30 Eylül 2011 Cuma

Pervari ve TSK: Yirmi sene sonra / Eser Karakaş


27 Eylül Salı günü, bu köşemde, “Pervari, Başbakan, 10 saat” başlıklı bir yazı yayınladım.
Bu yazımda Sayın Erdoğan’ın “Terörle mücadele, siyasetle müzakere” formülasyonunu çok başarılı bulduğumu belirttim; ancak, Pervari olayında PKK’lılarla on saat çatışmanın sürmesini anlayamadığımı, terör denen olgunun vur-kaç eylemleri ya da Ankara’da yaşanan Kumrular sokağı felaketi gibi olaylar için kullanılabileceğini, güvenlik güçleriyle on saat süren bir çatışmanın nasıl tanımlanabileceği konusunda sıkıntı çıkabileceğini belirtmeye gayret etmiş idim.
Bu yazıya bir okurumuzdan bir yorum geldi; bu yorumu, sahibinin de izniyle, isim vermeden, aynen aktarıyorum.
Ben yorumu çok ilginç ve öğretici buldum, bilmem sizler ne düşüneceksiniz?  
“Sevgili Hocam;
Bugünkü yazınız için çok teşekkürler. Bileğinize ve yüreğinize sağlık. Sizin sürekli okuyucunuzum ve iş yoğunluğuma göre yazılarınızı işyerimden veya mesai saati sonrası muhakkak evden okumaya çalışıyorum.
Askerliğimi 1991-1992 yıllarında Pervari bölgesinde ve Özel Harekât C-Timlerinde yaptım. Acemi birliğim Manisa ili Kırkağaç ilçesinde buluna 6. Jandarma Komanda Alayı idi, buradan gönüllü olarak ve seçilerek İzmir ili Foça ilçesinde bulunan Jandarma Komando Okulu Özel Harekât Kursu’na gittim.
Burada 3 ay Özel Harekât İhtisas kursu görerek Siirt Pervari bölgesine giderek bu bölgede 12 ay görev yaptık.
Bizde Pervari Herekol bölgesinde sabah saat 09.00 sularında pusuya düştük ve akşam hava kararıncaya kadar 9-10 saat bir fiil çatıştık ama ne yazık ki bu sürede bize yardıma kimse gelmedi. Akşam hava kararması ile çevremiz teröristlerce çembere alındı ve biz gecenin karanlığından istifa ederek çemberi yarıp kurtulduk. Sevindiğim tek nokta o çatışmada şehit vermememizdir.
Söylemek istediğim şudur; Güneydoğu bölgesine gönderilecek her er ve erbaşın acemi eğitiminden sonra en az 3 ay Foça’da veya onun emsali eğitim veren yerlerde ihtisas yaptırılarak o bölgeye gönderilmeleridir. Eğer ki biz tim olarak Özel Harekât eğitimi almasaydık o hain pusudan tek birimiz bile kurtulamazdık.
Belenoluk konusuna gelince.!
Belenoluk içimde kanayan bir yaradır. Ne zaman Belenoluk kelimesini duysam gözyaşlarımı tutamam ve ağlarım. Şu an ağladığım gibi.
Çünkü bu olay Belenoluk karakolunun ilk basılması değildir. Belenoluk bizim o bölgede görev yaptığımız 1992 yılında da basılmıştı ve o zaman 8 şehit verilmişti. Biz baskının yapıldığı gece o bölgede idik ve yaya intikali ile yaklaşık 2 saatlik mesafede bulunuyorduk. Belenoluk baskınına müdahale etmek istedik ve o tarihte Siirt Asayiş Bölge Komutanı olan rahmetli Tuğgeneral Sn. Bekir Uğurlu’nun emri ile intikal edemedik. Bize intikal için emir vermediler. Ne yazık ki o zamanda köylüler PKK’ya yardım etmişti ve şimdi de. Ertesi gün yapılan köy aramasında karakolun ve baskının planları köy muhtarının evinden çıkmıştı.
Aradan 20 yıl geçmesine rağmen demek ki hiçbir şey değişmemiş.. Kusura bakmayın zamanını aldım, özür dilerim. İyi günler ve çalışmalar, kolay gelsin.
Saygılarımla...”