Güneydoğu’da her ama her gün acı kayıplarımız ve yaşanmış fedakarlıklar o kadar fazla ki...
Bana “Neden
Güneydoğu’ya gittin, bu kadar yayın yaptın” diye soruyorlardı. Şunu
söylemiştim: Olaylara siyasetin içinden bakıldığında yaşanmışlıkların
her biri unutulup gidecekti. Çünkü olayları yine üst siyaset üzerinden
tartışacaktık. Yaşananları, fedakarlıkları hiç görmeyecektik. Olayları
ya 7 Haziran öncesine ya sonrasına ya başkanlık seçimine ya da
başkalarının Sykes-Picot’suna bağlayacaktık. Büyük ve cafcaflı lafların
arkasında, değerine paha biçemeyeceğimiz hikayeler yok olacaktı. Boşuna
konuşulan o konular arasında bu hikayelerin değerinin kaybolmasına asla
gönlüm elvermezdi. O yüzden 7 Haziran sonrası üç yürekli arkadaş daha
bularak bölgeye çekim yapmaya gittik. Bütün çatışma bölgelerini tek tek
gezdik. Onların hikayelerine yoldaş, arkadaş ve gerekirse sırdaş olmaya
gittik. Aktarabildiklerimizi belgesel haline getirerek yayınladık.
***
Ama anlatılacak o kadar fazla hikaye vardı ki… Bu yaşanmışlıklar üzerimde inanılmaz bir yük oluşturuyordu.
Arkasından defalarca
oradaki insanlarla görüşerek, tekrar bölgeye giderek bu hikayelerden
kopmamaya, yaşanmışlıkları anlatmaya devam etmek istedim. Bu işin
doğrusu, açıkçası çok netti. Suya yazı yazmak yerine tarihe not düşmek
istedik. Bir başka yürekli arkadaşla beraber bu sefer kitap yazmaya
karar verdik. Ceyhun Bozkurt’la… O da Güneydoğu ile ilgili araştırma
yapan, yazılar yazan bir arkadaşımızdı. Beraber oturduk ve kitabı
yazdık.
Kitabın ismini orada
yaşayanlar koydu. Onların sokaklara, duvarlara yazdıkları bazı yazılar
vardı. Biri de “İki deli bir araya gelmemeliydik”ti. PÖH’ler ve JÖH’ler
için yazılmıştı. Tabii, bu operasyonların başlangıcıydı. Operasyonlar
büyüdükçe PÖH’ler ve JÖH’lerin yanına Özel Kuvvetler, komando
birlikleri, SAT’lar, SAS’lar, tank birlikleri, topçular eklendi. Hava
Kuvvetleri de şehir operasyonları haricindeki diğer bütün operasyonlarda
aktif olarak yer aldı. Onlar “İki deli bir araya gelmemeliydik”
demişlerdi. Biz, bu kadar vatan sevdalısı delinin bir araya geldiği
kitaba “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz” ismini uygun gördük.
Evet bu kitap, vatan sevdalısı delilerin hikayesi.
İçinde çok fazla vefa var.
İçinde çok fazla cefa var.
İçinde çok fazlasıyla yerine konulamayacak özveri var.
Bu kitapta anlatılanları okuduğunuzda kafanızı yastığa koyamayacağınızı düşünüyorum. İnanın biz koymakta zorlanıyoruz.
Açık ve net söylüyorum: Yüreğiniz yetmiyorsa bu kitabı almayın.
Evet bu kitap bazı
şeyleri ve bugüne kadar açıklanmayanları da anlatan bir kitap. Evet
içinde çok fazla hikaye var. Bunlar arasında, onları oraya gönderen
ailelerin de, sevenlerinin de hikayesi var. Onların neler çektiğini
anlatmaya da çalıştık.
***
Yetinmedik. Bölge halkının PKK tarafından nasıl mezalime uğratıldığını da anlatmaya çalıştık.
Yastığınıza başınızı
koyamamaktan çekiniyorsanız, yaşananları “Ben böyle bilmiyordum” demek
istemiyorsanız ve yalancı dünyanız içinde kalmak istiyorsanız bu kitabı
okumayın.
Evet bir kez daha söylüyorum: Yüreğiniz yetmiyorsa okumayın bu kitabı.
Çünkü onların
yaptıklarının karşısında inanın hayat o kadar boş ve anlamsız kalıyor
ki. Yaşananları bu kadar uzaktan ve evimizin penceresinden görmeye
çalışmanın ne kadar boş olduğunu anlayacaksınız.
Bu kitap ilk defa size, onların penceresinden bakmayı sağlayacak.
Biz yalnızca, deniz yıldızı hikayesinde olduğu gibi bulabildiklerimizi alıp denize atmaya, onlara fırsat vermeye çalıştık.
Sizler de bildiğiniz bütün hikayeleri anlatın, yazın, kalıcı hale getirin.
Başta da söylediğimiz gibi: Anlatılmayan hiçbir hikaye yaşanmış sayılmaz.