ABD'nin İran tehdidini bahane göstererek NATO şemsiyesi altında bölgeye yerleştirmeyi planladığı füze kalkanı sistemiyle ilgili Ankara ile Washington arasında sıkı pazarlıklar sürüyor.
NATO'da karar için her üyenin onayı gerektiğinden Amerikan yönetimi Türkiye'nin taleplerini karşılamanın yollarını arıyor. Türkiye, son olarak ABD'ye "Sistemdeki sensörlerin belirlediği istihbarat NATO dışındaki bir ülkeye verilecek mi?" diye sordu. Amerikalı yetkililer de istihbaratın İsrail dâhil hiçbir ülkeye verilmeyeceğini bildirdi. Türkiye, sensörlerin sağladığı istihbarata anlık erişim talep ediyor. ABD prensipte buna yeşil ışık yakarken, İran da yazılı tehdit olarak hedefte yer almayacak.
Ankara'nın "Tehdidin ülke bazında tanımlanmasına gerek yok; tehdit ortaya çıktığında sistem devreye girer." ısrarı da ABD tarafından makul karşılandı. Teoride füze kalkanı Türkiye'yi muhtemel bir İsrail saldırısından bile koruyacak. Füze kalkanı Lizbon'da 19-20 Kasım'da gerçekleşecek NATO liderler zirvesinde en tartışmalı konu olacak. Liderler burada füze kalkanını ittifak projesi yani NATO şemsiyesi altına alıp almamaya karar verecek. ABD projenin hayata geçirilmesine büyük önem veriyor. Türkiye ise prensip olarak savunma sistemine karşı değil. Ancak projeyi tehdit amaçlı değil, güvenliğin geliştirilmesi koşuluyla destekliyor. ABD projenin İran tehdidine karşı geliştirildiğini açıkça dile getiriyor; basın bültenlerinde bunu kağıda geçiriyor. Komşularla 'sıfır sorun' politikası geliştiren Ankara ise tehdit tanımlanmasına kesinlikle karşı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na göre tehdidi ülke olarak belirtmeye gerek yok; tahmin edilemeyen tehditler her zaman değişebilir. Bu yüzden tehdit ortaya çıktığında onu bertaraf etmek en doğru seçenek. Türkiye'nin bu talebi ABD tarafından akla uygun olarak değerlendiriliyor. Zaten tehdidin yazılı olarak tanımlanması için her ülkenin onay vermesi gerek. Ankara buna karşı çıktığında teorik olarak bu mümkün değil. Ancak buna rağmen Amerikalı yetkililer, her fırsatta tehdidin İran olduğunu belirtiyor. Böyle bir belge hazırlanmasa bile Lizbon'daki bir basın toplantısında ABD'nin İran'ı zikretmeyeceğinden kimse emin değil.
Sistemin karar verme sürecinde yer almak Ankara için "olmazsa olmaz bir şart". Türk yetkililer, sistem sensörlerinin tespit ettiği istihbarat ekranına anlık erişim istiyor. Bu, ABD tarafından "makul bir talep" olarak değerlendiriliyor. Bu istihbarata erişmek Türkiye için "milli savunma sistemine erken tehdit uyarı sağlayabilir" anlamına geliyor. Aşamalı-uyarlanabilir sistemin ilk ayağında sistem gemilere konuşlandırılacak. Türkiye, bu yüzden ABD'ye "Karadeniz'de gemi konuşlandırmayı planlıyor musunuz?" diye sordu. Amerikan tarafı ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin gayet açık olduğunu belirterek, böyle bir talebin olmayacağı garantisi verdi. Ankara'nın diğer önemli sorusu, "Sistemdeki sensörlerin belirlediği istihbarat NATO dışındaki bir ülkeye verilecek mi?" şeklindeydi. Bu soru dolaylı yoldan İsrail'e işaret ediyor. Obama yönetimi istihbaratın İsrail dahil NATO dışında hiçbir ülkeye verilmeyeceğini bildirdi. ABD'ye göre böyle bir paylaşım mekanizması da mevcut değil.
5. Madde İsrail için de geçerli
Füze kalkanının asıl amacının İsrail'i korumak olduğunu iddia edenler var. Ancak böyle bir seçenek iki sebepten ötürü mümkün değil. İlki, Tel Aviv yönetimi NATO üyesi değil. NATO sistemi başka ülke için kullanılmaz. İkincisi ise zaten İsrail'in görünür gelecekte bu kalkana ihtiyacı yok; bu ülke yıllardır balistik füzelere karşı koyacak kendi kalkanlarına sahip bulunuyor. İsrail'in daha birkaç sene öncesine kadar Ankara'nın yakın dostu olmasına rağmen ilişkilerin bugünkü hali göz önüne alındığında ileride Türkiye ile İsrail arasındaki muhtemel bir husumette füze savunma sisteminin durumunun ne olacağı merak konusu. NATO'nun beşinci maddesi "İttifak üyesine saldırı tüm NATO'ya yapılmış sayılır." diyor. Bunu kesinlikle muhtemel bir seçenek olarak görmeyen ABD'nin tutumu ise "Beşinci madde beşinci maddedir. Bu gayet açık." şeklinde. Amerikan yönetimi bu tutumuyla teoride füze kalkanının Türkiye'yi İsrail'in saldırısından bile koruyacağına işaret ediyor. Maddi yük konusunda ise füze kalkanının NATO üyelerine ciddi bir maliyet getirmeyeceği belirtiliyor. Her üyenin 10 yıl içinde 200 milyon Euro vermesi planlanıyor.