasyonel eylemin yapılabileceği konuşuluyor.
Özellikle KCK tutuklamaları nedeniyle BDP’li belediyelere belediye meclisleri tarafından seçilen ve KCK’nın memnun olmadığı bazı belediye başkanlarının BDP’li yöneticiler tarafından görevden istifaya zorlandığı, istifa etmezlerse başlarına kötü şeylerin gelebileceği şeklinde tehdit yağdırdıkları da biliniyor. Bu durumdaki belediye başkanlarının önümüzdeki dönemde iyi korunması gerekiyor. Zira hem PKK’nın sansasyonel eylemler için, hem de Ergenekon’un daha önceki yıllarda (2010 yılında) Ahmet Türk veya Osman Baydemir’in öldürülmesini de gündeme aldığı devlet kayıtlarında mevcut. Şimdi de benzeri bir eylemin yapılma olasılığı var ve önlemler buna göre alınmalı.
İkinci olarak, PKK’nın uzaktan kumandalı yeni bombalama çipleri elde ettiği, özellikle Fransız yapımı TolSaria modeli bir düzeneği daha sık kullanmaya başladığı biliniyor. PKK’nın bu elektronik düzeneği Kandil’de kendi imkânlarıyla üretmeye başladığı da belirtiliyor. Bu düzeneğe beş bombanın bağlanabildiği ve Jammer cihazlarından etkilenmediği de biliniyor.
Bu bomba düzeneklerinin kullanılması ve patlatılması için PKK içinde (muhtemelen istihbarat sızmalarının önlemek için) daha derin bir yapılanmanın kurulduğu ve özel kuryeler aracılığıyla bu yapılanmanın çalıştığı belirtiliyor. Bu anlamda Hakkâri’deki son bombalamanın da PKK bombası olduğuna kuşku yok, zira bombanın düzeneği, kullanılış biçimi ve hedefine bakılınca bombanın net olarak PKK işi olduğu belirtiliyor.
PKK’nın içinde oluşturulan bu derin bombalama hücresinin PKK’ya siviller vurulunca olayı üstlenmemek gibi bir avantaj sağladığı biliniyor. Örneğin Hakkâri’deki dokuz sivilin öldürüldüğü bombalama olayında olay yerinde yapılan incelemede PKK militanı Siracettin Karataş’ın parmak izi bulundu, Karataş’ın PKK militanı olduğuna ilişkin ailesinin beyanı var ama PKK o bombalamayı üstlenmedi.
15 şubat sonrasında Hakkâri’nin Oğul köyü ve çevresinde bulunan Siyabend kod adlı PKK militanının kritik kişilerden biri olacağı belirtiliyor. Zira Siyabend kod adlı Suriyeli PKK militanı az önce sözünü ettiğim derin PKK hücrelerinin bomba koordinatörü. Emri bizzat Bahoz Erdal’dan aldığı Hakkâri’de kendi üstü konumundaki Habad kod Şakir Bulut’un Siyabend üzerinde hiçbir otoritesinin bulunmadığı belirtiliyor.
PKK’nın derin ekibinden ikinci ismin Yılmaz Kurdo kod adlı Yusuf Saydut olduğu, Yüksekova’nın Uluyol köyü ve çevresinde bulunduğu ve Dağlıcalı Hacı isimli biriyle uyuşturucu işi yaptığı ve kendisine ait uyuşturucu networku kurduğu bu paranın derin PKK eylemlerini finanse etmek için kullanıldığı belirtiliyor.
Yine PKK’nın kurduğu Özel Kuvvetler biriminde yer alan Şahin Cilo’nun da Suriye’ye gidip PKK yapılanmasını yeniden oluşturduğu ve Kuzey Irak’a geri döndüğü, önümüzdeki dönemde PKK içindeki bu derin yapının özel eylemler yapacağı beklentiler arasında. PKK’nın Türkiyeli tabanının barış istediği ancak liderlerinin barışı anlattığım bu yapı üzerinden sabote ettikleri 15 şubattan sonra da kanlı bir eylem sürecini başlatacak adımları atacakları belirtiliyor. İşte Uludere olayı bu sürecin önünü açmak ve PKK’ya yönelik başarılı mücadeleyi sekteye uğratmak için hem PKK içinden hem de devlet içinden bir damar tarafından ortaklaşa organize edildi değerlendirmesi yapılıyor.
Soru şu: Şimdiye kadar ne zaman PKK’lı araçlardan katırlara yük yüklemiş de o kaçakçıları ”PKK’lı diye” bombaladınız?