Son terör saldırılarına bakılırsa, perde gerisinde anormal hadiseler yaşanıyor. Kendilerine ‘Kırmızı’ adını veren bir kontrgerilla grubundan söz ediliyor. Dış destekli derin hesaplar, bazı PKK’lıları bile rahatsız etmiş durumda.
‘Biz artık ne yaptığımızı bilmiyoruz. Sürekli farklı yerlerden talimatlar geliyor. Ergenekon grubu olarak tabir ettiğiniz kişilerden, itirafçılar, askerler ve yabancı devletlerin istihbarat birimlerinden gelen talimatlara göre hareket ediyoruz. Polise, askere saldırmak, sivil, asker kaçırmak, devlet kurumlarına saldırı, sivilleri hedef almak, şehirlerde bombalı saldırılar düzenlemek. En sonunda ülkede bir iç çatışma ortamı çıkarmak. Bunun için, batıda, doğuda ve milliyetçilik damarı yüksek şehirlerde eylemler hedefleniyor. Bir de eğer saldırı yapılacaksa önemli kişilerin seçilmesi söylendi. Mesela ailesi ‘vatansever’ diye tabir edilen kişiler öldürülmeli. Bazen ‘memlekete göre insan öldürün’ deniyor. Böylece bir Kürt-Türk çatışması oluşsun. Her eylemin kararı ana karargâhtan çıkmıyor. Gruplara inisiyatif alma hakkı verildi. Bu örgütün tarihinde görülmüş bir durum değildir. Çünkü en basit talimat bile merkezin bilgisi dâhilinde olur, ani baskın ve saldırılar dışında.”
Son günlerde yaşananların tercümesi ve itiraf
niteliğinde olan bu ifadeler kısa süre önce görüştüğümüz PKK’nın önemli
isimlerinden birine ait. İsminin açıklanmasını istemediği için
kendisinden ‘Bay X’ diye söz edeceğiz. Örgüt yöneticisi ile yaklaşık iki
hafta önce, yani peş peşe yaşanan patlama ve saldırılar öncesinde
konuştuk. Bay X’in anlattıkları bunlarla sınırlı değil, örgütün
ortaklarını da bir bir sıralıyor. Aslında bu zamana kadar söylenegelen
şeyleri teyit ediyor bir anlamda: “İsmini vermeyeceğim; ama son dönemde
Türkiye ile problem yaşayan ülkelerin istihbarat örgütleri yardım ediyor
bize. Aynı şekilde Türkiye içinde Ergenekoncu olarak tanımlanan ve
eskiden ülkücülerin arasında bulunmuş bir ekibin desteği var. Bazı
birimlerimizin içinde eski itirafçılar ve askerler, yüzbaşı, binbaşı
rütbesinde iken ordudan ayrılıp bize katılanlar var. Bunlar, normal
sivil gezen ancak bize istihbarat ve bilgi sağlayan kişiler. Eylemlerde
de itirafçıları bunlar yönlendiriyor. Hatta şehirlerde eylem yapmaları
için görevlendirdiğimiz ve örgüte bağlı çalışan bazı birimlerin önemli
kadrosu bu itirafçılardan oluşuyor. TAK’ın (Kürdistan Özgürlük
Şahinleri) içinde eski JİTEM mensupları ve itirafçılar var. Yeşil’in
(Mahmut Yıldırım) önemli ekibi bu ve diğer birimlerimizde hâlâ aktif
görev yapıyor. Amid Birliği var, bu daha makul bir yapımızdır. Eylemi
kendi başına yapmaz, çünkü onlar daha çok bizim gibi düşünen gelenekçi
yapıyı temsil ediyor. Ama asıl faaliyet alanları şehirlerdi. HPG (Halk
Savunma Güçleri) hem kırsalda hem de şehirde eylem yapma yeteneğine
sahip. Apocu İnisiyatif (Apocu Gençlik) ise daha çok gençleri kazanmak
için organize ettiğimiz bir hareket. Bunlar gösteri ve yürüyüşlerde
ortaya çıkar. Ama bütün bunlar, örgütü kendi amaçları için kullanan
istihbarat birimleri ve Türkiye’nin derin yapısı ile hareket ediyor.
Özel Kuvvetler ise dağ ve şehir eylemi yapma eğitiminden geçirilmiş
kişilerdir. Bunlar HPG’ye bağlı olsa da yine Türkiye derin yapısı ile
birlikte çalışıyor.”
Doğrusu, Bay X’in açıklamaları örgüt tarihine
geçecek türden. Türk istihbarat birimlerince de dikkate alınması
gerekiyor. “Neden şimdi bunları anlatmak istediniz?” sorumuza Bay X şu
karşılığı veriyor “Benim yaptığım örgütte bir ihanet olarak
algılanabilir. Ama ben, örgütün (bir kısmının) Kürtlere ihanet ettiğini düşünüyorum.
Yoksa bizim Yeşil’in adamları ile ne işimiz olabilir? Aynı şekilde
siyasiler de Kürtlere ihanet ediyor. Örgütteki bazılarının (barışı asla
istemeyenler) talepleri doğrultusunda Meclis’e girmediler. Eğer
girmeyeceklerse onlar da Kürtlere ihanet etmiş olur.”
İlginç bir ayrıntı, TAK adı verilen yapının, AK
Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinden bir yıl sonra varlığını resmî
olarak duyurmuş olması. PKK, her seferinde TAK’ın kendilerinden bağımsız
hareket ettiğini ilan etse de, internet sitelerinde ve medya
organlarında bu grubu öven ve onu örgütün bir parçası gören yazılar yer
alıyor. Bay X’in TAK ile ilgili söyledikleri ise hayli düşündürücü.
Çünkü TAK aslında PKK’nın çocuğu olsa da içinde barındırdığı bireyler
açısından bakıldığında Türkiye’nin derin yapısı ile PKK’nın derin
kanadının ne kadar organize çalıştığı görülüyor. İddiaya göre, PKK’nın
şehir eylemlerinin arkasında Bay X’in de dediği gibi derin ve yabancı
istihbarat birimleri var. Tabii, KCK/PKK yeni yapılanmasında yer alan ve
diğer sol örgüt militanlarından devşirilen, istediği zaman istediği
eylemi yapma hakkı verilen grubun da buradaki rolünü göz ardı etmemek
lazım.
KCK/PKK şu anda kendi öz yapısı ile birlikte derin
Alevi kadrosu ve diğer sol grupları içinde barındıran ‘çatı örgüt’
konumunda. Yani eylem yapanların başka bir örgüte mensup olması pek
önemli değil. Çünkü ‘konsorsiyum’ bu konuda birlikte çalışıyor ve tek
hedef gördükleri AK Parti’ye karşı bir cephe oluşturmuş durumdalar.
Ortak örgütlenme, ‘yandaş medya’ olarak tabir edilen bazı basın yayın
organlarını da hedefine koymuş. Hatta bunun için bazı gazetecilerin ismi
geçiyor. Namlunun ucunun medya ve gazetecilere çevrilmesi ise örgütün
son dönemde gündemine aldığı bir konu.
Yeşil’den sonra ‘kırmızı’ izi
Son olaylara bakıldığında ortaya ilginç ipuçları ve
sonuçlar çıkıyor. Ankara’daki patlamanın birçok devlet biriminin
bulunduğu, hatta MİT’in istihbarat ofisi olarak kullandığı bir noktanın
yakınında olması önemli mesajlar içeriyor. Çünkü Genelkurmay Başkanlığı,
Jandarma Lojmanları, Polis Okulu gibi hassas kurumların bulunduğu yerde
bomba patlatılmasını, Türkiye’ye hem dışarıdan hem de içeriden ve örgüt
üzerinden verilmiş bir mesaj olarak değerlendirmek mümkün.
İddiaya göre, olayı organize eden ve PKK’ya
“Ankara’da eylem yap!” talimatını veren yer Türkiye ile arası iyi
olmayan ülkelerden birinin istihbarat örgütü. Eylemi gerçekleştirme işi
karma bir yapıdan oluşan ve kimin örgütü olduğu hâlâ tam olarak
bilinmeyen TAK’a havale edildi. Patlatılan aracı kiralayan kişi eski bir
TİT (Türk İntikam Tugayı yeni adıyla Türk İntikam Tugayı
Birliği-Ergenekon’un örgütü olarak biliniyor) mensubu. Bu kişinin düzgün
Türkçesi ve belli kesime ait terminolojiyi iyi kullanması emniyet
birimlerinin üzerinde durduğu bir konu. Sol örgütlerden devşirilen PKK
mensupları da işin içinde. Ortak paydaları TAK.
İstihbarat birimleri, itirafçılık sistemini ve
Yeşil’in ekibini yeniden incelemeye aldı. JİTEM artıklarının PKK’nın
içinde yer alması ve örgüte her türlü desteği sağlıyor olması ilginç bir
durum. Bu ekip, Ergenekon’un dışarıda kalan ayağını temsil ediyor ve
eylem yapan kitlesinde yer alıyor. 500 itirafçıdan 460’ının nerede görev
yaptığı ve nerede olduğu bilinmiyor. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın
rahatsızlığından dolayı kenara çekilmesinden sonra ekibinin bir kısmını
hâlâ kendi emrinde çalıştırdığı, bu kişilerin resmî görevlerde oldukları
ve yeşil pasaport taşıdıkları belirtiliyor. Geriye kalanlar ise
Ergenekon kanadı adına PKK ile birlikte eylemler yapmak için farklı
şehirlerde bulunuyor. Resmî kurumlar, JİTEM’de görev almış; fakat hâlâ
aktif olarak eski geleneği sürdüren ve PKK’ya yardım eden kişiler
hakkında da takibat başlattı. İstihbarat birimleri, Mahmut Yıldırım’ın
isminden esinlenerek kendilerine ‘Kırmızı’ adını veren kontrgerilla
grubunu bulup ortaya çıkarmak için istihbarat algılarını ‘Kırmızı’ mod
seviyesine çıkarmış durumda. Çünkü bu kişiler deşifre edilip
yakalanırsa, PKK’nın şehirdeki nefes borusunun kesileceği düşüncesi
hâkim. Tahminlere göre, toplamda 1200 kadar ‘Kırmızı’nın izi sürülüyor.
Hedefte bazı cezaevleri var
Ankara’daki patlama, Siirt’te sivil araca
roketatarlı saldırı, Diyarbakır, Bitlis’te polislere yönelik saldırılar
ve son 10 gün içinde yaşanan terör eylemleri, KCK/PKK’nın artık bir Kürt
hareketi olmaktan çıktığı görüşünü iyice pekiştirdi. Çünkü bu kadar
farklı güçle hareket eden, sivillere saldıran, kırsalı bırakıp şehirlere
yönelen terör örgütünün hedefleri arasında artık medya organları,
gazeteciler, kamu kuruluşları da var. KCK/PKK’nın, haraç vermeyen 150
kadar Kürt iş adamını da tehdit listesine aldığı belirtiliyor.
Diyarbakır, Siirt ve Van’ın önde gelen iş adamları bunlar. İmam Aziz Tan
gibi din görevlileri de bölgeyi terk etmemeleri hâlinde
cezalandırılmakla tehdit ediliyor.
PKK ve ortak çalıştığı ekibin hedefleri arasında
çok ilginç yerler var. Kamuoyunda iyi bilinen bazı davalarla ilgili
cezaevleri ve buralarda görevli memurlara saldırmayı, yakın bölgelerde
uzaktan kumandalı bomba patlatmayı planlıyorlar. Bütün saldırıların
amacı, devlete gözdağı vermek, tutuklamalar ve süren davaları protesto
etmek. Örgüt bu amaçla yayımladığı bir iç bildiride, eylemlere devam
edilmesini ve Türkiye’nin her yerindeki hücrelerin inisiyatifleri
doğrultusunda hareket etmesine izin verildiğini duyurdu. Aynı
bildirideki şu ifadeler dikkat çekici: “KCK’da tutuklanan yoldaşlarımıza
selam olsun, onların öcünü alacağız. İntikam AK Parti ve onun yandaş
polislerine, bütün birimlerine karşıdır. Buradan Silivri’deki
yoldaşlarımızı da selamlıyoruz. Onlar için de bir çabamız, bir tepkimiz
olacaktır.”
Son olaylar ve ortaya çıkan bağlantılardan
Aksiyon’un 859. sayısındaki “İyi çocuklar ile derin PKK yine işbaşında:
Kod adı pinpon” başlıklı haberde bahsedilmişti. Haberde, asıl tehlikenin
seçimlerden sonra yaşanacağı ve ülkenin değişik yerlerindeki
saldırılarla kaos ortamı oluşturulmak isteneceği anlatılıyordu. Son
tahlilde ‘Pinpon’ kod adlı planın giderek derinleştirildiğini görmek
mümkün. ‘Pinpon’ kaos planına göre, Türkiye 4 ayrı bölgeye ayrılmış
durumda. Dersim Eyaleti, Hakkâri Saha Komutanlığı, Amed (Diyarbakır)
Eyaleti ve Batı Türkiye. Bölgelerin alanları hayli geniş. Mesela Dersim
Eyaleti içine Karadeniz Bölgesi’nin tamamı, Tunceli, Elazığ, Bingöl,
Malatya ve civarındaki alanlar ile İç Anadolu’nun tamamı giriyor.
Hakkâri alanı, Van bölgesini de içine alan ve Diyarbakır’a kadar uzanan
coğrafyayı kapsıyor. Kaos planının belki en tehlikeli tarafı ‘Batı
Türkiye’ diye tanımlanan bölgede geliştirilecek olması. Zira bu alan
Ankara’dan sonraki bütün Türkiye coğrafyasını kapsıyor.
OPERASYON KAPIDA: AMAÇ TAMPON BÖLGE
MİT-PKK görüşmelerinde Kürt tarafının olumsuz
tutumu neticesinde ‘mesele oturulup konuşulur’ şeklindeki olumlu havanın
tamamen dağıldığı anlaşılıyor. Son saldırıların da artık geri dönüşü
olmayan yeni yöntemlerin kullanılmasını zorunlu hâle getirdiği
vurgulanıyor. Alınan bilgilere göre, KCK operasyonlarının artırılması,
örgütün diğer derin bağlantı ve hücrelerinin çökertilmesi ve ülke
sınırları içinde kara operasyonu yapılması için hazırlıklara başlandı.
Ancak kara harekâtı, PKK kampları veya ana merkezin bulunduğu Kandil
Dağı zirvesinden çok, Zaho hattı boyunca yapılacak ve burada bir tampon
bölge oluşturulacak. 20 gün önce Türk resmî heyeti Kuzey Irak’a giderek
Kürt yönetimi ile tampon bölge için uygun yerlerin belirlenmesi konusunu
görüştü. Yani Türkiye, sınırın öteki yakasına geçip, geçici karakollar
kurarak tampon bölge oluşturacak. Burada konuşlandırılması düşünülen
askerler gerektiğinde Irak sınırları içinde, belirli bir bölgeyi
geçmemek kaydıyla devriye gezebilecek. Bu şekilde PKK’nın lojistik
yardım ve geçişlerinin önü kapatılacak. Örgütün sınır ticaretinden
aldığı büyük miktardaki gelir de bu sayede kesilecek. Bu arada Türkiye,
kendi isteği ile PKK’dan ayrılmış ve Kuzey Irak’ta bulunan eski örgüt
mensuplarından faydalanmayı planlıyor. Bunlardan, yasal çerçevede örgüt
kampları ve sığınma noktaları konusunda bilgi almayı hedefliyor.