16 Ocak 2012 Pazartesi

ABD TSK'yı nasıl sildi? / Serdar Turgut

AMERİKA ile TSK arasında var olan "özel ilişki" sona ermeseydi ve bir zamanlar Amerikan yönetimine "Bizim çocuklar" dedirtecek kadar yakın olan Türk Genelkurmayı'nın önemi Amerika'da düşürülmemiş olsaydı Türkiye'deki çeşitli soruşturmalar ve tutuklamalar bu kadar kolay yapılamazdı. Başbakan Erdoğan son derece akıllı bir strateji izleyerek çeşitli soruşturmalarda ve tutuklamalarda Amerika'dan gelebilecek itirazları baştan kesti. Peki ne oldu da kısa zaman önce Türk Genelkurmayı ile hükümetleri by-pass eden özel bir ilişkisi bulunan Amerika bu ilişkisinden vazgeçti ve TSK'nın önemini kendi planları içinde düşürdü.
Bunu anlamadan Türkiye'nin yeni global düzendeki yeni konumunun önemini de anlamak mümkün değil.

ÖZEL İLİŞKİ
Peki acaba TSK'nın bu konuma itilmesinde Amerika'nın gizli bir planı mı var? Bir komplo mu söz konusu?
Yoksa ortada sadece Türk hükümetinin son derece planlı ve akılı bir manevrası mı var, her şey Ankara'da mı planlandı acaba?
İlk önce Amerika'nın hep övündüğü o TSK ile özel ilişkinin ne anlama geldiğini görelim de sonra bunun sona ermesinin gerçek anlamını kavrayalım.
VVashington'da göreve başladığım günlerde ilk kez duymuştum bu özel ilişki kavramını.
Gittiğim her devlet kurumunda özellikle Pentagon'da TSK ile kurulmuş olan özel ilişkinin öneminden bahsediliyordu.
Herkesten duyduktan sonra bunun devletten devlete olan ilişkilerde Ankara'da siyasi otoritenin by-pass geçilerek askerlerle kurulan bir bağlantı olduğunu anlamıştım. Benim takip ettiğim 1990'lı yıllarda bu özel ilişki hiç sorunsuz yürüyordu. Ankara'daki siyasi otoriteler bu şekilde by-pass geçilmelerine ses çıkarmadılar, çünkü ilişkinin bu şekilde sürmesi kendi sert laik ideolojilerine de uygundu.

DARBE DOĞURAN ORTAM
Türkiye'de askerlerin meşru siyasi otorite dışında bazı siyasi tavırlara girmeleri ve siyasete müdahale etmelerinin tarihini, Amerika ile kurulan bu oldukça özgün ilişkiye de bağlamak yanlış olmaz.
Birçok darbeyi, post modern darbeyi ve Ergenekon zihniyetini doğuran ortam budur.
AKP iktidara gelinceye kadar Türkiye'de hiçbir iktidar gerçekten bu düzeni kırmayı düşünemedi.
AKP asker vesayeti yaratan düzeni yıkmaya karar verdi ve geçmişin de hesabını soracaktı. Amerika'nın TSK ile özel ilişkisi sürdükçe bu düzeni yıkmak hayli zor ve sıkıntılı olacaktı. Siyasi irade karar verdiğinde bunu yapmak imkânsız değildi ama Amerika ile ek sorunlar yaratmaya da gerek yoktu.
Amerika sarsıntıda olan bir dev olabilirdi ama yine de bir devdi ve özellikle de bölgemizde çok önemiydi.

ANKARA SOFT POWER'İ BULDU
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye'nin dünyadaki önemini soft power açısından görüyorlardı ve bu kavrama çok önem veriyorlardı. Soft power bir ülkenin silahsız güçleriyle, kültürüyle, sanatıyla, bilim insanlarıyla, popüler kültürüyle başka ülkeler açısından çekim merkezi olması ve onları etkisi altına almasıydı.
Soft power'ine önem veren ve bunu güçlendiren ülke silahlı güçlerini ikinci plana itebilirdi.
Türkiye, çevresindeki ülkeler için soft power'i nedeniyle çok önemliydi. O ülkeler Türkiye'yi korktuklarından değil aksine yaşam stili ve kültürü nedeniyle saygı duyup dinliyorlardı.
Ve bu arada Amerika'da da kritik değişim oldu. Büyük silahlı gücüne rağmen ABD bölgede giriştiği her siyasi müdahaleden başarısız çıktı ve birden bölgemizde bir soft power merkezinin otoritesine ihtiyaç duydu.
Bu da Türkiye'ydi. Başkan Obama Türkiye'nin bir soft power olarak öneminin farkındaydı ve devlet birimleri yıllardır sürdürülen Türkiye'yi algılama biçimlerini değiştirdiler, eskiden birinci derecede önemli, özel ilişki içinde olunan TSK'ydı. Obama'nın direktifinden sonra esas önemli, bir soft power merkezi olarak görülen AKP hükümeti oldu.

TEMİZLİĞE YEŞİL IŞIK
Düzen bu şekilde değişince AKP'nin önünde asker vesayeti sistemini silmek için hiçbir engel de kalmadı. Davaların açılmasına ve tutuklamalara bundan sonra rahat başlanıldı. Eski tüm darbelerin, post modern darbelerin, andıçların her şeyin hesabı soruldu.
Hiçbir ülkedeki gelişmeler artık dünyadaki gelişmelerden bağımsız değil. Bu globalizmin esas şartı. Hele Türkiye gibi çok kritik bir bölgede olan bir ülkede iç gelişmeler hiçbir zaman global dünyadan bağımsızca oluşamıyor. Türkiye'de de yaşananların Amerika çerçevesi de anlattığım şekildedir.