Bir terslik olmazsa,Ankara’da, Çankaya Köşkü’nde Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda olacağım.
Geçtiğimiz yıllarda “çifter çifter” yapılan resepsiyon bu kez “tek”.
Herkes orada olacak.
Açığı, kapalısı, sakallısı, sakalsızı, siyahı, beyazı.
Herkes birlikte.
“Türban sorununu biz çözeriz” diyen CHP’nin katılmama kararını eleştirmiştim o gün.
Sonra milletvekillerini serbest bıraktılar. “İsteyen gitsin” diyerek.
En güzel çözüm budur her zaman.
İsteyenin istediğini yapması, yasalara ve başkalarının haklarına saygı göstererek elbet.
Yasaların da yapması gereken, “istediğini yapabilme” özgürlüğünü mümkün olduğunca az sınırlamaktır.
CHP’nin bu demokratik kararını çok doğru buluyorum. Umarım katılanların sayısı, katılmayanlardan çok olur.
Çünkü bu gibi “protestoların” bir anlamı yok. Diyelim ki, 2011 seçimlerinden CHP iktidar çıktı.
Yine Çankaya’yı protesto edebilecekler mi?
Cumhurbaşkanı “görevlendirmek üzere” CHP Genel Başkanı’nı Çankaya çağırdığında “Gelmem” diyecek mi?
Bir başka merak konum ise askerlerin durumu.
Dün net bir açıklama yoktu katılıp katılmayacaklarına dair, ama katılmazlarsa onlar da “komedinin” bir parçası olacaklar bence.
Bakın dünkü gazetelerdeki fotoğraflara.
MGK’da Gül’le birlikte oturuyorlar.
Eşinin türbanını protesto ettikleri Gül’le.
Dahası orada oturan tüm komutanların “atama kararnamelerinde” Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül’ün imzası var.
Çankaya’daki resepsiyonu protesto edenler, o imzayı “protesto” edebiliyorlar mı?
Var mı içlerinde, “Yok Abdullah Bey, sizin eşiniz türbanıyla Çankaya Köşkü’ne çıktı. Ben sizin imzanızla atanmayı protesto ediyorum” diyen, diyebilen.
Ya da “Ben sizin başkanlık ettiğiniz MGK’ya katılmam” veya “Ben sizden emir almam” diyebilen var mı?
Yok.
E o zaman bu neyin protestosu.
“Laf olsun torba dolsun” derdi rahmetli anneannem böyle durumlara.
Laf olsun protesto olsun.
Yerseniz!