Neredeyse Washington'ın Wikileaks internet sitesinin Irak'taki Amerikan savaşına ilişkin suç ve utanca doymuş binlerce belgeyi yayınlamasına yönelik tepkileri tek bir noktayla sınırlı kalıyor:
Bu tür belgeler Irak'taki Amerikalıların hayatının tehdit edilmesine yol açabilirmiş. Fakat kontrol noktalarının kurşunlarıyla, F-15 ve F-16 uçaklarının bombaları, pilotsuz uçakların roketleri, Amerikan ordusunun şişeden çıkardığı ve askerlerine barbarca eylemlerini görmezden gelmelerini emrettiği mezhepçi milislerin saldırılarıyla ölen on binlerce Iraklının hayatı ne olacak?
Bizler şu an Iraklı kurbanların asıl sayısının açıklanan rakamın beş katından fazla olduğunu biliyoruz. Çoğunluğu Sünni Arap en az 600 Iraklının kontrol noktalarındaki Amerikan askerlerinin kurşunuyla birkaç metre uzaktan öldürüldüğünü öğrendik. Bazen sonuç, ailelerinin tamamen soykırımdan geçirilmesi oluyordu. Bizler şimdi biliyoruz ki; bombalama emirleri, veriler ve havadan çekilen fotoğraflar incelenmeden veriliyordu. Hem niçin kendilerini inceleme ve denetim stresine soksunlar ki?!. Zira kurbanların geride ağlayanları yoktu. Onlar da ölüler, yaralılar, evsiz kalanlar, işgalin, yardımcılarının ve milislerinin zindanlarında işkence görenler kafilesine ilave edilen Iraklılardan ibaretler.
Bizler Amerikan resmî rakamları, belgeler ve gerçekleri sebebiyle Irak başbakanının liderlik ettiği ve kendi 'egemen' ofisinden yönettiği milis gücünün, Sünni Arap muhalifleri kaçırdığını ve öldürdüğünü biliyoruz. Bu milisler kendi mezheplerinden olmayan subayların izini sürüyor ve Irak devleti ve kurumlarındaki en kapsamlı 'mezhepçi temizlik' operasyonu içinde mevki ve makamlarından uzaklaştırıyordu. Bununla birlikte Washington'da Miloseviç'in yakalanmasından dolayı gurur duyanlar ve Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir'in yakalanması tehdidinde bulunanlar, demokrasinin ve insan haklarının yayılması noktasında yaşanmamış bir başarı olarak Irak'ta 'büyüyen demokrasiden' bahsedenler var hâlâ.
Bütün bunlar önemli değil. Önemli olan, Irak'taki savaş suçları etrafındaki gerçeğin üzerinin kazınması. Amerikalı askerlerin hayatının korunması için Darfur'daki gerçeğin su yüzüne çıkarılması ve oradaki savaş suçlularının yakalanması yeterli oluyor! Hatta bu durum Sudan'da yeniden iç savaşı tutuştursa ve yüz binlerce Sudanlının hayatını tehdit etse bile Sudanlılar da ölen milyonlarca Sudanlıdan ibaret kalacak. ABD başkanı, bizlere Sudan'da referandum zamanında yapılmadığı takdirde milyonlarca Sudanlının öleceğini müjdelemedi mi?
Önemli olan, Irak'ta yaşananların içyüzünü bilmek değil. Önemli olan Refik Hariri'nin katilleri hakkındaki gerçeğin ortaya çıkması, Lahey ve Beyrut'ta adaletin gerçekleşmesi. Hatta bu konu ülkenin kuru ve yaş her şeyi yakacak olan mezhep savaşına boğulmasına yol açıp binlerce Lübnanlının hayatına mal olsa da onlar da iç savaşta öldürülen 150 bin Lübnanlıya ilave edilecek başka Lübnanlılardan ibaret değil mi?!.
Demokrasi ve insan hakları kültürünün yayılması gibi soylu bir misyon, savaş suçları seviyesine yükselen barbarca eylemleri nasıl destek alır anlamıyorum. Nasıl olur da Wikileaks'ın bahsini ettiği bütün bu suçları işleyen liderler ve kurumlar yeni Irak demokrasi mabedinin bekçileri ve insan hakları elçileri olabilir bilemiyorum.
ABD ve Britanya 'şüphelerle' kitle imha silahına sahip olma, El Kaide ve terörü destekleme şüpheleriyle Saddam Hüseyin rejimine karşı evrensel bir savaş açtılar. Wikileaks sitesinin ortaya çıkardığı bütün bu çürütülemez kanıtlar, Nuremberg mahkemelerine itibarının verilmesi ve bütün bu savaş ve insanlık suçlarına sebebiyet verenleri demir parmaklıklar arkasında görmemiz için yeterli değil mi? Uluslararası adalet ve cezaların dokunulmazlığı kültürü bu değil mi? Yoksa bu söylemler ve tezler sadece dışarıya ihraç etmek için hazırlanan ürünler mi? (Ürdün gazetesi El Düstur, 25 Ekim 2010)