27 Eylül 2011 Salı

Genelkurmay daha fazla suskun kalamaz / İbrahim Kiras

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne yol açan olayla ilgili ortaya çıkan yeni ayrıntılar gerçekten şoke edici.
Önce merhum Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopterin uçuşuyla ilgili radar kayıtlarının başta söylendiği gibi kayıp olmadığı ortaya çıktı. Buna bağlı olarak, Hava Kuvvetleri’ne ait jetlerin olay saatinde bölgede uçuş yaptığı öğrenildi. Bazı kaynaklar bir jetin yakın mesafeden yaptığı uçuşun helikopterin düşmesine yol açmış olabileceğini ileri sürüyorlar.
Buna karşılık Hava Kuvvetleri Komutanlığı ilk başta yaptığı açıklamada, olay sırasında kaza bölgesinin 74 km. çevresinde herhangi bir savaş uçağı olmadığını bildirdi. Oysa daha sonra Genelkurmay o sırada bölgede üç savaş uçağı olduğunu ve bunlardan birinin kaza mahallinin 28,5 km yakınında uçtuğunu açıkladı.
İki açıklama arasındaki çelişki ise ayrıca açıklamaya muhtaç. Açıklanamayan bir diğer çelişki ise Genelkurmay’ın “olay sırasında doğu bölgesindeki bütün radarlar arızalandığı için görüntü alınamadığını” bildirdikten sonra olayla ilgili radar görüntülerinin Malatya Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmiş olduğunun ortaya çıkması.
***
Olayın üzerinden neredeyse üç yıl geçtikten sonra ortaya çıkan ayrıntılardan biri de Yazıcıoğlu’nun helikopterinde bulunan gazeteci İsmail Güneş’in çenesinin ve kaburgasının dört yerden kırık olduğunun öğrenilmesi. Rahmetli meslektaşımızın olaydan sonra 112 Acil Servis’le yaptığı telefon görüşmesinin kayıtlarını bütün Türkiye acı içinde dinlemişti. Uzmanlar alt çene kemiği kırık bir insanın konuşmasının çok zor olduğunu, konuşabilse de bunun normal bir konuşma olmayacağını belirtiyorlar. Güneş’in kayıtlardaki konuşmasında ise hiçbir anormallik görünmüyordu.
Diğer yandan 112 Servisi’ne “Helikopterin içindeyim, bacağım kırık ve ayağım sıkışık” diyen Güneş’in bacağını sıkıştığı yerden nasıl kurtardığı ve helikopterin 600 metre uzağına gidebildiği de üzerinde soru işareti bulunan hususlardan biri.
***
Kamuoyunun yeni haberdar olduğu bir başka ayrıntı ise Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikoptere ait uçuş bilgilerinin yer aldığı cihazın yerinden sökülüp götürüldüğü bilgisi.
Kurtarma ekiplerinin olay yerine ulaşmasından sonra alınan ilk görüntülerde yerli yerinde olduğu görülen söz konusu cihaz daha sonra ortadan kayboldu. Bilahare kamuoyunda konu hakkındaki kuşkuları besleyen en önemli hususlardan biri bu cihazın ortadan kaybolması oldu.
Cumhurbaşkanı Gül tarafından açıklanan bilgiye göre, olaydan sonra helikopterdeki bu cihazı söken kişilerin kimliğini ortaya koyan bir görüntü kaydı var.
***
Evet, ortaya çıkan yeni ayrıntılar gerçekten şoke edici. Ama bütün bu iddialardan daha da şoke edeci bir durum var ki o da bu bilgilerin ortaya çıkması sonrasında hiçbir kurumun harekete geçmemiş olması.
Özellikle Genelkurmay Başkanlığı anlaşılamaz derecede sessiz. Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan “tornavidalı adamların” rütbeli askerler olduğu söyleniyor, yazılıyor. Genelkurmay Başkanlığı çıkıp da bir açıklama yapmıyor. Ne “ortaya atılan iddiaların gerçeklerle alakası yoktur” deniliyor ne de adı geçenler hakkında herhangi bir soruşturma açıldığı duyuruluyor.
Diyeceksiniz ki konuyla ilgili soruşturma sivil yargı tarafından yürütülüyor. Evet, ama bu durum TSK’nın konuyla ilgili bir açıklama yapmasına engel olmasa gerek. Kamuoyundaki kuşkuları gidermek, en azından söz konusu eylemlerin münferiden mi yoksa askeri hiyerarşi içinde mi gerçekleştirildiği şeklindeki soruya cevap vermek Genelkurmay’a düşen bir görev değil mi?