16 Eylül 2010 Perşembe

Garzon, vicdani red ve Dink. Anti-militarizmin kalbi İstanbul'da attı... / Ali Bayramoğlu

Dün İstanbul önemli bir konuk ağırladı. Dün İstanbul'da iki önemli ödül verildi. İnsan hakları mücadelesinde efsaneleşen savcı Baltazar Garzon, 2010 Uluslararası Hrant Dink Ödülü'nü almak üzere Türkiye'ye geldi. İkinci ödülü yine aynı çerçevede Türkiye'den Vicdani Red Hareketi kazandı.

Hrant Dink'in ölümünden hemen sonra kurulan Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın önemli amaçlarından birisiydi, onun adına bir ödül tesis etmek.
Kuruluş 2008'de gerçekleşti.
Hedef sadece onu değil, simgelediklerini yaşatmaktı.

Bunun içindir ki Uluslararası Hrant Dink Ödülü, ayrımcılıktan, ırkçılıktan, şiddetten aranmış, daha özgür ve adil bir dünya için çalışanlara, bu idealler uğruna bireysel risk alanlara, ezber bozanlara, barış dilini kullananlara veriliyor.
Ve bu yıl ödüller "uluslararası bir jüri" tarafından yapılan açık başvurular değerlendirilerek verildi.

Jüri, geçen yılın ödül sahibi, yaşamını Gazze'ye adamış İsrailli gazeteci Amira Hass ve Alper Görmüş yanında, Hasan Cemal, Adalet Ağaoğlu, Rakel Dink, Cohn Bendit, Uluslararası Af Örgütü eski genel sekreteri İrene Kahn, feminist düşünce ve hareketin önderlerinden felsefeci Judith Butler, Ermenistanlı gazeteci Navasardian'dan oluşuyordu...

Uluslararası jürinin yurtiçi ödülü için, savaşan bir ülkede, askere gitmeyi reddeden, bunun mücadelesini veren, bu uğurda işkence gören, yargılanan insanlardan, kelimenin gerçek anlamıyla anti-militaristlerden kurulu bir hareketi, Vicdani Ret Hareketi'ni tercih etmiş olmasının anlamı gerçekten büyüktür...

Ve diğer ödülün, yurtdışı ödülünün sahibi Baltazar Garzon...
Onun da yaptıklarıyla, çağrıştırdıklarıyla anlamı büyüktür...
Garzon İspanyol bir savcı...
Ama herhangi bir savcı değil, risk alan, değiştiren, sorunların üzerine giden, gitmesini bilen ve tüm bunları simgeleyen bir savcı...
Kariyeri boyunca önemli işlere imza attı.
Yaptığı bir soruşturma sırasında İspanyol güvenlik güçleri ile sağcı suikast mangası GAL arasındaki bağı ortaya çıkaran kanıtlar buldu. GAL ile gizli hükümet hesapları arasındaki bağlantıyı ortaya çıkardı.

1998 yılında ETA'nın bir kolu olan KAS'ı kapattırdı. Örgütün faaliyetlerini baskı altında tuttuğu için ETA'nın ölüm listesinde yer aldı.
10 Ekim 1998'de, bir dönemin eli kanlı ve ünlü cunta lideri Şilili Pinoşe için İspanyol vatandaşlarına işkence uygulamak ve onları öldürtmek suçundan uluslararası tutuklama emri çıkarttı.
Bunu yaparken koşulları zorladı, daha doğrusu alanı genişletti. İspanya dışındaki topraklarda İspanyollara karşı işlenmiş suçların cezalandırılmasını sağlayan 1985 İspanya yasalarından yola çıktı. İngiltere, o esnada topraklarını ziyaret eden Pinoşe'yi 18 ay ev hapsinde tutmak zorunda kaldı.

Bu dava, pek çok dünya tiranına dokunulmazlıklarının sınırı olduğunu gösterdi.
Avrupa ve Afrika'da insanlığa karşı işlenmiş suçların sorgulanmasının yolunu açtı.
Garzon bununla yetinmedi.
Arjantin'deki diktatör rejim döneminde, 1976-83 yılları arasında kaybolan İspanyol vatandaşlarından sorumlu oldukları gerekçesiyle Arjantinli ordu mensuplarına karşı soykırım suçundan dava açtı. Bunlardan Adolfo Scilingo 1000 yıl hapse mahkûm edildi.

El Kaide'nin peşine düştü sonra...
2008 ise İspanya'daki Franco döneminde kaybolan 114,000 kayıp hakkında soruşturma başlattı.
Ancak bu kez birileri devreye girdi, Franco rejiminde işlenen suçlar için dokunulmazlık sağlayan Af Kanunu'na karşı gelmek ile suçlandı. Aleyhine dava açıldı. Mayıs 2010 yılında görevden alındı, duruşmaları hala sürüyor.

Sacit Kayasu'lar, Ferhat Sarıkaya'lar, Zekeriya Öz'ler ve diğerleri...
Türkiye için çağrışımları güçlü Garzon'un...
Vicdani Red Hareketi'nin olduğu gibi...
Onlar dünyanın ilerlemesi gereken istikamete işaret ediyorlar...
İlerleme o yönde olacaktır...