11 Ağustos 2015 Salı

İran’ın Kürt Kartı / Faruk Mercan

Bu yazının başlığını, merhum gazeteci Turan Yavuz’un, “Amerika’nın Kürt Kartı” kitabından ödünç aldım.

Uzun yıllar Washington’da görev yapan Turan Yavuz’un araştırmacı gazetecilik ürünü iki kitabı özellikle okunmaya değer... Bunlardan birincisi “Amerika’nın Kürt Kartı”, ikincisi “Çuvallayan İttifak...”

Elbette İngiltere’nin de bir Kürt politikası var, Rusya’nın da var, İran’ın da var...

İran ve Irak’taki petrolleri keşfeden İngiltere’nin Orta Doğu politikasında Kürtler’in hep bir yeri oldu. Rusya, Orta Doğu’da Kürtler’e ilgisini esirgemedi. Bölge ülkesi İran’ın Kürt politikasına gelince...

Washington Post” gazetesinin iki gün önce (9 Ağustos) yayınladığı habere göre, İran’daki Kürt nüfus 8,2 milyon. Bu, İran nüfusunun yüzde 10’una tekabül ediyor.

Aynı habere göre Türkiye’de 14,3 milyon Kürt var. Irak’ta 5,6 milyon, Suriye’de ise 1,5 milyon... Türkiye’deki Kürt nüfus hakkında ihtilaf var. Tarhan Erdem’in başkanlığındaki KONDA’nın nüfus verilerini esas alarak ortaya koyduğu rakam 13,4 milyondu. Bu da nüfusun yüzde 17,7’sine tekabül ediyor.

Kırmızı pasaportlardan Kürt kedisine

Orta Doğu kaynıyor ve kaynayan Orta Doğu kazanında yaklaşık 30 milyon Kürt nüfus, adeta kilit oyuncu haline geliyor.

Türkiye, tarihinde ilk kez merhum Turgut Özal döneminde kapılarını Kürtler’e açtı.
Mesut Barzani ve Celal Talabani, bu ilgiye “Türkiye’ye bağlanmayı bile düşünebiliriz” cevabını verdiler. Irak Kürtleri o dönemde Türkiye’nin himayesini kabul etti. Barzani ve Talabani, Türkiye’nin verdiği kırmızı pasaportları kullandı. Bu pasaportlarla seyahat ettiler, Washington’a bu pasaportlarla gittiler.

Hatta Özal, Talabani ile 1993’te kısmen PKK’yı kontrol altına almayı bile başarmıştı. Ne yazık ki Özal o yıl vefat etti. Böylece Özal’ın Kürt meselesini çözme projesi yarım kaldı.
Oysa “Milletime yapacağım son hizmet, Kürt meselesini çözmek olacaktır”
diyordu. Çözdürmediler...

O tarihten beri de Kürt meselesi Türkiye’nin sırtında bir kamburdur.

Binlerce şehit, bedeli hesaplanamayacak toplumsal yaralar, milyarlarca dolar ekonomik zarar ve hâlâ varlığını sürdüren “düşük yoğunluklu savaş” ortamı...

Talabani, “Türkiye’ye bağlanalım” noktasından “Türkiye’ye Kürt kedisi bile vermem” noktasına geldi...

Barzani, eskisi kadar Türkiye’ye sıcak değil...

IŞİD, Erbil kapılarına dayandığında İran’ın yardımına sığındı Barzani...

Bu arada PKK meselesi büyüdükçe büyüdü. Kandil sınırlarını çoktan aştı PKK...
Suriye’de Amerika’nın stratejik ortağı haline geldiler.

Ruhani’nin Kürtler’e vaatleri

Türkiye ise IŞİD ile Kürtler ve PKK arasında sıkışmış durumda...

Ve ne yazık ki bir çıkış yolu bulamıyor.

Çünkü Kürt meselesini sürekli siyasi ikballeri için kullanan siyasetçilere sahibiz.
“Baldıran zehri içeriz, yine de bu işi çözeriz” dediler. Meğerse Kürtler’i başkanlık sistemine geçişte tatlı bir “şurup” gibi görmüşler.

Ve ne yazık ki “baldıran zehri” şimdi koca bir ülkeye içiriliyor. Güneydoğu’daki çatışma ortamı giderek derinlik kazanıyor. Her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor.

Peki bu arada İran ne yapıyor? İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 26 Temmuz 2015 günü İran Kürdistanı’nı ziyaret etti ve şöyle dedi:

“Orta Doğu’nun bütün Kürtler’ini IŞİD ve EL Kaide’ye karşı korumaya kararlıyız.”

Ruhani, İran Kürtleri’ne üniversitede Kürtçe eğitim sözü verdi. Şimdi anlıyor musunuz İran’ın neden bölgenin bir numaralı gücü haline geldiğini?..

Irak ve Suriye’de Türkiye’yi mağlup eden İran, Amerika ile 35 yıl aradan sonra ilişkiye girdi. Nükleer anlaşmayı kotardı.

Ve şimdi “Orta Doğu’da Kürtler’in hamisi benim” diyor.