Silvan saldırısı hakkında Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklamanın sevindirici yönleri bulunmakla birlikte tatmin edicilikten uzak bölümleri de var.
Önce iyi haber: 'Kâğıt parçası ve boru' izahatlarından, gazeteci azarlamalardan 'hata yapılmış olabilir' noktasına gelindi. 'Tereddüt oluşmuş' konularla ilgili yargının görevli olduğunun kayıtlara geçmesi de önemli. Umarız yargı Çukurca mayın şehitleri davasındaki gibi yavaş işleyip şehit ailelerinin sabrını zorlamaz. Kamuoyunu yanıltıcı açıklamaların ömrünün kısalığı ve TSK'yı zor duruma düşürdüğü Karargâh'ta fark edilmiş olmalı.
Gelelim tatmin edici bulmadığımız bölümlere. Açıklamanın özeti başlığa çıkardığımız ve fıkra gibi anlatılan cümlede: Ameliyat başarılı lakin hastayı kaybettik! Genelkurmay, medyada yer alan eleştirilere cevap verirken, sonraki cümlelerle tezat teşkil edecek sözler sarf ediyor. Mesela helikopterlerin bölgeye ulaşma sürelerindeki tereddüde hak verilmiş olmalı ki yargıya havale edilmiş. Ancak aynı zamanda "Talebin alınması ile helikopterlerin çatışma bölgesinde bulunması arasındaki sürenin uygulama standartlarına uygun olduğu tespit edilmiştir." deniliyor.
Helikopterlerle ilgili kısım en zayıf ve eleştiriyi hak eden ifadelerden oluşuyor. Şöyle bir zaman çizelgesi yapalım, daha kolay anlaşılır. Teröristler arasında geçen telsiz konuşmaları alınınca saldırıya uğrayan dâhil bütün birlikler ikaz edilmiş. Konuşmada geçen yer isimleri çözümlenince hedefin 1. Jandarma Komando Taburu olduğu anlaşılmış ve özel olarak yeniden bilgilendirilmiş. 14.18'de çatışma çıkmış ama yoğunluktan bilgi merkeze 21 dakika sonra 14.39'da ulaştırılabilmiş. Bir telsiz anonsu bu kadar zor mu? O şartları yaşamadığımız için bilemiyoruz. Metni okumaya devam edelim. "Helikopter birliği, talebin ulaşması üzerine süratle pilotları çatışma hakkında bilgilendirmiş, helikopterin uçuş öncesi yapılması zorunlu olan son kontrolleri kısa sürede tamamlanarak saat 15.21'de Diyarbakır'dan kalkışları ve saat 15.45'te çatışma bölgesi üzerinde olmaları sağlanmıştır." Çatışma 15.30'da bittiğinden silahlı helikopterlerin intikalinin bir faydası herhalde dokunmamıştır.
13.30'da telsiz deşifresi bitip saldırıya uğrayan birlik bilgilendirilmiş. "Biz bilgilendirdik, günah bizden gitti" diye kenara çekilecek bir olay değil. Şu sorular akla geliyor: Helikopterler neden operasyon bölgesinin yakınlarında değil, Diyarbakır'daydı. Hadi orada dursunlar, saldırı istihbaratı üzerine neden tedbiren bölgeye sevk edilmediler. Gelişleri 24 dakika sürmüş, istihbarat bilgisinin hemen akabinde havalanabilseler, çatışma başlamadan, en kötü ihtimalle bitmeden olay yerine varırlardı. Bütün bunların üstüne bir de 'Helikopterlerin çatışma bölgesine varma süresi standartlara uygun' cümlesi kurulur mu?
İki bölüm daha benim canımı acıttı. İlki, askerlerin eğitimi ve profesyonellik eleştirilerine verilen, 'eğitimleri yeterli ve bu iş için uygun birlik' cevabı. "3 aylık eğitimle bu çatışmalara girilemez" diyorduk. Karargâh aydınlattı, erler '10 haftalık yoğun bir eğitimden' geçiyormuş. 3 ila 10 arasındaki büyük fark bizi mahcup etti! Gerçi 10 hafta 2,5 aya tekabül ediyor ama olsun! Diğer izaha muhtaç bölüm ise çatışma ortamında teröristlerin 5 ölüyü nasıl taşıdığı veya gizlediği? Biz, hava desteği ile nakilde bu kadar zorlanırken, yoğun ateş altında kaçan saldırganların taşıma ya da gizleme işini nasıl başardığını çözemedim. Ölü taşımak normal 60 kiloluk bir paketi taşıma gibi de olmaz.
Açıklamanın özeti şu: askerler yorgun değil, iyi eğitimli doğru birlikler, dönüş yolunda değil arama sırasında çatışma çıktı, helikopterler standartlara uygun zamanda nakledildi... O halde niye 13 şehit ve 7 yaralımız var? Biri izah etse de anlasak.