21 Temmuz 2011 Perşembe

Ordu ve çocuk / Ahmet Altan

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, okuduğumda onun yerine utandığım bir yorum yapmıştı Silvan baskınından sonra.

“Komutanlar hapiste de ondan böyle oluyor”
demişti.
Ana muhalefet partisinin lideri gerçekleri hiç çekinmeden çarpıtıyordu.
Silvan’da güpegündüz on üç askerini ölüme kaptıran bir ordumuz var.
Ordu, komutanlar hapiste olduğu için böylesine yetersiz değil.
Komutanlar, “hapse girmelerine” neden olan olayları kendi asli işleri sanıp askerliği unuttukları için ordu böylesine yetersiz.
Ne askerliğe aldırmışlar, ne eğitime aldırmışlar, ne savaşa aldırmışlar.
Varsa yoksa siyaset ve darbe.
Zaten “generalliğe” yükselme kriterleri bile artık sorgulanıyor.
Yıllar önce karşılaştığım bir tuğgeneral, kalabalık bir gazeteci grubunun ortasında, “Ben daha fazla yükselmem,” demişti, “çünkü ben askerlikten başka işten anlamam”.
O tuğgeneralin de açıkça söylediği gibi generallerin terfilerinin çoğunda “askerlikten başka işlerden anlamak” ölçü tutulmuştu.
Siyaseti askerlikten daha fazla sevenler yükselmişti genellikle.
O generallerin neler yaptıklarını yıllardır bizim gazete belge belge yayımlıyor.
Sadece darbeyle ve siyasetle uğraşmadıkları, savaşa “şike” karıştırdıkları da ortaya çıktı.
Dağlıca’da, Aktütün’de ve daha nice karakol baskınında “daha önceden haberdar oldukları” halde tedbir almadıkları kanıtlandı.
Saldırıya düşen askerlere bilerek yardım göndermedikleri anlaşıldı.
Hantepe baskınında niye yardım helikopteri göndermediklerini açıklamak için “Hava şartları kötüydü” demişlerdi de Zaman gazetesi meteoroloji raporlarını yayımlamıştı.
Hava iyiydi.
Yardım göndermemişlerdi.
Kılıçdaroğlu’nun derdi gücü darbeci ve Ergenekoncu sanıkları kurtarmak olduğundan insafsızca çarpıtıyor gerçekleri ve çarpıtılan gerçekler gidip çocukları öldürüyor.
Bizim askerlerin eğitimi kötü.
Ama dahası subayların eğitimi kötü.
Subaylara askerlikten ziyade “ideoloji” öğretiyorlar, onlara memleketin “sahipleri” olduklarını söylüyorlar, genç subayların akıllarını siyasetle dolduruyorlar.
O genç subaylar, orduyu değil memleketi yönetmek için harcıyorlar zihinsel mesailerini.
Kılıçdaroğlu, “Komutanlar hapiste olduğu için Silvan’da baskın oldu” diyor da, “Bir ülkede bu kadar çok komutan darbe işlerine nasıl karıştı” diye sormuyor.
Silvan’daki baskının teknik ayrıntılarını hiç merak etmiyor.

“Bunun sorumlusunu bulun”
demiyor.
Ölen çocukların sırtından insafsızca “darbecileri” aklayacak malzeme devşirmeye uğraşıyor.

“Orduyu düzeltmeyi”
talep etmiyor, “darbecileri” kurtarmaya çabalıyor.
Önceki akşam Samsun’da “pusu kuran” askerler “düğünden dönen” iki köylü çocuğunu vurdular.
Çocuklar oradaki köyün çocukları.
Resmî açıklamalara göre “dur” ihtarına uymamışlar.
Cezası “ölüm” olmuş.
Samsun gibi savaştan onca uzak bir yerde asker böylesine panik içinde davranıyorsa, bir düşünün Güneydoğu’da neler oluyor.
İki köylü çocuğunu, öldürmeden durduramıyor askerler.
Kılıçdaroğlu ne diyecek, “komutanlar içerde olduğu” için mi vuruldu Samsun’daki köylü çocuğu?
Yoksa askerler yeterince iyi eğitilmediği için mi?
Askerin eline bombayı verip pimi çekmek, bir mezrada Ceylan’ı roketle parçalamak, yüzlerce askerin “intihar” ettiği bir ordu kurmak, düğünden dönen Gökhan’ı PKK’lı diye vurmak...
Bütün bunlar “komutanlar içerde” diye mi oluyor?
Yoksa, komutanlar hapse girmelerine yol açan işleri askerlikten daha fazla önemsedikleri için mi?
Siyasetçisi “barışamıyor”, ordusu “savaşamıyor”, garip bir memleket burası.
Sonuç ne oluyor derseniz...
Çocuklar ölüyor.
Hep çocuklar ölüyor.
Ve, ana muhalefet lideri “Komutanlar hapiste de ondan” diyor.
Belki de ondan değildir...
Belki de “darbecileri ve Ergenekoncuları” korumak için kendini parçalayan ana muhalefet, bir kez bile “ölen çocukların hesabını sormadığı” içindir.