Yemin ve boykot krizleri ile uğraşan Ankara'da biz gazetecilere pek rahat yok anlaşılan.
Çünkü yeni bir kriz kapıda. Tutuklu generaller nedeniyle YAŞ sıkıntılı geçecek gibi. Dün Çankaya Köşkü'nde yapılan üçlü zirve, bu krizin işaret fişeğiydi.
Geçtiğimiz günlerde bu köşede son kulisleri aktarmıştım.
Geçen yıl Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül'ün kararlı duruşları nedeniyle, haklarında yasal açıdan sıkıntı bulunan isimler terfi ettirilmemişti. Bu durum şimdiye kadar bu tür müdahalelere alışık olmayan TSK'da ciddi rahatsızlığa yol açmıştı.
Daha önce yazdığım gibi, Karargâh, birkaç aşamalı bir planı uygulamaya koyup bu yıl rövanşı almayı düşünüyor. Hem sivil kanadın müdahalesini önlemeyi hem de 'seçilmiş kişilerin' terfisini planlıyorlar.
Bir yandan BDP, bir yandan da terörle uğraşan hükümetin YAŞ ile ilgilenmemesi için de 'generallerin toplu istifası' gibi blöfler dolaşıma sokuluyor.
Bu noktadaki temel argüman ise Balyoz ve benzeri davalardaki tutuklamalar nedeniyle TSK'da ciddi zafiyet oluştuğu iddiası.
Peki gerçekte durum ne?
Temel referans noktamız şüphesiz TSK Personel Kanunu. 49. madde general ve amirallerin sayısını belirliyor. Kayıtlara göre resmi kadro 301. Kara'da 9 org, 20 korg, 44 tümg. ve 96 tuğgeneral var. Deniz'de 2 org, 5 korg, 12 tümg. ve 28 tuğamiral var. Hava'da ise 2 org, 8 korg, 16 tümg. ve 32 tuğgeneral kadrosu bulunuyor.
Jandarma'da ise 3 korg, 6 tümg. ve 18 tuğgeneral kadrosu var.
Ancak kanun 'istisnai durumlarda 47 ilave kadronun alınabileceğini' söylüyor. Fakat şu anda ilaveten alınmış 62 general kadrosu var. Yani 301 bir kişi olması gereken kadro Genelkurmay başkanı hariç 363.
Ayrıca TSK'da 6 bin 175 albay görev yapıyor.
Rakamlardan da kolayca anlaşılabileceği gibi TSK'da yönetici pozisyonundaki general ve amiral sayısı muadillerinin üstünde.
Peki dünya örnekleri nasıl?
Öncelikle şunu ifade etmek lazım. Bir ordudaki general sayısı karadaki birlik, denizdeki gemi ve havadaki uçak sayısı ile doğrudan alakalı. Bu noktadan hareket edersek TSK'daki general ve amiral sayısı ABD ordusunun üç katına denk geliyor.
Bir başka ayrıntı da şu: TSK'daki yaklaşık 370 generalin tam yarısı Ankara'da. Yani sahada değiller. Bu ise modern orduların yapılanmalarına ters bir durum.
Bu kadar rakam ve ayrıntıyı şundan sıraladım.
Bugünlerde koro halinde "TSK'da 40 general ve amiral tutuklandı. Zafiyet oluşuyor" diyenler var. İfadelerinin meali ise şu: "TSK'da suç işleyenler olsa bile dokunmayın."
Eğer ileri demokrasi gibi bir iddianız varsa suç işleyenin kim olduğuna bakmaksızın gereğini yapacaksınız. Yoksa hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku olur.
Gelelim zafiyet iddiasına.
Bunun cevabı da çok basit aslında. Zafiyet filan oluşmaz. Çünkü orduların yükünü generaller değil alt seviye subaylar çeker. Ayrıca hatırlatalım, en çok tutuklamanın olduğu Deniz Kuvvetleri dünyanın en başarılı kurtarma operasyonunu Libya olaylarında yaptı. Zafiyet oldu mu?
Hayır.
Bu arada kerametin rütbede olduğunu savunanlardansanız biraz tarih hatırlatması yapayım. Atatürk, Çanakkale'de destan yazarken tümeni yönetiyordu ve rütbesi de yarbaydı.
Ayrıca, tüm operasyonlarda tutuklu general ve subay sayısı yaklaşık 250.
Oysa darbe süreçlerinde binlerce subay ordudan atıldı ama yine bir zafiyet olmadı. 1960 darbesinde 235 general ve 7 bin 200 subay emekli edildi. 1971 muhtırasında 600 subay, 1980 darbesinde 397 subay ve 176 astsubay tasfiye edildi. 1980'den 28 Şubat'a kadar YAŞ kararıyla da bin 600 subay ve astsubay ordudan atıldı.
Eğer Balyoz başarılı olsaydı sadece 1. Ordu'dan 832 subay ve astsubay tasfiye edilecek, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları tutuklanacaktı.
Bu kadar bilginin özü şu: Kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Eğer bir şekilde darbe girişiminde bulunanlar tespit edilmişse yapılması gereken hukuki sürecin işlemesini sağlamaktır.
Zaaf oluşacak diyerek bazı isimlere ayrıcalık talep etmenin de mantıklı hiçbir karşılığı yok.
Hem general sayımız fazla hem de daha önce yaşanmış örnekler TSK gibi köklü bir kurumun böyle durumlarda zaafa uğramadığını gösteriyor.