Özdemir
Bayraktar kumpasa uğrayan askerlerin kaldığı cezaevlerine defalarca
gidip, askerleri ziyaret etmişti. Mahkemeye de gelmiş, Silivri'deki
duruşmalarda da onları yalnız bırakmamıştı.
Barış Terkoğlu Odatv'de Erdoğan'ın yeni dünürü hakkında ilginç bir yazı kaleme aldı.
İşte Terkoğlu'nun kaleminden Erdoğan'ın yeni dünürü Özdemir Bayraktar:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın düğününde neredeyse konuşulmayan kalmadı.
Tam da böyle diyordum ki aklıma düğünün bir davetlisi geldi: Ahmet Yavuz.
Emekli Tümgeneral Yavuz, Balyoz kumpası nedeniyle yıllarca hapiste kalmıştı.
Damat tarafının davetlisiydi.
Davete icabet edip etmediğini merak ettim. Aradım. Tahmin ettiğim gibi düğüne katılmamıştı.
Sebebin Erdoğan'la görüş ayrılığı ya da Hulusi Akar'ın şahitliği olabileceğini düşünüyordum. Yanılmışım.
Ahmet Yavuz "devre günü" nedeniyle katılamadığını, telafi için telgraf gönderdiğini söyledi.
Sadece bu kadar değil...
Damadın babası Özdemir Bayraktar'ın sevdiği yakın dostu olduğunu, gerekçesi olmasa oğlunun düğününde yanında olacağını belirtti.
"O hep benim yanımdaydı" dedi.
"Sadece benim için değil, Hasan Iğsız General için de, Ergin Saygun General için de, diğer arkadaşlarım için de çabaladı" dedi.
Ne yalan söyleyeyim, şaşkınlığım biraz daha arttı.
Ahmet Yavuz, devam etti...
Özdemir Bayraktar kumpasa uğrayan askerlerin kaldığı cezaevlerine defalarca gidip, askerleri ziyaret etmişti. Mahkemeye de gelmiş, Silivri'deki duruşmalarda da onları yalnız bırakmamıştı.
Hatta Silivri Cezaevi'nden tahliye oldukları gün onları kapıda karşılayan isim de Bayraktar'dı.
Ahmet Yavuz, Bayraktar'ın Balyoz davasındaki kumpası gördüğünü, Recep Tayyip Erdoğan'a da o dönem aktardığını söyledi.
İster istemez aklıma geldi, "Erdoğan, dünürü Bayraktar'a rağmen 'kandırılmış' yani" dedim. Ahmet Yavuz'un gülümsediğini telefonun öbür ucundan görebiliyordum, yanıt vermedi. Belli ki dostunu zor durumda bırakacak bir şey söylemek istemiyordu.
Merak edip bu dostluğun hikayesini sordum.
Ortak geçmişlerinin miladı, Bayraktarlar'ın TSK için İnsansız Hava Aracı (İHA) projesine başlamasıydı. Genelkurmay, o dönem daha emekleme aşamasında olan yerli İHA'ların kullanılması ve geliştirilmesine karar vermişti. İlk kullanım alanı da 2. Ordu olacaktı. O dönem 2. Ordu Komutanı ilerde Ergenekon davası sanığı olacak Hasan Iğsız'dı. Iğsız, yerli İHA'ların ilk kullanım yerini Şırnak olarak belirledi. En çok PKK'ya karşı kullanılacağı açık olan İHA'lar için en uygun yer burasıydı. Ve burada Tümen Komutanı Ahmet Yavuz'du. Yavuz, İHA'ların geliştirilmesi için Bayraktar Ailesi'nin çalışmalarına katkıda bulunduğunu anlattı. İHA'ların Türk Ordusu için hayati önemde olduğunu, bu araçların gelişmesi sayesinde daha sonraki yıllarda operasyon güçlerinin arttığını söyledi.
2007 yılında Ahmet Yavuz'un tayini İstanbul Kara Harp Okulu Komutanlığı'na çıkmıştı. Anlattığına göre ilişkileri bu süreçte de gelişti. Bayraktarlar problem yaşadığında zaman zaman Ahmet Yavuz devreye girdi, sorunları çözdü. Kimi zaman ise Kara Harp Okulu Komutanı olarak öğrencilerini Bayraktarlar'ın fabrikalarına götürdü, "buralar milli sanayidir, sahip çıkın" öğüdünü verdi.
Ahmet Yavuz'a Bayraktarlar'ın 28 Şubat döneminde Ordu'yla sorunlar yaşadığı ve bunun Hulusi Akar'ın çözdüğü iddialarını sordum.
Yavuz, buna pek ihtimal vermedi. Evet, ona göre Özdemir Bayraktar Milli Görüş kökenliydi. Ancak milliciydi, Cumhuriyet'le ve Atatürk'le bir problemi yoktu. Ordu'dan ayrılan, Atatürkçü birçok askerle birlikte aynı kurumda sorun çıkmadan çalıştığını söyledi.
Konuşmasını "ben ilke olarak zor anlarda ahlaki tutumunu değiştirmeyenleri ve milli duruşunu terk etmeyenleri her zaman kendime yol arkadaşı seçtiğim için onların zor ve özel günlerinde birlikte olmayı görev kabul ediyorum" diyerek bitirdi.
Vedalaşıp, telefonu kapattım.
Tabiri caizse yanıtlar "beklemediğim yerden" çıkmıştı.
Nedense aklıma babamın çocuklarına yaptığı, o günlerde burun kıvırdığımız evlilik tavsiyesi geldi: Evlendiğiniz kişinin ailesiyle de evlenirsiniz çocuklar!
İşte Terkoğlu'nun kaleminden Erdoğan'ın yeni dünürü Özdemir Bayraktar:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın düğününde neredeyse konuşulmayan kalmadı.
Tam da böyle diyordum ki aklıma düğünün bir davetlisi geldi: Ahmet Yavuz.
Emekli Tümgeneral Yavuz, Balyoz kumpası nedeniyle yıllarca hapiste kalmıştı.
Damat tarafının davetlisiydi.
Davete icabet edip etmediğini merak ettim. Aradım. Tahmin ettiğim gibi düğüne katılmamıştı.
Sebebin Erdoğan'la görüş ayrılığı ya da Hulusi Akar'ın şahitliği olabileceğini düşünüyordum. Yanılmışım.
Ahmet Yavuz "devre günü" nedeniyle katılamadığını, telafi için telgraf gönderdiğini söyledi.
Sadece bu kadar değil...
Damadın babası Özdemir Bayraktar'ın sevdiği yakın dostu olduğunu, gerekçesi olmasa oğlunun düğününde yanında olacağını belirtti.
"O hep benim yanımdaydı" dedi.
"Sadece benim için değil, Hasan Iğsız General için de, Ergin Saygun General için de, diğer arkadaşlarım için de çabaladı" dedi.
Ne yalan söyleyeyim, şaşkınlığım biraz daha arttı.
Ahmet Yavuz, devam etti...
Özdemir Bayraktar kumpasa uğrayan askerlerin kaldığı cezaevlerine defalarca gidip, askerleri ziyaret etmişti. Mahkemeye de gelmiş, Silivri'deki duruşmalarda da onları yalnız bırakmamıştı.
Hatta Silivri Cezaevi'nden tahliye oldukları gün onları kapıda karşılayan isim de Bayraktar'dı.
Ahmet Yavuz, Bayraktar'ın Balyoz davasındaki kumpası gördüğünü, Recep Tayyip Erdoğan'a da o dönem aktardığını söyledi.
İster istemez aklıma geldi, "Erdoğan, dünürü Bayraktar'a rağmen 'kandırılmış' yani" dedim. Ahmet Yavuz'un gülümsediğini telefonun öbür ucundan görebiliyordum, yanıt vermedi. Belli ki dostunu zor durumda bırakacak bir şey söylemek istemiyordu.
Merak edip bu dostluğun hikayesini sordum.
Ortak geçmişlerinin miladı, Bayraktarlar'ın TSK için İnsansız Hava Aracı (İHA) projesine başlamasıydı. Genelkurmay, o dönem daha emekleme aşamasında olan yerli İHA'ların kullanılması ve geliştirilmesine karar vermişti. İlk kullanım alanı da 2. Ordu olacaktı. O dönem 2. Ordu Komutanı ilerde Ergenekon davası sanığı olacak Hasan Iğsız'dı. Iğsız, yerli İHA'ların ilk kullanım yerini Şırnak olarak belirledi. En çok PKK'ya karşı kullanılacağı açık olan İHA'lar için en uygun yer burasıydı. Ve burada Tümen Komutanı Ahmet Yavuz'du. Yavuz, İHA'ların geliştirilmesi için Bayraktar Ailesi'nin çalışmalarına katkıda bulunduğunu anlattı. İHA'ların Türk Ordusu için hayati önemde olduğunu, bu araçların gelişmesi sayesinde daha sonraki yıllarda operasyon güçlerinin arttığını söyledi.
2007 yılında Ahmet Yavuz'un tayini İstanbul Kara Harp Okulu Komutanlığı'na çıkmıştı. Anlattığına göre ilişkileri bu süreçte de gelişti. Bayraktarlar problem yaşadığında zaman zaman Ahmet Yavuz devreye girdi, sorunları çözdü. Kimi zaman ise Kara Harp Okulu Komutanı olarak öğrencilerini Bayraktarlar'ın fabrikalarına götürdü, "buralar milli sanayidir, sahip çıkın" öğüdünü verdi.
Ahmet Yavuz'a Bayraktarlar'ın 28 Şubat döneminde Ordu'yla sorunlar yaşadığı ve bunun Hulusi Akar'ın çözdüğü iddialarını sordum.
Yavuz, buna pek ihtimal vermedi. Evet, ona göre Özdemir Bayraktar Milli Görüş kökenliydi. Ancak milliciydi, Cumhuriyet'le ve Atatürk'le bir problemi yoktu. Ordu'dan ayrılan, Atatürkçü birçok askerle birlikte aynı kurumda sorun çıkmadan çalıştığını söyledi.
Konuşmasını "ben ilke olarak zor anlarda ahlaki tutumunu değiştirmeyenleri ve milli duruşunu terk etmeyenleri her zaman kendime yol arkadaşı seçtiğim için onların zor ve özel günlerinde birlikte olmayı görev kabul ediyorum" diyerek bitirdi.
Vedalaşıp, telefonu kapattım.
Tabiri caizse yanıtlar "beklemediğim yerden" çıkmıştı.
Nedense aklıma babamın çocuklarına yaptığı, o günlerde burun kıvırdığımız evlilik tavsiyesi geldi: Evlendiğiniz kişinin ailesiyle de evlenirsiniz çocuklar!