Aslında yazı başlığı “Türkiye’de kongrede lider değişmez” şeklindeydi.
Türk Siyasetindeki gelişmeleri anlatırken, baktım ki konu daha derin bir alana kaymış, yazı içeriğini değiştirmeden başlığı değiştirmeyi uygun gördüm.
Kaleme aldığım yazı aşağıdaki şekildeydi.
Türk Siyasi Tarihini bilmeyenler, MHP’de demokrasi adına üzüntü verici şeyler oluyor gibi bir zehaba kapılabilirler.
Üzülmeyin, nasılsa yüzde 50 bile oy verseniz başbakanı seçebilmek gibi bir ağırlığınız yok, bari dramatik tiyatroyu sadece seyredin ve keyfini çıkarmaya bakın.
Ülkede demokrasi standardı böyle olduğu sürece, partisini hiç bir zaman birinci parti yapamamış, üstelik kimi zaman baraj altı bırakmış olan Devlet Bahçeli ne ilk, ne de son olacak.
Tıpkı, yüzde 50 oy aldığı halde, 6 ay sonra partinin genel başkanlığından kamuoyuna açıklanmayan bir nedenle kovulan ve bu gelişme karşısında gıkı bile çıkmayan Başbakan Davutoğlu’nun ne ilk ne de son olmayacağı gibi.
Konunun özü ne biliyor musunuz?
Üniversitede “Siyaset Sosyolojisi” dersi verirken öğrencilerimle de paylaşıyordum. Mesleğim itibariyle her partiden çok sayıda insan tanıdım. Bugüne kadar siyasete, ÜLKEYİ PARLAK BİR NOKTAYA TAŞIMAK İÇİN GİRMİŞ tek bir siyasetçiye denk gelmedim.
‘Hiç yoktur’ demiyorum.
Belki vardır.
Ben denk gelmedim diyorum.
Bugüne kadar hiç görmedim.
Herkes siyasete KENDİSİNİ BİR YERLERE TAŞIMAK için giriyor.
Koca koca adamların küçük bir yemlenme ve peylenme karşısında boyun eğmelerinin, memleket kan gölüne dönmüşken gıklarını çıkarmamalarının temel nedeni de bu?
Siyasetçiler böyle de toplum farklı mı?
İki yıl önce canlı yayında, tanınmış siyasetçi ülkenin tapusunu oğlunun üzerine yaparak ekranda göstersin, oy oranı yüzde 1 azalmaz demiştim.
Bu sözlerim üzerinden üst üste 4 seçim yapıldı, 15 puana yakın arttı.
Bu ülkenin lider kültü karşısında delege yapısı neyse, seçmen dokusu da aynı şekildedir.
İbre hep, ülkeçıkarından yana değil, bireysel çıkardan yana ağır basar.
AKP ülkeyi kabak gibi ortadan ikiye bölen bir anlaşmaya imza atsın, partiden 10 tane yürekli ses çıkmayacağını tahmin ediyorum.
Tıpkı, ÇÖZÜM SÜRECİNDE TERÖRİSTLERİN ELLERİNDE SİLAHLARLA ÜLKEDE DOLAŞMALARINA GÖZ YUMDUK itirafı yapıldığı halde, üstelik bu itiraftan sonra 500 asker ve polis şehit olduğu halde, BİR TEK AKP’Lİ VEKİLİN BİLE BİR ELEŞTİRİ GETİRMEMESİ gibi...
Şuna eminim; 10 ayda değil 500, 10 bin asker ve polis de ŞEHİT olsaydı, tabloda bir değişiklik olmayacaktı.
Bir eleştiri dile getirirsem göze batar, üstüm çizilir diyen sünepeler, yine de kan gölüne dönen ülkeyi ve anaların feryatlarını seyredecekti.
Türkiye bir düğün atlattı.
Ülke kan gölüne dönmüşken, musalla taşında kaldırılmayı bekleyen ŞEHİTLER varken, “Ortadoğu rejimlerini andıran bu düğün görüntüsü nedir?” diye eleştiri getirebilen bir tek AKP’li gördünüz mü?
“Bugün düğüne değil, şehit cenazesine gitme vaktidir” diyen bir tek AKP’li vekile denk geldiniz mi?
Ülkenin Genelkurmay Başkanı bile, kendisine emanet edilen Mehmetçiklere sahip çıkamayıp şehadetlerine şahit olduğu halde, “düğünde görünmezsem acaba o ne der?” kaygısıyla tabut başından nikah şahitliğine koşabilmiştir.
“Bugün
benim acılı günüm. Bir saatte 8 evladım şehit oldu. Düğüne gelememem.
Bu durumu ateşten gömlek giymiş olarak görev yapan 700 bin personelime,
78 milyon insanıma izah edemem” diyememiştir.
(Bu konuda farklı bir mülahazam var ama, onu daha sonra yazacağım.)
8 şehidin olduğu günde düğüne koşan paşa görüntüsü ŞEHİT AİLELERİNİ derinden sarsmış, acılı ailelerin her birine, “bizim evlatlarımız birileri saraylarda, yaldızlı salonlarda sefa sürsünler diye mi şehit oluyor?” sorusunu sordurmuştur.
Bu tablo içinde, BU VATAN EVLATLARI KİMİN İÇİN, NE İÇİN ŞEHİT OLUYORLAR sorusunun cevabını kendiiçimde çözemedim. Yanlış politikaların faturasını neden gariban vatan evlatları ödüyor da, kamu malıyla saltanat sürenler ödemiyor sorusuna tatmin edici bir cevap bulamadım.
Öfkem daha da derinleşmesin diye, başka bir konuyu yazmak için bilgisayar başına oturduğum bu yazıyı bu noktada sonlandırıyorum.
Gündem değişmezse, “Türkiye’de kongrede lider neden değişmez?” sorusuna bir sonraki yazıda cevap aramaya çalışacağım.
Rabbim şehitlerimize rahmet eylesin, gazilerimize sabır, ailelerine metanet versin.
Millet için bir şey demiyorum. Onlar Survivor seyretmeye devam etsinler.
“Sana canım kurban, yüzde 50 kesmez seni” deyip yüzde 60 yapsınlar.
Ülke ne haldeyse, yöneticileri de öyle oluyormuş demek ki...
Sütün kalitesiyle kaymağı arasındaki irtibat gibi...
Başkasını suçlamak çözüm değil...