26 Mayıs 2016 Perşembe

Anlatılmamış hiçbir hikaye yaşanmış sayılmaz / Mete Yarar

Güneydoğu’da her ama her gün acı kayıplarımız ve yaşanmış fedakarlıklar o kadar fazla ki...

Bana “Neden Güneydoğu’ya gittin, bu kadar yayın yaptın” diye soruyorlardı. Şunu söylemiştim: Olaylara siyasetin içinden bakıldığında yaşanmışlıkların her biri unutulup gidecekti. Çünkü olayları yine üst siyaset üzerinden tartışacaktık. Yaşananları, fedakarlıkları hiç görmeyecektik. Olayları ya 7 Haziran öncesine ya sonrasına ya başkanlık seçimine ya da başkalarının Sykes-Picot’suna bağlayacaktık. Büyük ve cafcaflı lafların arkasında, değerine paha biçemeyeceğimiz hikayeler yok olacaktı. Boşuna konuşulan o konular arasında bu hikayelerin değerinin kaybolmasına asla gönlüm elvermezdi. O yüzden 7 Haziran sonrası üç yürekli arkadaş daha bularak bölgeye çekim yapmaya gittik. Bütün çatışma bölgelerini tek tek gezdik. Onların hikayelerine yoldaş, arkadaş ve gerekirse sırdaş olmaya gittik. Aktarabildiklerimizi belgesel haline getirerek yayınladık.
***
Ama anlatılacak o kadar fazla hikaye vardı ki… Bu yaşanmışlıklar üzerimde inanılmaz bir yük oluşturuyordu.
Arkasından defalarca oradaki insanlarla görüşerek, tekrar bölgeye giderek bu hikayelerden kopmamaya, yaşanmışlıkları anlatmaya devam etmek istedim. Bu işin doğrusu, açıkçası çok netti. Suya yazı yazmak yerine tarihe not düşmek istedik. Bir başka yürekli arkadaşla beraber bu sefer kitap yazmaya karar verdik. Ceyhun Bozkurt’la… O da Güneydoğu ile ilgili araştırma yapan, yazılar yazan bir arkadaşımızdı. Beraber oturduk ve kitabı yazdık. 

Kitabın ismini orada yaşayanlar koydu. Onların sokaklara, duvarlara yazdıkları bazı yazılar vardı. Biri de “İki deli bir araya gelmemeliydik”ti. PÖH’ler ve JÖH’ler için yazılmıştı. Tabii, bu operasyonların başlangıcıydı. Operasyonlar büyüdükçe PÖH’ler ve JÖH’lerin yanına Özel Kuvvetler, komando birlikleri, SAT’lar, SAS’lar, tank birlikleri, topçular eklendi. Hava Kuvvetleri de şehir operasyonları haricindeki diğer bütün operasyonlarda aktif olarak yer aldı. Onlar “İki deli bir araya gelmemeliydik” demişlerdi. Biz, bu kadar vatan sevdalısı delinin bir araya geldiği kitaba “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz” ismini uygun gördük.
Evet bu kitap, vatan sevdalısı delilerin hikayesi.

İçinde çok fazla vefa var.
İçinde çok fazla cefa var.
İçinde çok fazlasıyla yerine konulamayacak özveri var.

Bu kitapta anlatılanları okuduğunuzda kafanızı yastığa koyamayacağınızı düşünüyorum. İnanın biz koymakta zorlanıyoruz.

Açık ve net söylüyorum: Yüreğiniz yetmiyorsa bu kitabı almayın.

Evet bu kitap bazı şeyleri ve bugüne kadar açıklanmayanları da anlatan bir kitap. Evet içinde çok fazla hikaye var. Bunlar arasında, onları oraya gönderen ailelerin de, sevenlerinin de hikayesi var. Onların neler çektiğini anlatmaya da çalıştık.
***
Yetinmedik. Bölge halkının PKK tarafından nasıl mezalime uğratıldığını da anlatmaya çalıştık.
Yastığınıza başınızı koyamamaktan çekiniyorsanız, yaşananları “Ben böyle bilmiyordum” demek istemiyorsanız ve yalancı dünyanız içinde kalmak istiyorsanız bu kitabı okumayın.
Evet bir kez daha söylüyorum: Yüreğiniz yetmiyorsa okumayın bu kitabı. 

Çünkü onların yaptıklarının karşısında inanın hayat o kadar boş ve anlamsız kalıyor ki. Yaşananları bu kadar uzaktan ve evimizin penceresinden görmeye çalışmanın ne kadar boş olduğunu anlayacaksınız.
Bu kitap ilk defa size, onların penceresinden bakmayı sağlayacak. 

Biz yalnızca, deniz yıldızı hikayesinde olduğu gibi bulabildiklerimizi alıp denize atmaya, onlara fırsat vermeye çalıştık.
Sizler de bildiğiniz bütün hikayeleri anlatın, yazın, kalıcı hale getirin.
Başta da söylediğimiz gibi: Anlatılmayan hiçbir hikaye yaşanmış sayılmaz.