1 Ekim 2010 Cuma

Tek tip askerlik / H. Celal Güzel

‘Tek tip’ sözü, ister istemez zihinlerde bir totaliter çağrışım yapıyor. Özellikle 28 Şubat Darbe Dönemi’ndeki ‘Tek Tip Eğitim’ dayatması, Türk eğitimine çok zarar vermiş, orta dereceli insangücü arzını baltalamış ve milletimizi üzmüştü. Hürriyetçi demokratik rejimlerde hiçbir alanda tektip dayatmasında bulunulması hoş karşılanmaz.

Esasen, ‘eşitlik’ kavramıyla ‘tektiplik’ kavramı arasında büyük farklılıklar vardır. Anayasal anlamda ‘kanun önünde eşitlik’, daha çok sosyalist rejimlerde rastlanan sosyal sahadaki tek tip uygulamaları gerektirmez.
***
Genelkurmay Başkanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen askerlik hizmetlerindeki değişiklik taslağının ‘Tek Tip Askerlik’ şeklinde isimlendirilmesi doğru olmamıştır. Burada kastedilen, askerlik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması için hazırlanan bir reform projesidir. Kamuoyuna aksettiği kadarıyla, askerlik hizmeti bütün erkek vatandaşlara 9 ay olarak uygulanacaktır.

Böylece, hem vatanî vazifede ‘eşitlik’ sağlanmakta, hem de ‘güçlü Türkiye’ye lâyık ‘güçlü ordu’ hedef alınmaktadır.

Terminolojik yanlışları bir tarafa bırakırsak, TSK’nın bu teklifinin prensip olarak doğru olduğunu ve milletimizin değer yargılarına ters düşmediğini söyleyebiliriz.
***
Daha önce de defaatle yazmıştık. Türk Milleti, ‘ordu-millet’tir...

Bazı yazar dostlar bu deyimi ‘ordu-devlet’ şeklinde anlamışlar. Halbuki bu vasıf, milletimizin binlerce yıllık şanlı mazisindeki fedakârlıklarla ve geleneklerle meydana gelmiştir. Bu deyimin ‘militarizm’ ile hele devletçilikle hiç ilgisi yoktur. Yıllardır kelle koltukta askerin siyasete müdahalesine ve darbelere karşı çıkmış bir demokrat sıfatıyla başka türlü düşünmemiz mümkün değildir.

Milletimiz askerlik hizmetini benimsemiş ve daima severek yapmıştır. Bir avuç yabancılaşmış aydın dışında bunun istisnası gösterilemez. Bizde askerlik hizmetine ‘vatanî vazife’ denir. Türkçe’den başka hiçbir dilde buna benzer bir tâbire rastlayamazsınız. Köyde, kasabada, şehirde, sade vatandaşımızın en fazla değer verdiği hatıraları ‘asker ocağı’ ile ilgilidir. O, hayatının en önemli tecrübesini asker ocağında kazanmış; orada çok şey öğrenmiş; komutanını, arkadaşlarını, üniformasını çok sevmiş; karavanasının başında hep birlikte ‘Tanrımıza hamdolsun/Milletimiz varolsun’ diye bağırmanın hazzını yaşamıştır.
***
Türk Milleti’nin ortak kültürü olan askerlik, erkeklere, 4 aydan az olmamak üzere belirli bir süre uygulanmalıdır. Bu süre, 6 ay ya da teklif edildiği gibi 9 ay olarak da belirlenebilir; ancak 9 ayı geçmemelidir.

Her Türk vatandaşı, bu temel vatanî görevi -hiçbir ayırım yapılmaksızın- eşit şekilde ifa etmelidir. Esasen, tektipten kastedilen de bu vazife eşitliğidir.

Türkiye’de yaşayan halkın, vatana, millete ve devlete aidiyet hissinin temel kaynağı, herkese eşit şekilde uygulanan bu ortak askerlik hizmeti kültürüdür. ‘Bedelli askerlik’, ‘profesyonel ordu’ uygulamaları genelleştirilirse, bu temel kültür ortadan kalkacak ve bundan en büyük zararı da milletimiz görecektir.
***
‘Bedelli askerlik’, istisnai bir uygulama olarak kalmalı ve sadece yurt dışında akademik çalışmalar yapan bilim adamlarıyla belirli kriterlere uyan iş sahiplerine uygulanabilmelidir. Bedelli askerliğin getireceği paraya tamah etmek makûl değildir.

‘Profesyonel ordu’ uygulaması da istisnaî olmalıdır. Zorunlu askerlik görevinde temayüz eden ve üstün başarı gösteren istekli gençlere, zorunlu hizmet döneminden sonra maaş bağlanarak, hâlen kısmen uygulanan ‘profesyonel uzman kadrolar’ ve ‘birlikler’ oluşturulabilir.
***
Türkiye artık dünya küresel diplomasisinde söz sahibi olan gerçekten güçlü bir ülkedir. Gelecek için stratejik hedefleri ve büyük plânları olan iddialı bir Türkiye’nin, bu hedefleri gerçekleştirmesinde dayanacağı ‘güçlü’ bir orduya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, ‘bedelli askerlik’ ve ‘profesyonel askerlik’ gibi uygulamalarla karşılanamaz.

‘Güçlü ordu’, ancak asker ocağında yetişmiş, köklü geleneği olan ve askerliği ‘vatanî vazife’ bilen insanımızla yaşatılabilir.