16 Eylül 2010 Perşembe

Dev-Genç, THK’da pilot eğitimi alıp ABD helikopterini vuracaktı / Erkan Acar

Dev-Genç’in kökenine inince 27 Mayıs darbesi, Talat Aydemir kalkışması ve 9 Mart cuntasına ulaşılıyor. Batı Çalışma Grubu ve ulusalcı toplantılar ise ondan izler taşıyor.

Üniversite gençliği, Türkiye’deki darbe ve darbe girişimlerinin vazgeçilmez figüranı olmuş hep. Bu 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de öyleydi. Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan Ayışığı ve Sarıkız gibi darbe planlarında da benzer senaryoların uygulamaya konmak istendiğini hep birlikte izledik. Cuntacı muvazzaf veya emekli subaylar amaçlarını gerçekleştirmek için her zaman üniversite gençliğine ihtiyaç duydu. Hatırlayın, 1960’ta 27 Mayıs darbesini yapan Millî Birlik Komitesi’nin üyesi İrfan Solmazer’in söylediklerini…

12 Mart öncesindeki cuntacılık faaliyetlerine katılmış son yılların İşçi Partisi üyesi emekli deniz subayı Erol Bilbilik, İrfan Solmazer’i şöyle anlatır: “Bir gün Orhan Kabibay’ın (27 Mayıs darbesinin beyin takımından emekli kurmay albay ve 12 Mart’ın içinde de yer alan CHP milletvekili) evinde toplandık. Hidayet Ilgar, Talat Turan, İrfan Solmazer ve daha birçok kişi vardı. Bir ara İrfan Solmazer bana, ‘Erol, sen denizcileri ihmal etmişsin’ dedi. Kimi ihmal ettiğimi sorunca, Sarp Kuray’ı, Deniz Gezmiş’i ihmal etmişsin, hiç temas kurmamışsın. Ama ben onlara İstanbul’da, Ankara’da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum’ dedi.”

Geçtiğimiz günlerde, Silahlı Kuvvetler içinde hiyerarşik yapıyı bozarak cunta kuran subayların üniversite gençliği ile ilişkisini gözler önüne seren ilginç bir kitap yayımlandı. Kitabın yazarı eski Dev-Genç Başkanı Atila Sarp. “Yaşadığım Ordu” isimli kitap, ordu mensuplarının hükûmetleri yıkmak için üniversite gençliği ile nasıl iç içe geçtiğine dair önemli hatıralar içeriyor.

1956 yılında FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) içerisinde yer alan öğrenciler tarafından kurulan üniversiteli sosyalist gençlik örgütlenmesi Dev-Genç’in lideri Sarp, 27 Mayıs ihtilalinden 28 Şubat sürecine kadar Silahlı Kuvvetler içindeki yasa dışı oluşumlarla hep iç içe olduğunu şöyle anlatıyor:

“27 Mayıs Devrimi’ni gerçekleştiren subaylardan Kadri Kaplan, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Haydar Tunçkanat, Numan Esin, İrfan Solmazer ile çeşitli zaman ve mekânlarda karşılaşmalarımız, söyleşilerimiz oldu. 21 Mayısçılardan Bahtiyar Yatla, Necati Gültekin, Erol Dinçer ile tanışıklıklarımız, Süleyman Genç, Yusuf Küpeli, Güven Çınar, Zihni Çetiner, Celil Aygül ile arkadaşlıklarımız ve eylem birlikteliğimiz oldu. Göksenin Dergisi’ni çıkaran Hava Harp Okulu öğrencileri ve hava subayları ile 68 yılında tanışıyor idik. Denizcilerle daha yoğun ilişkiler içine girdik, birlikte 83 sanıklı davada yargılandık. Türk ordusunda 1976-77 yıllarında asteğmenlik ve teğmenlik yaptım. 12 Eylül’de ‘dar kadroculuk’ ve işkence, 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu ve 2000’lerde ulusalcı toplantılar…”

Yukarıdaki sözler Sarp’ın 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu ile irtibatlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Sarp yazdığı kitapta, Dev-Genç’in Türk Hava Kurumu (THK) ile irtibata geçip Amerikalı diplomatlara yönelik saldırı düzenlemeyi planladığı şeklinde bir hatırasına da yer veriyor. Plana göre THK’da pilot yetiştirilecek ve havadan ABD helikopteri vurulacaktı. Bunlar örgütün adını duyurmak için yapılacak eylemlerdi. Atila Sarp bu çerçevede örgütün, kendisine, önce yüzü açık olarak bir bankaya girmesini ve soygun yapmasını teklif ettiğini kaydediyor. Böylece Dev-Genç’in şanı yürüyecekti. “Siyasal mücadele aracı olarak soygun, silahlı eylem bana ters geliyor, düşüncelerime uymuyordu.” diyor Sarp. Bunun için Dev-Genç Yürütme Kurulu’ndan Ahmet Bozkurt ve Ruhi Koç ile ne yapılabileceği üzerine kafa yoruyorlar. Sarp’ın bu ikili ile arası bir hayli iyi. Hemen her konuda birbirlerine fikir danışıyorlar. Soygun meselesi fazla kabul görmeyince ortaya başka ilginç fikirler de çıkmaya başlıyor. Genelde ABD’ye yönelik eylemler: “Caner Güçal ses getirici eylemler öneriyordu. Bunlardan biri Amerikan sefareti karşısında bulunan eski bir binayı kiralayarak alttan tünel kazıp elçiliği uçurmaktı. Diğer ses getirici eylem Türkiye’ye ziyaret yapacak olan ABD Ortadoğu temsilcisinin helikopterini havadan vurmaktı. Helikopter kullanmak için Türk Hava Kurumu ile ilişkilere bile geçmiştik.”
Sonradan bu fikirden vazgeçiliyor.

DENİZCİ SUBAYLAR DEV-GENÇ’E YAKINDI
Atila Sarp, sık sık Sarp Kuray ile karıştırılmasından şikâyetçi. 1971 öncesinde denizci subaylar üzerinde etkili bir isim olan Kuray, ordudan ayrıldıktan sonra tıpkı Atila Sarp gibi Dev-Genç’in önemli isimleri arasında yer almıştı. Sarp, belki de daha fazla karıştırılmamak için kitabında Sarp Kuray hakkında detaylı bilgiler veriyor. 69 Subay Bildirisi’nin yazarının Teğmen Ali Kırca olduğunu ama denizci gençliğin doğal liderinin Sarp Kuray olduğunu kayıtlara geçiriyor. Kuray, başarılı bir pentatlon sporcusu, boylu poslu bir genç lider. Deniz Harp Okulu ve subaylığında arkadaşları üzerinde de olağanüstü bir etkiye sahip. Kuray sicilen emekli edilir edilmez soluğu Ankara’da İnkılap Sokak’taki Dev Genç Genel Merkezi’nde almış.

Sarp Kuray ile ilk defa bu genel merkezde ‘başkanın odası’nda karşılaştıklarını anlatıyor Atila Sarp: “Asker selamı verdi ve Dev Genç’in emrindeyim dedi.” Tanıdığı karacı ve havacı öğrenciler ile subaylardan bir tekinin bile bırakın ‘emrinizdeyim’ tekmili vermesini, genel merkezin kapısında içeri dahi girmediklerini söyleyen Sarp, hepsinin bir biçimde örgütü olduğunu kaydediyor: “Liderleri Sarp Kuray olan denizciler ordu mensubuydular, örgütleri yoktu, bu arayış ile bir gençlik örgütünün genel başkanının karşısına gelmişti, ‘emrinizdeyim’ diyordu. Tıpkı o da bizler gibi coşkulu bir devrimci yükselişin içinde kendisini bulmuştu, kardeş gibi olduk, hepimiz kendisiyle kaynaştık.”

Kuray, 2009 yılının 4 Şubat’ında “16 Haziran örgütünü kurup yönettiği ve örgüt adına öldürme, yaralama ve bombalama gibi çok sayıda eylemin talimatını verdiği” gerekçesiyle çarptırıldığı müebbet hapis cezasının infazı için teslim oldu. Kuray’ın 1969’da tanışdığı Dev-Genç’in içindeki sosyo-ekonomik durumunu ise şu şekilde aktarıyor Sarp: “Sarp benimle, benim en yakınım olan Ruhi Koç ve Ahmet Bozkurt ile Şaban İba, Selçuk Polat, Hüseyin Işık ile çok farklı bir ortamda büyümüştü. Annesi gerçek bir Cumhuriyet Hanımefendisi, özverili ve konuksever bir ev kadınıydı. 27 Mayıs yargılamalarının savcısı Altay Ömer Egesel’in kız kardeşiydi.”

Sarp Kuray’ın o gün söylediği “Dev Genç’in emrindeyim” sözüne tek bir gün bile aykırı davranmadığını savunan Atila Sarp, kitabında Dev-Genç içindeki çekişmelere de kısa göndermeler yapıyor. En iddialı lafı ise Ertuğrul Kürkçü hakkında. Onu Dev-Genç’i pasifleştirmekle suçluyor. ‘Dev-Genç bir CIA operasyonuyla gençlik hareketi olmaktan çıkarılıp, bir parti gençlik kolu haline çevrilinceye kadar’ Sarp Kuray’ın Türkiye’nin her yanındaki eylemlere koşturduğunu, daha sonra da özgürce bildiğini okuduğunu savunan Sarp’ın Kürkçü hakkındaki sözleri şöyle: “Dev-Genç, Ertuğrul Kürkçü ile artık kitle örgütü olmaktan çıkmış, ciddi bir operasyonla bir siyasal örgütün gençlik kolu seviyesine indirilmişti.”

Uğur Mumcu bir generalin kızına âşıktı
Sarp’ın hatıralarının en ilginç bölümlerinden biri de öldürülen Cumhuriyet başyazarı Uğur Mumcu’yla ilgili. Mumcu ile sık sık görüştükleri anlaşılan Sarp, yakın arkadaşına ait sırrı şu cümlelerle anlatıyor:

“Bugünkü Uğur Mumcu Sokağı’nın adı 1980 yılında Karlı Sokak idi. Ben sokağın başındaki üç katlı binanın ikinci katında kiracıydım. 68’li yıllarda tanıdığım, bize hukuk dersleri veren, devrimci eylemlerde nasıl savunma yapmamız gerektiği konusunda bizlerle bilgi alışverişinde bulunan, cezaevinde birlikte kaldığımız, hemen her karşılaşmamızda ağabey kardeş olarak hemen her konuda coşkulu söyleşiler yaptığımız Uğur Mumcu ağabey yeni evlenmişti. Aslında benimle özel söyleşilerimizde ünlü bir generalin kızına âşık olduğunu biliyordum. Ama kız evlenmişti, iki de çocuğu olmuştu. Fakat dul kalmıştı. Konuşmalarımızda bu aşkının yeniden depreştiğini fakat çocuklu dul bir kadınla evlenme konusunda duraksamalarını söylüyordu. Ben de ‘Daha ne istiyorsun ağabey, kolayca da iki çocuk babası olursun evlen gitsin.’ diyordum. Başka bir evlilik yaptı.”