Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Başkanlık sistemi antidemokratik bir sistem midir? Hayır. O da demokratik sistemlerden bir tanesidir. Tartışılabilir mi? Evet tartışılabilir" dedi.
MÜ'nün Göztepe yerleşkesinde gerçekleşen etkinlik, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Etkinlik kapsamındaki söyleşide konuşan Başbuğ, şu anda terör ve dış politikanın, Türkiye gündeminde öne çıkan konular olduğunu söyledi. Irak ve Suriye'de yaşananlar ve gelecekte nelerin yaşanacağına değinen Başbuğ, bu gelişmelerin Türkiye'ye etkilerinden bahsetti.
Başbuğ, Türkiye'nin dış politika konusunda Mustafa Kemal Atatürk'ün politikalarını örnek alması gerektiğini aktararak, şöyle devam etti:
‘SON DÖNEMDE ‘MİLLİ' KELİMESİNDEN RAHATSIZLIK DUYULUYOR'
"Her ülkenin takip edeceği dış politika bir temele dayanır. 'Bu temel nedir?' derseniz, cevabı çok basit. O ülkenin milli menfaatleridir. Bu kavram önemli. Son dönemde özellikle 'milli' kelimesinden rahatsızlık duyuluyor. Ne demek milli? Milli olmazsanız, devlet olmazsınız zaten. Bunun farklı bir izahı yok. Tabii ki milli olacak. Mustafa Kemal'e bakalım. Zaten Mustafa Kemal de der ki; 'milli siyaset, milli menfaatlere dayanacak.' Şimdi milli menfaatler dendiği zaman, Türkiye boyutuyla bakarsak nedir? Türkiye'nin genel anlamdaki milli menfaatleridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin şehit kanlarıyla çizilmiş bir anavatanı, toprakları var. Yani vatanı var. Şimdi milli menfaat dediğiniz zaman ilk akla gelecek olan şudur; şehit kanlarıyla çizilmiş milli sınırlar içinde olan bu vatanın, toprağın her santimetrekaresini muhafaza etmek ve korumak. Bunlar ülkenin ve milletin temel görevlerinden birisidir ve milli menfaatlerin en üst noktasına yazılacak olan husustur. İkincisi, bu topraklar üzerinde yaşayan toplum var. Biz bu topluma anayasamıza göre ne diyoruz? Türk milleti diyoruz. Anayasamız öyle tanımlamış. İşte bu Türk milletinin güvenliğini sağlamak. Refah ve saadet de önemli. Bunları sağlamak da yine milli menfaat kavramının içine giriyor."
‘KAMOYUYLA PAYLAŞAN İLK KİŞİ BELKİ DE BENİM'
Başbuğ, bir öğrencinin "Paralel Yapı ile ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum?" sorusu üzerine, "Bunu daha önce de ifade ettim. 'Paralel Yapı' veya 'cemaat' diye isimlendirdiğimiz grup. 'Cemaat' dediğimiz zaman, cemaatin bir yönetici kadrosu var, ayrıca destek veren var. Komploların içinde olmayan insanlar da var" dedi.
‘Paralel Yapı'nın yönetici kadrolarının komploları hazırladığını söyleyen Başbuğ, "Bu hainlikleri yapan grubun, Türkiye için önemli bir tehdit olduğunu kamuoyuyla paylaşan belki de ilk kişiyim. Hatırlarsınız daha 2009 yılından itibaren bu cemaatin Türkiye için ciddi tehdit olduğunu söyledim. Çünkü cemaatler kapalı kutudur. Evet bu cemaatin başı belli ama sonu belli değil. Saydam bir cemaat, saydam bir yapılanma değil. Amaçları, hedefleri ortada. Dolayısıyla bu cemaat elbette Türkiye için önemli bir tehdittir ve bununla mücadeleyi, etkin mücadeleyi kim yürütüyorsa onun yanında yer almak da bana göre doğrudur" değerlendirmesinde bulundu.
‘TÜRKİYE İÇİN PARLAMENTER SİSTEM DAHA UYGUNDUR'
Başkanlık sistemi ve yeni anayasaya ilişkin görüşleri sorulan Başbuğ, "Olaya genel olarak baktığınız zaman, başkanlık sistemi antidemokratik bir sistem midir? Hayır. O da demokratik sistemlerden bir tanesidir. Tartışılabilir mi? Evet tartışılabilir. Artısı veya eksisi var mıdır? Tartışmalar sonucu ortaya çıkar. Kişisel olarak 'başkanlık sistemi mi veya parlamenter sistem mi?' diye bana soruyorsanız. Bence, Türkiye için parlamenter sistem daha uygundur ama bütün bunları söyledikten sonra başkanlık sisteminin, şu anda Türkiye'de tartışılmasını, şu konjonktürde, yani terör olayları şiddetle devam ederken tartışılmasını, zamanlama açısından doğru bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
‘ZAMANLAMA AÇISINDAN DOĞRU OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'
İlker Başbuğ, ‘terörle etkin mücadele'yle başkanlık sistemi arasında bir ilişki kurulduğunu ifade ederek, "Olaya bu şekilde bakan, algılayan kesimler var. Bu tabii ki çok iyi bir şey değil. Yani terör olaylarıyla etkin mücadele ile başkanlık sistemi arasında bir köprü kurulması, doğru bir şey değil. Bu açıdan hareket ederek başkanlık sisteminin terörün şiddetle devam ettiği bu içinde yaşadığımız günlerde tartışılmasının zamanlama açısından doğru olmadığını düşünüyorum. Daha normal şartlarda elbette tartışılabilir, herkes fikrini söyleyebilir. Yeni anayasa projesine gelince normal olarak birçok anayasa profesörünün de dediği gibi, bir anayasanın hazırlanması genellikle kurucu meclisler tarafından yapılacak bir işlem olarak görülüyor. Ben de aynı düşünceye katılıyorum" şeklinde konuştu.