Çözüm sürecini fırsata çevirerek alan hakimiyetini genişleten terör
örgütü PKK, eylemlerini artırdı. Uzun bir aradan sonra art arda gelen
şehit haberleri, sadece anaların değil ülkenin de yüreğine ateş gibi
düşüyor.
Toplumun tepkisi hiç
olmadığı kadar hükümete yönelirken AKP destekçileri ise kara propaganda
yoluyla ‘suçlu' üretme çabasında. Ancak terörle mücadele ve Suriye
politikalarındaki ihmaller artık gizlenemiyor. İktidarın, 17 Aralık
yolsuzluk soruşturmalarını engelleme sürecinde ülkenin en üst güvenlik
mekanizması Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) gündemini de ‘paralel
paranoyası' ile meşgul ettiği gün ışığına çıktı. MGK bildirileri, bu
anlamda kamuoyunun önüne ibretlik bir tablo ortaya koyuyor. Buna göre,
son 1,5 yılda sözde ‘paralel devlet' yapılanması, zorlama taktiklerle
öncelikli tehdit sıralamasında tepeye konuldu. Milli Güvenlik Siyaset
Belgesi (MGSB) buna göre yenilendi. Bölücü terörle mücadele bildirilere,
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in ‘Yol haritasını bilmiyoruz, o
çalışmanın içinde değiliz.' dediği çözüm süreci vurgusu ile girdi. 7
Haziran seçimlerinden sonraki MGK'da ise süreçten hiç bahsedilmedi. IŞİD
adı bildirilere sadece 3 kez girdi.Çoğunluğu oluşturan sivil üyelerin belirleyici olduğu Kurul, gündemini toplantılar sonrası kamuoyuna açıklıyor. 26 Şubat 2014 tarihli MGK, 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları gölgesinde toplandı. ‘Paralel yapı' iması, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın bastırması ile ilk kez girdi. 30 Mart seçimlerine az bir zaman vardı ve ne PKK teröründen ne de IŞİD'den bahsedildi. 26 Haziran 2014'e gelindiğinde çocukları dağa götürülen annelerin girişimleri gündemi meşgul ediyordu. Çözüm süreci uzun bir aradan sonra girdi bildiriye. Bu arada, Türkiye'nin Musul Konsolosluğu'nun 49 çalışanı IŞİD'in elinde rehindi. Sadece “Tutulmakta olan Musul Başkonsolosluğumuz personeli ve şoförlerimizin durumları gözden geçirilmiştir.” denildi. ‘IŞİD' adı ise kullanılmadı.
Legal görünümlü illegal oluşumlar
30 Ekim 2014 tarihli MGK bildirisinin ilk maddesi ‘milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadele' şeklindeydi. ‘Legal görünümlü illegal oluşumlar' tabiriyle bütün dini gruplar tehdit kapsamına alınmıştı. O dönemde 6-7 Ekim Kobani olayları ülkeyi kasıp kavuruyordu. PKK, gündüz sokakta polis ve asker şehit ediyordu. Bu duruma “Çözüm sürecinin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını bozmaya yönelik provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve güvenliğini koruma konusundaki kararlılık teyit edilmiştir.” ifadesiyle değinildi. IŞİD adı ise ilk kez bildiriye, “Irak ve Suriye'deki IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadele” denilerek terör örgütü olarak girdi.
30 Aralık'taki yılın son toplantı bildirisinde çözüm süreci yanında “Paralel devlet yapılanması ve illegal oluşumlarla yürütülen mücadele hakkında bilgi arz edilmiştir.” denildi. IŞİD bu kez, Erdoğan'ın Başbakan'ın telaffuzuyla ‘DEAŞ terör örgütü' diye geçecekti. 26 Şubat 2015'te çözüm süreci vurgusu yine vardı. Cizre'ye devletin giremediği günlerdi ama hükümetin önceliği yine ‘paralel'di. Bildiride, “Paralel devlet yapılanması ve legal görünüm altında faaliyet gösteren illegal oluşumlara karşı yürütülen ulusal ve uluslararası çalışmalar hakkında bilgi sunulmuştur.” denildi. DEAŞ ise üçüncü ve son kez adıyla girdi.
29 Nisan MGK'sı bildirisinde de ‘çözüm süreci' vurgulandı. ‘Milli güvenliği tehdit eden paralel devlet yapılanması ve illegal oluşumlara karşı yürütülen mücadele hakkında tafsilatlı bilgi arz edildiği' vurgulandı. MGK seçimlerden sonra 29 Haziran 2015'te toplandı. Bildiride ‘çözüm süreci' yoktu bu kez. “Başta paralel devlet yapılanması olmak üzere, tüm yasadışı oluşumlara karşı yürütülen mücadele” cümlesi yine unutulmamıştı.