Ortalama 5 metre arayla görev yapan 8 bin 500 polis. Erdoğan ve Başbakan Yıldırım Diyarbakır’ı ancak böyle bir polis ablukası altında ziyaret edebildi. Toplu açılış törenindeki herkese veryansın ettiği konuşmasında bir itirafta bulundu Erdoğan ve şöyle dedi: “Kuru kuruya silah bırakmak değil, gömecek ve betonlayacak. Bunların koordinatları da verilecek. Silahı bırakır bir müddet sonra da bıraktıkları yerden gelir alırlar. Olmadı bu ülkeyi terk etmek zorunda kalacaklar.”
“Betonlayacak, koordinat verecek…” fan- tezisini bir yana bırakalım, Erdoğan’ın, “Silah bırakır, bir müddet sonra bıraktığı yerden geri alır.” sözü önemli. Şu nedenle; Erdoğan çözüm sürecinin ilk günlerinden itibaren PKK’nın kolay kolay silah bırakmayacağını söyleyen herkesi hain ilan etti. İktidara yakın kalemler Erdoğan’ı Kürt sorununun öyle kolayca çözülmeyeceğini söyleyenleri, ‘PKK silah bırakacak diye korkmakla’ bile suçladı.
Oysa PKK dosyasını biraz bilenler için durum çok netti. PKK karşılığında çok büyük bir kazanım elde etmeden -mesela özerklik- silah bırakmazdı. Üstelik Suriye krizi PKK’ya yeni fırsatlar sunmuştu. Bölgede görev yapan güvenlikçiler de PKK’nın silah bırakacağına hiç inanmıyorlardı. İktidar sözcülerinin –sonradan muhalif Arınç dahil- her gün ‘PKK ha çekildi ha çekilecek’ açıklaması yaptığı o günlerde Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven ve Jandarma Alay Komutanı ile çekilme sürecini konuşmuştuk.
Bölgeyi iyi bilenler tutuklandı
Recep Güven, “Gerçekten silah bırakacaklar mı?” soruma gülerek, “Valla bize bir şey teslim eden yok.” demiş ve esprili bir dille alay komutanına dönerek, “Komutanım belki size bırakıyorlardır. Var mı öyle bir şey? Teslim aldınız mı silahları?” diye sormuştu. Ardından da çok net ifadelerle, “PKK silah bırakmaz. Hele asla teslim etmez. Ha bir kısmı silahları bir yerlere gömer, gerektiği zaman tekrar almak üzere. Sonra da ‘işte silahsız çıkıyoruz’ derler. Bu mümkün. Ama dikkat etmek lazım… Şimdi sınır dışına çıkıyorlar. Nereye gidiyorlar? Suriye’ye. PKK orada Kürt bölgesi kurmak için savaşıyor. Böyle bir dönemde Türkiye’de çatışmak zaten işine gelmez.” demişti. Biliyorsunuz, Recep Güven de bölgeyi çok iyi analiz eden onlarca güvenlikçi gibi görevden alındı. Hatta tutuklandı.
Çözüme hiç bir zaman inanmadı
Sonra ne oldu? ‘AKP, “PKK silah bırakma sözü verdi ama bırakmadı.” diyerek yeniden çatışma kararı aldı. Bu süreçte Erdoğan ve AKP iktidarı PKK’nın gerçekten silah bırakacağına inandı mı? Şüphe duymamızı gerektiren çok fazla işaret var. Muhtemelen Erdoğan o gün, siyasi geleceği için öylesini uygun gördü ve çözüm süreci başlattı. Yoksa çözüme inanmış değildi. Yaptığı matematik bir hesaptı. Bir dönem yakınındaki bir ismin ifadesiyle, -çözüm süreci yürürlükteyken bile- Erdoğan siyasi geleceği için Öcalan’ın idam edilmesi gerektiğine inansa gider İmralı’da ipi bizzat kendi çekerdi. İmralı’nın ipini çekmedi milliyetçi oylara mal olduğuna inandığı için süreci bitirdi.
Oy ihtiyacına göre üslubunu değiştiriyor
Hesap açıktı aslında. Diyarbakır’da Öcalan’ın mesajını okuttuğu zaman yüzde 42 oy alıyordu, Kürt kentlerini yıkarak yüzde 49 aldı. Şimdi yüzde 49’dan fazlasına ihtiyaç var. Bu nedenle dili ve tavrı daha da sertleşti. Görünen o ki daha da sertleşecek. Önceki gün Diyarbakır’da HDP ile ilgili söylediklerine bir bakın. ‘Burunlarından lime lime, fitil fitil getireceğiz’. Aynı Erdoğan 2 yıl önce öldürülen bir PKK’lı için yakılan ‘megri megri’ ağıtına gözyaşlarıyla eşlik ediyordu. Emine Hanım’la birlikte…
Şaşırtıcı mı? Hayır. Çünkü AKP’nin Kürt politikası başından bu yana Erdoğan’ın gelecek planına göre bir uçtan diğerine savruluyor. Ve AKP muhalifleri Kürt düşmanı olmakla, politika değiştiği zaman da, PKK ile işbirliği yapmakla suçluyor. Erdoğan etkileyici bir fütursuzlukla MHP’yi bile PKK ile işbirliği yapmakla suçlamadı mı? Ama ilginçtir, AKP iktidarı irtikap etmediği hiçbir suçla itham etmiyor muhalifleri. Oslo ve İmralı müzakerelerinde olduğu gibi…
Peki, yüzlerce şehit cenazesine ve sivil kaybına neden olan bu çatışma dönemi ne kadar sürer? Çok açık ki, iktidar ne kadar isterse o kadar. Ve Erdoğan eğer siyasi geleceği için gerek görürse yeniden bir çözüm süreci başlatır ve Diyarbakır’da yeniden megri megri ağıtı söyler. Hem de gözyaşları içinde… Hiç şüpheniz olmasın…