1 Ekim 2010 Cuma

Asker açığını gidermek için kadınlar da askere alınabilir / Mehmet Barlas

Her 20 yaşına gelen Türk erkeği askerlik görevini yapmak zorunda olduğuna göre "Zorunlu askerlik" ne sadece Genelkurmay'ın ne de sadece askerlerin ilgi ve karar alanındaki bir meseledir.

Bu tüm Türk erkeklerinin meselesidir de.
"Bedelli askerlik", "Kısa süreli askerlik", "Profesyonel askerlik" benzeri konular gündeme geldiğinde Genelkurmay adına Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalar, artık kimseyi tatmin etmiyor.

Örneğin "Asker açığı var, bu nedenle bedelli mümkün değil" benzeri açıklamaları yıllardır duymaktayız.
Hemen bu konuya açıklık getirelim.
Madem asker açığı var, o zaman neden kadınlar için de zorunlu askerlik getirilmiyor?
Kadınlar polis oluyor, subay oluyor, pilot oluyor, koruma görevlisi oluyor.
Neden asker de olmasınlar?

30-40 yaşına gelmiş, çoluk çocuk ve iş güç sahibi olmuş ve çeşitli nedenlerle askere alınmaları gecikmiş erkekler askere alınırken, bunlara oranla daha genç ve daha dinç genç kızlar, temel askerlik eğitimini neden yapmasınlar?

Bu şekilde nüfusun tümü askerlik kapsamına girdiği takdirde, "Asker açığı" denilen sorun bir anda "Asker fazlası"na dönüşür ve askerlik süresi de 2-3 aya düşürülebilir.

"Kadınları cepheye mi süreceğiz" demeyin sakın.

Cephe hizmetleri mi?
Şu anda 200 bini aşkın er, temel eğitim sonrasında çeşitli hizmetlerde görevlendiriliyor.
Ordu evlerinde servis yapmaktan, askeri araçların şoförlüğüne kadar uzanan alandaki hizmetler bunlar.
Bunları kadın askerler de yapabilir.
Böylece zorunlu askerliğe ilişkin çeşitli sorunlar, sadece erkeklerin değil, kadınların da ilgi alanına girer.
Kadın hakları savunucuları ve feministler "Askere alınmada neden eşitsizlik var" konusuna girerler belki.
"Ama kadınlar çocuk doğuruyor" diyenlere de "Erkekler hayat kurmak için ömür boyu dokuz doğuruyorlar" cevabı verilemez mi?
Konuya ilişkin "Sorunlar"ın neler olduğunu biliyoruz.
Örneğin "Bedelli askerlik" konusu gündeme geldiğinde ileri sürülen "Eşitlik bozulur" savını seslendirenler, nedense "Yurtdışında çalışanlar işlerini kaybetmesinler" diye onlara uygulanan "Bedelli ve kısa süreli askerlik" kolaylığının, yurtiçinde işlerini kaybedecek olanlara neden tanınmadığına hiç değinmiyorlar.

Değişimi kabul etmek "

Değişim" olgusu sadece sivil toplum için geçerli bir mesele değildir.
Daha düne kadar yüksek tahsilli olmak, kişiye "Yedek subaylık" sağlardı.
Üniversite mezunu olmak bir küçük azınlığın imtiyazıydı.
Bakın işte... İçişleri Bakanlığı 10 bin yeni polis alımı için açıklama yaptı.
Şu anda polis olmak için üniversite mezunu olmak da şart koşuluyor.
Ayrıca unutmayalım... Yeni polis kadrolarında kadınlar da bulunacak.
Bu da ayrı bir mesele değil mi?
Devletin "Güvenlik bürokrasisi"ni askerler, jandarmalar, polisler ve gümrük muhafaza memurları oluşturur.

Bunlar bir başka deyişle "Silahlı bürokrasi" dir.
Ama sonunda polisler de, "Zorunlu askerlik" adı verilen görevi, silah altına alınan sivillerle aynı sürede ve koşullarda yaparlar.
Buna da bir çözüm bulunmaz.
Çözüm "Tek tip askerlik"te falan değil. Bunu öncelikle bilelim.
Askeri gücü tartışılmayan ve yakın tarihte Dünya Savaşı'nı kazanmış İngiltere benzeri ülkeler ordularını "Değişim"e nasıl uyarlı hale getirmişler, bunu anlayalım.
"Profesyonel askerlik" meselesi de yıllarca çiğnenen bir sakıza dönüşmesin.
Genelkurmay Başkanlığı da artık Milli Savunma Bakanlığı'na bağlansın.