28 Ağustos 2015 Cuma

İncirlik'i de verdik, artık yalanlamayın ne olur. / Mustafa Edip Yılmaz

Devletler arası yalanlama açıklamalarıyla her gün karşılaşmazsınız.

Hele hele müttefik ülke yetkililerinin bir diğerini yalanlaması fevkalade nadirdir ve çoğu durumda da söz konusu ülkelerin ilişkileri açısından yadsınamaz bir kriz işaretidir. Dolayısıyla haber olur, çokça konuşulurlar. Maalesef son dönemde Türk yetkililerin yalanlanması ise, rahatsız edici sıklıkta tekrarlandığından, artık şaşırtıcı olmaktan çıktı. Yüz kızartan bu durumların eksiksiz dökümünü yapmak çok titiz bir arşiv taramasını gerektiriyor bugün.

Son örnekte muhatap, daha önce de benzer müşkül hallere duçar olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ydu. Esasen hatırı sayılır bir yurtdışı tecrübeye sahip, dolayısıyla da dünyayı bilmesi gereken bir isim Mevlüt Bey. Ancak tozlu bir kilim gibi silkelendiğine şahit oluyoruz nicedir; hem de müttefik ülke yetkilileri elinde.

Geçen pazartesi Reuters'e konuşuyor bakan. Diyor ki, “Teknik görüşmeler dün neticelendi ve yakında DAEŞ'e (IŞİD) karşı kapsamlı operasyonlara başlayacağız.” ‘E güzel, tamam' deyip arkamıza yaslanıyoruz ama bir de ne duyalım? Bakanın açıklamalarını birkaç saat zarfında ABD'de üç kurum birden; Beyaz Saray, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları yalanlıyor. Haliyle hemen bakan beye dönüyor mikrofonlar tekrar. Cevabı şu kendisinin: “Belki saat farkından dolayı bilgi oraya geç gitmiş olabilir.” Yahu sayın bakan, böylesine mühim bir meselede böylesine ehemmiyetsiz bir faktör bu denli etkin olabilir mi? Üstelik söylediğinize göre anlaşmaya pazar günü varılmış. Adamlar sizi ABD'ye göre pazartesi günü öğlen üstü 14.30, yani Türkiye saatiyle akşam 21.30 sularında yalanlıyor. Hangi zaman farkı? Hem de bu devirde!

Bir değil, iki değil; Çavuşoğlu'nun sicili hayli kabarık ne yazık ki! Dışişleri bakanı olarak ABD'ye yaptığı ilk seyahatte de Washington tarafından yalanlanmayı başarmıştı kendisi. 20 Nisan'da Maryland eyaletinde içerisinde cami de bulunan inşaat halindeki bir tesisi gezen bakan, Başkan Obama'nın buranın açılışını birlikte yapma konusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'la telefon görüşmesinde “prensipte kabul ettiğini” kameralar önünde ilan etmişti. Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi Sözcüsü Mark Stroh ise konuyu kendisine soran gazetecilere, yazılı olarak “Başkan Obama'nın böyle bir angajmanı hakkında herhangi bir açıklamamız yok.” cevabını vermişti. Zaten kulislerdeki genel kanı da Obama'nın hakkında çok ciddi şaibe ve suçlamalar bulunan, özellikle de Batı'da demokrasiye bağlılığına zerre güvenin kalmadığı Erdoğan'a asla böyle bir şahsî propaganda fırsatı vermeyeceği yönündeydi. Hâlâ da öyle. Hatta denebilir ki bütün gözlemci ve uzmanlar artık istisnasız aynı şeyi düşünüyor: ‘Erdoğan, Obama'nın gözünden tamamen düştü ancak özellikle IŞİD sorunu iki müttefik ülke arasındaki işbirliğini zorunlu kıldığından minimum temas seviyesi korunuyor.' Bakan bey aksini düşünebilir elbette. Ancak bunu kamuya açık bir şekilde ifade edince eline geçen yalnızca acı bir başka yalanlama beyanı oluyor Washington'dan gelen.

Malum ABD uzun zamandır Türkiye'den İncirlik Hava Üssü'nü, IŞİD'e karşı operasyonlarda kullanılmak üzere uçaklarına açması için, ısrarla talepte bulunuyordu. Temmuz sonunda muradına eren Washington'un Türk yetkililere karşı daha yumuşak bir tavır takınacağı haklı bir genel beklentiydi. Öyle de oldu ama yeniden kalibre edilmiş bir yaklaşım bile Amerikalıları Çavuşoğlu'nu yalanlamaktan alıkoymadı. Pentagon, bu mutabakata istinaden 12 Ağustos'ta İncirlik'ten kalkan ABD uçaklarının IŞİD'i Suriye içinde bombaladığını açıkladı. Takip eden gün, “İncirlik'ten dün kalkan ABD uçakları herhangi bir operasyona katılmadı, keşif uçuşları yapıyorlar.” diyerek bunu reddeden Çavuşoğlu'na çifte yalanlama geldi. Hem ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass, hem de Pentagon Sözcüsü Laura Seal, uçakların keşif değil saldırı yaptığının altını çizdi. Sonra mı ne oldu? Derin bir sessizlik elbette!

Epeydir söylüyoruz; bu süreçte sıfırlanan yalnızca zuladaki milyarları değil birilerinin; koca koca devlet adamları da sıfırlanıyor gözlerimizin önünde.