11 Ağustos 2015 Salı

Hükümetin Suriye karnesi / Doğu Ergil

Suriye’de yaşanan iç savaşın Türkiye’ye demografik, ekonomik ve güvenlik açısında ağır bir fatura çıkardığı açık. Bu konuyu araştıran Metropoll şu verilere ulaştı:

AKP hükümeti, başlarda “komşularla sıfır sorun” politikası gereği Suriye yönetimiyle iyi geçinmiş ama sonra bölgede bir Sünni egemenlik alanı yaratarak buna önderlik etmek hevesiyle bu ülkede patlayan iç savaşa dolaylı da olsa müdahil olmuştur. Kim olduklarına ve nihai amaçlarına pek dikkat edilmeden bu ülkedeki muhalif silahlı unsurlar desteklenmiş ve sınırımız Suriye’den gelen sığınmacılara açılmıştır. Bu hem Türkiye’nin insan acısı karşısında duyarlılığını dünyaya göstermek hem de Esed rejimin vahşetini sergileyerek onun devrilmesine uluslararası destek sağlamak için yapılmıştır.
Ne var ki umulan sonuçlar alınamamış ve Türkiye ağır bir bedelle karşı karşıya kalmıştır.

Gidişatı kestiren toplumun yarıdan fazlası her dönemde, şimdi ise yüzde 63’ü Suriye krizinde Türk hükümetinin oynadığı rolü onaylamamaktadır.

Partilerine oldukça sadık bir kitle olan AKP’lilerin bile ancak yüzde 58’i hükümetlerinin Suriye politikasını doğru bulmaktadır.

Türkiye’nin sorumluluğu var mı?

Toplumun yüzde 42’si Suriye iç savaşında, izlediği politikalar nedeniyle Türkiye’nin sorumluluğu olduğunu düşünmektedir. AKP’lilerin yüzde 23’ü, CHP’lilerin yüzde 64’ü, MHP’lilerin yüzde 46’sı ve HDP’lilerin yüzde 59’u Türkiye’nin Suriye’nin içinde bulunduğu durumda sorumluluğu olduğu kanısındadır.

Türkiye radikal dinci örgütlere yardım etti mi?


Toplumun büyük bir bölümü (yüzde 49) MİT gibi bazı devlet kurumlarının Suriye’deki radikal dinci örgütlere yardım ettiğini düşünmektedir. AKP’lilerin yüzde 32’si, CHP’lilerin yüzde 69’u, MHP’lilerin yüzde 56’sı ve HDP’lilerin yüzde 71’i MİT gibi devlet kurumlarının bu konudaki rolüne inanmaktadır. AKP’lilerin bile yaklaşık üçte birinin, devletin Suriye iç savaşında cihatçı örgütlere destek verdiğini söylemesi, hükümet ile ‘radikal dinci örgütler’ arasında var olan bir ‘yakınlık’ ve ‘işbirliği’ algısını ima etmektedir. Devletin Suriye’deki cihatçı örgütlere yardım yapmadığını düşünen yurttaşların oranı sadece yüzde 34’tür.

Durum böyle iken dış basında bu minval yazıların ve yorumların çıkması çok yadırganmamalıdır. Çünkü varsayılan ilişki Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet geleneğiyle uzlaşmaz olduğu gibi hep vurguladığımız, “komşuların iç işlerine karışmamak” ilkesine de aykırıdır. Bunun bir misilleme olarak geri döneceği düşünülmelidir. Halk bunu sezmektedir.

Askeri müdahale olasılığı

Son günlerde hem IŞİD’din hem de PYD’nin tehdit olarak algılanması, sınırın Suriye tarafında “güvenli bölge” kurulması gerekçesiyle Suriye’ye askeri bir operasyon olasılığını yeniden gündeme gelmiştir. Hedef, Esed rejimi mi, IŞİD mi, PYD mi yoksa hepsi birden mi olacaktır? Bu durumda nasıl bir sonuç umulmaktadır? Girilen bu savaştan nasıl bir strateji ile çıkılacaktır? Bu belirsizlikler nedeniyle Türkiye kamuoyu, askeri operasyon konusuna oldukça mesafelidir. Bu olasılığı onaylayanların oranı toplumun sadece yüzde 24’üdür. Toplumun yüzde 68’lik bir oranı, Suriye’ye yönelik askeri bir operasyonu doğru bulmamakta ve onaylamamaktadır. AKP’lilerin bile yüzde 52’si ‘Suriye’ye askeri operasyonla girilmesi’ fikrine karşıdır. CHP’lilerin yüzde 88’i, MHP’lilerin yüzde 73’ü ve HDP’lilerin yüzde 82’si de aynı kanıdadır.

Erken seçim ihtimalinin de gündemde olduğu bu günlerde Suriye ile sıcak bir çatışmanın faturası, beklenin aksine, AKP’ye avantaj getirmek yerine ağır bir fatura ödetebilir.