11 Ağustos 2015 Salı

Çözüm süreci devam etsin mi?–2 / Gültekin Avcı

Çözüm sürecinin yürütülebileceği şart ve dinamiklerin bir kısmını dün yazmıştım.

Kaldığımız yerden devam edelim.

7- Terör örgütü elebaşısı Öcalan ile temel hak ve özgürlükler, insan hakları ve en önemlisi Kürt meselesi müzakere edilemez.

Bu vahim hata hâlâ idrak edilmedi.

Öcalan hâlâ tüm Kürtler’e dayatılıyor.

AKP yetkililerinin Öcalan muhabbeti hâlâ tükenmedi.

Siyasetin müzakere yürütebileceği tek muhatabı vardır, o da HDP’dir.

Kitlesel muhatap ise bölgedeki tüm Kürt vatandaşlarımızdır.

İngiltere-İrlanda sorununda Sinn Fein lideri Gerry Adams’ın sözlerini hatırlayalım:

"Önce şu gerçeği söyleyeyim: İngiliz devleti IRA'yla değil siyasi bir parti olan Sinn Fein'le masaya oturdu. Uluslararası örneklerden yararlanarak ortaya şartlarımızı belirten bir belge koyduk."

Doğru olan terörle mücadele, siyasetle müzakereydi.

Müzakere terör dışı siyasal unsurlarla devam ederdi ama terörle mücadele asla durmazdı.

Çünkü PKK, terör ve şiddet yoluyla önce kendileri gibi düşünmeyen Kürtler’in hür iradelerine çöktü sonra da bütün ülkeyi ateş topuna çeviren kanlı eylemler düzenledi.

Çözüm süreci diye bu terör cinnetinin faillerini tek muhatap alıp Kürt meselesini konuşursanız hak talebi için şiddeti meşru hale getirirsiniz.

Getirdiniz de zaten.

AKP yetkililerinin ve yandaş kalemlerin Öcalan’a düzdüğü övgüler, KCK Yürütme Konseyi’ni bile şaşırtmıştı.

8- İstihbarat makamlarının hapiste bulunan Öcalan’la görüşmeler yapması mümkündür.

Öcalan ile görüşülecek konular terör örgütü ile sınırlı konular olmalıdır.

Silah bırakma, dağdaki teröristlerin topluma kazandırılması, yargılanmaları veya suç işlememiş olanların affedilmesi gibi konular.

Öcalan ile Kürt sorunu görüşülmemeli.

Zira bu sorun PKK yandaşlarının değil PKK dışında Rızgari çizgisinden gelen Kürtler, KDP veya HÜDA PAR’lı Kürtler’in de sorunudur.

Hiçbir ülke terör örgütü lideri ile anayasa yapmaya kalkışmamıştır.

Ama AKP bu çılgınlığı yaptı.

İmralı’yı parlamento gibi çalıştırdı.

9- Akil adamlar projesi tam bir fiyaskoydu.

Akil insanlar projesine dair 12.09.2012’de yine bu köşede şunları yazmıştım:

“…Akil adamlar" ölü doğmuş bir proje… "Akil adamlar", "projede siyasi aktör yok" sloganıyla yola çıktılar.

Siyasetin toplumu temsil eden akıl ve iradesini, neye göre akil oldukları belirsiz kişi ve inisiyatiflere devredemezsiniz…

Demokratik seçimlerle kitleler, zaten kendilerince akil saydıkları, kendi iradelerini temsile yetkili kıldıkları kişileri seçerler.

Peki, bu projede "akil" olarak belirlenen kişilerin siyasetteki ve toplumdaki karşılığı nedir?

Benim akil adam kabul ettiğim Cemil Meriç, Yaşar Kemal için "nazarımda okuryazar bile değildir" diyordu ne yapacağız?”

Siyasetin ikna edemediği kitleleri, neye ve kime göre “akil” olduğu meçhul kişilerin ikna etmesini veya bilgilendirme yapmasını beklemek devlet ve toplum ciddiyetiyle bağdaşmaz.

Şahsımca makul gördüğüm 3–5 istisna bir yana…

AKP’nin “akil” diye topluma pompaladığı ve görev verdiği iki başörtülü yazar, Kabataş yalancısı çıktı.

Başörtülerinden utanmadan ve kitleleri birbirine kırdırmak pahasına ömürlerinin en sunturlu yalanını söylediler.

Bu itibarla böylesine hassas bir sürecin takip ve izlemesi, birinci derecede parlamentoda oluşturulan bir komisyonca yapılmalıdır.

Terörist unsurların sınır dışına çekilip çekilmediği hususu, TSK ve istihbarat organlarınca kontrol ve takip edilerek komisyona bildirilmelidir.

Eylemsizlik ve sınır dışına çekilme gibi hususlarda PKK açıklamalarına itibar edilemez.

Belirttiğim tüm bu hususlara dikkat edilerek yürütülecek bir çözüm süreci sonuç verir mi?

Her şeye rağmen bu yol denenmeli ama doğrusu sonuçtan umudum yok.

Zira saydığım dinamiklerle yürütülmesi gereken süreç fırsatı AKP tarafından hoyratça harcandı.

PKK kritik eşiği aştı.

Kabul etmek gerekir ki, terör örgütünün artık çözüm sürecine ihtiyacı ve mahkûmiyeti söz konusu değil.