20 Eylül 2011 Salı

Yassıada cinayetini işleyenler ödüllendirildi

Yassıada cinayetini işleyenler ödüllendirildi
İDRİS GÜRSOY
Sayı: 876 / Tarih : 19-09-2011


Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşının idamına karar veren Yassıada Mahkemesi’nde hâkim, savcı ve soruşturma kurulu üyesi olarak görev yapan yargı mensuplarının neredeyse tamamı daha sonra ödül olarak yüksek yargıya terfi ettirildi.



Yassıada’nın hâkim ve savcıları idam kararları açıklandıktan sonra Heybeliada’dan Savarona gemisine bindirilip Marmara Denizi’nde gezintiye çıkarıldı. Darbecilerin verdiği ‘mahkemecilik’ görevini başarıyla yerine getirmişlerdi. Savarona, Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilmiş bir gemiydi ve protokole tabiydi. İnfaz emirlerini verenler en üst protokolle taltif edilmişti. Onlar zafer sarhoşu olmuş eğlenirken, Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1960’ta idam edildi. Diğer idamlıklar ve hapis cezası alanlar Kayseri Cezaevi’ne nakledildi.
Yassıada’nın hâkimleri, savcıları, soruşturma kurulu üyeleri 1960 sonrasında hep adalet sisteminin en üst mertebelerine atandı, ömürlerinin sonuna kadar da hep üst mertebelerde kaldılar. Kendilerinden sonra yerlerine gelecek kişileri de kendilerine benzer insanlardan seçtiler. Adalet bürokrasisi darbeye hizmet etmiş insanlarca şekillendirildi. Peki, kimler hangi görevlere getirildi?
  “Sizi buraya tıkan kudret böyle istiyor.” diyen Başhâkim Salim Başol, 61 Anayasası’yla kurulan Anayasa Mahkemesi’ne, Başsavcı Altay Egesel Yargıtay’a üye yapıldı. Egesel daha sonra Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi.  Necdet Darıcıoğlu Askerî Yargıtay Başsavcı Yardımcılığına, Askerî Yargıtay Başsavcı Başyardımcılığına, Askerî Yargıtay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi üyeliğine ve nihayet Anayasa Mahkemesi Başkanlığına getirildi. İbrahim Hilmi Senil Danıştay Başkanı, Anayasa Mahkemesi üyesi ve daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı yapıldı. Yüksek Soruşturma Kurulu üyelerinden Necdet Menteş, Yargıtay Başkanlığına getirildi, Ulusu Hükümeti’nde Adalet Bakanı oldu. Ferruh Adalı, Yargıtay 1. Başkanlığına getirildi. Abdullah Üner, önce Yargıtay 2. Başkanı, sonra da Anayasa Mahkemesi üyesi oldu. Nihat Saçlıoğlu, Askerî Yargıtay’da üyelik, Daire Başkanlığı, 2. Başkanlık ve Başsavcılık yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. Hasan Gürsel, hâkim tuğgeneral olarak Askerî Yargıtay Daire Başkanlığı yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. Servet Tüzün, Askerî Yargıtay üyeliği ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. Hikmet Kümbetlioğlu, Danıştay 8. Daire Başkanlığına; Fahrettin Kıyak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına; Fazlı Öztan, Yargıtay 2. Başkanlığına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine; Vecihi Tönük, Danıştay 6. Daire Başkanlığına; Fahrettin Öztürk, Danıştay 1. Mürettep Daire Başkanlığına; Mustafa Hayrettin Perk, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığına; Ziya Kayla, Maliye Müsteşarlığına, Merkez Bankası Genel Müdürlüğüne, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeliğine, Türkiye Vakıflar Bankası İdare Meclisi Başkanlığına, Merkez Bankası Banka Meclisi üyeliğine, Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliğine, İş Bankası denetçiliğine;  Hakkı İsmail Beşe, Kurucu Meclis üyeliğine; Mustafa Karaoğlu, Danıştay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine getirildiler.
27 Mayıs 1960 darbesiyle demokrasinin üzerinde asker ve yargı vesayeti oluşturulurken yargıda ideolojik yapılanmanın temelleri o dönemde atıldı. 1960 darbesinin ilk 7 ayı içinde daha anayasa yapılmadan Yargıtay üyelerinin dörtte biri, Danıştay üyelerinin yarısından fazlası, ilk derece mahkeme hâkim ve savcılarının da altıda biri re’sen emekliye sevk edildi. Emekli edilenlerin yerlerine darbe rejiminin onayladığı isimler atanarak devrimci ve ilerici yargının temelleri atıldı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Hâkimler Kurulu oluşturularak yargı vesayeti tahkim edildi. 
 
İşte infazcıların yükselişi 
Yassıada Mahkemesi Başsavcısı Ömer Altay Egesel İzmir Cumhuriyet Savcısı iken darbeden sonra Yüksek Adalet Divanı Başsavcılığına getirildi. Daha sonra terfi ettirilerek Yargıtay üyeliğine atandı. 1977–78 yıllarında Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi. Anayasa Mahkemesi’nin ilk heyetindeki 15 asıl üyeden 4’ü Yassıada Mahkemesi’nde görev alanlar, 5’i darbecilerin oluşturduğu Kurucu Meclis üyeleri arasından seçilmişti. Heyette ayrıca eski bir CHP’li milletvekili ve CHP hükümetleri döneminde uzun süre görev yapmış bir bürokrat vardı. Askerî Hâkim Necdet Darıcıoğlu,  27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliğine ve Yüksek Adalet Divanı Başsavcı Yardımcılığına getirilmişti. Darıcıoğlu daha sonra Askerî Yargıtay üyesi ve 1977’de Anayasa Mahkemesi üyesi seçildi. Yassıada Mahkemesi’nde etkili görevlerde bulunan Darıcıoğlu darbenin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen mahkeme üyelerinin oylarıyla 1990’da Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.
1960 darbesi sırasında Yargıtay 2. Ceza Dairesi üyesi olan Necdet Menteş, darbeden sonra Milli Birlik Komitesi tarafından Yassıada Mahkemesi Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliğine getirilmişti. Yargıtay üyelerince 1972-1980 arası iki dönem Yargıtay Başkanlığına seçilen Menteş 12 Eylül darbe yönetimi sırasında kurulan Ulusu Hükümeti’nde de Adalet Bakanlığı görevine getirildi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra da yüksek yargı organlarına seçilecek üyeler darbe döneminde yapılandırılan ve asker kökenli cumhurbaşkanlarının atadığı Yüksek Hâkimler Kurulu tarafından belirlendiği için 27 Mayıs ideolojisi özellikle yüksek yargı organlarında hiç bozulmadan devam etti.
12 Eylül Anayasası’yla yargıya hâkim olan resmî ideoloji kalıcı hâle getirilirken, 28 Şubat sürecinde Genelkurmay’da yargı mensuplarına verilen irtica brifingleriyle darbecilerin yargıya biçtiği misyon yeniden hatırlatıldı. Türk demokrasisinin gelişmesine, toplumdaki fikrî değişim ve dönüşüme rağmen kendi içine kapalı yapısı yüzünden yargıdaki bu katı ideolojik yapı 1960’lı yıllardan, vesayete ilk darbe olan 12 Eylül 2010 referandumuna kadar taşındı. 27 Mayıs zihniyeti yüksek yargıdaki hâkimiyetini koruduğu için anayasa değişikliğine en büyük direnç bu kurumlardan gelmişti. Yargıyı 1960 darbesiyle ele geçirip 1971 muhtırası, 1980 darbesi ve 28 Şubat süreciyle ellerinde bulundurmaya devam edenler, yargının demokratikleştirilmesi ve tarafsızlaştırılması çabasını ‘yargı ele geçiriliyor’ diyerek engellemeye çalıştılar; ancak başarılı olamadılar.
27 MAYIS DARBESİNDEN SONRA YARGIDA TASFİYE YAPILDI
27 Mayıs 1960 askerî darbesinin ardından yıl sonuna kadar darbe rejiminin ilk 7 ayı içinde 94’ü Yargıtay ve Danıştay üyesi olmak üzere toplam 614 yargı mensubu re’sen yani kendi istekleri olmaksızın emekliye sevk edildi. 241 üyesi olan Yargıtay’ın 66 üyesi (dörtte birinden fazlası re’sen), 54 üyesi olan Danıştay’ın 28 üyesi (yarısından çoğu re’sen), 3123 kişilik yerel mahkeme hâkim ve savcı kadrosundan 520’si doğrudan emekliye sevk edildi (altıda biri re’sen).
YASSIADA’DA İŞLENEN İNSANLIK SUÇLARI
Yassıada’da hukuk askıya alınmış, insanlık suçları işlenmişti. Peki DP’liler, yakınları ve toplumda derin izler bırakan uygulamalar neydi? İşte bazıları:
 27 Mayıs’tan itibaren bir cadı avı başlatıldı. Demokrat Partililer askerî araçlara doldurulup hapishanelere götürüldü. İl, ilçe, bucak ve nahiye başkanları ile muhtarlar ve küçük yörelerde özellikle DP’li bilinen eşraftan kim varsa (Mithat Perin 70 bine yakın kişi olduğunu iddia ediyor) gözaltına alındı.
 İçişleri Bakanı Namık Gedik, çöp kamyonuna bindirilip Harp Okulu’na götürüldü. Diğer DP’liler ve özellikle bürokratlar için askerî araçlar, tanklar bile kullanıldı.
 Herhangi bir vatandaşın mahkeme kararı olmadan bir ay süreyle tutuklu kalabileceğine dair kanun çıkarıldı. Davutpaşa ve çeşitli cezaevlerinde masum insanlar bir ihbar yüzünden aylarca, neyle suçlandığını bilmeden gözaltında tutuldu. Büyük bir kısmı işkenceye maruz kaldı, fiilî, sözlü saldırıya, dipçik darbelerine, hakaretlere uğradılar. Namık Gedik gözaltındayken şüpheli bir şekilde öldü. ‘Harp Okulu penceresinden atlayarak intihar etti’ açıklamasına kimse inanmadı!
 Ankara Harp Okulu’nda ve İstanbul Davutpaşa Kışlası’nda tutuklu olarak toplanan DP’lilerin Yassıada’ya sevki sırasında korkunç hakaretler, elle tacizler, darp ve benzeri sahneler yaşandı. Yassıada’ya elleri kelepçeli, silahlar üzerlerine çevrili götürüldüler.
-38 kişilik Milli Birlik Komitesi’nin ilk icraatlarından biri 1 No’lu Yüksek Adalet Divanı’nın kurulması ve DP’lilerin yargılanmasını öngören kanunun kabul edilmesiydi. Milli Birlik Komitesi, Yassıada’yı bir cezaevi hâline getirdi ve burada görev yapacaklarla ilgili bütün tayin yetkilerini kendi üstüne aldı. İdamların infazı için 65 yaş haddi kaldırıldı. Yüksek Soruşturma Kurulu ve Yüksek Adalet Divanı henüz kurulurken, ölüm cezası yolları hızla açıldı.
 Aralarında askerlerin de olduğu hâkim ve savcılar, DP’ye düşman olanlardan özel olarak seçildi. Heybeliada’daki bir otel kiralanıp lojman hâline getirildi. Bölgeye giriş ve çıkışlar yasaklandı. Atatürk’ün yatı Yassıada Komutanı Faruk Güryay’ın emrine verildi, mahkemelerde görev yapanlar ve subaylara moral geceleri düzenlendi.

 İdam kararı çok önceden verilmiş ve gerekli bütün tedbirler alınmıştı. MBK doğrudan doğruya komitenin bir karargâhı olan Dolmabahçe’deki irtibat bürosunu kurdu. Bütün emniyet kuvvetleri Sıkıyönetim Komutanlığı’na, fakat irtibat bürosu MBK’ya bağlandı. İrtibat bürosunda görevli olanlar ordu mensubu idi.
 Yassıada duruşmalarının başlamasından birkaç ay sonra idamların yapılacağı İmralı Adası’nda hazırlıklar başladı. Zeytin fidanı için çukur açılıyor diye mezar kazıldı. Cephane için sandık diyerek tabut yapıldı. Kale direği diye darağaçları kuruldu. Mahkeme sürerken İstanbul Emniyet Müdürü Nevzat Emrealp’tan cellat ve bir hayli de darağacı istendi.

 Yassıada duruşmaları öncesi DP’lilere işkence edildiği iddiaları üzerine MBK, adaya getirilişi bir senaryo hâlinde filme aldırdı. Bayar, bundan kurtulmak için intihara kalkıştı. (Darbeciler, adaya ilk çıkıştaki kötü muamelelerin de kaydedildiği filmin görülmesini istemedi.) “Düşükler Yassıada’da” filmi bütün sinemalarda gösterildi. Afişlerde, ‘Prodüksiyon: MBK İrtibat Bürosu’ diye yazıyordu.

 Menderes, hücresinde 6 ay kimse ile konuşturulmadı, tokatlandı. Üzerinde sigara söndürüldü. İlk duruşmada gördüğü işkence yüzünden konuşma yeteneğini yitirmekte olduğunu söyledi. Fatin Rüştü Zorlu’ya dayak atıldı. Ada Komutanı Tarık Güryay, İzmir Milletvekili, general kızı ve Orgeneral Tekin Arıburun’un eşi Perihan Arıburun’u mahkemedeki savunmasından dolayı dövdü.

 DP’li 402 milletvekilinin sorgulanması bir ay içinde yapıldı. Savunma hakkı sınırlandı. Neden suçlandıklarını bilemediler, haklarındaki iddialara cevap vermeleri mümkün olmadı. Kararlar, gerekçeleri hariç olarak sanıklara okundu. Duruşmaları Albay Tarık Güryay makam masasından izledi. Hoşuna gitmeyen savunmalara müdahale etti.

 DP’lilerin yakınları ile görüşmesi engellendi. Sınırlı sayıda izin verilenlerden bazılarından para alındı. Mahkeme salonu subaylar ve CHP’lilerle dolduruldu. 

 İdam kararları MBK tarafından hemen tasdik edildikten sonra infaz emri helikopterle İstanbul’a getirilip ada komutanlığına tebliğ edildi. İdam kararları okunmasından sonra idam mahkûmları iki hücumbotla İmralı’ya gönderildi. Tasdik olunan üç karar 16-17 Eylül’de infaz edildi.

 16 Eylül sabahı, 30 kadar Equanil adlı uyku hapını içerek intihar ettiği söylenen (intihar olmadığı da ileri sürüyor) Adnan Menderes’in midesi yıkandıktan sonra idamdan saatler önce prostat kontrolü yapıldı. Adli Tabip Lütfü Tuncay’ın “İnfaza mâni hâli vardır” raporuna rağmen elleri kelepçelenip İmralı’ya götürüldü.  
 Naaşlar ailelerine verilmeyip adanın bir köşesinde açılan çukurlara gömüldü.

 Yassıada komutanı Tarık Güryay işkencelere nezaret etti. MBK üyelerinden bazıları ve 100 kadar subay infazı izledi. Yassıada mahkeme heyeti ve bazı subaylar infazlardan sonra Atatürk’ün yatı Savarona’da kutlama yaptı.

 Yassıada’da Ordu Film Merkezi’nde çekilen fotoğraf ve görüntüler basına irtibat bürosu üzerinden açık artırma ile satıldı.
 İdamlıklardan ip, kefen, mezar ve Yassıada’da yenilen yemeğin parası ödeme emri kâğıdı ile istendi.