1 Ekim 2010 Cuma

Nedir bu cemaatten çektiğimiz! / Bülent Korucu

Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı'na hazırlandığı günlerde özel ve gizli bilgileri de kullanılarak linç kampanyasına maruz bırakılır. Fatura hemen ona kesilir.

Söz konusu dosyaların Ergenekon sanıklarının kasalarında çıkması ile gerçek anlaşılır. Komuta kademesindeki kanlı yükselme savaşlarının sonucu silah arkadaşları tarafından operasyon yemiştir. Ama sorsanız bugün hâlâ zihinlerde o olağan şüpheli kalmıştır: Cemaat. Deniz Baykal'ı, CHP'li bir bayan milletvekiliyle uygunsuz vaziyette gösterdiği iddia edilen kaset internete düşer. Baykal koltuğu kaybeder; kaset siyasî bir manevranın gerekçesi yapılır. Baykal bile yalanlar ama ısrarla aynı parmaklar o hayaleti işaret eder: Cemaat. Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda sorular çalınır. ÖSYM'nin içinden destek alan bir çetenin soruları çalıp satmak başta olmak üzere pek çok icraatı ifşa olur. Şüpheliler tutuklanır, fakat gerçekler cemaat avcılarını kesmez. Sabri Uzun, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı iken Şemdinli soruşturması kapsamında bir ifade kullanır. "Hırsız evin içindeyse kilit kâr etmez" der. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt izzetinefis meselesi yapar ve Uzun, Savcı Ferhat Sarıkaya ile birlikte işini kaybeder. Büyükanıt iftiharla anlatır Uzun'u görevden aldırmasını. Ancak Hanefi Avcı'yı ikna edemez. 'Hayır, Sabri Uzun da cemaat kurbanıdır.' Yargıtay, yeni deliller ışığında Danıştay cinayetinin Ergenekon davasıyla birleştirilmesine karar verir. Davayı ilk karara bağlayan yargıç da 'Bu deliller yargılama sırasında önümüze gelseydi biz de birleştirirdik.' şeklinde beyanat verir. O da ne! Bu işi de cemaat yapmış.

En son Emniyet Müdürü Hanefi Avcı tutuklandı. Her zamanki gibi bu da cemaate mal edildi. Avcı, kitap yazdığı için başına bunların geldiğini iddia ediyor. Halbuki kitapta da cemaat kendini takip ettirip dinlettiği için kaleme sarıldığını anlatıyor. Alın size bir yumurta mı tavuk mu hikâyesi. Telefonları dinlendiğine kızarak mı kitap yazdı? Kitap yazdığından dolayı mı başına iş açıldı? Konuyu, evliliği devam ederken evli bir kadınla gayrimeşru ilişki boyutuna indirgeyip magazinleştirmek isteyenler var. Bu kanunlarımıza göre suç değil. Sadece dört kişiyi, evlilik akdinin diğer muhataplarını ilgilendirir. Bir de görevle bağdaşmayan bir durumsa idari yaptırımı varsa bilmiyorum. Hanefi Avcı, iki polisi şehit eden bir terör örgütüne yardım etmekle suçlanıyor. Topu cemaate atarak sıyrılmanın mümkün olmadığı bir durum. Ben Avcı'nın yerinde olsam ve gerçekten suçsuzsam doğru şehit Emniyet Amiri Semih Balaban'ın polis memuru eşinin yanına giderdim. Onun elinden tutar ve gözlerinin içine bakarak, 'bunlar iftira, ben polis katilleriyle işbirliği yapacak adam değilim' derdim. Kamuoyunu ikna edebilecek bir jest olurdu. Sonra basın toplantısı düzenleyip önce hakkındaki suçlamalara cevap vermeliydi. 'En iyi savunma saldırıdır' taktiği uygulayan işbilir emniyetçi görüntüsü ona zamanla daha büyük zarar verecek. Olayı sulandırmak için ekranlara taşınan iki kadın da kafaları karıştırıyor. Avcı, hem eşine hem genç sevgilisine mavi boncuk vermiş gibi görünüyor.

Çocuğu olmayan, işi rast gitmeyen, ticareti kesada düşen herkes kabahati cemaatte buluyor. Suçlular da cemaatle aralarında bir husumet uydurarak kurtulmaya çalışıyor. Eskiden 'Atatürkçüyüm o yüzden üzerime geliyorlar' cümlesi çok yaygındı. Şimdilerde moda cemaat düşmanı olmak. Cemaatin tekerine çomak soktuğu için hakkında fezleke düzenlendiğini ve yargılama yapıldığını iddia eden ne kadar çok insan var! Haklarındaki suçlamaların hiçbirine cevap vermeye yanaşmıyorlar, varsa yoksa cemaat. Suç işleme ayrıcalığı kazanmak için cemaat düşmanlığı yapmak yeterliyse bütün arsızlar hırsızlar sıraya girsin.