3 Eylül 2010 Cuma

Ölüm orucu / Umur Talu

Albay Dursun Çiçek, “Hukuk cinayeti bitinceye kadar” deyip cezaevinde ölüm orucuna başladı. Kızı, her evlat gibi, ağlayarak açıkladı.

Vicdana, adalete seslenen her çığlık kulak verilesi. Kim olursa olsun.

Hele ölüm orucu; kolay mı? Samimi ve inatçıysa, insanın isyan ve direnişinin, bedenini feda etme beyannamesi.

Lakin ülkede “ölüm orucu”nda, adeta öz katliam gibi, ama esas devlet şiddeti, inadı, vicdansızlığı ve silahı ile çok sayıda insan öldü. Çok sayıda hayat eridi, bitti.

Çiçek onlara hangi gözle bakıyordu, şahsen bilmiyorum.

Ama bugün “ölüm orucu”na, “uzun mahkumiyet”e duyarlı niceleri; büyük asker, büyük siyasetçi, büyük hukukçu, büyük gazeteci; çoğu sadece tutuklu onca gencin tükenmesine, kıstırılıp katledilmesine, seyirci ne kelime, aktör olarak katıldı.

O yüzsüzlük, o vicdansızlık, delik deşik bedenlere o duyarsızlıkla kana bulanmış devlet ve hukuk geleneği bu.

Çiçek’e kadar öyle çok çiçek ezdi, öyle çok meyve kopardı, öyle çok dal kırdı, öyle çok kök söktü ve söktürdü ki!

Umarım herkesin insanlık kültürü böyle böyle, öyle böyle tekamül ediyordur.