13 Ağustos 2013 Salı

Bir darbecinin portresi / Abdülhamit Bilici

Türkiye Sisi ismini, 28 Şubat darbe sürecindeki rolünü “Ben 28 Şubat’ın gizli kahramanıyım” diye itiraf eden, şartların olgunlaştırılması görevini üstlenmiş Seyhan Soylu olarak tanıdı.

Yıllar sonra Sisi ismi, yine bir darbeyle bu kez Mısır’da karşımıza çıktı. Bu Sisi, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı General Abdulfettah es-Sisi idi. Seçimle iş başına gelen ilk cumhurbaşkanı Mursi’ye, 1 Temmuz’da verdiği 48 saatlik ültimatomun ardından, halkın bir kısmının ve bazı Arap ülkelerinin desteği, demokrat Batı’nın göz yumması ile dünyanın gözü önünde yönetime el koymuştu.

Eşinin çarşaflı olduğu söylenen ve dindar olduğu bilinen, bu yüzden Mübarek sonrası askerî yönetim içinde Müslüman Kardeşler ile görüşmeleri yürüten ve Mursi’nin, Ağustos 2012’de görevden aldığı Genelkurmay Başkanı Tantavi’nin yerine tercih ettiği ilginç bir isim Sisi. Mursi hükümetinde savunma bakanlığı görevi de verildiği için ordu ile Müslüman Kardeşler arasında ittifak mı doğuyor endişelerine yol açan zat.

1954 Kahire doğumlu Sisi, Mısır Askeri Akademisi’nden 1977’de mezun olmuş. İngiliz Ordu Koleji’nde eğitimine devam eden Sisi, 2006’da Amerika’daki Army War College’de yüksek lisans yapmış. Sıcak savaş tecrübesi olmayan Sisi’nin Mübarek döneminde Suudi Arabistan’da askeri ataşe olarak çalıştığı görülüyor. Bir süre Kuzey Askeri Bölge İskenderiye Komutanı olarak görev yapan Sisi, askeri konseyin yönetimi devraldığı Mübarek sonrası süreçte askeri istihbaratın başına getirilmişti. Mursi’den önce Mısır’ı 1,5 yıl yöneten Yüksek Askeri Konsey’in en genç üyesiydi. İsmi, ilk kez Tahrir’deki bayan göstericilere bekaret testi uygulamasına verdiği destekle gündeme geldi. Kızları tecavüzden, askerleri ise muhtemel ithamlardan korumak için bunu yaptığını savundu.

Sisi, kendisini ordunun tepesine ve savunma bakanlığına getiren Cumhurbaşkanı Mursi ile 1 yıl çalıştı. Mursi ve Müslüman Kardeşler’in istihbaratta bir varlığı olmadığı için her şeyin normal seyrinde geliştiği düşünülen bir yıldı. Hâlbuki darbeden sonra konuştuğum bir milletvekili, askeri müdahale hazırlığının Kasım 2012’den beri yürütülmekte olduğunu, iş işten geçtikten sonra fark ettiklerini itiraf ediyordu.

Sonradan öğrenilenlere göre, Sisi ve arkadaşları aylar öncesinden muhalefetin anahtar isimleriyle düzenli olarak bir araya gelmeye başlamıştı. Anayasa Mahkemesi’ne Mübarek tarafından atanan üyeler bu toplantılara katılıyordu. Mursi’ye karşı başlatılan “isyan” hareketinin lojistik ve mali desteği, muhalif isimlerce organize edilmişti. Darbe sonrası Körfez’den Mısır’a acilen yapılacak yardımlar kararlaştırılmıştı. Baradey, Batı başkentlerine giderek müdahale lehine lobi yapmıştı. Guardian Gazetesi’nin yazdığına göre ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, darbeye giden günlerde sürekli Sisi ile temastaydı. Darbe öncesi yaşanan elektrik ve gaz sıkıntısının bir gecede çözülmesi, sokaklarda kaybolan asayişin hemen sağlanması ve Mübarek dönemi figürlerinin yeni kabinede önemli bir yekun oluşturması, Sisi’nin Mursi ile beraber çalıştığı dönemde gerçekleştirilen bir hazırlık sürecine işaret ediyordu.

Önce olduğu gibi yeni dönemde de Sisi ordunun başında ve yine savunma bakanı. Şimdi bunlara ek olarak bir de başbakan yardımcılığı pozisyonu var. Mursi için çalıştığı dönemde Sisi ile konuşanlar, onun en fazla ordunun zedelenen itibarını düzeltmeye kafa yorduğunu, ABD ile ilişkilere önem verdiğini paylaşıyordu. Darbe sonrası verdiği ender röportajda da ABD Savunma Bakanı Hagel ile sürekli görüşmesine rağmen Obama’nın kendisini henüz aramamış olmasına sitem ediyordu. 1 yıllık Mursi iktidarına da Amerika’nın hiç yardım etmediğini söylüyordu. 30 milyonun talebi üzerine yönetime müdahale ettiklerini ve bunu yapmasa iç savaş çıkacağını savunan Sisi, ABD’nin Mısırlıların bu “demokratik” sesini duymasını istiyor. Müslüman Kardeşler üyesi Mursi’nin verdiği görevi kabul etmişti ama şimdi İhvan’ın siyasi ideolojisi yüzünden sorun çıktığını savunuyordu: “Başarmalarını istedik, destekledik. Engel olmak istesek önceki dönemlerdeki gibi seçimle oynayıp engellerdik. Ama Mursi gelir gelmez devlet kurumlarıyla ters düştü. Onlar dini bir imparatorluk kurmak istiyor.”

Batı’nın darbe diyemediği darbeyle Mursi’yi deviren Sisi, cumhurbaşkanlığı yarışına aday olmayacağını söylese de geçmiş performansı sözlerinden çok eylemine bakmayı zorunlu kılıyor. Bu çerçevede en ilginç değerlendirmelerden biri, Sisi’nin İslamcılık ile militarizmi kaynaştıran bir rejimin başında olmak isteyeceğine dair siyaset bilimci Robert Springbord’un analizi.

Mısır’ın nasıl yol alacağı henüz belli değil ama Sisi’nin hikâyesi; demokratik temelleriniz ve istihbaratınız yoksa her gülene aldanmamak gerektiğine dair iyi bir örnek…