23 Eylül 2011 Cuma

Türk firkateynleri ve denizaltılar ilk defa 'tam silah yüklü' olarak Akdeniz sularında / Yiğit Bulut


TÜRKİYE ilk defa bu kadar kararlı... Nereden mi anlıyorum? Kamuoyu silah sistemlerini çok sorgulamadığı için fark etmeyebilir ama Türkiye, "kararlılığını" uzun yıllardır yatırım yaptığı askeri imkanlarını ilk defa tam olarak "deposundan" çıkararak, sahaya sürüyor! Türkiye'nin sahip olduğu en gelişmiş denizüstü silah sistemleri MEKO sınıfı firkateynler ve denizaltı vuruş sistemleri! Bunların özellikle son 10 yıl içinde donanmamıza katılanları teknik olarak gerçekten üstün. Alman orijinli-Türk-Alman yapımı olan bu platformlar, aynı anda 70 hareket eden hedefi takip edip vurabildiği gibi Harpoon, Sea Sparrow füze sistemleri, üçlü torpido yapılanması ve sonradan Türkiye'de "adapte edilen yerli lancer" sistemlerine sahip... Özellikle Akdeniz'de karşılaşacakları İsrail gemileri için de oldukça bilinmeyen yapılar... Peryy, Knox veya Amerika'dan özellikle okyanus için yapılan ve bize zorla satılan aldığımız diğer sınıflar, aynı özelliklere sahip değil. Doğru kullanıldığında MEKO sınıfı tek bir firkateyn bile tek başına Akdeniz'de büyük iş yapar...

Sevgili dostlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, donanmaya katıldığından bugüne, yukarıda aktardığım platformlardaki silah sistemlerinin namlusunu asla doldurmadı ve tabiri caiz ise "gücüm var ama düşmanım yok" mesajı verdi... Şimdi durum farklı, mesaj değişti. Türkiye elindeki bu müthiş silahları "tam dolu" olarak Akdeniz'e çıkardı ve bütün platformlar % 100 kapasite kullanımı ile yüklenmiş durumda... Bir detay daha aktarmamda yarar var: Bu gemileri uzak bir göreve tek başına göndermeniz ile Türk F-16'larını 15 dakikada her yanına ulaşabildiği Akdeniz'e göndermeniz arasında büyük fark var. Uçaklar ile desteklenen bu filo, bugün Avrupa ülkelerinin dahi, hiçbir bölgede bir araya getiremeyeceği kadar büyük bir konvansiyonel güç anlamına geliyor...

Sonuç:
Amacım "savaşalım, ne güzel oldu bunlar yola çıktı" demek değil! Savaş KORKUNÇ bir olay ve umarım ömrüm boyunca bu gerçekle yüzleşmem... Yukarıdaki satırlardaki amacım çok farklı ve alması gerekenlere gözden kaçırdıkları mesajı göstermeye çalışıyorum; Türkiye çok kararlı ve Türk savaş makinesinin gücü Serdar Turgut'un düşündüğü gibi "yetmez" cinsten değil! Türk "duruş-vuruş gücü", konvansiyonel bir çatışmada bölgenin tamamına yeter hatta fazlası elde kalır! Türkiye ile çatışmada nükleer güç kullanacağını sananlara da dostça bir tavsiyem var: Böyle bir denemede İran kontrolden çıkar ve sınırlı kalabilecek bir çatışmayı "deliler cehennemine" çevirebilir... Sakın düşünmeyin bile!

Son söz: Dün bütün gün boyunca medyanın aktardığı Başbakan Erdoğan'ın "gerekirse İsrail ile savaşırız, gerekirse onu da yaparız" vurgusu, sadece bir söz değil! Türkiye sonuna kadar ortaya koyduğu şartların arkasında ve şaka yapmıyor! İçeride ve dışarıda "nasıl olsa bir şey olmaz, Türkiye'ye boşver, eskisi gibi davran" stratejisi güdenlere duyurulur! Bu sefer asla ŞAKA veya BLöF değil!