1 Eylül 2010 Çarşamba

Meriç’e taarruz derken darbe sanığı olmak / Sedat Ergin

“NEHİR Geçiş Planı ve Manevra Planı’nı açıklayınız. Hedefi ele geçirinceye kadar cereyan edecek muharebeleri nasıl tahayyül ediyorsunuz?”
“Bölgeniz takviye edilmeden önce vuku bulacak mahdut hedefli bir taarruza karşı Ferre Kupürü’nü savunma planını açıklayınız?”

“65 kilometrelik Saros kıyı emniyetini nasıl sağlayacaksınız?”

Bütün bu sorulara ve oklarla İkinci Kolordu’ya bağlı birliklerin Türk-Yunan sınırını çizen Meriç Nehri’ne doğru muhtemel taarruz hamlelerini gösteren haritalara, Balyoz iddianamesinin eklerinde rastlayabilirsiniz.

TRAKYA’DAKİ 4 TUGAYIN ORTAK ÇALIŞMASI
Sorular “inceleme konuları” başlığı altında, İkinci Kolordu bünyesinde 3-4 Şubat 2003 tarihleri arasında yapıldığı anlaşılan bir plan çalışmasının programında yazılı.

Bu çalışma, bir ay sonra 5-7 Mart 2003 tarihlerinde Birinci Ordu Karargâhı’nda gerçekleştirilen Plan Semineri-2003’ün hazırlığına dönük.

İkinci Kolordu çalışmasına, bu toplantıya ev sahipliği de yapan Keşan’daki 4’üncü Mekanize Piyade Tugayı, Tekirdağ’daki 8’inci Mekanize Piyade Tugayı, Gelibolu Ortaköy’deki 18’inci Zırhlı Tugay ve Malkara’daki 95’inci Zırhlı Tugay’ın tuğgeneral rütbesindeki komutanları ve maiyetlerindeki subaylar katılmış.

Ek klasörlerdeki belgelere göre, çalışmanın ilk günü Türkiye ile Yunanistan arasındaki muhtemel bir savaş senaryosu üzerinde geçmiş, cephedeki kuvvet durumları karşılaştırılmış. Buraya kadar olan bölüm, 5-7 Mart 2003 seminerinin dış tehdit boyutuyla ilgilidir.

Plan çalışmasının Kolordu Komutanı Korgeneral Engin Alan’ın komuta ettiği ikinci gününe (4 Şubat) ilişkin cereyan tarzına bakıldığında, saat “9.45-9.55: Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun (OEYTS) arzı” yazıyor. Öğle yemeği molasına kadar çalışma büyük ölçüde Birinci Ordu Komutanlığı tarafından gönderilmiş olan bu senaryonun tartışılmasına ayrılmış.

BİR TABURU AZ KALSIN IRAK’A GİDİYORDU
Bu, yazı dizimizde sıkça konu edildiği üzere, bir Türk-Yunan savaşıyla başlayan, aynı anda Kürtlerin Kuzey Irak’taki bağımsızlık talebiyle devam eden ve bu kriz ortamında İstanbul ve Kocaeli’nde irticai ayaklanmaların patlak verdiği, iç ve dış tehdidin iç içe geçtiği bir senaryodur. Savcılar, bu senaryonun darbe egzersizi olduğunu ileri sürüyor.

Söz konusu senaryonun görüşüldüğü hazırlık çalışmasına katılan tuğgenerallerden biri de 95’inci Zırhlı Tugay Komutanı Ali Karababa’dır.

Karababa’nın başında bulunduğu Malkara’daki 65 Zırhlı Tugay, Yunanistan sınırına yaklaşık 60 km uzaklıktadır. Tugayın görevi, muhtemel bir Türk-Yunan savaşında sınır güvenliğini sağlamak ve taarruzda öncü rol üstlenmektir. Bu, bir cephe tugayıdır ve geri bölge emniyeti ile ilgili bir görevi de yoktur.

Ayrıca, 95’inci Tugay’ın ünlü 1 Mart 2003 tezkere oylaması öncesinde ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte Türk ordusunun Irak’a girmesi ihtimali çerçevesinde bir zırhlı taburunu da Urfa’ya gönderdiği anlaşılıyor.

Karababa, Korgeneral Alan ve Kolordu’nun diğer 3 tugay komutanı ile birlikte 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında İstanbul’daki plan seminerine katılmış, en kıdemli tuğgeneral olarak İkinci Kolordu’nun OEYTS üzerindeki değerlendirmesini ve önerilerini iletmiştir.

Savcılar, Tuğgeneral Karababa’yı bu senaryo üzerinde yaptığı sunum ve ayrıca yine darbe hazırlığı olarak gördükleri biri dizi belgede adı geçtiği için darbecilikle suçluyor. Bunlar arasında “Balyoz Harekât Belgesi”nin Ek-A Ek-B belgeleri ve bir de 212 generalin adının geçtiği, Karababa’nın adının karşısına “++” notunun düşüldüğü “Gen ETÜD” başlıklı bir belge de var.

‘EMİR VERİLDİ, KATILDIM’
Ali Karababa, Savcılık ve Hâkim ifadelerinde, plan seminerine emir komuta zinciri içinde 2’nci Kolordu Komutanı’nın emriyle katıldığını, toplantıda suç teşkil eden hiçbir şey görüşülmediğini, Balyoz Planı’nın tartışılmadığını, bu planın adını basından öğrendiğini söyledi.

Karababa, adının geçtiği “GEN ETÜD” belgesini ilk kez gördüğünü, belgenin kendisi için bir şey ifade etmediğini, diğer belgelerin de kimler tarafından hazırlandığını bilmediğini kaydetti.

Onuncu Ağır Ceza Mahkemesi, Karababa’yı 6 Nisan 2010’da tutukladı. Avukatları, Karababa’nın serbest bırakılması için tam 7 ayrı dilekçe verdi. Karababa, 7’nci dilekçeden sonra serbest bırakıldı.

Bu arada 1998 yılında baypas ameliyatı geçirdiği, 2006 yılında kalbine giden bir damara stent takıldığı, ayrıca tansiyon hastası olduğunu gösteren doktor raporları da, Karababa’nın Silivri’de 2.5 ay süren tutukluluğuna bir engel oluşturmadı.

2007 yılında tümgeneral rütbesinden emekliye ayrılmış olan Karababa’nın durumunu Genelkurmay’ın planladığı resmi bir seminere katılıp darbe sanığı olan askerlerin durumuna örnek olarak ele aldık.

Seminere katılıp darbe sanığı olmayanlar da var. Bir de seminere hiç katılmayan ancak bazı listelerde adları geçtiği için sanık olarak yargılananlar var. Yarın onların durumuna göz gezdirelim.