5 Ağustos 2013 Pazartesi

Teamüllere göre, fazla yaşlısınız... / Aslı Aydıntaşbaş


Bu yılki Yüksek Askeri Şura haberleri, ”Teamüllere göre...” diye başlamıyor. Oysa ne severdi medya o ifadeyi. Aslında ”teamüllere göre” ordu kendi komuta kademesini belirler, sivil hükümet de üç aşağı beş yukarı bunu kabullenirdi. Teamül de buydu.
Askerin, geçmişte terfileri belirlerken nasıl bir performans kriteri uyguladığını; ”askeri beceri”, ”saha görevi”, ”iyi yöneticilik”, “disiplin”, ”NATO tecrübesi” gibi unsurlarla, kendi tanımladıkları şekliyle ”laiklik” veya yine kendi tanımladıkları ”Atatürkçü Düşünce Sistemi” arasında nasıl korelasyonlar kurduklarını bilmiyoruz.

2011 bir milattı
Ancak artık, en tepedeki terfilerin, bu yıl olduğu gibi, sivil hükümetin istediği gibi şekilleneceği aşikâr. Peki, bu yeni bir durum mu? Hayır. Dün Gökçer Tahincioğlu’nun Milliyet’teki analizinde hatırlattığı gibi, askerin tüm ısrarına rağmen 2010’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen Hasan Iğsız emekliye sevk edildi. 2011’de ise Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve kuvvet komutanları yargıyı protesto ederek istifa edince, Necdet Özel bir anda Genelkurmay Başkanı oldu.
Ben uzunca süredir 2011’de yaşanan vakanın Türkiye açısından bir milat kabul edilebileceğini, o istifa furyasıyla Birinci Cumhuriyet’in bitip İkinci Cumhuriyet’in başlamış olduğunu yazıyorum. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye siyaset bilimi açısından ‘askeri-demokrasi’ tarzı hibrit bir sistemle yönetildi. Soğuk Savaş dinamiğinde, bu küresel aktörlerin de işine geldi. Artık o dönemin kapandığını, sadece askeri atamalarda hükümetin ağırlığından değil, Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat gibi sembol değeri olarak davalardan da biliyoruz.

Vesayet geriliyor
Askeri vesayetin gerilemesi kötü değil, iyi bir şey. Ordunun üst düzey komuta kademelerindeki atamalarda sivillerin onayının olması, demokratik ülkelere has bir uygulama. ABD’de, Başkan’ın aday gösterdiği kuvvet komutanları, Kongre onayından geçmek durumunda. Bizden farklı olarak Başkan’ın kararlarını kısıtlayan bir denge-denetim mekanizması var. Kongre zaman zaman bu adayları oldukça terleten sorgulamalara tabi tutuyor; sonuçta genelde onaylıyor.

Modernleşme ihtiyaç
Burada henüz bilmediğimiz, kurulan yeni sistemde liyakatın mı yoksa sadakatin mi geçerli olacağı. Türk ordusunun, acilen profesyonelleşme, modernize olma ve Türkiye’nin kendi bölgesinde değişen rolüne ayak uydurma ihtiyacı var. Yapılan atamalarda, en ehil ve bu Yeni Türkiye projesine geçişi en hızlı yapabilecek isimlere ihtiyaç var. Hükümet kendiyle uyumlu şekilde çalışacak isimler ararken ne tür kriterlere bakıyor bilmiyorum. Ama olması gereken, sadece ”Bize yakın”, ”Bize benzeyen” isimlere değil, askeri anlamda profesyonel ve dinamik bir ordu projesine uygun isimlere yönelmesi...

Gençleşme gerekiyor
Bu sözlerimden, ”Geleceğin Genelkurmay Başkanı” diye şimdiden hakkında büyük methiyeler düzülen yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hulusi Akar’ın askeri anlamda başarısını sorguladığımı sanmayın. Nasıl ki, geçmişte olduğu gibi hükümete ”ayar vermek” bir komutanın askeri başarısını kanıtlamıyorsa, aynı şekilde hükümetle uyumlu çalışmak da o komutanın askeri anlamda eksik olduğu anlamına gelmiyor. Hulusi Akar’ın askeri anlamda nasıl bir vizyonunun olduğunu henüz bilmiyoruz. En azından ben bilmiyorum. (Ve gazete haberlerine de çok itibar edemiyorum çünkü son 10 yılda Genelkurmay koltuğuna oturan her komutan önce medyada Mesih gibi göklere çıkarıldı, ardından cenaze marşıyla uğurlandı.)

Ama YAŞ vesilesiyle bir vatandaş olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden temel beklentilerimi sıralayayım. Bir, siyasetin dışında kalması. İki, komuta kademesinin gençleşmesi (NATO ortalamasına göre çok yaşlılar). Ve en önemlisi, Türkiye’nin kendi bölgesinde artan ağırlığına ayak uydurabilecek ölçüde küçülerek daha mobil, dinamik hale gelmesi.

Kısacası, bir diyetisyenin yapması gereken işler...