24 Ocak 2012 Salı

OYAK Hakkında 10 Söylem 10 Doğru

(oyak sitesinden alınmıştır)
Tarih : 27 Eylül 2011
                                                   OYAK’I TANIYOR MUSUNUZ?
Bir süredir; OYAK’a karşı eksik ve hatalı bilgiye dayanan veya bilinçli olarak yanıltma amaçlı, objektif evrensel bilgi ve ileri demokrasi çizgisine aykırı, kamuoyunu yanlış yönlendirme çabalarının yürütüldüğü gözlenmektedir.
Bugüne kadar iddia sahiplerine karşı kişisel bazda yapılan her türlü bilgilendirme ve açıklamaya rağmen, sürmekte olan bu yanlış yönlendirmelerin, OYAK’ın konumunu, itibarını ve üyelere ait varlıkları etkileme ihtimaline karşı, OYAK’ın bugüne kadar sürdürdüğü şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensipleri çerçevesinde, doğruların ve gerçeklerin bir kere daha kamuoyunun dikkatine sunulmasında yarar görülmüştür.
 
                                                    OYAK NEDİR / NE DEĞİLDİR?
           OYAK NEDİR?
• OYAK, ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde örneklerine çok rastlanan, devletlerin vatandaşlarına sağladığı sosyal güvenlik yardımlarına - sadece üyelerinin sağladığı kaynakları kullanarak, üyelerine; emeklilik, ölüm ve maluliyet alanlarında - ek yardımlar sağlamak üzere kurulmuş, tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur.
• OYAK, 2003 yılından itibaren Avrupa Mesleki Emeklilik Fonları Federasyonu üyesidir.
• OYAK, bir tüzel kişilik olarak sadece mevcut üyelerince OYAK’a ödenen aidatları ve bu aidatların işletilmesi sonucu elde edilen gelirlerin oluşturduğu uzun vadeli birikimleri yöneten bir Kurum’dur. OYAK’ın, kendi tüzel kişiliğine ait ayrı bir parası, yani bir varlığı yoktur.
• OYAK, üyelerinin tüm bu birikimlerini yeddiemin sıfatıyla kârlılık, verimlilik ve kurumsal yatırım ilkelerine göre yönetir.
• OYAK, üyelere ait birikimleri yöneterek elde ettiği karların tamamını emekli olacakları tarihe kadar değerlendirilmek üzere üye hesaplarına kayden aktarır. Dolayısıyla, OYAK’ın bütün varlıkları her zaman üyelerinin üzerindedir.
• OYAK, mevzuat çerçevesinde, üyelerine; emeklilik, ölüm ve maluliyet yardımları yaptığı gibi, ayrıca konut edindirme, borç verme, vs. gibi çeşitli hizmetler de sunar.
• OYAK, 205 sayılı kanunu çerçevesinde, özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari bakımdan özerk, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur.
• OYAK’ın üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, Jandarma Genel Komutanlığı mensupları ve Kanun’da belirtildiği şekliyle siviller dahil kendi isteğiyle katılmayı arzu eden çalışanlarından oluşur.
• OYAK, eksik bilgiyle veya art niyetli olarak iddia edildiğinin aksine, çeşitli vergiler ödeyen bir kuruluştur.
 
           OYAK NE DEĞİLDİR?
• OYAK, Milli Savunma Bakanlığı’nın veya başka herhangi bir idari kurumun hiyerarşik denetimi ya da idari vesayeti altında olan, bunların merkez veya taşra teşkilatları içerisinde yer alan, idari bir kuruluş değildir. 3046 sayılı Kanun’da yer almamaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
• OYAK Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası değildir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
• OYAK; genel bütçeden, düzenleyici ve denetleyici kurum bütçelerinden ya da mahallî idarelerin bütçelerinden pay alan veya kendisine Devlet tarafından gelir tahsis edilmiş olan özel bütçeli bir kuruluş değildir. 5018 sayılı Kanun’da ve Tablolarında yer almaz. (Detaylar için tıklayınız)
• OYAK, Devletin sosyal güvenlik kuruluşlarının bir parçası da değildir ve bu kuruluşların bütçelerinden pay almamaktadır.  Hiçbir zaman da almamıştır.
• OYAK, savunma sanayii faaliyetlerine katılan ticari bir kuruluş değildir. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetleri ile hiçbir ticari ilişkisi bulunmamaktadır.
• OYAK, kuruluş aşaması dahil Devletten hiçbir zaman herhangi bir şekilde sermaye almamıştır.
• OYAK, kamu kaynağı kullanmamaktadır; Devletten herhangi bir yardım veya katkı da almamaktadır. Hiçbir zaman da almamıştır.
• OYAK bir anonim veya limited şirket değildir. Sermayesi ve çıkarılmış hisse senedi yoktur. Dolayısıyla, Devletin veya kişilerin elinde hiçbir zaman OYAK hissesi olmamıştır.
• OYAK, eksik bilgiyle veya art niyetli olarak iddia edildiği şekilde vergi ödemeyen bir kuruluş değildir.

                                             OYAK HAKKINDA 10 SÖYLEM / 10 DOĞRU


1.     SÖYLEM:
OYAK, 27 MAYIS 1960 SONRASI DÖNEMİN ÖZEL KOŞULLARININ ÜRÜNÜDÜR
Bu söylem hakikati yansıtmamaktadır ve yılların realitelerine karşı haksızlıktır. Zira OYAK benzeri askeri ve sivil personele yönelik sosyal güvenlik kuruluşları; Osmanlı Devleti’nde, Milli Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet döneminde ülkemizde sürekli olarak gündeme gelmiş ve kurulmuştur.
Eldeki bilgilere göre 1866 yılında bir askeri tekaüt (emeklilik) sandığı kurulmuş, bunu 1881’de mülki memurlar ve bunların bağımlılarına mahsus olmak üzere kurulan tekaüt sandığı izlemiştir. 1886’da bir başka askeri tekaüt sandığı düzenlemesi yapılmış, 1909’da ise Askeri Tekaüt ve İstifa Kanunu çıkarılmıştır. Askeri personelin emeklilik düzenlemelerine ilave ve belki de OYAK’ın kökeni niteliğindeki bir düzenleme ise Askeri İkraz Sandığı kurulmasıdır. Bu sandığın idaresi 30 Mart 1327 [12 Nisan 1911] tarihli Askeri İkraz Sandığı Komisyonu Nizamnamesi ile düzenlenmiştir. Cumhuriyet döneminde askeri ve mülki personelin emekliliğine dair yeni düzenlemeler yapılmış, Askeri İkraz Sandığı ise mevcudiyetini devam ettirmiştir. OYAK’ın temelleri niteliğindeki bu sandık, 1961 tarihli OYAK Kanunu’nun geçici 1’nci maddesi ile ilgili nizamnamenin yürürlükten kaldırılmasına kadar sürmüş ve Kanunun yürürlüğünden önceki bütün sandık mevcutları ile alacak ve borçlarının Ordu Yardımlaşma Kurumuna devir olunacağı hükmü getirilmiştir. Ayrıca Kurum’un ikraz fonu faaliyete geçinceye kadar bu Sandığın yürürlükten kalkan hükümleri dairesinde faaliyete devam edeceği Kanun’da ifade edilmiştir. Kurum’un hazırlanan ilk bilançosunda Askeri İkraz hesabı borçlu hesap olarak görülmektedir.
Ayrıca benzer amaçlarla, sivil mesleklerde çalışan personele yönelik olarak da 1921 yılında Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı kurulmuştur. Takiben, 1933 yılında PTT Teşkilatında bir tasarruf ve yardım sandığı kurulması öngörülmüş ve 1941 yılında Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü Biriktirme ve Yardım Sandığı oluşturulmuş, 1943 yılında İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İLKSAN,1951 yılında Polis Bakım ve Yardım Sandığı POLSAN, 1970'li yılların başında memurlar için Memur Yardımlaşma Kurumu MEYAK, 2005 yılında Demiryolu Çalışanları Yardımlaşma ve Dayanışma Sandığı gibi benzer sandık, vakıf veya kuruluşlar oluşturulmuştur. Bunların yanında işçiler için İşçi Yardımlaşma Kurumu İYAK gibi diğer başka kuruluşların kurulması için adımlar atılmış, fakat sonuçlandırılamamıştır.
Günümüzde de, gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip olduğu ifade edilen ülkelerden örnekler alınarak ülkemizde de tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin kurulması gündeme gelmiş ve hazırlıklara başlanılmıştır. Bu konuda denenmiş fakat faaliyete geçirilememiş  MEYAK (Memur Yardımlaşma Kurumu), İYAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu), TÖYAK (Türkiye Öğretmenler Yardımlaşma Kurumu), ADYAK (Adalet Çalışanları Yardımlaşma Kurumu) gibi kurumların oluşturulması, bunların yanında polisler, sağlık çalışanları…. gibi kategorize edilebilecek alanlarda da yeni kurumların oluşturulması yönünde OYAK yönetimleri de çeşitli zaman ve ortamlarda beyanlarda bulunmuşlar, bu hususlarda tecrübelerini paylaşmaya ve önerilerde bulunmaya hazır olduklarını ifade etmişlerdir.(Haber kupürleri için tıklayınız)
Neticede, bazılarının sandığı gibi, OYAK’ın 27 Mayıs 1960’dan sonra düşünülmüş ve dönemin özel koşulları içerisinde oluşturulmuş bir kuruluş olmadığı anlaşılmalıdır. OYAK, Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı Devleti’nin geçmişinde birçok örnek girişimlerin yaklaşımını ve anlayışını sürdüren, günümüzde de, bilindiği gibi, gelişmiş ileri demokrasilerde birçok benzerlerinin olduğu, zaman içinde benzerlerinin de kurularak Türkiye’de sermaye birikimini artırıp yatırım ve istihdama büyük katkılar sağlayacak kuruluşların oluşmasına örnek olan bir Kurum olarak görülmelidir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
 


2.     SÖYLEM:
OYAK VE İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLERİN VERGİ İMTİYAZLARI VAR / VERGİ ÖDEMİYORLAR / HAKSIZ REKABET YARATARAK BÜYÜYORLAR
Söylemin aksine, OYAK ve iştirak ettiği şirketler ciddi anlamda vergi ödemektedirler. Son beş yılda ödenen vergilerin toplam tutarı 7.4 milyar TL mertebesindedir. Sadece 2010 yılına ilişkin ödenen vergilerin toplamı 1.6 milyar TL olmuştur.  
A)      OYAK’IN İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLER
OYAK’ın iştirak ettiği şirketler açısından irdelendiğinde; bütün bu şirketler hiçbir vergisel ayrıcalığa tabi olmadan, benzer şirketlerde olduğu gibi mevzuatın öngördüğü her türlü vergileri eksiksiz ve zamanında ödemektedirler. OYAK iştiraki bu şirketlerin, vergisel hususlar dışında da ticari ve sınai faaliyetleri ile ilgili hiçbir ayrıcalıkları yoktur. OYAK’ın iştirakleri olmaları onlara vergisel ve ticari alanda herhangi bir farklılık sağlamamaktadır.
Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı vergi ödeme verilerine göre, bu şirketlerin birçoğu Türkiye çapında, kendi illerinde ve/veya sektörlerinde yıllar içinde ya birinci olmakta ya da en üst sıralarda yer almaktadırlar. Bu şirketler içerisinde; Erdemir, İsken, OYAK Renault, Adana Çimento, Ünye Çimento, Mardin Çimento, Bolu Çimento, OYKA, OMSAN, Hektaş ve Ermaden sayılabilir.
Dolayısıyla; hiçbir ayrıcalığı olmayan, vergi imtiyazları bulunmayan, en üst seviyelerde vergi ödeyen ve rakipleri ile serbest piyasa koşullarında aynı mevzuata tabi olarak faaliyet gösteren OYAK iştiraki şirketlerin haksız rekabet yaratarak büyüdükleri iddiası söz konusu dahi olamaz.
B)      OYAK VE İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLER
Vergisel imtiyazları devamlı gündeme getirilen OYAK, iştirak yatırımlarında bulunan bir holding şirketi ile aynı iştirak gelirleri seviyeleri açısından karşılaştırılırsa, OYAK’ın cari mevzuat altında toplamda daha fazla vergi ödediği görülecektir. Diğer bir ifadeyle, OYAK gerçekten bir holding şirketi statüsünde olsaydı, aynı iştirak geliri açısından şimdi ödediğinden sonuçta daha az vergi veriyor olacaktı.
Örnek
Aşağıda verilen örnekte, hem OYAK’ın hem Holding’in sadece iştirak yatırımları yaptığı varsayımı altında, her iki kuruluşun, sınai ve ticari faaliyetleri sonucu mevzuat çerçevesinde gerekenleri yaptıktan sonra 100 TL gelir elde eden iştirakinden temettü aldığı varsayılmaktadır:
Örnek’ten de görüldüğü üzere:
a)   Gerek OYAK’ın gerekse Holding’in şirketleri aynı oran ve miktarda vergi ödemektedir.
b)   OYAK seviyesinde, temettü geliri üzerinden ödenen vergi 12 TL olur iken, Holding seviyesinde herhangi bir vergi ödenmemektedir. Diğer bir ifadeyle, tüzel kişilikler seviyesinde OYAK daha fazla vergi ödemektedir.
c)   Bir tarafta OYAK ve şirketinin, diğer tarafta Holding ve şirketinin ödediği toplam vergiler karşılaştırılırsa, OYAK’ın 32 TL, Holding’in ise 20 TL ödediği görülmektedir. Yani OYAK toplamda daha fazla vergi ödemektedir.
İlaveten, son aşamada, OYAK üyesi ve Holding hissedarı seviyesinde de karşılaştırma yapılabilir:
OYAK’ın üyelerine yaptığı yardım ile Holding’in gerçek kişi hissedarına yaptığı temettü ödemeleri sırasında ortaya çıkan vergiler de analize dâhil edildiğinde, gerek OYAK üyesi gerekse Holding’in gerçek kişi hissedarının nihai olarak ödediği toplam verginin 32 TL olduğu görülmektedir. Yani, nihai noktadaki gerçek kişiler açısından dahi OYAK’ın bir avantajı bulunmamaktadır.
Salt iştirakler açısından yapılan bu karşılaştırma hem Holding’in hem de OYAK’ın finansal ve diğer aktiviteleri de dahil edilerek yapılırsa, kuruluşların ve yapılan aktivitelerin kompozisyonlarına bağlı olarak her iki kuruluşa da yönelik olarak neticede ilave artı veya eksi sonuçlara yol açabilir. Bu hususlarda vergi kanunlarının detaylarına ve şartların özelliklerine bakılması gerekmektedir. Her vakanın kendi özellikleri ve komplike boyutları içinde incelenmesi gerekir.
Sonuç itibariyle;
a)   OYAK’ın iştirak ettiği şirketlerinin piyasadaki diğer şirketlere nispetle hiçbir vergisel ayrıcalığı yoktur.
b)   Piyasada benzer konumda olup şirketleri kanalıyla temettü geliri elde eden kuruluşlara nispetle daha fazla vergi ödeme durumunda olan OYAK’ın var olduğu iddia edilen vergisel imtiyazlarının bu durumlarda fiilen OYAK lehine herhangi bir ayrıcalık sağlamadığı, rekabeti bozarak büyümeyi sağlayan bir unsur oluşturmadığı açık bir şekilde anlaşılmalıdır.
c)   Bireysel katılımcılar açısından, kişilere özgü özel koşullar ayrık olmak üzere, aynı şirketlerde görüldüğü gibi neticede vergisel ayrıcalıklar da oluşmamaktadır.
 
OYAK KANUNU’NDAKİ VERGİ DÜZENLEMELERİ:
Sadece OYAK’a yönelik düzenlendiği iddia edilen ve vergi imtiyazları adı altında gündeme getirilen hususlar, hem 01 Mart 1961’de yürürlüğe giren 205 sayılı Kanun’un “Kurum’un Muafiyetleri” başlığı altında 35. maddesi hem de; Kurumlar, Gelir, Veraset-İntikal ve Damga vergileri kanunlarında düzenlenmiştir. Öncelikle vurgulanması gereken, burada “muafiyet” adı altında belirtilen hususların hiçbirinin salt OYAK’a özgü, sırf OYAK’a özel muafiyetler olmadığıdır.
Türkiye açısından bakıldığında, OYAK’tan çok önce kurulmuş olan Amele Birliği (1921), İLKSAN (1943) ile OYAK’la aynı dönemde veya sonraki yıllarda kurulmuş MEYAK (1970) ve diğerlerine de benzeri vergi muafiyetleri tanınmıştır. En son 2001 yılında yapılan yasal düzenlemelerle oluşturulan Bireysel Emeklilik Sisteminde de benzer vergi muafiyetleri vardır.
Dünyadaki örneklerine bakıldığında da, özellikle ekonomisi gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde (Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD, Kanada, Avustralya gibi) tamamlayıcı “mesleki emeklilik” fonlarında da (occupational pension fund/workplace pension fund) benzer vergi muafiyetleri bulunmaktadır. Bu uygulamalar OYAK sistemi ile temelde aynı olup, büyük benzerlikler göstermektedir. (Detay için tıklayınız)
OYAK’ın vergi muafiyetleri adı altında OYAK Kanunu 35. maddesinde belirtilen 5 hususun 3’ü (Kurumlar Vergisi, Damga Vergisi ve Gider Vergisi) Tüzel Kişiliğe (yani üyelerin ortak hesaplarının toplamına), 1’i (Gelir Vergisi) doğrudan üyelere, 1’i ise (Veraset - İntikal Vergisi) hem Tüzel Kişiliğe  hem üyelere yöneliktir.
Bu maddelerin Türk vergi kanunları açısından anlamı ve OYAK’a yansıyan uygulamalarının iyi anlaşılması gereklidir.
1.       Kurumlar Vergisi:
Sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklarının safi kazançları üzerinden ödenir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluş ile yapılan işlemlere muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
OYAK bir sermaye şirketi değildir. Sermayesi ve hisse senetleri yoktur. OYAK’ın tüzel kişiliğine ait ayrı bir varlığı yoktur. Dolayısıyla kendi tüzel kişiliğine ait bir geliri de yoktur. Bütün gelirler sonuçta üyelerine aittir.
Diğer yandan, OYAK’ın temel gelir kaynağını oluşturan iştirak ve finansal yatırım gelirleri stopaj yoluyla zaten vergiye tabi tutulmaktadır. İştiraklerinden elde ettiği temettüler %15 oranında stopaj kesintisinden sonra OYAK’a intikal etmektedir. Finansal yatırım gelirlerinden de %10-%15 oranlarında stopaj yapılmaktadır. Diğer kurumlar stopaj ödeseler dahi, bu kurumlar stopaj tutarını kurumlar vergisinden mahsup etmektedirler. Diğer şirketler gibi bu stopaj kesintisi kurumlar vergisinden mahsup edilemediğinden, OYAK açısından bu stopaj adeta kurumlar vergisini ikame eden nihai bir vergiye dönüşmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç); temettü ve finansal yatırım gelirleri üzerinden ödenen toplam stopaj tutarı 216.5 milyon TL’dir.
 2.       Damga Vergisi:
Yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgelerden doğan bir vergi çeşididir. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na ekli 2 sayılı Tablo gereğince birçok işlem ve kuruluşun da damga vergisi istisnası ve muafiyeti bulunmaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
205 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereği OYAK damga vergisinden muaf gözükmekle birlikte, Damga Vergisi Kanunu’nun 24. maddesi, taraf olduğu sözleşmelerin damga vergisinin ödenmemesinden dolayı OYAK’ı müteselsilen sorumlu tutmaktadır. Bu nedenle, damga vergisi ödemeleri gerektiğinde Kurum tarafından gerçekleştirilmektedir. Neticede bu vergi Devlete taraflardan biri tarafından ödenmektedir.
OYAK’ın üyeleri ile yaptığı işlemler için (örneğin konut kredisi veya borç verme işlemleri) düzenlenen kağıtlar üzerinden de damga vergisi ödenmektedir.
Örneğin, son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen damga vergilerinin toplamı 5.2 milyon TL’dir. OYAK’ın üyeleri ile imzaladığı sözleşmeler nedeniyle ödediği damga vergileri toplamı olan 12.8 milyon TL de dikkate alındığında bizzat OYAK tarafından beyan edilerek ödenen toplam damga vergisi tutarı 18 milyon TL’ye ulaşmaktadır. Bu meblağ Türkiye’de ödenen toplam damga vergisinin önemli bir kısmını ifade etmektedir.
 3.       Gider Vergisi:
205 sayılı OYAK Kanunu her ne kadar OYAK gider vergisinden muaftır hükmünü içerse de, 1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisine (BSMV) ilişkin hükümleri dışında kalan diğer hükümleri, 25.10.1984 tarih ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi 61/a maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, OYAK Katma Değer Vergisi mükellefidir. KDV konusunda OYAK’ın zaten herhangi bir muafiyeti bulunmamaktadır. Diğer yandan birçok kuruluşa BSMV ve KDV yönünden çeşitli muafiyet ve istisnalar tanınmış bulunmaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen KDV tutarı 15.5 milyon TL’dir.
 4.       Gelir Vergisi:
Esas itibariyle gerçek kişilerin elde ettikleri kazançlar üzerinden alınan vergidir. Diğer yandan tüzel kişilerin elde ettiği bazı gelirler de stopaj yoluyla vergiye tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla, bu vergi tüzel kişiliği dolaylı, üyeleri doğrudan ilgilendiren bir vergidir. Gelir Vergisi Kanunu’nda birçok kişi ve yapılan işlem için muhtelif muafiyet ve istisnalar sağlanmıştır. (Detaylar için tıklayınız)
Bu verginin uygulaması Tüzel Kişi (OYAK) ve üyeler bakımından aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir.
a)   Tüzel Kişi (OYAK) açısından bakıldığında;
OYAK’ın temel gelir kaynağını iştirak ve finansal yatırımları nedeniyle elde ettiği gelirler oluşturmaktadır. Yukarıda da izah edildiği üzere, OYAK'ın bu gelirler üzerinden muhtelif oranlarda (%10-15) gelir vergisi stopajı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla Kurum, bu gelirlerine ilişkin olarak, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmamasına rağmen neticede diğer bir vergi yoluyla vergilendirilmektedir. Buna mukabil, OYAK’ın emsali olarak gösterilen holdingler ve emeklilik fonları, gerek temettü gelirlerinden ve gerekse diğer birçok finansal getirilerinden dolayı OYAK’ın muhatap olduğu bu vergiye muhatap olmamaktadırlar.
Sonuçta, OYAK adına yapılan stopaj tutarları Kurumlar Vergisi Kanunu gereği herhangi bir şekilde ödenecek kurumlar vergisinden mahsup edilemeyeceği veya iade de alınamayacağı için neticede nihai vergi haline gelmektedir.
b)   Üyeler açısından bakıldığında;
b.1) Aidat ödemeleri bakımından;
Sosyal güvenlik ve emeklilik ile ilgili yasal düzenlemelerde, dünyada ve Türkiye’de yasa koyucu, hem ilgili kişilerin birikimlerine katkıda bulunmak, hem de genel olarak sermaye birikimini teşvik etmek ve bunların uzun vadeli yatırım ve istihdam yaratıcı alanlara yönlendirilmesini teşvik amacıyla, faydalanan kişiler adına kaynakta yapılan kesintileri gelir vergisinden istisna kılmaktadır.
Bu kapsamda Ülkemizde de gerek sosyal güvenlik kuruluşlarına, gerek kanunla kurulan İLKSAN ve POLSAN gibi emekli sandıklarına, gerek Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklara (banka ve sigorta şirketleri ile oda çalışanlarının emekli sandıkları) ve gerekse bireysel emeklilik sistemine yapılan aidat ve katkı payı ödemelerinin gelir vergisi matrahından indirilmesi imkânı getirilmiştir. OYAK üyelerinin OYAK’a ödedikleri aidatlar bakımından da benzer bir durum söz konusudur. (Detaylar için tıklayınız)
b.2) Üyelere yapılan yardımlar bakımından;
Gelir Vergisi Kanununa göre, Bireysel Emeklilik Sistemi ile kanunla kurulan emekli sandıklarının katılımcı/üyelerine yapacağı yardımlar bakımından muhtelif muafiyet ve istisnalar sağlanmış bulunmaktadır. OYAK Kanununda var olduğu ifade edilen ve Kanunu gereği üyelerine yapacağı yardımlar bakımından geçerli olan bu muafiyet hükmü, bir ayrıcalık olmayıp zaten bu kapsamda da değerlendirilebilir. (Detaylar için tıklayınız)
Diğer yandan, OYAK’tan her yıl takriben 5 bin üye için emeklilik yardımı işlemi yapılmaktadır. Bu üyelerin ödedikleri üye aidatlarından oluşan birikimleri iştirakler dahil çeşitli yatırımlarda değerlendirilirken ödenen vergilere ilaveten, emekli oldukları zaman kendilerine birikimleri ödenerek yapılan emeklilik yardımı da tekrar vergilendirilirse, bu aynı kaynağın mükerrer (ikinci defa) vergilendirilmesi anlamına gelecektir. Bu husus şehitler dâhil vefat edenler ve maluller için de geçerlidir.  
5.     Veraset ve İntikal Vergisi:
Bedelsiz veya karşılıksız olarak elde edilen servet unsurlarından alınan bir tür servet vergisi olup miras, vasiyet, vb. yollarla bir servete sahip olunduğunda veraset vergisi; bağış veya başka yollardan servet sahibi olunduğunda ise intikal vergisi ödenmek zorundadır. Birçok kurum ve kuruluş, veraset intikal vergisinden muaf tutulmuştur. (Detaylar için tıklayınız)
OYAK tarafından üyelerine yapılan yardımlar bakımından;
OYAK’ın bir emekli ve yardım sandığı olarak üyelerinden aldığı aidatlar ve bu aidatlar karşılığında üyelerine yaptığı yardımlar, ortada bir ivazsızlık olmaması nedeniyle veraset ve intikal vergisine zaten tabi değildir. Üyelerinin ölümleri halinde kanuni mirasçılarına yapacağı ödemeler de, veraset ve intikal vergisinden muaftır.
205 sayılı Kanun ile getirilen muafiyet, VİVK’nun 4/f ve g maddeleri ile, kanunla kurulan tüm emekli sandıkları ile sosyal sigorta kurumlarının yanı sıra kanunla kurulu olmayan emekli sandıklarından sağlanan yardımlara da uygulanmaktadır.
OYAK’a yapılan bağışlar bakımından;
7338 sayılı Kanun’a göre; pek çok kurum ve kuruluş veraset ve intikal vergisinden muaf bulunmaktadır. Bu kapsamda OYAK’a yapılacak bağışlar da gerek 7338 sayılı Kanun gerekse 205 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereği veraset ve intikal vergisinden muaf olmakla birlikte, uygulamada Kurum’un kuruluşundan itibaren 50 yılda OYAK’a yapılan bağış tutarı ihmal edilecek seviyede çok cüzi bir rakamdır (3,306 TL). 
205 Sayılı Kanun ile OYAK’a ve üyelerine sağlanan ve sadece OYAK’a özel olmadığı izah edilen muafiyetler yukarıda açıklanan vergi türleri ile sınırlı olup, mevzuat gereği OYAK tarafından ödenmesi gereken diğer tüm vergiler tam ve zamanında ödenmektedir.
OYAK tarafından ödenen diğer vergiler;
OYAK Kanununda herhangi bir hüküm bulunmadığı için OYAK tarafından ödenen vergilere aşağıda detayları açıklanan; katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, belediye vergi ve harçları ile diğer harçlar örnek olarak verilebilir.
1.       Katma Değer Vergisi:
Türkiye’de yapılan mal ve hizmet teslimlerinde, mal veya hizmeti teslim alanın, teslim edene ödediği vergidir. Vergilendirme, üretimden tüketime kadar her aşamada oluşan katma değer üzerinden yapılmaktadır. KDV Kanunu’nda, pek çok istisnaya yer verilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
205 sayılı OYAK Kanunu ile 3065 sayılı KDV Kanununda, OYAK’ın katma değer vergisinden muaf olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısı ile OYAK, iktisadi işletme oluşturan tüm mal ve hizmet teslimlerinde katma değer vergisi yükümlülüğünü eksiksiz yerine getirmektedir.
Diğer yandan, OYAK’a yapılan mal ve hizmet teslimlerinde KDV hesaplanmaması yönünde herhangi bir ayrıcalığın bulunmadığını da belirtmek gerekir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) Devlete ödenen KDV tutarı 15.5 milyon TL’dir.
2.       Özel Tüketim Vergisi:
Belirli mal ve ürünler üzerinden maktu veya oransal olarak alınan bir harcama vergisidir. KDV gibi aynı malın her el değiştirmesi ÖTV’yi doğurmaz. Malın ithal edilmesi veya üretilen malın ilk alıcısına teslimi nedeniyle ÖTV doğar. ÖTV Kanunu’nda pek çok işleme istisna tanınmıştır. (Detaylar için tıklayınız)
OYAK, 4760 sayılı Kanun’la vergi sistemine girmiş olan özel tüketim vergisinin tüketici olarak nihai yüklenicisi olup, çeşitli aşamalarda bu vergiyi satıcılarına ödeyerek bu vergiyi yüklenmektedir. OYAK’ın bu vergi bakımından hiçbir muafiyet ve istisnası bulunmamaktadır.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen ÖTV tutarı 380 bin TL’dir.
3.       Emlak Vergisi:
Türkiye sınırları içinde; arazi, arsa ve bina sahiplerinin ödediği vergidir. Emlak Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluşa ait gayrimenkullere vergi muafiyet ve istisnası getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 205 Sayılı OYAK Kanunu’nda ve gerekse 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda doğrudan doğruya OYAK’a yönelik herhangi bir muafiyet ve istisnaya yer verilmediğinden OYAK emlak vergisi mükellefi olup her mükellef gibi emlak vergisi yükümlüsüdür ve bu yükümlülüğünü zamanında ve eksiksiz şekilde yerine getirmektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen emlak vergisi tutarı 11.1 milyon TL’dir.
4.       Motorlu Taşıtlar Vergisi:
Trafik şubesine tescil edilmiş olan her türlü motorlu taşıtlar ile Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne tescil edilmiş olan uçak ve helikopterler, motorlu taşıtlar vergisine tabidir. Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluşa ait motorlu taşıtlara yönelik muhtelif muafiyet ve istisnalar tanınmıştır. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu gerekse 205 sayılı OYAK Kanunu’nda OYAK’ın sahip olduğu taşıtların motorlu taşıtlar vergisinden istisna olduğuna dair bir düzenleme yoktur. OYAK motorlu taşıtlar vergisi mükellefidir ve sahip olduğu taşıtların vergilerini ödemektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen MTV tutarı 12 bin TL’dir.
5.       Belediye Vergi ve Harçları:
Belediye gelirlerini; belediyelerin öz gelir kaynakları, 2380-3004 ve 3239 sayılı kanunlarla devlet bütçe gelirlerinden ayrılan paylar, yardımlar ve fonlardan yapılan aktarmalar ile diğer gelirler oluşturur. Belediyelerin öz gelir kaynakları vergi, harç ve harcamalara katılma paylarından meydana gelmekte olup en önemli kısmını ise Çevre Temizlik Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi, Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi ve Yangın Sigortası Vergisi oluşturur. Belediye Gelirleri Kanunu’na göre pek çok kurum ve kuruluşun yaptığı işlemlere yönelik muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda gerekse 205 sayılı OYAK Kanunu’nda belediye vergi ve harçlarına ilişkin olarak OYAK’a yönelik herhangi bir direkt veya dolaylı muafiyet ve istisna hükmü bulunmamaktadır.
OYAK; çevre temizlik vergisi, haberleşme vergisi, elektrik ve havagazı tüketim vergisi, yangın sigortası vergisi, tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcı, işgal harcı, kaynak suları harcı ve tellallık harcı, ölçü ve tartı aletleri muayene harcı, bina inşaat harcı ve benzeri belediye vergi ve harçları bakımından yükümlülüğünü zamanında ve eksiksiz şekilde yerine getirmektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen belediye vergi ve harçları toplamı 6.5 milyon TL’dir.
6.       Harçlar:
Harçlar, bazı kamu kuruluşlarının sundukları kamusal hizmetlerden yararlananların bu hizmetler karşılığında ödedikleri bedeldir. Harçlar da bir kamu geliri olup harca konu teşkil eden hizmetler sadece devlet tarafından verilmekte ve vergiler gibi zorunlu olarak ödenmektedirler. Harçlar Kanunu’nda muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda gerekse 205 Sayılı Kanun’da OYAK’a tanınmış bir muafiyet bulunmadığından, OYAK, aldığı ve sattığı gayrimenkullerin tescili veya sair tapu işlemleri yanı sıra harca tabi diğer işlemler dolayısıyla kendi payına düşen tüm harçları ödemektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen harçlar toplamı 6.7 milyon TL’dir.
 


3.      SÖYLEM:
DÜNYADA OYAK BENZERİ KURULUŞ YOK / İLERİ DEMOKRASİLERDE OLMAZ / ZORUNLU ÜYELİK OLMAZ
Dönem dönem yazılı ve görsel basında, ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde OYAK benzeri kuruluşlar olmadığı ve zorunlu üyelik uygulamasının bulunmadığına yönelik eksik ve hatalı bilgiye dayanan yanıltıcı/yanlış söylemlere rastlanılmaktadır. Dünyada OYAK benzeri kurumlar vardır. Bunlar bilhassa “ileri demokrasiler” olarak anılan ülkelerde bulunmaktadırlar ve bu ülkelerin bazılarında zorunlu üyelik hususu geçerlidir.   
Sosyal güvenlik sistemleri ve teknikleri ile emeklilik sistemlerinin evrensel uygulamaları hakkında biraz bilgi sahibi olunması durumunda bu söylemlerin haklı bir yönünün olmadığı kolayca görülecektir.
Dünyada, emeklilik sistemlerine yönelik uygulamalar ülkelerin kendi sosyal ve ekonomik yapılarına uygun olarak gayet tabiidir ki farklılık göstermektedir. Genel anlamda sadece devlet tarafından sağlanan sosyal güvenlik sisteminin (1. basamak) yanı sıra tamamlayıcı emeklilik sistemleri uygulamaları olan mesleki/işyeri emeklilik sistemleri (2. basamak) ve özel şirketlerce yürütülen bireysel emeklilik sistemleri (3. basamak) bireylerin emekli aylığı gelirlerinde giderek artan bir öneme sahip olmaya başlamışlardır.
Devlet tarafından sağlanan sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı vatandaşlarının karşılaşabileceği hastalık, sakatlık, kaza, ölüm ve yaşlılık gibi risklerin sonuçlarına karşı tedbir almak ve yaşlılık dönemlerinde ekonomik olarak sıkıntı çekmemelerini sağlamaktır. Günümüzde insanların yaşam sürelerinin uzaması ve genç nüfusun azalması nedeniyle çoğu ülkede çalışan başına düşen emekli sayısı hızla artmaktadır. Bu durum devletlerin bütçelerindeki emeklilik yardımı yükümlülüklerinin artmasına neden olmakta (sosyal güvenlik açığı); vatandaşlarına yeterli düzeyde ve sürdürülebilir emekli maaşı sunmasını gün geçtikçe zorlaştırmaktadır.
Üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği de vatandaşlarına emeklilik dönemlerinde sürdürülebilir, erişilebilir ve yeterli düzeyde emeklilik yardımı sunulmasına özel önem vermekte; Avrupa Konseyi’nce emeklilik fonlarına ilişkin yayınlanan raporlarda, üye ülkelerdeki emeklilik yaşının artırılmasının yanı sıra insanların kendilerine ek gelir sağlayacak “tamamlayıcı” nitelikte mesleki/işyeri emeklilik sistemlerine katılımlarını teşvik edecek yasal düzenlemelerin yapılması gereğine işaret edilmektedir. “Tamamlayıcı emeklilik sistemlerinden” elde edilen emeklilik gelirlerinin gelecekte bireylerin toplam emeklilik geliri içinde önemli bir seviyeye ulaşması beklenmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Avrupa Birliği müktesebatında da emeklilik sistemi üç basamaklı bir yapıdan oluşmaktadır.
Birinci basamak devlet tarafından sağlanan emeklilik sistemleridir. Bu planlara katılım zorunlu olup, sağlanan emeklilik yardımları devlet garantisine tabi olmakta ve bahis konusu planların yönetimi bir kamu kuruluşunca (Sosyal Güvenlik Kurumu gibi) gerçekleştirilmektedir. Devlet tarafından yönetilen emeklilik planlarını ifade eden bu sistemler, Avrupa Birliği’nde 14 Haziran 1971 tarihli ve 1408/71/AET sayılı Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
İkinci basamak emeklilik sistemleri, Devlet tarafından sağlanan emeklilik güvencelerine ek olarak, belli bir meslek veya sektörde faaliyet gösteren çalışanlara yönelik, zorunlu veya isteğe bağlı olarak uygulanan sistemlerdir. İstihdam ilişkisi temeline dayanan bu sistemler, Avrupa Birliği’nde 3 Haziran 2003 tarihli ve 2003/41/EC sayılı Emeklilik Fonları Yönergesi (IORPs Yönergesi- Institutions for Occupational Retirement Provision-Mesleki Emeklilik Fonları Yönergesi) ile düzenlenmiştir.
Üçüncü basamak emeklilik sistemi, mevcut kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak kurulmuş, bireylerin çalışma yaşamları boyunca yaptıkları düzenli tasarrufların yatırıma yönlendirilmesini sağlayan, gönüllü katılım esasına dayanan bir sistemdir. Bireysel emeklilik sistemleri olarak tanımlanan, hayat sigortası şirketleri ile sözleşme yapılmak suretiyle ve gönüllü üyelik temelinde tesis edilen bu sistemler, Avrupa Birliği’nde sigortacılık sektörünü düzenleyen AT mevzuatı ve 20 Aralık 1985 tarihli ve 85/611/AET sayılı UCITS Yönergesi ile düzenlenmiştir.
EFRP (Avrupa Mesleki Emeklilik Fonları Federasyonu - European Federation for Retirement Provision), Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki ikinci basamak mesleki/işyeri emeklilik fonları derneklerinin/birliklerinin federasyonudur. Bu federasyon, 21 Avrupa ülkesindeki mesleki/işyeri emeklilik fonlarına yönelik 28 ulusal birlikten oluşmaktadır. EFRP verilerine göre, 2009 yılında 83 milyon AB vatandaşı bu tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik fonlarına üye olup bu fonların varlıklarının toplamı 3.7 Trilyon Euro tutarındadır. Sadece AB ülkelerindeki emeklilik fonu derneklerinin/birliklerinin üye olduğu bu federasyonun çalışmalarına, OYAK, Türkiye’de bir mesleki/işyeri emeklilik fonları derneği/birliği olmadığı için, 2003 yılından bu yana gözlemci üye olarak katılmaktadır. 
Devlet tarafından sağlanan emeklilik güvencelerine ilave olarak dünyada ve de özellikle gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan mesleki/işyeri emeklilik sistemleri (tamamlayıcı emeklilik sistemleri), OYAK dışında Türkiye’de henüz yaygınlaşamamıştır. Bu yönde OYAK yönetiminin önerileri olmuştur. (Bakınız Söylem 1) (Haber kupürleri için tıklayınız)
OYAK, OECD ve Dünya Bankası gibi saygın kurumlarca yayınlanan raporlarda Türkiye’deki ikinci basamak tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik fonlarına örnek olarak verilmekte; araştırmalara dâhil edilmektedir. Örneğin, OECD’nin “The OECD Private Pensions Outlook 2008” adlı raporunda OYAK, Amele Birliği ile birlikte Türkiye’deki zorunluluk esasına göre işleyen iki mesleki/işyeri emeklilik fonundan birisi olarak gösterilmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Benzer şekilde Dünya Bankası’nca yayınlanan “Non-bank Financial Institutions and Capital Markets in Turkey” adlı raporda da OYAK’ın silahlı kuvvetler personeline yönelik ikinci basamak emeklilik fonu olduğu ve çalışmalarını aktüeryal gereklilikler ve basiretli tacir kuralları çerçevesinde yürüttüğü ifade edilmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
61. hükümet programında da ”Çalışanların emekli olduklarında oluşabilecek gelir kayıplarını en aza indirmek amacıyla tamamlayıcı emeklilik sistemlerini çeşitlendirilerek geliştireceğiz” denilmektedir.
SGK tarafından konuyla ilgili olarak 27 Ocak 2011 tarihinde yapılan ve 39 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Aylık Haber Bülteni’nde (Ocak-Şubat 2011) özeti yer alan çalıştayda;
- Tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin ülkemizin geleceğinde mutlaka olması gereken bir uygulama olduğu, bu sistemlerin OYAK gibi çeşitli meslek grupları için de belirli bir strateji dâhilinde planlanıp, yaygınlaştırılmasının gerektiği,
- Bu konuda öncü ülkeler arasında olan İngiltere ve Hollanda ile çalışmalar yapıldığı, 
- Hollanda’da nüfusun %76.4’ünün, İngiltere’de %66.3’ünün, ABD’de de ise %47.5’inin mesleki/işyeri emeklilik sistemine dahil olduğu,
Ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyi yüksek ve işgücü piyasasındaki aktörlerin etkin bir şekilde örgütlendiği ülkelerde mesleki/işyeri emeklilik fonlarına katılımda sektörlere, mesleklere ve işyerlerine bağlı olarak zorunlu üyelik uygulaması vardır. Bu uygulamanın temel gerekçesi, ülkelerin bütçelerindeki sosyal güvenlik sistemlerinin yükünü, zorunlu nitelikteki tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik sistemleri ile paylaşarak vatandaşlarına sürdürülebilir, erişilebilir ve uygun seviyede emeklilik yardımı sunabilmektir. Geleceği için daha fazla birikim yapmak isteyenler için ise gönüllülük esasına dayanan üçüncü basamak bireysel emeklilik sistemleri uygulamaları bulunmaktadır.    
Emeklilik sistemi uygulamaları açısından diğer ülkelerce örnek alınan Hollanda’da çalışanların %95’i, İsveç’te ise %90’ı tamamlayıcı nitelikte bir mesleki/işyeri emeklilik planı kapsamında bulunmaktadır. Söz konusu ülkelerde toplu iş sözleşmeleri bir mesleki/işyeri emeklilik planı uygulamasını zorunlu hale getirmektedir. 
Sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden İsviçre ve Avustralya’da ikinci basamak mesleki/işyeri emeklilik planlarına katılım zorunludur. Planlardan ayrılmaya izin verilmemektedir.
İşverenler açısından ikinci basamak bir mesleki/işyeri emeklilik planı sunulması zorunlu olmayan Kanada’da pratikte eğer işveren bu tür bir plan uyguluyorsa, çalışan bu plana katılmak zorundadır. OECD ülkelerinin kamu harici emeklilik fonlarının 2010 yılı itibariyle toplam varlık değerlerinin ağırlıklı ortalaması Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sının yüzde 71.6’sına ulaşmıştır. Aynı rakam Türkiye için yüzde 2.3 olarak gerçekleşmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
ABD’de mesleki/işyeri emeklilik planı uygulaması için bir zorunluluk yoktur.  Fakat işverenlerin büyük bölümünde bir mesleki/işyeri emeklilik uygulaması bulunmaktadır. Araştırmalar, şirketlerin yaklaşık %30’unun fayda esaslı (DB), geri kalanların da büyük bölümünün katkı esaslı (DC) planlar sunmakta olduğunu göstermektedir. Çalışanların fayda esaslı planlardan ayrılmalarına izin verilmezken; katkı esaslı planlardan ayrılmalarına izin verilmektedir.
Verilen örneklerin de ortaya koyduğu gibi, Avrupa Birliği üyesi ülkeler de dâhil olmak üzere ileri demokrasiyi içselleştirmiş ülkeler, vatandaşlarının gelecekte sürdürülebilir, erişilebilir ve yeterli seviyede emeklilik yardımı elde etmelerini sağlama yükümlülüğünün tek başına devletçe karşılanamayacağı gerçeğinden hareketle tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik sistemleri uygulamasını teşvik etmektedirler. Hollanda ve İsveç’te çalışan nüfusun neredeyse tamamının zorunlu bir tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik sistemi kapsamında olduğu düşünüldüğünde, ileri demokrasi kavramı ile zorunlu üyelik kavramının emeklilik sistemi uygulamalarında birlikte yer alması son derece normal bir durumdur. Aynı cümle içinde kullanıldığında birbiriyle çelişir gibi görünen “ileri demokrasi” ve “zorunlu üyelik” kavramlarının mutlak anlamlarından hareket ederek bir arada olmayacağını öne sürmek, en azından bilgi eksikliği ile izah edilebilir. 
Gelişmiş ülkelerde OYAK gibi üyeleri asker olan emeklilik fonları olup olmadığına bakıldığında; bazı NATO üyesi ülkelerde de silahlı kuvvetler çalışanlarına yönelik zorunlu ya da isteğe bağlı olarak uygulanan ikinci basamak emeklilik sistemleri bulunduğu görülmektedir. Portekiz (Caixa Geral de Aposentações – CGA), İspanya (Plan de Pensiones de la Administración General del Estado - AGE), Hollanda (ABP Pensioenreglement), Almanya (Beamtenversorgung) gibi ülkelerde uygulanan bu sistemler kapsamında, silahlı kuvvetler çalışanlarına ölüm yardımı, maluliyet yardımı, varislere yönelik yardımlar vb. ek faydalar sağlanmaktadır. Askeri emeklilik planlarına katılım genellikle zorunlu tutulmaktadır.  Fransa, ABD ve Portekiz gibi az sayıdaki ülkede söz konusu planlara katılım gönüllülük esasına göredir. Böyle durumlarda planlara yapılan katkılar genellikle hem devlet hem de askeri personel tarafından yapılan katkıların toplamından oluşmaktadır. Silahlı kuvvetler çalışanları için sağlanmakta olan bir imtiyaz da ülkelerindeki diğer çalışanlara oranla daha erken yaşta emekli olma hakkını kazanabilmeleridir.
Neticede, bazı ortamlarda ifade edilenlerin tam aksine OYAK, dünyada ekonomisi gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde örneklerine çok rastlanan tamamlayıcı bir mesleki/işyeri emeklilik fonudur. OECD, Dünya Bankası ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi kuruluşlar OYAK’ı dünyadaki mesleki/işyeri emeklilik fonlarının Türkiye’deki başarılı örneği olarak gösterirken, “OYAK benzeri kuruluş yoktur / İleri demokrasilerde olmaz / Zorunlu üyelik olmaz” türünden iddialar kişileri yanlış bilgilendirmek ve yönlendirmekten öte bir anlam ifade etmemektedirler.
 


4.      SÖYLEM:
“40 YIL HİZMET KARŞILIĞI BİR BÜYÜKELÇİ VE VALİ EMEKLİLİĞİNDE İKRAMİYE OLARAK 75 BİN TL, BİR ORGENERAL İSE 600 BİN TL ALIYOR”
Bu söylemin bilgi yetersizliği ile yapılan bir değerlendirmeye dayanmakta olduğu düşünülmekte olup, söylem kaynakları farklı iki rakamın karşılaştırılması nedeniyle doğru değildir. Yapılan karşılaştırmada, birbirleriyle temelde çok farklı iki unsur, Sosyal Güvenlik Kurumu (Emekli Sandığı) vasıtasıyla kamu çalışanlarına verilen emeklilik ikramiyesi ile tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonu olan OYAK üyeliğinden yıllarca ilave aidat ödedikten sonra ayrılanlara OYAK’taki birikimlerinin karşılığı olarak ödenen emeklilik yardımı birbirleriyle karıştırılmaktadır.
İçeriği her ne kadar doğru olmasa da bu söylem, sosyal güvenlik sistemleri ve bu sistemler içerisinde tamamlayıcı mesleki emeklilik sistemlerinin yeri ve gerekliliği hakkında kamuoyunun bir kez daha bilgilendirilmesi için bir fırsat yaratmıştır.
Ülkelerin kendi sosyal ve ekonomik yapılarına göre farklılıklar göstermekle birlikte genel anlamda sosyal güvenlik sistemlerinin “birinci basamağı”; zorunluluk esası üzerine oluşturulan, çalışanın, işverenin ve hatta devletin finansmanına katıldığı, gelir devamlılığı sağlamayı amaçlayan sosyal güvenceyi göstermektedir. Ancak Birinci Basamak Sosyal Güvenlik Kuruluşları kaynaklarının, insanların geleceklerinin güvence altına alınmasında tek başına yetersiz kalması üzerine, çalışanlar için daha yüksek bir sosyal güvenlik garantisi sağlama amacını güden, çalışan ve/veya işveren tarafından prim ödeme esasına dayanan “ikinci basamak” (tamamlayıcı yada mesleki) emeklilik sistemleri oluşturulmuştur. Kişilerin tamamen gönüllü katılımına dayalı özel sektör tarafından yürütülen, primleri katılımcı ve/veya destekleyici tarafından ödenen hayat sigortaları ve bireysel emeklilik sistemleri de “üçüncü basamağı” oluşturmaktadır.
Türkiye’de, çalışanların temel sosyal güvenlik ihtiyaçları, birinci basamak emeklilik sistemi olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmaktadır. Kamu çalışanları (büyükelçi, vali, TSK mensubu, öğretmen gibi) hangi kamu kurumunda çalışırsa çalışsınlar, Devletten emeklilik ikramiyesi almaya hak kazanırlar. Devlet memurları arasında, dolayısıyla bir büyükelçi, vali veya TSK mensubu arasında birinci basamak emeklilik sisteminden alacakları emeklilik ikramiyesinin yıllarına ve konumlarına bağlı olarak hesaplanması açısından bir fark yoktur. Bu nedenle, emekli olan bir büyükelçi ve vali söylemde belirtildiği gibi Devletten 75 bin TL emeklilik ikramiyesi alıyorsa, benzer seviyedeki bir emekli orgeneral de aynı şekilde Devletten 75 bin TL emekli ikramiyesi almaktadır. Eğer doğru bir karşılaştırma yapılacaksa, sadece Devletten alınan “emeklilik ikramiyelerinin” karşılaştırılması gerekmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki, TSK mensupları Devletten aldıkları emeklilik ikramiyesine esas olan emeklilik keseneğinin dışında, ayrıca, “tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonu” olan OYAK’a da her ay maaşlarından %10 mertebesinde aidat ödemektedirler. 
OYAK, ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde örneklerine çok rastlanan, devletlerin vatandaşlarına sağladığı sosyal güvenlik yardımlarına -sadece üyelerinden aldığı kaynakları kullanarak, emeklilik, ölüm ve maluliyet alanlarında- ek yardımlar yapmak üzere 1961 yılında 205 sayılı Kanunla kurulmuş, tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur. Aynı dönemlerde, aynı amaçla işçiler için düşünülen İşçi Yardımlaşma Kurumu (İYAK) faaliyete geçememiş, memurlar için oluşturulan Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK) ise iştirakçilerinden yıllarca kesilen aidatlar iade edilerek tasfiye edilmiştir. 
MEYAK’ın faaliyetleri sonlandırılmayıp devam etmiş olsa idi, maaşından 40-45 yıl MEYAK aidatı kesilecek bir büyükelçi veya vali de, maaşları ve kesilecek aidatın meblağı ile yıllar içindeki yönetim becerisine bağlı olarak, Devletin verdiği emeklilik ikramiyesinin dışında, MEYAK’tan da 600 bin TL benzeri ilave bir emeklilik yardımı alabilecekti.
Söylemde bir orgeneral örneklendirilmekle birlikte, sadece orgeneral değil, OYAK üyesi olan subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sivil memur gibi her rütbe ve kademedeki TSK mensubu Devletten aldığı emeklilik ikramiyesi dışında OYAK’tan da emeklilik yardımı almaktadır. OYAK tarafından ödenen emeklilik yardımı, üyelik süresi boyunca maaşları üzerinden kesilen aidatlarına göre tüm OYAK üyeleri için rütbe ve sınıf farkı gözetilmeksizin, aynı yöntem kullanılarak hesaplanmaktadır. 2010 yılı sonu itibarıyla, OYAK tarafından 30 yıl aidat ödeyen bir subaya 260 bin TL, 30 yıl aidat ödeyen bir astsubaya 205 bin TL emeklilik yardımı yapılmaktadır. Emeklilik yardımı tüm üyeler için aynı matematiksel formül kullanılarak hesaplanmakta olup, aynı aidat ödeme süresine sahip kişilere yapılan emeklilik yardımları arasındaki fark, maaş ve dolayısıyla yıllar içinde kesilen aidat miktarından kaynaklanmaktadır.
Söylemde belirtilen, bir orgeneralin OYAK’tan aldığı ifade edilen 600 bin TL emeklilik yardımı, Devletin ödediği emeklilik ikramiyesinin dışında, 1965 yılından bu yana 45 yıl süreyle yapılan aidat kesintilerinin OYAK bünyesinde değerlendirilmesi sonucunda günümüzde ulaştığı bir mertebe olarak görülmelidir.
TSK mensupları dışında diğer kamu çalışanları için de OYAK benzeri tamamlayıcı mesleki emeklilik fonlarının yaygınlaşması ve bu birikimlerin başarılı bir şekilde işletilmesi durumunda, her kamu çalışanı, emekliliklerinde ilave bir emeklilik yardımına kavuşabileceklerdir.
Bu konuda denenmiş fakat faaliyete geçirilememiş MEYAK (Memur Yardımlaşma Kurumu), İYAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu), TÖYAK (Türkiye Öğretmenler Yardımlaşma Kurumu), ADYAK (Adalet Çalışanları Yardımlaşma Kurumu) gibi kurumların oluşturulması, bunların yanında polisler, sağlık çalışanları gibi kategorize edilebilecek alanlarda da yeni kurumların oluşturulması yönünde OYAK yönetimleri de çeşitli zaman ve ortamlarda beyanlarda bulunmuşlar, bu hususlarda tecrübelerini paylaşmaya ve önerilerde bulunmaya hazır olduklarını ifade etmişlerdir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
Bu bakımdan; farklı hususların haksız ve anlamsız şekilde kıyaslanması,“elmayla armudun” karşılaştırılması, yıllar içinde ilave bir tasarrufta bulunmadan ve aidat ödemeden aynı emeklilik yardımının beklenmesi yerine, ülkemizde de tamamlayıcı mesleki emeklilik sistemlerini Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartacak çalışmaların yapılması ve Türkiye’deki farklı meslek grupları için OECD tarafından da örnek gösterilen (Detaylar için tıklayınız) OYAK benzeri fonların kurulması çabalarının desteklenmesi, tüm çalışanların menfaatlerinin korunması açısından çok daha uygun ve yapıcı bir yaklaşım olacaktır. 



5.      SÖYLEM:
OYAK, YEDEK SUBAYLARDAN ELDE ETTİĞİ ÜYE AİDATLARINI İADE ETMEYEREK BÜYÜK KAZANÇ SAĞLIYOR
205 sayılı OYAK Kanunu’nun 17. maddesinde askerlik görevini meslek olarak seçen muvazzaf subaylar OYAK’ın daimi üyeleri, zorunlu askerlik hizmetini yedek subay olarak yapanlar ise OYAK’ın geçici üyeleri olarak belirlenmiştir.
Yedek subayların OYAK’a üye olmaları imkânının sağlanmasının amacı, söylemde yer aldığı şekilde OYAK’a kazanç sağlamak değil, aksine, OYAK tarafından diğer daimi üyelere sağlanan bazı güvencelerin bu “geçici üyelere” de verilmesidir.2010 yılı içinde yedek subaylardan OYAK’a gelen aidatların tümü OYAK’ın yıllık toplam getirisinin binde 5’i seviyesindedir. Görüldüğü gibi yedek subay aidatları, OYAK’ın yıllık getirisinin içerisinde küçük bir değeri ifade etmektedir.
1961 tarihli 205 sayılı Kanun’un hazırlık aşamasındaki çalışmaların yer aldığı tutanaklardan anlaşıldığı üzere, yedek subaylar karşılaşabilecekleri riskler açısından muvazzaf subaylar gibi düşünülmüş, kendilerinin de görev yaptıkları süre içerisinde, sebebine bakılmaksızın, ölüm ve maluliyet durumlarına karşı bir sigorta kapsamında olmaları gerektiği değerlendirilmiştir.
205 sayılı OYAK Kanunu’na göre, yedek subayların maaşlarından görev süreleri ile sınırlı olmak kaydıyla yapılan %5 kesintiler (ki bu oran uygulamada bir yedek subayın eline geçen maaşın %2.5’i mertebesindedir) en açık ifadesiyle, sigortacılık mantığı kapsamında ölüm ve maluliyet hallerinde kendilerine yapılacak yardımların karşılığında alınan riziko primidir. Bu primler, görev süresinin bitiminde 205 sayılı Kanunun 23 üncü maddesindeki açık hüküm nedeniyle ve tabiidir ki, diğer herhangi bir sigorta uygulamasında da olduğu gibi, muhtemel risk gerçekleşmedi diye, iade edilmemektedir. (Detaylar için tıklayınız)       
Bilindiği gibi sigortacılık işlemlerinde tahsil edilen prim, riskin gerçekleşmesi durumunda fiilen yapılan ödemeden çok daha azdır. Muhtemel risklerin ve ödemelerin karşılığı olarak tahsil edilen primlerin, risk gerçekleşmedi diye ilgili kişilere iadeleri, fiilen yapılan ödemelerin karşılıklarının sigorta kapsamında korunmuş kişilerden değil, mevcut/kalan üyelere ait birikimlerden karşılanması anlamına gelecektir. Bu da faydadan yararlanan ile maliyeti yüklenen kişilerin farklı olmasına, yani bir adaletsizliğe yol açacaktır.
205 sayılı OYAK Kanununun 25 inci maddesine göre ölüm ve tam maluliyet yardımları; diğer bütün OYAK üyelerinin, dolayısıyla yedek subayların da almakta olduğu maaşın 12 katı iken, 1988 yılından itibaren, aynı Kanunun 29 uncu maddesi çerçevesinde bu tutar albay maaşının 20 katına çıkarılmıştır. Bugün yedek subaylara ödenen ölüm ve tam maluliyet yardımları tutarı 44,362 TL’dir. Yapılan ölüm ve maluliyet yardımları bakımından yedek subaylar ile üsteğmen, albay veya kıdemli başçavuş rütbesindeki üyeler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Örneğin bir albay, bir başçavuş ve bir asteğmen göreve giderken kaza geçirip vefat ederlerse, hepsi için aynı ödeme yapılır. Bu uygulama olmasaydı, albaya ve başçavuşa ödeme yapılırken, asteğmene hiç ödeme yapılmama durumu doğacaktı.
Diğer taraftan, 1996 tarihinde OYAK Kanununda yapılan bir düzenleme (m.17) ile geçici üyelikten (yedek subaylıktan) daimi üyeliğe geçenlere, hesaplanacak aidat farkını nemaları ile birlikte ödemek şartıyla, geçici üyelikte geçen süreleri ile daimi üyelik sürelerini birleştirme hakkı tanınmıştır. Böylece, OYAK üyeliğinin geçerli olduğu kurum ve kuruluşlarda çalışma imkânı bulan eski geçici üyelerimizin, yedek subaylık sürelerince OYAK’a ödedikleri aidatları, nemalarıyla birlikte yeni üyeliklerinde değerlendirilebilme imkânı da sağlanmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye’de hayat (can) sigortacılığı kavramının gündemde olmadığı bir dönemde malul olan üyelerin veya vefat eden üye varislerinin mağdur olmaması için yapılan bu uygulama, döneminin ilerisinde çağdaş bir yaklaşımla, 205 sayılı Kanunla OYAK’a verilen bir görevdir.
Söylemde iddia edildiği gibi OYAK yedek subay üyelerin aidatlarını iade etmeyerek büyük kazanç sağlamamakta, son tahlilde yedek subaylar OYAK aracılığıyla sigortalanmaktadır.



6.      SÖYLEM:
OYAK’A ÜYELERDEN SÜREKLİ “TAZE PARA GİRİŞİ” VAR, BU KADAR BÜYÜK “TAZE PARA GİRİŞİ” OYAK’A AYRICALIK SAĞLIYOR
Dünyadaki ve Türkiye’deki tüm emeklilik fonlarında katılımcılar her ay düzenli olarak katılım payı (aidat, prim) ödemektedirler. Bir emeklilik fonu olan OYAK’a da görevdeki üyeleri tarafından her ay düzenli aidat ödenmesi, bu nedenle her ay “taze para girişi” olması emeklilik sistemlerinin yapısı/işleyişi gereği doğal karşılanmalıdır. OYAK’a “taze para girişi”, Kanun’un öngördüğü zorunlu ödemeleri karşılamak için yapılmış, olmazsa olmaz bir uygulamadır. Bu söylem değerlendirilirken konu tek boyutlu olarak ele alınmamalı, 50 yıldır faaliyetlerini sürdüren OYAK’ın üyelerine yapmak zorunda olduğu yardımlar nedeniyle, para girişi kadar “sürekli para çıkışı” olduğu da kesinlikle gözden uzak tutulmamalıdır.
OYAK üyelerince ödenen aidat tutarı; daimi üyelerde aidata esas maaşın %10’u,geçici üyelerde ise %5’i oranındadır. Ayrıca, emeklilik yardımı almaya hak kazanarak OYAK üyeliğinden ayrılanlar, istedikleri takdirde birikimlerinin bir kısmını veya tamamını Emekli Maaşı Sistemi (EMS)’ne aktarabilmektedirler.
Bu “taze para girişi”ne karşılık OYAK, üyelerine emeklilik, ölüm, maluliyet gibi çeşitli yardımlar yapmakla yükümlüdür. OYAK ayrıca, EMS’de bulunan üyelerine maaş ödemeleri yapmakta ve EMS’den çıkan üyelerine birikimlerini ödemektedir.
Son yıllarda üyelerden OYAK’a her ay düzenli olarak gelen “taze para”ya karşılık, üyelere yapılan yardım ödemeleri nedeniyle, OYAK’a geldiğinden daha fazla “para çıkışı” olmaktadır. Üyelerden gelen “taze para”  ile üyelere yapılan yardım ödemeleri (“para çıkışı”) arasında bu negatif fark,  OYAK’ın yatırım araçlarından sağladığı getirilerle karşılanmaktadır.
Ölüm ve maluliyet yardımlarının yanı sıra, her yıl OYAK’tan yaklaşık 5,000 üyenin emeklilik yardımı almaya hak kazandığı, 2010 yılı sonu itibarıyla, OYAK tarafından 30 yıl aidat ödeyen bir subaya 260 bin TL, 30 yıl aidat ödeyen bir astsubaya 205 bin TL emeklilik yardımı yapıldığı dikkate alındığında, OYAK’tan üyelere yapılan ödemelerin ne kadar büyük tutarlara ulaştığı görülecektir.
Uyguladığı rasyonel yatırım politikaları ve işletme faaliyetleri neticesinde OYAK, uzun yıllardır enflasyonun çok üzerinde nema sağlayarak üye birikimlerini büyütmeyi başarmıştır. OYAK’ın gösterdiği başarı performansının, üyelerden gelen taze paraya bağlanması söylemi, kesinlikle doğru değildir. Söylemin aksine, sürekli “taze para” girişi, OYAK lehine herhangi bir ayrıcalık sağlamamaktadır. 




7.      SÖYLEM:
OYAK ASKERLERİN HOLDİNGİDİR. TÜRKİYE’YE BİR FAYDASI YOKTUR.
OYAK, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir yan kuruluşu değil, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve Kanunu’nda belirtilen diğer kişilerin emeklilik birikimlerini yöneten tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur. Sermayesi, sahibi, ortağı, hissedarı yoktur, üyeleri vardır. OYAK bir anonim şirket veya bir holding değil, yatırım amacıyla çeşitli şirketlerin hisselerini elinde tutan ve likit fonlarını finansal yatırımlarda değerlendiren bir kuruluştur. Hele bahsedildiği gibi “askeri holding” hiç değildir. Ayrıca OYAK, kurulduğu yıldan bugüne kadar yaptığı şirket yatırımlarıyla da Türkiye ekonomisine önemli faydalar sağlamıştır.
Diğer bir ifadeyle, OYAK, üyelerine bağlı oldukları ana sosyal güvenlik kuruluşlarından ayrı olarak ödedikleri prim/aidatlar karşılığında 205 sayılı kuruluş Kanunu’nda yazan faydaları sağlamak amacıyla 1961 yılında kurulan tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur.
Özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari bakımdan özerk, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş olan OYAK’ın üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensupları, Jandarma Genel Komutanlığı mensupları ve Kanun’da belirtildiği şekliyle siviller dahil kendi isteğiyle katılmayı arzu eden çalışanlarından oluşur. OYAK’ın mal varlığı ise üyelerinin ödedikleri aidatlar ve bu aidatlarının işletilmesiyle elde edilen gelirlerin toplamından oluşan üyelerin emeklilik birikimlerinin karşılığını oluşturmaktadır.
205 sayılı Kanun’da OYAK’ın tanımlanmış karar organlarında, üyelerin emeklilik birikimlerini korumak ve üyelere verilecek hizmetleri düzenlemek amacıyla, üyeleri arasından seçilmiş temsilciler olduğu gibi, kararların objektifliğini sağlamak bakımından konularında uzman ve OYAK’ın işleyişine katkı yapabilecek bağımsız temsilciler de bulunmaktadır.
OYAK’ın üyelerinin tamamına yakınını TSK mensuplarının oluşturması veya karar organlarında da bu üyelerin bulunması OYAK’ı TSK’nın bir parçası yapmaz. OYAK’ın TSK ile organik bir bağı yoktur (Haber kupürleri için tıklayınız). OYAK, TSK’nın bir kuruluşu değildir. TSK’dan OYAK’a, OYAK’tan da TSK’ya herhangi bir fon aktarımı bulunmamaktadır. OYAK, TSK’nın savunma harcamalarını finanse etmemekte olup kendisine 205 sayılı Kanun’da böyle bir görev de verilmemiştir. OYAK, TSK mensuplarının tamamlayıcı bir emeklilik fonudur. Karar organlarında OYAK’ın TSK mensubu üyelerinin bulunması da temsil ettikleri camianın maaşlarından yapılan kesintileri korumak ve kollamak içindir.
OYAK’ın sermayesi, hisse senedi, hissedarı, yani ortağı ve patronu yoktur, üyeleri vardır.OYAK’ın yönettiği mal varlıklarının tamamı üyelerinin emeklilik birikimlerinden oluşmaktadır. OYAK, üyelerinin birikimlerini yeddiemin sıfatıyla, kurumsal yatırım ilkelerine göre yönetip, elde ettiği gelirin tamamını yine üyelerine emeklilik, ölüm ve maluliyet yardımı vasıtası ile dağıtan; ayrıca üyelerine, borç verme gibi çeşitli hizmetler de sunan bir özel hukuk tüzel kişisidir.
Oysa ki holdingler, sermaye şirketi statüsünde kurulan ve mevzuat çerçevesinde sermayesi, hisse senedi, hissedarı, yani ortağı, patronu olan kuruluşlardır.
Dolayısıyla OYAK bir holding olmadığı gibi, askerlerin, yani TSK’nın da bir holdingi değildir, OYAK’ın Temsilciler Kurulu, Genel Kurul ve Yönetim Kurulu’nda yer alan TSK mensupları da kendi emeklilik birikimlerinin işletilmesini kontrol etmek ve yönlendirmek amacıyla bu kurullarda görev almaktadırlar.
 
OYAK neden şirketlere yatırım yapmaktadır?
 
Devletten veya herhangi bir kurumdan hiçbir zaman, hiçbir katkı almayan OYAK, yatırımlarını üyelerinin küçük birikimlerinden oluşan fonları ile yapmıştır. Bu niteliğiyle de Dünyada sermaye birikimi oluşumunu sağladıkları için desteklenen özel emeklilik fonlarının Türkiye’deki ilk örneğini teşkil etmiştir. 
Üyelerinin emeklilik birikimlerini kârlılık, verimlilik, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve diğer kurumsal yatırım ilkelerine göre yöneten ve elde ettiği kazançların tamamını da yine üyelerinin hesaplarına aktaran OYAK’ın genel anlamda iki ana işlevi bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi; Devletin sosyal güvencesi kapsamında olan üyelerine daha yüksek ek bir sosyal güvenlik garantisi sağlayan, Dünyadaki pek çok örneklerinde olduğu gibi zorunluluk esası üzerine kurulu, sigortacılık esasları çerçevesinde yaptığı yardım ve hizmetlerde eşitlik, kaynakların adil dağılımı ve aktüeryal denge ilkesini temel alan, üyelerine gelir devamlılığını sağlayan bir yardımlaşma, sigorta ve tamamlayıcı emeklilik fonu olmasıdır.
İkincisi ise; birinci işlevinin gereklerini yerine getirebilmek, geliştirerek devamlılığını sağlayabilmek için yaptığı gelir getirici yatırımlar nedeniyle yatırımcı kuruluş olmasıdır. Bu işlevi nedeniyle OYAK, söylemde de belirtildiği gibi, zaman zaman bir holding olarak da algılanmakta ve tanımlanmaktadır. OYAK ile bir holding şirketi arasındaki en temel farklılık, OYAK’ın kendi tüzel kişiliği için kar etme amacı olmaması ve elde ettiği tüm karı üyelerinin emeklilik birikimlerine aktaran bir yapıya sahip olmasıdır.
OYAK üyeleri, ortalama 25 yıl gibi uzun bir süre OYAK’a her ay aidat ödemektedirler. Bu nedenle OYAK, tamamlayıcı emeklilik fonu olmanın bilinciyle üye birikimlerinin ekonomik konjonktürden etkilenerek erimemesi için uzun vadeli projeksiyonlarda bulunarak, sahip olduğu ekonomik gücünü en iyi şekilde değerlendirerek, kaynaklarını finansal yatırımların yanı sıra Dünyada da örnek olacak şekilde iştirak yatırımlarına yönlendirmiştir.
Üyelerini tasarrufa teşvik ederek, onların küçük birikimleriyle oluşan büyük fonlarının uzun vadeli yatırımlara yönelmesine imkan veren OYAK, gıdadan çimentoya, zirai ilaçtan demir çelik sanayiine, sigortacılıktan bankacılığa kadar çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren şirketleriyle Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak istihdam, vergi ve kaynak yaratma yollarıyla önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya da devam etmektedir. OYAK, silahlı kuvvetler ve savunma sanayi ile ilgili yatırımlara girmemiştir. OYAK 2010 yılı sonu itibariyle iştirakleriyle birlikte yaklaşık 29 bin kişiye istihdam yaratarak, 4.2 milyar dolarlık ihracat yaparak ve 1.6 milyar TL vergi ödeyerek ekonomiye önemli bir katkı sağlamıştır. Ayrıca güçlü mali yapısı ve takdir gören kurumsal yönetim prensipleri sayesinde de küresel ölçekte büyük yabancı yatırımcılarla uzun yıllardır Türkiye’de birlikte yatırım yapma olanağı yaratmış, Türkiye ekonomisine yabancı yatırım getiren önemli öncü kuruluşlardan biri olmuştur.
Ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde OYAK benzeri mesleki emeklilik fonları bulunmaktadır. 2010 yılı sonunda OECD üyesi ülkelerin emeklilik fonlarının toplam varlık değerleri 18.6 trilyon ABD doları seviyesine ulaşmıştır. European Federation for Retirement Provision (EFRP) verilerine göre ise, 2009 yılında 83 milyon AB vatandaşı tamamlayıcı mesleki emeklilik fonlarına üye olup bu fonların varlıklarının toplamı 3.7 trilyon Euro (yaklaşık 5 trilyon ABD doları) tutarındadır. Bulundukları ülkenin ekonomisine katkı sağlayan bu fonlar bir holding olmadığı gibi ilgili meslek kuruluşlarının da bir parçası değildir.
Ancak demokrasinin tam olarak yerleşmediği çeşitli ülkelerde; “askeri holding” adı altında, savunma bütçesine kaynak aktarmak, silahlı kuvvetlerinin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak, bütçe dışı kaynak yaratmak, savunma bütçesi açıklarını kapatmak amaçlarına yönelik olarak kurulmuş genelde doğrudan silahlı kuvvetlere ait ticari işletmeler vardır. Buna örnek olarak; bazı Orta Amerika ve Orta Afrika ülkelerinde, Çin’de, Endonezya’da, Pakistan’da, Rusya’da,  politik koruma altında bulunan, devletin alt yapı ve çeşitli kaynaklarına imtiyazlı olarak ulaşabilen, ayrıcalıklara sahip şirketleri vasıtasıyla kazanç elde eden, silahlı kuvvetlerce işletilen çeşitli ticari işletmelerin (“askeri holdinglerin”) olduğu bilinmektedir. Bu kuruluşlar, genelde doğrudan silahlı kuvvetlere gelir getirmek amacıyla kurulmuş olup tüm silahlı kuvvetler personeli yararına oluşturulan emeklilik fonları değildir. Oysa OYAK, sadece ve sadece üye aidatları ile yine üyelerine emeklilik, ölüm ve maluliyet yardımı yapan; ayrıca borç verme gibi çeşitli hizmetler de sunan tamamlayıcı mesleki emeklilik fonu olup yukarıda bahsedilen kuruluşlarla (“askeri holdinglerle”) hiçbir benzerliği yoktur.