(oyak sitesinden alınmıştır)
Tarih : 27 Eylül 2011
OYAK’I TANIYOR MUSUNUZ?
Bir süredir; OYAK’a karşı eksik ve hatalı bilgiye dayanan veya
bilinçli olarak yanıltma amaçlı, objektif evrensel bilgi ve ileri
demokrasi çizgisine aykırı, kamuoyunu yanlış yönlendirme çabalarının
yürütüldüğü gözlenmektedir.Bugüne kadar iddia sahiplerine karşı kişisel bazda yapılan her türlü bilgilendirme ve açıklamaya rağmen, sürmekte olan bu yanlış yönlendirmelerin, OYAK’ın konumunu, itibarını ve üyelere ait varlıkları etkileme ihtimaline karşı, OYAK’ın bugüne kadar sürdürdüğü şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensipleri çerçevesinde, doğruların ve gerçeklerin bir kere daha kamuoyunun dikkatine sunulmasında yarar görülmüştür.
OYAK NEDİR / NE DEĞİLDİR?
OYAK NEDİR?
• OYAK, ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde
örneklerine çok rastlanan, devletlerin vatandaşlarına sağladığı sosyal
güvenlik yardımlarına - sadece üyelerinin sağladığı kaynakları
kullanarak, üyelerine; emeklilik, ölüm ve maluliyet alanlarında - ek
yardımlar sağlamak üzere kurulmuş, tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur.
• OYAK, 2003 yılından itibaren Avrupa Mesleki Emeklilik Fonları Federasyonu üyesidir.
• OYAK, bir tüzel kişilik olarak sadece mevcut üyelerince OYAK’a
ödenen aidatları ve bu aidatların işletilmesi sonucu elde edilen
gelirlerin oluşturduğu uzun vadeli birikimleri yöneten bir Kurum’dur. OYAK’ın, kendi tüzel kişiliğine ait ayrı bir parası, yani bir varlığı yoktur.
• OYAK, üyelerinin tüm bu birikimlerini yeddiemin sıfatıyla kârlılık, verimlilik ve kurumsal yatırım ilkelerine göre yönetir.
• OYAK, üyelere ait birikimleri yöneterek elde ettiği karların tamamını emekli
olacakları tarihe kadar değerlendirilmek üzere üye hesaplarına kayden
aktarır. Dolayısıyla, OYAK’ın bütün varlıkları her zaman üyelerinin
üzerindedir.
• OYAK, mevzuat çerçevesinde, üyelerine; emeklilik, ölüm ve maluliyet
yardımları yaptığı gibi, ayrıca konut edindirme, borç verme, vs. gibi
çeşitli hizmetler de sunar.
• OYAK, 205 sayılı kanunu çerçevesinde, özel hukuk hükümlerine tabi,
mali ve idari bakımdan özerk, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur.
• OYAK’ın üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, Jandarma Genel
Komutanlığı mensupları ve Kanun’da belirtildiği şekliyle siviller dahil
kendi isteğiyle katılmayı arzu eden çalışanlarından oluşur.
• OYAK, eksik bilgiyle veya art niyetli olarak iddia edildiğinin aksine, çeşitli vergiler ödeyen bir kuruluştur.
• OYAK, Milli Savunma Bakanlığı’nın veya başka herhangi bir idari
kurumun hiyerarşik denetimi ya da idari vesayeti altında olan, bunların
merkez veya taşra teşkilatları içerisinde yer alan, idari bir kuruluş
değildir. 3046 sayılı Kanun’da yer almamaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
• OYAK Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası değildir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
• OYAK; genel bütçeden, düzenleyici ve denetleyici kurum bütçelerinden
ya da mahallî idarelerin bütçelerinden pay alan veya kendisine Devlet
tarafından gelir tahsis edilmiş olan özel bütçeli bir kuruluş değildir.
5018 sayılı Kanun’da ve Tablolarında yer almaz. (Detaylar için tıklayınız)
• OYAK, Devletin sosyal güvenlik kuruluşlarının bir parçası da
değildir ve bu kuruluşların bütçelerinden pay almamaktadır. Hiçbir
zaman da almamıştır.
• OYAK, savunma sanayii faaliyetlerine katılan ticari bir kuruluş
değildir. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetleri ile hiçbir ticari
ilişkisi bulunmamaktadır.
• OYAK, kuruluş aşaması dahil Devletten hiçbir zaman herhangi bir şekilde sermaye almamıştır.
• OYAK, kamu kaynağı kullanmamaktadır; Devletten herhangi bir yardım veya katkı da almamaktadır. Hiçbir zaman da almamıştır.
• OYAK bir anonim veya limited şirket değildir. Sermayesi ve
çıkarılmış hisse senedi yoktur. Dolayısıyla, Devletin veya kişilerin
elinde hiçbir zaman OYAK hissesi olmamıştır.
• OYAK, eksik bilgiyle veya art niyetli olarak iddia edildiği şekilde vergi ödemeyen bir kuruluş değildir.
OYAK HAKKINDA 10 SÖYLEM / 10 DOĞRU
1. SÖYLEM:
OYAK, 27 MAYIS 1960 SONRASI DÖNEMİN ÖZEL KOŞULLARININ ÜRÜNÜDÜR
Bu söylem hakikati yansıtmamaktadır ve yılların realitelerine karşı
haksızlıktır. Zira OYAK benzeri askeri ve sivil personele yönelik sosyal
güvenlik kuruluşları; Osmanlı Devleti’nde, Milli Mücadele yıllarında ve
Cumhuriyet döneminde ülkemizde sürekli olarak gündeme gelmiş ve
kurulmuştur.
Eldeki bilgilere göre 1866 yılında bir askeri tekaüt (emeklilik)
sandığı kurulmuş, bunu 1881’de mülki memurlar ve bunların bağımlılarına
mahsus olmak üzere kurulan tekaüt sandığı izlemiştir. 1886’da bir başka
askeri tekaüt sandığı düzenlemesi yapılmış, 1909’da ise Askeri Tekaüt ve
İstifa Kanunu çıkarılmıştır. Askeri personelin emeklilik
düzenlemelerine ilave ve belki de OYAK’ın kökeni niteliğindeki bir
düzenleme ise Askeri İkraz Sandığı kurulmasıdır. Bu sandığın idaresi 30
Mart 1327 [12 Nisan 1911] tarihli Askeri İkraz Sandığı Komisyonu
Nizamnamesi ile düzenlenmiştir. Cumhuriyet döneminde askeri ve mülki
personelin emekliliğine dair yeni düzenlemeler yapılmış, Askeri İkraz
Sandığı ise mevcudiyetini devam ettirmiştir. OYAK’ın temelleri
niteliğindeki bu sandık, 1961 tarihli OYAK Kanunu’nun geçici 1’nci
maddesi ile ilgili nizamnamenin yürürlükten kaldırılmasına kadar sürmüş
ve Kanunun yürürlüğünden önceki bütün sandık mevcutları ile alacak ve
borçlarının Ordu Yardımlaşma Kurumuna devir olunacağı hükmü
getirilmiştir. Ayrıca Kurum’un ikraz fonu faaliyete geçinceye kadar bu
Sandığın yürürlükten kalkan hükümleri dairesinde faaliyete devam edeceği
Kanun’da ifade edilmiştir. Kurum’un hazırlanan ilk bilançosunda Askeri
İkraz hesabı borçlu hesap olarak görülmektedir.
Ayrıca benzer amaçlarla, sivil mesleklerde çalışan personele yönelik
olarak da 1921 yılında Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı
kurulmuştur. Takiben, 1933 yılında PTT Teşkilatında bir tasarruf ve
yardım sandığı kurulması öngörülmüş ve 1941 yılında Posta, Telgraf ve
Telefon Umum Müdürlüğü Biriktirme ve Yardım Sandığı oluşturulmuş, 1943
yılında İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İLKSAN,1951
yılında Polis Bakım ve Yardım Sandığı POLSAN, 1970'li yılların başında
memurlar için Memur Yardımlaşma Kurumu MEYAK, 2005 yılında Demiryolu
Çalışanları Yardımlaşma ve Dayanışma Sandığı gibi benzer sandık, vakıf
veya kuruluşlar oluşturulmuştur. Bunların yanında işçiler için İşçi
Yardımlaşma Kurumu İYAK gibi diğer başka kuruluşların kurulması için
adımlar atılmış, fakat sonuçlandırılamamıştır.
Günümüzde de, gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip olduğu ifade edilen ülkelerden örnekler alınarak ülkemizde de tamamlayıcı
emeklilik sistemlerinin kurulması gündeme gelmiş ve hazırlıklara
başlanılmıştır. Bu konuda denenmiş fakat faaliyete geçirilememiş MEYAK
(Memur Yardımlaşma Kurumu), İYAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu), TÖYAK
(Türkiye Öğretmenler Yardımlaşma Kurumu), ADYAK (Adalet Çalışanları
Yardımlaşma Kurumu) gibi kurumların oluşturulması, bunların yanında
polisler, sağlık çalışanları…. gibi kategorize edilebilecek alanlarda da
yeni kurumların oluşturulması yönünde OYAK yönetimleri de çeşitli zaman
ve ortamlarda beyanlarda bulunmuşlar, bu hususlarda tecrübelerini
paylaşmaya ve önerilerde bulunmaya hazır olduklarını ifade etmişlerdir.(Haber kupürleri için tıklayınız)
Neticede, bazılarının sandığı gibi, OYAK’ın 27 Mayıs 1960’dan sonra
düşünülmüş ve dönemin özel koşulları içerisinde oluşturulmuş bir kuruluş
olmadığı anlaşılmalıdır. OYAK, Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı
Devleti’nin geçmişinde birçok örnek girişimlerin yaklaşımını ve
anlayışını sürdüren, günümüzde de, bilindiği gibi, gelişmiş ileri
demokrasilerde birçok benzerlerinin olduğu, zaman içinde benzerlerinin
de kurularak Türkiye’de sermaye birikimini artırıp yatırım ve istihdama
büyük katkılar sağlayacak kuruluşların oluşmasına örnek olan bir Kurum
olarak görülmelidir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
2. SÖYLEM:
OYAK VE İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLERİN VERGİ İMTİYAZLARI VAR / VERGİ ÖDEMİYORLAR / HAKSIZ REKABET YARATARAK BÜYÜYORLAR
Söylemin aksine, OYAK ve iştirak ettiği şirketler ciddi anlamda vergi
ödemektedirler. Son beş yılda ödenen vergilerin toplam tutarı 7.4 milyar
TL mertebesindedir. Sadece 2010 yılına ilişkin ödenen vergilerin
toplamı 1.6 milyar TL olmuştur.
A) OYAK’IN İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLER
OYAK’ın iştirak ettiği şirketler açısından irdelendiğinde; bütün bu
şirketler hiçbir vergisel ayrıcalığa tabi olmadan, benzer şirketlerde
olduğu gibi mevzuatın öngördüğü her türlü vergileri eksiksiz ve
zamanında ödemektedirler. OYAK iştiraki bu şirketlerin, vergisel
hususlar dışında da ticari ve sınai faaliyetleri ile ilgili hiçbir
ayrıcalıkları yoktur. OYAK’ın iştirakleri olmaları onlara vergisel ve
ticari alanda herhangi bir farklılık sağlamamaktadır.
Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı vergi ödeme verilerine göre, bu
şirketlerin birçoğu Türkiye çapında, kendi illerinde ve/veya
sektörlerinde yıllar içinde ya birinci olmakta ya da en üst sıralarda
yer almaktadırlar. Bu şirketler içerisinde; Erdemir, İsken, OYAK
Renault, Adana Çimento, Ünye Çimento, Mardin Çimento, Bolu Çimento,
OYKA, OMSAN, Hektaş ve Ermaden sayılabilir.
Dolayısıyla; hiçbir ayrıcalığı olmayan, vergi imtiyazları bulunmayan,
en üst seviyelerde vergi ödeyen ve rakipleri ile serbest piyasa
koşullarında aynı mevzuata tabi olarak faaliyet gösteren OYAK iştiraki
şirketlerin haksız rekabet yaratarak büyüdükleri iddiası söz konusu dahi
olamaz.
B) OYAK VE İŞTİRAK ETTİĞİ ŞİRKETLER
Vergisel imtiyazları devamlı gündeme getirilen OYAK, iştirak
yatırımlarında bulunan bir holding şirketi ile aynı iştirak gelirleri
seviyeleri açısından karşılaştırılırsa, OYAK’ın cari mevzuat altında
toplamda daha fazla vergi ödediği görülecektir. Diğer bir ifadeyle, OYAK
gerçekten bir holding şirketi statüsünde olsaydı, aynı iştirak geliri
açısından şimdi ödediğinden sonuçta daha az vergi veriyor olacaktı.
Örnek
Aşağıda verilen örnekte, hem OYAK’ın hem Holding’in sadece iştirak
yatırımları yaptığı varsayımı altında, her iki kuruluşun, sınai ve
ticari faaliyetleri sonucu mevzuat çerçevesinde gerekenleri yaptıktan
sonra 100 TL gelir elde eden iştirakinden temettü aldığı
varsayılmaktadır:
Örnek’ten de görüldüğü üzere:
a) Gerek OYAK’ın gerekse Holding’in şirketleri aynı oran ve miktarda vergi ödemektedir.
b) OYAK seviyesinde, temettü geliri üzerinden ödenen vergi 12 TL olur
iken, Holding seviyesinde herhangi bir vergi ödenmemektedir. Diğer bir
ifadeyle, tüzel kişilikler seviyesinde OYAK daha fazla vergi
ödemektedir.
c) Bir tarafta OYAK ve şirketinin, diğer tarafta Holding ve
şirketinin ödediği toplam vergiler karşılaştırılırsa, OYAK’ın 32 TL,
Holding’in ise 20 TL ödediği görülmektedir. Yani OYAK toplamda daha
fazla vergi ödemektedir.
İlaveten, son aşamada, OYAK üyesi ve Holding hissedarı seviyesinde de karşılaştırma yapılabilir:
OYAK’ın üyelerine yaptığı yardım ile Holding’in gerçek kişi hissedarına
yaptığı temettü ödemeleri sırasında ortaya çıkan vergiler de analize
dâhil edildiğinde, gerek OYAK üyesi gerekse Holding’in gerçek kişi
hissedarının nihai olarak ödediği toplam verginin 32 TL olduğu
görülmektedir. Yani, nihai noktadaki gerçek kişiler açısından dahi
OYAK’ın bir avantajı bulunmamaktadır.
Salt iştirakler açısından yapılan bu karşılaştırma hem Holding’in hem
de OYAK’ın finansal ve diğer aktiviteleri de dahil edilerek yapılırsa,
kuruluşların ve yapılan aktivitelerin kompozisyonlarına bağlı olarak her
iki kuruluşa da yönelik olarak neticede ilave artı veya eksi sonuçlara
yol açabilir. Bu hususlarda vergi kanunlarının detaylarına ve şartların
özelliklerine bakılması gerekmektedir. Her vakanın kendi özellikleri ve
komplike boyutları içinde incelenmesi gerekir.
Sonuç itibariyle;
a) OYAK’ın iştirak ettiği şirketlerinin piyasadaki diğer şirketlere nispetle hiçbir vergisel ayrıcalığı yoktur.
b) Piyasada benzer konumda olup şirketleri kanalıyla temettü geliri
elde eden kuruluşlara nispetle daha fazla vergi ödeme durumunda olan
OYAK’ın var olduğu iddia edilen vergisel imtiyazlarının bu durumlarda
fiilen OYAK lehine herhangi bir ayrıcalık sağlamadığı, rekabeti bozarak
büyümeyi sağlayan bir unsur oluşturmadığı açık bir şekilde
anlaşılmalıdır.
c) Bireysel katılımcılar açısından, kişilere özgü özel koşullar ayrık
olmak üzere, aynı şirketlerde görüldüğü gibi neticede vergisel
ayrıcalıklar da oluşmamaktadır.
OYAK KANUNU’NDAKİ VERGİ DÜZENLEMELERİ:
Sadece OYAK’a yönelik düzenlendiği iddia edilen ve vergi imtiyazları
adı altında gündeme getirilen hususlar, hem 01 Mart 1961’de yürürlüğe
giren 205 sayılı Kanun’un “Kurum’un Muafiyetleri” başlığı altında 35.
maddesi hem de; Kurumlar, Gelir, Veraset-İntikal ve Damga vergileri
kanunlarında düzenlenmiştir. Öncelikle vurgulanması gereken, burada
“muafiyet” adı altında belirtilen hususların hiçbirinin salt OYAK’a
özgü, sırf OYAK’a özel muafiyetler olmadığıdır.
Türkiye açısından bakıldığında, OYAK’tan çok önce kurulmuş olan Amele
Birliği (1921), İLKSAN (1943) ile OYAK’la aynı dönemde veya sonraki
yıllarda kurulmuş MEYAK (1970) ve diğerlerine de benzeri vergi
muafiyetleri tanınmıştır. En son 2001 yılında yapılan yasal
düzenlemelerle oluşturulan Bireysel Emeklilik Sisteminde de benzer vergi
muafiyetleri vardır.
Dünyadaki örneklerine bakıldığında da, özellikle ekonomisi gelişmiş ve
ileri demokrasiye sahip ülkelerde (Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD,
Kanada, Avustralya gibi) tamamlayıcı “mesleki emeklilik” fonlarında da
(occupational pension fund/workplace pension fund) benzer vergi
muafiyetleri bulunmaktadır. Bu uygulamalar OYAK sistemi ile temelde aynı
olup, büyük benzerlikler göstermektedir. (Detay için tıklayınız)
OYAK’ın vergi muafiyetleri adı altında OYAK Kanunu 35. maddesinde
belirtilen 5 hususun 3’ü (Kurumlar Vergisi, Damga Vergisi ve Gider
Vergisi) Tüzel Kişiliğe (yani üyelerin ortak hesaplarının toplamına),
1’i (Gelir Vergisi) doğrudan üyelere, 1’i ise (Veraset - İntikal
Vergisi) hem Tüzel Kişiliğe hem üyelere yöneliktir.
Bu maddelerin Türk vergi kanunları açısından anlamı ve OYAK’a yansıyan uygulamalarının iyi anlaşılması gereklidir.
1. Kurumlar Vergisi:
Sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu müesseseleri, dernek
ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklarının safi kazançları
üzerinden ödenir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluş
ile yapılan işlemlere muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
OYAK bir sermaye şirketi değildir. Sermayesi ve hisse senetleri yoktur.
OYAK’ın tüzel kişiliğine ait ayrı bir varlığı yoktur. Dolayısıyla kendi
tüzel kişiliğine ait bir geliri de yoktur. Bütün gelirler sonuçta
üyelerine aittir.
Diğer yandan, OYAK’ın temel gelir kaynağını oluşturan iştirak ve
finansal yatırım gelirleri stopaj yoluyla zaten vergiye tabi
tutulmaktadır. İştiraklerinden elde ettiği temettüler %15 oranında
stopaj kesintisinden sonra OYAK’a intikal etmektedir. Finansal yatırım
gelirlerinden de %10-%15 oranlarında stopaj yapılmaktadır. Diğer
kurumlar stopaj ödeseler dahi, bu kurumlar stopaj tutarını kurumlar
vergisinden mahsup etmektedirler. Diğer şirketler gibi bu stopaj
kesintisi kurumlar vergisinden mahsup edilemediğinden, OYAK açısından bu
stopaj adeta kurumlar vergisini ikame eden nihai bir vergiye
dönüşmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç); temettü ve
finansal yatırım gelirleri üzerinden ödenen toplam stopaj tutarı 216.5
milyon TL’dir.
2. Damga Vergisi:
Yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle
düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz
edilebilecek olan belgelerden doğan bir vergi çeşididir. 488 sayılı
Damga Vergisi Kanunu’na ekli 2 sayılı Tablo gereğince birçok işlem ve
kuruluşun da damga vergisi istisnası ve muafiyeti bulunmaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
205 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereği OYAK damga vergisinden muaf
gözükmekle birlikte, Damga Vergisi Kanunu’nun 24. maddesi, taraf olduğu
sözleşmelerin damga vergisinin ödenmemesinden dolayı OYAK’ı müteselsilen
sorumlu tutmaktadır. Bu nedenle, damga vergisi ödemeleri gerektiğinde
Kurum tarafından gerçekleştirilmektedir. Neticede bu vergi Devlete
taraflardan biri tarafından ödenmektedir.
OYAK’ın üyeleri ile yaptığı işlemler için (örneğin konut kredisi veya
borç verme işlemleri) düzenlenen kağıtlar üzerinden de damga vergisi
ödenmektedir.
Örneğin, son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen
damga vergilerinin toplamı 5.2 milyon TL’dir. OYAK’ın üyeleri ile
imzaladığı sözleşmeler nedeniyle ödediği damga vergileri toplamı olan
12.8 milyon TL de dikkate alındığında bizzat OYAK tarafından beyan
edilerek ödenen toplam damga vergisi tutarı 18 milyon TL’ye
ulaşmaktadır. Bu meblağ Türkiye’de ödenen toplam damga vergisinin önemli
bir kısmını ifade etmektedir.
3. Gider Vergisi:
205 sayılı OYAK Kanunu her ne kadar OYAK gider vergisinden muaftır
hükmünü içerse de, 1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri
Kanunu’nun Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisine (BSMV) ilişkin
hükümleri dışında kalan diğer hükümleri, 25.10.1984 tarih ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi 61/a maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, OYAK Katma Değer Vergisi mükellefidir.
KDV konusunda OYAK’ın zaten herhangi bir muafiyeti bulunmamaktadır. Diğer yandan birçok kuruluşa BSMV ve KDV yönünden çeşitli muafiyet ve istisnalar tanınmış bulunmaktadır. (Detaylar için tıklayınız)
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen KDV tutarı 15.5 milyon TL’dir.
4. Gelir Vergisi:
Esas itibariyle gerçek kişilerin elde ettikleri kazançlar üzerinden
alınan vergidir. Diğer yandan tüzel kişilerin elde ettiği bazı gelirler
de stopaj yoluyla vergiye tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla, bu vergi
tüzel kişiliği dolaylı, üyeleri doğrudan ilgilendiren bir vergidir.
Gelir Vergisi Kanunu’nda birçok kişi ve yapılan işlem için muhtelif
muafiyet ve istisnalar sağlanmıştır. (Detaylar için tıklayınız)
Bu verginin uygulaması Tüzel Kişi (OYAK) ve üyeler bakımından aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir.
a) Tüzel Kişi (OYAK) açısından bakıldığında;
OYAK’ın temel gelir kaynağını iştirak ve finansal yatırımları nedeniyle
elde ettiği gelirler oluşturmaktadır. Yukarıda da izah edildiği üzere,
OYAK'ın bu gelirler üzerinden muhtelif oranlarda (%10-15) gelir vergisi
stopajı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Dolayısıyla Kurum, bu
gelirlerine ilişkin olarak, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi
olmamasına rağmen neticede diğer bir vergi yoluyla
vergilendirilmektedir. Buna mukabil, OYAK’ın emsali olarak gösterilen
holdingler ve emeklilik fonları, gerek temettü gelirlerinden ve gerekse
diğer birçok finansal getirilerinden dolayı OYAK’ın muhatap olduğu bu
vergiye muhatap olmamaktadırlar.
Sonuçta, OYAK adına yapılan stopaj tutarları Kurumlar Vergisi Kanunu
gereği herhangi bir şekilde ödenecek kurumlar vergisinden mahsup
edilemeyeceği veya iade de alınamayacağı için neticede nihai vergi
haline gelmektedir.
b) Üyeler açısından bakıldığında;
b.1) Aidat ödemeleri bakımından;
Sosyal güvenlik ve emeklilik ile ilgili yasal düzenlemelerde, dünyada
ve Türkiye’de yasa koyucu, hem ilgili kişilerin birikimlerine katkıda
bulunmak, hem de genel olarak sermaye birikimini teşvik etmek ve
bunların uzun vadeli yatırım ve istihdam yaratıcı alanlara
yönlendirilmesini teşvik amacıyla, faydalanan kişiler adına kaynakta
yapılan kesintileri gelir vergisinden istisna kılmaktadır.
Bu kapsamda Ülkemizde de gerek sosyal güvenlik kuruluşlarına, gerek
kanunla kurulan İLKSAN ve POLSAN gibi emekli sandıklarına, gerek Sosyal
Sigortalar Kanunu’nun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklara
(banka ve sigorta şirketleri ile oda çalışanlarının emekli sandıkları)
ve gerekse bireysel emeklilik sistemine yapılan aidat ve katkı payı
ödemelerinin gelir vergisi matrahından indirilmesi imkânı getirilmiştir.
OYAK üyelerinin OYAK’a ödedikleri aidatlar bakımından da benzer bir
durum söz konusudur. (Detaylar için tıklayınız)
b.2) Üyelere yapılan yardımlar bakımından;
Gelir Vergisi Kanununa göre, Bireysel Emeklilik Sistemi ile kanunla
kurulan emekli sandıklarının katılımcı/üyelerine yapacağı yardımlar
bakımından muhtelif muafiyet ve istisnalar sağlanmış bulunmaktadır. OYAK
Kanununda var olduğu ifade edilen ve Kanunu gereği üyelerine yapacağı
yardımlar bakımından geçerli olan bu muafiyet hükmü, bir ayrıcalık
olmayıp zaten bu kapsamda da değerlendirilebilir. (Detaylar için tıklayınız)
Diğer yandan, OYAK’tan her yıl takriben 5 bin üye için emeklilik
yardımı işlemi yapılmaktadır. Bu üyelerin ödedikleri üye aidatlarından
oluşan birikimleri iştirakler dahil çeşitli yatırımlarda
değerlendirilirken ödenen vergilere ilaveten, emekli oldukları zaman
kendilerine birikimleri ödenerek yapılan emeklilik yardımı da tekrar
vergilendirilirse, bu aynı kaynağın mükerrer (ikinci defa)
vergilendirilmesi anlamına gelecektir. Bu husus şehitler dâhil vefat
edenler ve maluller için de geçerlidir.
5. Veraset ve İntikal Vergisi:
Bedelsiz veya karşılıksız olarak elde edilen servet unsurlarından
alınan bir tür servet vergisi olup miras, vasiyet, vb. yollarla bir
servete sahip olunduğunda veraset vergisi; bağış veya başka yollardan
servet sahibi olunduğunda ise intikal vergisi ödenmek zorundadır. Birçok
kurum ve kuruluş, veraset intikal vergisinden muaf tutulmuştur. (Detaylar için tıklayınız)
OYAK tarafından üyelerine yapılan yardımlar bakımından;
OYAK’ın bir emekli ve yardım sandığı olarak üyelerinden aldığı aidatlar
ve bu aidatlar karşılığında üyelerine yaptığı yardımlar, ortada bir
ivazsızlık olmaması nedeniyle veraset ve intikal vergisine zaten tabi
değildir. Üyelerinin ölümleri halinde kanuni mirasçılarına yapacağı
ödemeler de, veraset ve intikal vergisinden muaftır.
205 sayılı Kanun ile getirilen muafiyet, VİVK’nun 4/f ve g maddeleri
ile, kanunla kurulan tüm emekli sandıkları ile sosyal sigorta
kurumlarının yanı sıra kanunla kurulu olmayan emekli sandıklarından
sağlanan yardımlara da uygulanmaktadır.
OYAK’a yapılan bağışlar bakımından;
7338 sayılı Kanun’a göre; pek çok kurum ve kuruluş veraset ve intikal
vergisinden muaf bulunmaktadır. Bu kapsamda OYAK’a yapılacak bağışlar da
gerek 7338 sayılı Kanun gerekse 205 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereği
veraset ve intikal vergisinden muaf olmakla birlikte, uygulamada
Kurum’un kuruluşundan itibaren 50 yılda OYAK’a yapılan bağış tutarı
ihmal edilecek seviyede çok cüzi bir rakamdır (3,306 TL).
205 Sayılı Kanun ile OYAK’a ve üyelerine sağlanan ve sadece OYAK’a özel
olmadığı izah edilen muafiyetler yukarıda açıklanan vergi türleri ile
sınırlı olup, mevzuat gereği OYAK tarafından ödenmesi gereken diğer tüm
vergiler tam ve zamanında ödenmektedir.
OYAK tarafından ödenen diğer vergiler;
OYAK Kanununda herhangi bir hüküm bulunmadığı için OYAK tarafından
ödenen vergilere aşağıda detayları açıklanan; katma değer vergisi, özel
tüketim vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, belediye vergi
ve harçları ile diğer harçlar örnek olarak verilebilir.
1. Katma Değer Vergisi:
Türkiye’de yapılan mal ve hizmet teslimlerinde, mal veya hizmeti teslim
alanın, teslim edene ödediği vergidir. Vergilendirme, üretimden
tüketime kadar her aşamada oluşan katma değer üzerinden yapılmaktadır.
KDV Kanunu’nda, pek çok istisnaya yer verilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
205 sayılı OYAK Kanunu ile 3065 sayılı KDV Kanununda, OYAK’ın katma
değer vergisinden muaf olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. Dolayısı ile OYAK, iktisadi işletme oluşturan tüm mal
ve hizmet teslimlerinde katma değer vergisi yükümlülüğünü eksiksiz
yerine getirmektedir.
Diğer yandan, OYAK’a yapılan mal ve hizmet teslimlerinde KDV
hesaplanmaması yönünde herhangi bir ayrıcalığın bulunmadığını da
belirtmek gerekir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) Devlete ödenen KDV tutarı 15.5 milyon TL’dir.
2. Özel Tüketim Vergisi:
Belirli mal ve ürünler üzerinden maktu veya oransal olarak alınan bir
harcama vergisidir. KDV gibi aynı malın her el değiştirmesi ÖTV’yi
doğurmaz. Malın ithal edilmesi veya üretilen malın ilk alıcısına teslimi
nedeniyle ÖTV doğar. ÖTV Kanunu’nda pek çok işleme istisna tanınmıştır.
(Detaylar için tıklayınız)
OYAK, 4760 sayılı Kanun’la vergi sistemine girmiş olan özel tüketim
vergisinin tüketici olarak nihai yüklenicisi olup, çeşitli aşamalarda bu
vergiyi satıcılarına ödeyerek bu vergiyi yüklenmektedir. OYAK’ın bu
vergi bakımından hiçbir muafiyet ve istisnası bulunmamaktadır.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen ÖTV tutarı 380 bin TL’dir.
3. Emlak Vergisi:
Türkiye sınırları içinde; arazi, arsa ve bina sahiplerinin ödediği
vergidir. Emlak Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluşa ait
gayrimenkullere vergi muafiyet ve istisnası getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 205 Sayılı OYAK Kanunu’nda ve gerekse 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanunu’nda doğrudan doğruya OYAK’a yönelik herhangi bir muafiyet ve
istisnaya yer verilmediğinden OYAK emlak vergisi mükellefi olup her
mükellef gibi emlak vergisi yükümlüsüdür ve bu yükümlülüğünü zamanında
ve eksiksiz şekilde yerine getirmektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen emlak vergisi tutarı 11.1 milyon TL’dir.
4. Motorlu Taşıtlar Vergisi:
Trafik şubesine tescil edilmiş olan her türlü motorlu taşıtlar ile
Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne tescil edilmiş
olan uçak ve helikopterler, motorlu taşıtlar vergisine tabidir. Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda pek çok kurum ve kuruluşa ait motorlu
taşıtlara yönelik muhtelif muafiyet ve istisnalar tanınmıştır. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu gerekse 205 sayılı
OYAK Kanunu’nda OYAK’ın sahip olduğu taşıtların motorlu taşıtlar
vergisinden istisna olduğuna dair bir düzenleme yoktur. OYAK motorlu
taşıtlar vergisi mükellefidir ve sahip olduğu taşıtların vergilerini
ödemektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen MTV tutarı 12 bin TL’dir.
5. Belediye Vergi ve Harçları:
Belediye gelirlerini; belediyelerin öz gelir kaynakları, 2380-3004 ve
3239 sayılı kanunlarla devlet bütçe gelirlerinden ayrılan paylar,
yardımlar ve fonlardan yapılan aktarmalar ile diğer gelirler oluşturur.
Belediyelerin öz gelir kaynakları vergi, harç ve harcamalara katılma
paylarından meydana gelmekte olup en önemli kısmını ise Çevre Temizlik
Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, Haberleşme Vergisi,
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi ve Yangın Sigortası Vergisi
oluşturur. Belediye Gelirleri Kanunu’na göre pek çok kurum ve kuruluşun
yaptığı işlemlere yönelik muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir.
(Detaylar için tıklayınız)
Gerek 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda gerekse 205 sayılı OYAK
Kanunu’nda belediye vergi ve harçlarına ilişkin olarak OYAK’a yönelik
herhangi bir direkt veya dolaylı muafiyet ve istisna hükmü
bulunmamaktadır.
OYAK; çevre temizlik vergisi, haberleşme vergisi, elektrik ve havagazı
tüketim vergisi, yangın sigortası vergisi, tatil günlerinde çalışma
ruhsatı harcı, işgal harcı, kaynak suları harcı ve tellallık harcı, ölçü
ve tartı aletleri muayene harcı, bina inşaat harcı ve benzeri belediye
vergi ve harçları bakımından yükümlülüğünü zamanında ve eksiksiz şekilde
yerine getirmektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen belediye vergi ve harçları toplamı 6.5 milyon TL’dir.
6. Harçlar:
Harçlar, bazı kamu kuruluşlarının sundukları kamusal hizmetlerden
yararlananların bu hizmetler karşılığında ödedikleri bedeldir. Harçlar
da bir kamu geliri olup harca konu teşkil eden hizmetler sadece devlet
tarafından verilmekte ve vergiler gibi zorunlu olarak ödenmektedirler.
Harçlar Kanunu’nda muhtelif muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Gerek 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda gerekse 205 Sayılı Kanun’da OYAK’a
tanınmış bir muafiyet bulunmadığından, OYAK, aldığı ve sattığı
gayrimenkullerin tescili veya sair tapu işlemleri yanı sıra harca tabi
diğer işlemler dolayısıyla kendi payına düşen tüm harçları ödemektedir.
Son 5 yılda sadece OYAK tarafından (iştirakleri hariç) ödenen harçlar toplamı 6.7 milyon TL’dir.
3. SÖYLEM:
DÜNYADA OYAK BENZERİ KURULUŞ YOK / İLERİ DEMOKRASİLERDE OLMAZ / ZORUNLU ÜYELİK OLMAZ
Dönem dönem yazılı ve görsel basında, ekonomileri gelişmiş ve ileri
demokrasiye sahip ülkelerde OYAK benzeri kuruluşlar olmadığı ve zorunlu
üyelik uygulamasının bulunmadığına yönelik eksik ve hatalı bilgiye
dayanan yanıltıcı/yanlış söylemlere rastlanılmaktadır. Dünyada OYAK
benzeri kurumlar vardır. Bunlar bilhassa “ileri demokrasiler” olarak
anılan ülkelerde bulunmaktadırlar ve bu ülkelerin bazılarında zorunlu
üyelik hususu geçerlidir.
Sosyal güvenlik sistemleri ve teknikleri ile emeklilik sistemlerinin
evrensel uygulamaları hakkında biraz bilgi sahibi olunması durumunda bu
söylemlerin haklı bir yönünün olmadığı kolayca görülecektir.
Dünyada, emeklilik sistemlerine yönelik uygulamalar ülkelerin kendi
sosyal ve ekonomik yapılarına uygun olarak gayet tabiidir ki farklılık
göstermektedir. Genel anlamda sadece devlet tarafından sağlanan sosyal
güvenlik sisteminin (1. basamak) yanı sıra tamamlayıcı emeklilik
sistemleri uygulamaları olan mesleki/işyeri emeklilik sistemleri (2.
basamak) ve özel şirketlerce yürütülen bireysel emeklilik sistemleri (3.
basamak) bireylerin emekli aylığı gelirlerinde giderek artan bir öneme
sahip olmaya başlamışlardır.
Devlet tarafından sağlanan sosyal güvenlik sistemlerinin temel amacı
vatandaşlarının karşılaşabileceği hastalık, sakatlık, kaza, ölüm ve
yaşlılık gibi risklerin sonuçlarına karşı tedbir almak ve yaşlılık
dönemlerinde ekonomik olarak sıkıntı çekmemelerini sağlamaktır.
Günümüzde insanların yaşam sürelerinin uzaması ve genç nüfusun azalması
nedeniyle çoğu ülkede çalışan başına düşen emekli sayısı hızla
artmaktadır. Bu durum devletlerin bütçelerindeki emeklilik yardımı
yükümlülüklerinin artmasına neden olmakta (sosyal güvenlik açığı);
vatandaşlarına yeterli düzeyde ve sürdürülebilir emekli maaşı sunmasını
gün geçtikçe zorlaştırmaktadır.
Üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği de vatandaşlarına emeklilik
dönemlerinde sürdürülebilir, erişilebilir ve yeterli düzeyde emeklilik
yardımı sunulmasına özel önem vermekte; Avrupa Konseyi’nce emeklilik
fonlarına ilişkin yayınlanan raporlarda, üye ülkelerdeki emeklilik
yaşının artırılmasının yanı sıra insanların kendilerine ek gelir
sağlayacak “tamamlayıcı” nitelikte mesleki/işyeri emeklilik sistemlerine
katılımlarını teşvik edecek yasal düzenlemelerin yapılması gereğine
işaret edilmektedir. “Tamamlayıcı emeklilik sistemlerinden” elde edilen
emeklilik gelirlerinin gelecekte bireylerin toplam emeklilik geliri
içinde önemli bir seviyeye ulaşması beklenmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Avrupa Birliği müktesebatında da emeklilik sistemi üç basamaklı bir yapıdan oluşmaktadır.
Birinci basamak devlet tarafından sağlanan emeklilik
sistemleridir. Bu planlara katılım zorunlu olup, sağlanan emeklilik
yardımları devlet garantisine tabi olmakta ve bahis konusu planların
yönetimi bir kamu kuruluşunca (Sosyal Güvenlik Kurumu gibi)
gerçekleştirilmektedir. Devlet tarafından yönetilen emeklilik planlarını
ifade eden bu sistemler, Avrupa Birliği’nde 14 Haziran 1971 tarihli ve 1408/71/AET sayılı Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
İkinci basamak emeklilik sistemleri, Devlet tarafından
sağlanan emeklilik güvencelerine ek olarak, belli bir meslek veya
sektörde faaliyet gösteren çalışanlara yönelik, zorunlu veya isteğe
bağlı olarak uygulanan sistemlerdir. İstihdam ilişkisi temeline dayanan
bu sistemler, Avrupa Birliği’nde 3 Haziran 2003 tarihli ve 2003/41/EC sayılı Emeklilik Fonları Yönergesi (IORPs Yönergesi- Institutions for Occupational Retirement Provision-Mesleki Emeklilik Fonları Yönergesi) ile düzenlenmiştir.
Üçüncü basamak emeklilik sistemi, mevcut kamu sosyal
güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak kurulmuş, bireylerin çalışma
yaşamları boyunca yaptıkları düzenli tasarrufların yatırıma
yönlendirilmesini sağlayan, gönüllü katılım esasına dayanan bir
sistemdir. Bireysel emeklilik sistemleri olarak tanımlanan, hayat
sigortası şirketleri ile sözleşme yapılmak suretiyle ve gönüllü üyelik
temelinde tesis edilen bu sistemler, Avrupa Birliği’nde sigortacılık
sektörünü düzenleyen AT mevzuatı ve 20 Aralık 1985 tarihli ve 85/611/AET sayılı UCITS Yönergesi ile düzenlenmiştir.
EFRP (Avrupa Mesleki Emeklilik Fonları Federasyonu - European
Federation for Retirement Provision), Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki
ikinci basamak mesleki/işyeri emeklilik fonları
derneklerinin/birliklerinin federasyonudur. Bu federasyon, 21 Avrupa
ülkesindeki mesleki/işyeri emeklilik fonlarına yönelik 28 ulusal
birlikten oluşmaktadır. EFRP verilerine göre, 2009 yılında 83 milyon AB
vatandaşı bu tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik fonlarına üye olup bu
fonların varlıklarının toplamı 3.7 Trilyon Euro tutarındadır. Sadece AB
ülkelerindeki emeklilik fonu derneklerinin/birliklerinin üye olduğu bu
federasyonun çalışmalarına, OYAK, Türkiye’de bir mesleki/işyeri
emeklilik fonları derneği/birliği olmadığı için, 2003 yılından bu yana
gözlemci üye olarak katılmaktadır.
Devlet tarafından sağlanan emeklilik güvencelerine ilave olarak dünyada
ve de özellikle gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan
mesleki/işyeri emeklilik sistemleri (tamamlayıcı emeklilik sistemleri),
OYAK dışında Türkiye’de henüz yaygınlaşamamıştır. Bu yönde OYAK
yönetiminin önerileri olmuştur. (Bakınız Söylem 1) (Haber kupürleri için tıklayınız)
OYAK, OECD ve Dünya Bankası gibi saygın kurumlarca yayınlanan
raporlarda Türkiye’deki ikinci basamak tamamlayıcı mesleki/işyeri
emeklilik fonlarına örnek olarak verilmekte; araştırmalara dâhil
edilmektedir. Örneğin, OECD’nin “The OECD Private Pensions Outlook 2008”
adlı raporunda OYAK, Amele Birliği ile birlikte Türkiye’deki zorunluluk
esasına göre işleyen iki mesleki/işyeri emeklilik fonundan birisi
olarak gösterilmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Benzer şekilde Dünya Bankası’nca yayınlanan “Non-bank Financial
Institutions and Capital Markets in Turkey” adlı raporda da OYAK’ın
silahlı kuvvetler personeline yönelik ikinci basamak emeklilik fonu
olduğu ve çalışmalarını aktüeryal gereklilikler ve basiretli tacir
kuralları çerçevesinde yürüttüğü ifade edilmektedir. (Detaylar için tıklayınız)
61. hükümet programında da ”Çalışanların emekli olduklarında
oluşabilecek gelir kayıplarını en aza indirmek amacıyla tamamlayıcı
emeklilik sistemlerini çeşitlendirilerek geliştireceğiz” denilmektedir.
SGK tarafından konuyla ilgili olarak 27 Ocak 2011 tarihinde yapılan ve
39 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Aylık Haber Bülteni’nde (Ocak-Şubat
2011) özeti yer alan çalıştayda;
- Tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin ülkemizin geleceğinde mutlaka
olması gereken bir uygulama olduğu, bu sistemlerin OYAK gibi çeşitli
meslek grupları için de belirli bir strateji dâhilinde planlanıp,
yaygınlaştırılmasının gerektiği,
- Bu konuda öncü ülkeler arasında olan İngiltere ve Hollanda ile çalışmalar yapıldığı,
- Hollanda’da nüfusun %76.4’ünün, İngiltere’de %66.3’ünün, ABD’de de
ise %47.5’inin mesleki/işyeri emeklilik sistemine dahil olduğu,
belirtilmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
Ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyi yüksek ve işgücü piyasasındaki
aktörlerin etkin bir şekilde örgütlendiği ülkelerde mesleki/işyeri
emeklilik fonlarına katılımda sektörlere, mesleklere ve işyerlerine
bağlı olarak zorunlu üyelik uygulaması vardır. Bu uygulamanın temel
gerekçesi, ülkelerin bütçelerindeki sosyal güvenlik sistemlerinin
yükünü, zorunlu nitelikteki tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik
sistemleri ile paylaşarak vatandaşlarına sürdürülebilir, erişilebilir ve
uygun seviyede emeklilik yardımı sunabilmektir. Geleceği için daha
fazla birikim yapmak isteyenler için ise gönüllülük esasına dayanan
üçüncü basamak bireysel emeklilik sistemleri uygulamaları
bulunmaktadır.
Emeklilik sistemi uygulamaları açısından diğer ülkelerce örnek alınan
Hollanda’da çalışanların %95’i, İsveç’te ise %90’ı tamamlayıcı nitelikte
bir mesleki/işyeri emeklilik planı kapsamında bulunmaktadır. Söz konusu
ülkelerde toplu iş sözleşmeleri bir mesleki/işyeri emeklilik planı
uygulamasını zorunlu hale getirmektedir.
Sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden
İsviçre ve Avustralya’da ikinci basamak mesleki/işyeri emeklilik
planlarına katılım zorunludur. Planlardan ayrılmaya izin verilmemektedir.
İşverenler açısından ikinci basamak bir mesleki/işyeri emeklilik planı
sunulması zorunlu olmayan Kanada’da pratikte eğer işveren bu tür bir
plan uyguluyorsa, çalışan bu plana katılmak zorundadır. OECD
ülkelerinin kamu harici emeklilik fonlarının 2010 yılı itibariyle toplam
varlık değerlerinin ağırlıklı ortalaması Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla’sının yüzde 71.6’sına ulaşmıştır. Aynı rakam Türkiye için yüzde
2.3 olarak gerçekleşmiştir. (Detaylar için tıklayınız)
ABD’de mesleki/işyeri emeklilik planı uygulaması için bir zorunluluk
yoktur. Fakat işverenlerin büyük bölümünde bir mesleki/işyeri emeklilik
uygulaması bulunmaktadır. Araştırmalar, şirketlerin yaklaşık %30’unun
fayda esaslı (DB), geri kalanların da büyük bölümünün katkı esaslı (DC)
planlar sunmakta olduğunu göstermektedir. Çalışanların fayda esaslı
planlardan ayrılmalarına izin verilmezken; katkı esaslı planlardan
ayrılmalarına izin verilmektedir.
Verilen örneklerin de ortaya koyduğu gibi, Avrupa Birliği üyesi ülkeler
de dâhil olmak üzere ileri demokrasiyi içselleştirmiş ülkeler,
vatandaşlarının gelecekte sürdürülebilir, erişilebilir ve yeterli
seviyede emeklilik yardımı elde etmelerini sağlama yükümlülüğünün tek
başına devletçe karşılanamayacağı gerçeğinden hareketle tamamlayıcı
mesleki/işyeri emeklilik sistemleri uygulamasını teşvik etmektedirler.
Hollanda ve İsveç’te çalışan nüfusun neredeyse tamamının zorunlu
bir tamamlayıcı mesleki/işyeri emeklilik sistemi kapsamında olduğu
düşünüldüğünde, ileri demokrasi kavramı ile zorunlu üyelik kavramının
emeklilik sistemi uygulamalarında birlikte yer alması son derece normal
bir durumdur. Aynı cümle içinde kullanıldığında birbiriyle çelişir gibi
görünen “ileri demokrasi” ve “zorunlu üyelik” kavramlarının mutlak
anlamlarından hareket ederek bir arada olmayacağını öne sürmek, en
azından bilgi eksikliği ile izah edilebilir.
Gelişmiş ülkelerde OYAK gibi üyeleri asker olan emeklilik fonları olup
olmadığına bakıldığında; bazı NATO üyesi ülkelerde de silahlı kuvvetler
çalışanlarına yönelik zorunlu ya da isteğe bağlı olarak uygulanan ikinci
basamak emeklilik sistemleri bulunduğu görülmektedir. Portekiz (Caixa
Geral de Aposentações – CGA), İspanya (Plan de Pensiones de la
Administración General del Estado - AGE), Hollanda (ABP
Pensioenreglement), Almanya (Beamtenversorgung) gibi ülkelerde uygulanan
bu sistemler kapsamında, silahlı kuvvetler çalışanlarına ölüm yardımı,
maluliyet yardımı, varislere yönelik yardımlar vb. ek faydalar
sağlanmaktadır. Askeri emeklilik planlarına katılım genellikle zorunlu
tutulmaktadır. Fransa, ABD ve Portekiz gibi az sayıdaki ülkede söz
konusu planlara katılım gönüllülük esasına göredir. Böyle durumlarda
planlara yapılan katkılar genellikle hem devlet hem de askeri
personel tarafından yapılan katkıların toplamından oluşmaktadır.
Silahlı kuvvetler çalışanları için sağlanmakta olan bir imtiyaz da
ülkelerindeki diğer çalışanlara oranla daha erken yaşta emekli olma
hakkını kazanabilmeleridir.
Neticede, bazı ortamlarda ifade edilenlerin tam aksine OYAK, dünyada
ekonomisi gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde örneklerine çok
rastlanan tamamlayıcı bir mesleki/işyeri emeklilik fonudur. OECD, Dünya
Bankası ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi kuruluşlar OYAK’ı dünyadaki
mesleki/işyeri emeklilik fonlarının Türkiye’deki başarılı örneği olarak
gösterirken, “OYAK benzeri kuruluş yoktur / İleri demokrasilerde olmaz /
Zorunlu üyelik olmaz” türünden iddialar kişileri yanlış bilgilendirmek
ve yönlendirmekten öte bir anlam ifade etmemektedirler.
4. SÖYLEM:
“40 YIL HİZMET KARŞILIĞI BİR BÜYÜKELÇİ VE VALİ EMEKLİLİĞİNDE İKRAMİYE OLARAK 75 BİN TL, BİR ORGENERAL İSE 600 BİN TL ALIYOR”
Bu söylemin bilgi yetersizliği ile yapılan bir değerlendirmeye
dayanmakta olduğu düşünülmekte olup, söylem kaynakları farklı iki
rakamın karşılaştırılması nedeniyle doğru değildir. Yapılan
karşılaştırmada, birbirleriyle temelde çok farklı iki unsur, Sosyal
Güvenlik Kurumu (Emekli Sandığı) vasıtasıyla kamu çalışanlarına verilen
emeklilik ikramiyesi ile tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonu olan
OYAK üyeliğinden yıllarca ilave aidat ödedikten sonra ayrılanlara
OYAK’taki birikimlerinin karşılığı olarak ödenen emeklilik yardımı
birbirleriyle karıştırılmaktadır.
İçeriği her ne kadar doğru olmasa da bu söylem, sosyal güvenlik
sistemleri ve bu sistemler içerisinde tamamlayıcı mesleki emeklilik
sistemlerinin yeri ve gerekliliği hakkında kamuoyunun bir kez daha
bilgilendirilmesi için bir fırsat yaratmıştır.
Ülkelerin kendi sosyal ve ekonomik yapılarına göre farklılıklar
göstermekle birlikte genel anlamda sosyal güvenlik sistemlerinin
“birinci basamağı”; zorunluluk esası üzerine oluşturulan, çalışanın,
işverenin ve hatta devletin finansmanına katıldığı, gelir devamlılığı
sağlamayı amaçlayan sosyal güvenceyi göstermektedir. Ancak Birinci
Basamak Sosyal Güvenlik Kuruluşları kaynaklarının, insanların
geleceklerinin güvence altına alınmasında tek başına yetersiz kalması
üzerine, çalışanlar için daha yüksek bir sosyal güvenlik garantisi
sağlama amacını güden, çalışan ve/veya işveren tarafından prim ödeme
esasına dayanan “ikinci basamak” (tamamlayıcı yada mesleki) emeklilik
sistemleri oluşturulmuştur. Kişilerin tamamen gönüllü katılımına dayalı
özel sektör tarafından yürütülen, primleri katılımcı ve/veya
destekleyici tarafından ödenen hayat sigortaları ve bireysel emeklilik
sistemleri de “üçüncü basamağı” oluşturmaktadır.
Türkiye’de, çalışanların temel sosyal güvenlik ihtiyaçları, birinci
basamak emeklilik sistemi olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından
karşılanmaktadır. Kamu çalışanları (büyükelçi, vali, TSK mensubu,
öğretmen gibi) hangi kamu kurumunda çalışırsa çalışsınlar, Devletten
emeklilik ikramiyesi almaya hak kazanırlar. Devlet memurları arasında,
dolayısıyla bir büyükelçi, vali veya TSK mensubu arasında birinci
basamak emeklilik sisteminden alacakları emeklilik ikramiyesinin
yıllarına ve konumlarına bağlı olarak hesaplanması açısından bir fark
yoktur. Bu nedenle, emekli olan bir büyükelçi ve vali söylemde
belirtildiği gibi Devletten 75 bin TL emeklilik ikramiyesi alıyorsa,
benzer seviyedeki bir emekli orgeneral de aynı şekilde Devletten 75 bin
TL emekli ikramiyesi almaktadır. Eğer doğru bir karşılaştırma
yapılacaksa, sadece Devletten alınan “emeklilik ikramiyelerinin”
karşılaştırılması gerekmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki, TSK mensupları Devletten aldıkları emeklilik
ikramiyesine esas olan emeklilik keseneğinin dışında, ayrıca,
“tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonu” olan OYAK’a da her ay
maaşlarından %10 mertebesinde aidat ödemektedirler.
OYAK, ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde
örneklerine çok rastlanan, devletlerin vatandaşlarına sağladığı sosyal
güvenlik yardımlarına -sadece üyelerinden aldığı kaynakları kullanarak,
emeklilik, ölüm ve maluliyet alanlarında- ek yardımlar yapmak üzere 1961
yılında 205 sayılı Kanunla kurulmuş, tamamlayıcı bir mesleki emeklilik
fonudur. Aynı dönemlerde, aynı amaçla işçiler için düşünülen İşçi
Yardımlaşma Kurumu (İYAK) faaliyete geçememiş, memurlar için oluşturulan
Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK) ise iştirakçilerinden yıllarca kesilen
aidatlar iade edilerek tasfiye edilmiştir.
MEYAK’ın faaliyetleri sonlandırılmayıp devam etmiş olsa idi, maaşından
40-45 yıl MEYAK aidatı kesilecek bir büyükelçi veya vali de, maaşları ve
kesilecek aidatın meblağı ile yıllar içindeki yönetim becerisine bağlı
olarak, Devletin verdiği emeklilik ikramiyesinin dışında, MEYAK’tan da
600 bin TL benzeri ilave bir emeklilik yardımı alabilecekti.
Söylemde bir orgeneral örneklendirilmekle birlikte, sadece orgeneral
değil, OYAK üyesi olan subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş,
sivil memur gibi her rütbe ve kademedeki TSK mensubu Devletten aldığı
emeklilik ikramiyesi dışında OYAK’tan da emeklilik yardımı almaktadır.
OYAK tarafından ödenen emeklilik yardımı, üyelik süresi boyunca maaşları
üzerinden kesilen aidatlarına göre tüm OYAK üyeleri için rütbe ve sınıf
farkı gözetilmeksizin, aynı yöntem kullanılarak hesaplanmaktadır. 2010
yılı sonu itibarıyla, OYAK tarafından 30 yıl aidat ödeyen bir subaya 260
bin TL, 30 yıl aidat ödeyen bir astsubaya 205 bin TL emeklilik yardımı
yapılmaktadır. Emeklilik yardımı tüm üyeler için aynı matematiksel
formül kullanılarak hesaplanmakta olup, aynı aidat ödeme süresine sahip
kişilere yapılan emeklilik yardımları arasındaki fark, maaş ve
dolayısıyla yıllar içinde kesilen aidat miktarından kaynaklanmaktadır.
Söylemde belirtilen, bir orgeneralin OYAK’tan aldığı ifade edilen 600
bin TL emeklilik yardımı, Devletin ödediği emeklilik ikramiyesinin
dışında, 1965 yılından bu yana 45 yıl süreyle yapılan aidat
kesintilerinin OYAK bünyesinde değerlendirilmesi sonucunda günümüzde
ulaştığı bir mertebe olarak görülmelidir.
TSK mensupları dışında diğer kamu çalışanları için de OYAK benzeri
tamamlayıcı mesleki emeklilik fonlarının yaygınlaşması ve bu
birikimlerin başarılı bir şekilde işletilmesi durumunda, her kamu
çalışanı, emekliliklerinde ilave bir emeklilik yardımına
kavuşabileceklerdir.
Bu konuda denenmiş fakat faaliyete geçirilememiş MEYAK (Memur
Yardımlaşma Kurumu), İYAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu), TÖYAK (Türkiye
Öğretmenler Yardımlaşma Kurumu), ADYAK (Adalet Çalışanları Yardımlaşma
Kurumu) gibi kurumların oluşturulması, bunların yanında polisler, sağlık
çalışanları gibi kategorize edilebilecek alanlarda da yeni kurumların
oluşturulması yönünde OYAK yönetimleri de çeşitli zaman ve ortamlarda
beyanlarda bulunmuşlar, bu hususlarda tecrübelerini paylaşmaya ve
önerilerde bulunmaya hazır olduklarını ifade etmişlerdir. (Haber kupürleri için tıklayınız)
Bu bakımdan; farklı hususların haksız ve anlamsız şekilde kıyaslanması,“elmayla armudun” karşılaştırılması, yıllar içinde ilave
bir tasarrufta bulunmadan ve aidat ödemeden aynı emeklilik yardımının
beklenmesi yerine, ülkemizde de tamamlayıcı mesleki emeklilik
sistemlerini Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkeler seviyesine
çıkartacak çalışmaların yapılması ve Türkiye’deki farklı meslek grupları
için OECD tarafından da örnek gösterilen (Detaylar için tıklayınız)
OYAK benzeri fonların kurulması çabalarının desteklenmesi, tüm
çalışanların menfaatlerinin korunması açısından çok daha uygun ve yapıcı
bir yaklaşım olacaktır.
5. SÖYLEM:
OYAK, YEDEK SUBAYLARDAN ELDE ETTİĞİ ÜYE AİDATLARINI İADE ETMEYEREK BÜYÜK KAZANÇ SAĞLIYOR
205 sayılı OYAK Kanunu’nun 17. maddesinde askerlik görevini meslek
olarak seçen muvazzaf subaylar OYAK’ın daimi üyeleri, zorunlu askerlik
hizmetini yedek subay olarak yapanlar ise OYAK’ın geçici üyeleri olarak
belirlenmiştir.
Yedek subayların OYAK’a üye olmaları imkânının sağlanmasının amacı,
söylemde yer aldığı şekilde OYAK’a kazanç sağlamak değil, aksine, OYAK
tarafından diğer daimi üyelere sağlanan bazı güvencelerin bu “geçici
üyelere” de verilmesidir.2010 yılı içinde yedek subaylardan OYAK’a gelen
aidatların tümü OYAK’ın yıllık toplam getirisinin binde 5’i seviyesindedir. Görüldüğü gibi yedek subay aidatları, OYAK’ın yıllık getirisinin içerisinde küçük bir değeri ifade etmektedir.
1961 tarihli 205 sayılı Kanun’un hazırlık aşamasındaki çalışmaların yer
aldığı tutanaklardan anlaşıldığı üzere, yedek subaylar
karşılaşabilecekleri riskler açısından muvazzaf subaylar gibi
düşünülmüş, kendilerinin de görev yaptıkları süre içerisinde, sebebine
bakılmaksızın, ölüm ve maluliyet durumlarına karşı bir sigorta
kapsamında olmaları gerektiği değerlendirilmiştir.
205 sayılı OYAK Kanunu’na göre, yedek subayların maaşlarından görev
süreleri ile sınırlı olmak kaydıyla yapılan %5 kesintiler (ki bu oran
uygulamada bir yedek subayın eline geçen maaşın %2.5’i mertebesindedir)
en açık ifadesiyle, sigortacılık mantığı kapsamında ölüm ve maluliyet
hallerinde kendilerine yapılacak yardımların karşılığında alınan riziko
primidir. Bu primler, görev süresinin bitiminde 205 sayılı Kanunun 23
üncü maddesindeki açık hüküm nedeniyle ve tabiidir ki, diğer herhangi bir sigorta uygulamasında da olduğu gibi, muhtemel risk gerçekleşmedi diye, iade edilmemektedir. (Detaylar için tıklayınız)
Bilindiği gibi sigortacılık işlemlerinde tahsil edilen prim, riskin
gerçekleşmesi durumunda fiilen yapılan ödemeden çok daha azdır. Muhtemel
risklerin ve ödemelerin karşılığı olarak tahsil edilen primlerin, risk
gerçekleşmedi diye ilgili kişilere iadeleri, fiilen yapılan ödemelerin
karşılıklarının sigorta kapsamında korunmuş kişilerden değil,
mevcut/kalan üyelere ait birikimlerden karşılanması anlamına gelecektir.
Bu da faydadan yararlanan ile maliyeti yüklenen kişilerin farklı
olmasına, yani bir adaletsizliğe yol açacaktır.
205 sayılı OYAK Kanununun 25 inci maddesine göre ölüm ve tam maluliyet
yardımları; diğer bütün OYAK üyelerinin, dolayısıyla yedek subayların da
almakta olduğu maaşın 12 katı iken, 1988 yılından itibaren, aynı
Kanunun 29 uncu maddesi çerçevesinde bu tutar albay maaşının 20 katına
çıkarılmıştır. Bugün yedek subaylara ödenen ölüm ve tam maluliyet
yardımları tutarı 44,362 TL’dir. Yapılan ölüm ve maluliyet yardımları
bakımından yedek subaylar ile üsteğmen, albay veya kıdemli başçavuş
rütbesindeki üyeler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Örneğin bir
albay, bir başçavuş ve bir asteğmen göreve giderken kaza geçirip vefat
ederlerse, hepsi için aynı ödeme yapılır. Bu uygulama olmasaydı, albaya
ve başçavuşa ödeme yapılırken, asteğmene hiç ödeme yapılmama durumu
doğacaktı.
Diğer taraftan, 1996 tarihinde OYAK Kanununda yapılan bir düzenleme
(m.17) ile geçici üyelikten (yedek subaylıktan) daimi üyeliğe geçenlere,
hesaplanacak aidat farkını nemaları ile birlikte ödemek şartıyla,
geçici üyelikte geçen süreleri ile daimi üyelik sürelerini birleştirme
hakkı tanınmıştır. Böylece, OYAK üyeliğinin geçerli olduğu kurum ve
kuruluşlarda çalışma imkânı bulan eski geçici üyelerimizin, yedek
subaylık sürelerince OYAK’a ödedikleri aidatları, nemalarıyla birlikte
yeni üyeliklerinde değerlendirilebilme imkânı da sağlanmıştır.
Sonuç olarak, Türkiye’de hayat (can) sigortacılığı kavramının gündemde
olmadığı bir dönemde malul olan üyelerin veya vefat eden üye
varislerinin mağdur olmaması için yapılan bu uygulama, döneminin
ilerisinde çağdaş bir yaklaşımla, 205 sayılı Kanunla OYAK’a verilen bir
görevdir.
Söylemde iddia edildiği gibi OYAK yedek subay üyelerin
aidatlarını iade etmeyerek büyük kazanç sağlamamakta, son tahlilde yedek
subaylar OYAK aracılığıyla sigortalanmaktadır.
6. SÖYLEM:
OYAK’A ÜYELERDEN SÜREKLİ “TAZE PARA GİRİŞİ” VAR, BU KADAR BÜYÜK “TAZE PARA GİRİŞİ” OYAK’A AYRICALIK SAĞLIYOR
Dünyadaki ve Türkiye’deki tüm emeklilik fonlarında katılımcılar her ay
düzenli olarak katılım payı (aidat, prim) ödemektedirler. Bir emeklilik
fonu olan OYAK’a da görevdeki üyeleri tarafından her ay düzenli aidat
ödenmesi, bu nedenle her ay “taze para girişi” olması emeklilik
sistemlerinin yapısı/işleyişi gereği doğal karşılanmalıdır. OYAK’a “taze
para girişi”, Kanun’un öngördüğü zorunlu ödemeleri karşılamak için
yapılmış, olmazsa olmaz bir uygulamadır. Bu söylem değerlendirilirken
konu tek boyutlu olarak ele alınmamalı, 50 yıldır faaliyetlerini
sürdüren OYAK’ın üyelerine yapmak zorunda olduğu yardımlar nedeniyle,
para girişi kadar “sürekli para çıkışı” olduğu da kesinlikle gözden uzak
tutulmamalıdır.
OYAK üyelerince ödenen aidat tutarı; daimi üyelerde aidata esas maaşın
%10’u,geçici üyelerde ise %5’i oranındadır. Ayrıca, emeklilik yardımı
almaya hak kazanarak OYAK üyeliğinden ayrılanlar, istedikleri takdirde
birikimlerinin bir kısmını veya tamamını Emekli Maaşı Sistemi (EMS)’ne
aktarabilmektedirler.
Bu “taze para girişi”ne karşılık OYAK, üyelerine emeklilik, ölüm,
maluliyet gibi çeşitli yardımlar yapmakla yükümlüdür. OYAK ayrıca,
EMS’de bulunan üyelerine maaş ödemeleri yapmakta ve EMS’den çıkan
üyelerine birikimlerini ödemektedir.
Son yıllarda üyelerden OYAK’a her ay düzenli olarak gelen “taze para”ya
karşılık, üyelere yapılan yardım ödemeleri nedeniyle, OYAK’a
geldiğinden daha fazla “para çıkışı” olmaktadır. Üyelerden gelen “taze
para” ile üyelere yapılan yardım ödemeleri (“para çıkışı”) arasında bu
negatif fark, OYAK’ın yatırım araçlarından sağladığı getirilerle
karşılanmaktadır.
Ölüm ve maluliyet yardımlarının yanı sıra, her yıl OYAK’tan yaklaşık
5,000 üyenin emeklilik yardımı almaya hak kazandığı, 2010 yılı sonu
itibarıyla, OYAK tarafından 30 yıl aidat ödeyen bir subaya 260 bin TL,
30 yıl aidat ödeyen bir astsubaya 205 bin TL emeklilik yardımı yapıldığı
dikkate alındığında, OYAK’tan üyelere yapılan ödemelerin ne kadar büyük
tutarlara ulaştığı görülecektir.
Uyguladığı rasyonel yatırım politikaları ve işletme faaliyetleri
neticesinde OYAK, uzun yıllardır enflasyonun çok üzerinde nema
sağlayarak üye birikimlerini büyütmeyi başarmıştır. OYAK’ın gösterdiği
başarı performansının, üyelerden gelen taze paraya bağlanması söylemi,
kesinlikle doğru değildir. Söylemin aksine, sürekli “taze para” girişi,
OYAK lehine herhangi bir ayrıcalık sağlamamaktadır.
7. SÖYLEM:
OYAK ASKERLERİN HOLDİNGİDİR. TÜRKİYE’YE BİR FAYDASI YOKTUR.
OYAK, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir yan kuruluşu değil, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının ve Kanunu’nda belirtilen diğer kişilerin
emeklilik birikimlerini yöneten tamamlayıcı bir mesleki emeklilik
fonudur. Sermayesi, sahibi, ortağı, hissedarı yoktur, üyeleri vardır.
OYAK bir anonim şirket veya bir holding değil, yatırım amacıyla çeşitli
şirketlerin hisselerini elinde tutan ve likit fonlarını finansal
yatırımlarda değerlendiren bir kuruluştur. Hele bahsedildiği gibi
“askeri holding” hiç değildir. Ayrıca OYAK, kurulduğu yıldan bugüne
kadar yaptığı şirket yatırımlarıyla da Türkiye ekonomisine önemli
faydalar sağlamıştır.
Diğer bir ifadeyle, OYAK, üyelerine bağlı oldukları ana sosyal güvenlik
kuruluşlarından ayrı olarak ödedikleri prim/aidatlar karşılığında 205
sayılı kuruluş Kanunu’nda yazan faydaları sağlamak amacıyla 1961 yılında
kurulan tamamlayıcı bir mesleki emeklilik fonudur.
Özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari bakımdan özerk, tüzel
kişiliğe sahip bir kuruluş olan OYAK’ın üyeleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
(TSK) mensupları, Jandarma Genel Komutanlığı mensupları ve Kanun’da
belirtildiği şekliyle siviller dahil kendi isteğiyle katılmayı arzu eden
çalışanlarından oluşur. OYAK’ın mal varlığı ise üyelerinin ödedikleri
aidatlar ve bu aidatlarının işletilmesiyle elde edilen gelirlerin
toplamından oluşan üyelerin emeklilik birikimlerinin karşılığını
oluşturmaktadır.
205 sayılı Kanun’da OYAK’ın tanımlanmış karar organlarında, üyelerin
emeklilik birikimlerini korumak ve üyelere verilecek hizmetleri
düzenlemek amacıyla, üyeleri arasından seçilmiş temsilciler olduğu gibi,
kararların objektifliğini sağlamak bakımından konularında uzman ve
OYAK’ın işleyişine katkı yapabilecek bağımsız temsilciler de
bulunmaktadır.
OYAK’ın üyelerinin tamamına yakınını TSK mensuplarının oluşturması veya
karar organlarında da bu üyelerin bulunması OYAK’ı TSK’nın bir parçası
yapmaz. OYAK’ın TSK ile organik bir bağı yoktur (Haber kupürleri için tıklayınız).
OYAK, TSK’nın bir kuruluşu değildir. TSK’dan OYAK’a, OYAK’tan da TSK’ya
herhangi bir fon aktarımı bulunmamaktadır. OYAK, TSK’nın savunma
harcamalarını finanse etmemekte olup kendisine 205 sayılı Kanun’da böyle
bir görev de verilmemiştir. OYAK, TSK mensuplarının tamamlayıcı bir
emeklilik fonudur. Karar organlarında OYAK’ın TSK mensubu üyelerinin
bulunması da temsil ettikleri camianın maaşlarından yapılan kesintileri
korumak ve kollamak içindir.
OYAK’ın sermayesi, hisse senedi, hissedarı, yani ortağı ve patronu
yoktur, üyeleri vardır.OYAK’ın yönettiği mal varlıklarının tamamı
üyelerinin emeklilik birikimlerinden oluşmaktadır. OYAK, üyelerinin
birikimlerini yeddiemin sıfatıyla, kurumsal yatırım ilkelerine göre
yönetip, elde ettiği gelirin tamamını yine üyelerine emeklilik, ölüm ve
maluliyet yardımı vasıtası ile dağıtan; ayrıca üyelerine, borç verme
gibi çeşitli hizmetler de sunan bir özel hukuk tüzel kişisidir.
Oysa ki holdingler, sermaye şirketi statüsünde kurulan ve mevzuat
çerçevesinde sermayesi, hisse senedi, hissedarı, yani ortağı, patronu
olan kuruluşlardır.
Dolayısıyla OYAK bir holding olmadığı gibi, askerlerin, yani TSK’nın da
bir holdingi değildir, OYAK’ın Temsilciler Kurulu, Genel Kurul ve
Yönetim Kurulu’nda yer alan TSK mensupları da kendi emeklilik
birikimlerinin işletilmesini kontrol etmek ve yönlendirmek amacıyla bu
kurullarda görev almaktadırlar.
OYAK neden şirketlere yatırım yapmaktadır?
Devletten veya herhangi bir kurumdan hiçbir zaman, hiçbir katkı almayan
OYAK, yatırımlarını üyelerinin küçük birikimlerinden oluşan fonları ile
yapmıştır. Bu niteliğiyle de Dünyada sermaye birikimi oluşumunu
sağladıkları için desteklenen özel emeklilik fonlarının Türkiye’deki ilk
örneğini teşkil etmiştir.
Üyelerinin emeklilik birikimlerini kârlılık, verimlilik, şeffaflık,
hesap verilebilirlik ve diğer kurumsal yatırım ilkelerine göre yöneten
ve elde ettiği kazançların tamamını da yine üyelerinin hesaplarına
aktaran OYAK’ın genel anlamda iki ana işlevi bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi; Devletin sosyal
güvencesi kapsamında olan üyelerine daha yüksek ek bir sosyal güvenlik
garantisi sağlayan, Dünyadaki pek çok örneklerinde olduğu gibi
zorunluluk esası üzerine kurulu, sigortacılık esasları çerçevesinde
yaptığı yardım ve hizmetlerde eşitlik, kaynakların adil dağılımı ve
aktüeryal denge ilkesini temel alan, üyelerine gelir devamlılığını
sağlayan bir yardımlaşma, sigorta ve tamamlayıcı emeklilik fonu
olmasıdır.
İkincisi ise; birinci işlevinin gereklerini
yerine getirebilmek, geliştirerek devamlılığını sağlayabilmek için
yaptığı gelir getirici yatırımlar nedeniyle yatırımcı kuruluş olmasıdır.
Bu işlevi nedeniyle OYAK, söylemde de belirtildiği gibi, zaman zaman
bir holding olarak da algılanmakta ve tanımlanmaktadır. OYAK ile bir
holding şirketi arasındaki en temel farklılık, OYAK’ın kendi tüzel
kişiliği için kar etme amacı olmaması ve elde ettiği tüm karı üyelerinin
emeklilik birikimlerine aktaran bir yapıya sahip olmasıdır.
OYAK üyeleri, ortalama 25 yıl gibi uzun bir süre OYAK’a her ay aidat
ödemektedirler. Bu nedenle OYAK, tamamlayıcı emeklilik fonu olmanın
bilinciyle üye birikimlerinin ekonomik konjonktürden etkilenerek
erimemesi için uzun vadeli projeksiyonlarda bulunarak, sahip olduğu
ekonomik gücünü en iyi şekilde değerlendirerek, kaynaklarını finansal
yatırımların yanı sıra Dünyada da örnek olacak şekilde iştirak
yatırımlarına yönlendirmiştir.
Üyelerini tasarrufa teşvik ederek, onların küçük birikimleriyle oluşan
büyük fonlarının uzun vadeli yatırımlara yönelmesine imkan veren OYAK,
gıdadan çimentoya, zirai ilaçtan demir çelik sanayiine, sigortacılıktan
bankacılığa kadar çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren şirketleriyle
Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak istihdam, vergi ve kaynak
yaratma yollarıyla önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya da devam
etmektedir. OYAK, silahlı kuvvetler ve savunma sanayi ile ilgili
yatırımlara girmemiştir. OYAK 2010 yılı sonu itibariyle iştirakleriyle
birlikte yaklaşık 29 bin kişiye istihdam yaratarak, 4.2 milyar dolarlık
ihracat yaparak ve 1.6 milyar TL vergi ödeyerek ekonomiye önemli bir
katkı sağlamıştır. Ayrıca güçlü mali yapısı ve takdir gören kurumsal
yönetim prensipleri sayesinde de küresel ölçekte büyük yabancı
yatırımcılarla uzun yıllardır Türkiye’de birlikte yatırım yapma olanağı
yaratmış, Türkiye ekonomisine yabancı yatırım getiren önemli öncü
kuruluşlardan biri olmuştur.
Ekonomileri gelişmiş ve ileri demokrasiye sahip ülkelerde OYAK benzeri
mesleki emeklilik fonları bulunmaktadır. 2010 yılı sonunda OECD üyesi
ülkelerin emeklilik fonlarının toplam varlık değerleri 18.6 trilyon ABD
doları seviyesine ulaşmıştır. European Federation for Retirement
Provision (EFRP) verilerine göre ise, 2009 yılında 83 milyon AB
vatandaşı tamamlayıcı mesleki emeklilik fonlarına üye olup bu fonların
varlıklarının toplamı 3.7 trilyon Euro (yaklaşık 5 trilyon ABD doları)
tutarındadır. Bulundukları ülkenin ekonomisine katkı sağlayan bu fonlar
bir holding olmadığı gibi ilgili meslek kuruluşlarının da bir parçası
değildir.
Ancak demokrasinin tam olarak yerleşmediği çeşitli ülkelerde; “askeri
holding” adı altında, savunma bütçesine kaynak aktarmak, silahlı
kuvvetlerinin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak, bütçe dışı kaynak
yaratmak, savunma bütçesi açıklarını kapatmak amaçlarına yönelik olarak
kurulmuş genelde doğrudan silahlı kuvvetlere ait ticari işletmeler
vardır. Buna örnek olarak; bazı Orta Amerika ve Orta Afrika ülkelerinde,
Çin’de, Endonezya’da, Pakistan’da, Rusya’da, politik koruma altında
bulunan, devletin alt yapı ve çeşitli kaynaklarına imtiyazlı olarak
ulaşabilen, ayrıcalıklara sahip şirketleri vasıtasıyla kazanç elde eden,
silahlı kuvvetlerce işletilen çeşitli ticari işletmelerin (“askeri
holdinglerin”) olduğu bilinmektedir. Bu kuruluşlar, genelde doğrudan
silahlı kuvvetlere gelir getirmek amacıyla kurulmuş olup tüm silahlı
kuvvetler personeli yararına oluşturulan emeklilik fonları değildir.
Oysa OYAK, sadece ve sadece üye aidatları ile yine üyelerine emeklilik,
ölüm ve maluliyet yardımı yapan; ayrıca borç verme gibi çeşitli
hizmetler de sunan tamamlayıcı mesleki emeklilik fonu olup yukarıda
bahsedilen kuruluşlarla (“askeri holdinglerle”) hiçbir benzerliği
yoktur.