Konu sadece askerlik değil elbette.
Türkiye’nin geneli sözkonusu olan.
Cumhuriyetin hedefi, tek tip insan yaratmaktı; ölçülü sunni müslüman, Türk ve laik.
Bu amaçla her yöntem denendi.
Dersim bu amaçla yapıldı, Varlık Vergisi bu nedenle konuldu, 6-7 Eylül olayları bu nedenle tezgahlandı.
1915’ten rahatsızlık duyuldu ama ona benzer girişimlerden kaçınılmadı.
Tek tipi bozacak her unsur devre dışı bırakıldı.
Elde bir “Tek tip talimatnamesi” vardı.
1970’lerde komünistlere ve Alevilere, 1980’lerden itibaren Kürtlere, 1990’lardan itibaren islamcılara hep aynı talimatname uygulandı.
Ancak uygulayıcıların kalitesi zamanla düştü, kirlilik giderek arttı.
Bugün gelinen noktada gerçek yüzleri artık iyice açığa çıktı.
Kendini makyajla genç göstermeye çalışan yaşlı hanımlara benziyor durumları.
Kısa sürede makyaj dökülüyor ve gerçek ortaya çıkıyor.
Talimatname geçersiz olunca akıl devreye giriyor.
Akıl devreye girince aday olduğunda kafa tutulan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis açılış konuşmasına askerler tam kadro gidiyor.
BDP ile aynı çatı altında bulunmama iddiası bile unutuluyor.
Gül salona gelince başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP Grubu ayağa kalkıp alkışlıyor.
Çünkü akıl ağır basıyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasında da akıl hakim.
Tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmesinden, iktidar sınırlamasına kadar her konuya değiniyor.
Gül’ün konuşması yüzde 42’ye “Yeter artık korkmayın” mesajı oluyor aslında.
Akıl ortaya çıkınca, zorunlu tek tip gündemden düşüyor.
Kürdün Kürt, Alevi’nin Alevi, Hristiyanın Hristiyan olabildiği bir Türkiye gündeme geliyor.
Bu aslına “bedelli demokrasi” oluyor Türkiye için.
Çünkü bu ülke Kürdü, Ermenisi, Yahudisi, Türkü, sağcısı, solcusuyla demokratik bir ülkede yaşamak için gerekli bedeli ödedi.