26 Nisan 2012 Perşembe

NATO Kuvvet 2020’ye hazırlanıyor, ya TSK... / Lale KEMAL

NATO’da, kimi TSK mensuplarının, yargının kapsama alanına girmesinden dolayı “TSK zayıflıyor” algısı yok. İttifak, tam tersine Akıllı Savunma konseptine ayak uydurması için TSK’nın çok geciken savunma reformunu tamamlaması beklentisi içinde 
 NATO, Türk savunma sanayiinin mevcut yetenekleri ve ordunun hantal yapısının artarak sorgulanması anlamına gelecek, “Akıllı Savunma” konseptini gelecek ay düzenleyeceği Chicago zirvesinde onaylamaya hazırlanırken, darbe teşebbüsü suçlamasıyla pekçok TSK mensubunun yargının kapsama alanına girmiş olmasını da “Türk ordusu zayıflıyor” şeklinde algılamıyor. Tam tersine NATO’nun, üyesi olması nedeniyle sınırları içinde kalan Türkiye’nin, yanı başındaki Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında çok geciktirdiği savunma reformunu tamamlayarak güçleneceği görüşünde.

NATO’da “Türk askeri zayıflıyor” algısı bulunmadığı tesbitini yapan NATO kaynakları, Türkiye’nin iç meselesi olarak gördükleri TSK mensuplarını önemli ölçüde kapsayan darbe davalarının ittifaka yansımaları konusunda detaya girmek istemiyorlar. Zaten NATO, üye ülke ordularının, seçilmiş siyasilerin demokratik kontrolü altında olmasını dolayısıyla orduların doğrudan milli savunma bakanlıklarına bağlı olmalarını öngörüyor. Eski Doğu bloku ülkeleri, NATO’ya katılmadan önce ordularının sivil demokratik denetimini sağlamadan ittifaka alınmadılar. Türkiye’nin bu anlamda ittifak içinde bir istisna durum olduğunu vurgulamak lazım. Dolayısıyla, aslında NATO’nun, savunma reformunu yapmamış bir TSK’nın, hele de Chicago zirvesinde Akıllı Savunma konseptini onaylayacağı bir dönemde ittifaka getireceği artı değerler konusunda endişeli olduğunu söylemek lazım. Aslında TSK, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, geçen 6 nisanda İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda subaylara seslenirken öngördüğü kapsamlı savunma reformunu yaparak, hem ülkeye hem de NATO’ya artı değer katan bir güç haline gelecek.

NATO kaynakları, Türkiye’de bir yandan ordunun sivil demokratik denetimi süreci ağır aksak sürerken, diğer yandan gerek parlamento gerekse Milli Savunma Bakanlığı ve başbakanlığın, sivillerden oluşan güçlü bir savunma uzmanı kadrosunu ihdas etmesinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyorlar.

NATO’daki Batılı kaynaklar açısından bir diğer önemli konu, bir yandan kimi ordu menspularının yargıda hesap vermelerini sağlayan Türkiye’nin, insan haklarına saygı ve ifade özgürlüğü gibi konularda daha ileri adımlar atması gerekliliği.

Akıllı Savunma, yeni bir işbirliği kültürü

Dünyanın mali kriz ile boğuştuğu bir dönemde ABD’nin Chicago kentinde zirve toplantısı yapmaya hazırlanan NATO, bu kriz ortamında dünya jandarmalığını nasıl sürdürebileceği sorusuna “Akıllı Savunma-Smart Defence” konsepti ile yanıt bulmuş. NATO Genel Sekreteri Danimarkalı Anders Fogh Rasmussen, “Daha fazla harcayamayacaksak mevcut askeri yetenekleri nasıl daha iyi, etkin ve tasarruflu kullanırız” diye formüle etmiş bu konsepti. Böylece, 28 ittifak üyesi ülke, artık ulusal portföylerinde yer alan silah sistemlerini diğer üyeler ile gerektiğinde müşterek kullanacak, daha fazla müşterek tatbikat yapacak ve savunma sanayisini geliştirirken önceliği, ittifakın ihtiyaçlarına göre belirleyecekler. NATO ihtiyaçları ile ulusal ihtiyaç öncelikleri birbirlerini tamamlayacaklar.

NATO’nun, gelecekteki 10 yılına ve sonrasına damgasını vuracağı için Kuvvet 2020 olarak anılan yeni yapılanmada öne çıkan Akıllı Savunma konsepti, 20-21 mayısta yapılacak Chicago zirvesinde onaylanacak.

NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları, 18-19 nisanda NATO genel merkezinin bulunduğu Brüksel’de bir araya gelerek, gerek Akıllı Savunma konsepti gerekse füze kalkanı projesinin bundan sonraki aşamalarını uygulamaya koyacak son rötuşları Chicago zirvesi öncesi yaptılar.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Brüksel’deki ilk gün toplantısının açılış konuşmasında, ittifak üyesi savunma bakanlarının yeni konseptin detayları üzerinde uzlaştıklarına işaret ederken, akıllı savunmanın, “İttifakın 2020 ve sonrasında yani uzun vadede formda kalması,” anlamına geldiğini vurguluyordu. Konsept, Rasmussen’in de dikkat çektiği üzere ittifakın yenilenmiş bir işbirliği kültürünü oluşturacak. Bu konsept, Türk ordusunun mevcut hantal yapısından biran önce kurtulmasını gerektirecek unsurlar içeriyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 6 nisanda subaylara hitaben yaptığı konuşmada, NATO müttefiklerinin savunma reformunu çoktan tamamladıklarını hatırlatıp, “Ülkemizin de esasen uzun yıllardır gerçekleştiremediği kapsamlı savunma reformunu hayata geçirmesi elzemdir” demiş olması boşuna değil. Zira, Gül’ün detaylarına girdiği üzere, TSK küçülerek etkinleşirken, silah ve techizat bakımından nicelik (sayısal) ağırlıklı bir yapıdan, nitelik ağırlıklı bir yapıya doğru gitmesi gerekiyor. Yine Gül‘ün ifadeleriyle, TSK’nın, bu etkinliğe katkıda bulunmayan harcamalardan tazarruf etmesi ve muharip (Savaşma yeteneği olan) birlik sayısını artırması, gerçekleştirilmesi gereken savunma reformunun diğer bazı unsurlarını içeriyor.

Ankara’nın çekinceleri

Türkiye, akıllı savunma konsepti uygulanırken, 3,5 ülkenin bir araya gelip yetenek geliştirmesinin kontrollü yapılmasını istiyor. Türkiye’nin dikkat çektiği husus, NATO ile ittifakın aynı zamanda AB üyesi de olan ülkeleri arasında, akıllı savunma konsepti uygulanırken koordinasyon yapılması gereği.

Türkiye öteden beri, 28 üyeli NATO’nun, aynı zamanda AB üyesi olan 21 üyesinin, ittifaktan bağımsız hareket etmesinin, kendisini yalnızlaştıracağı kaygısını taşıyor.

Türkiye, Norveç ve NATO’nun çiçeği burnunda bazı Doğu Avrupalı üyeleri ile birlikte ittifakın, kollektif savunma olan temel işlevini yitirmemesini istiyor. Akıllı savunmada bir diğer önemli konu, ittifak üyesi ülkelerin belirli konularda uzmanlaşmaları. Üst düzey bir NATO yetkilisi, ben dahil bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, “Örneğin, Çek Cumhuriyeti kimyasal silahları caydırma anlamında alt yapıya sahip ve NATO gerektiğinde bu alanda Çek’lerden destek alacak. Çeşitli NATO ülkelerinde bulunan ittifakın bazı mükemmeliyet merkezlerinin, uzmanlaşma anlamında iyi örnek teşkil etmediklerini söylemeliyim” diyor.

Türkiye’de NATO’nun terörle mücadele mükemmeliyet merkezi bulunuyor ve ittifak, bu merkezin, terörle mücadelede ortak tatbikatlar başlatarak etkin ve işlevsel hale gelmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Afganistan Afganlara bırakılıyor

NATO’nun Chicago zirvesinde onaylayacağı bir diğer kritik konu ise Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti’nin, 2014 yılı sonu itibariyle çekileceği Afganistan’da yerini Afgan Ulusal Güvenlik Kuvvetleri’ne bırakacak olması. Bu süreç, “Dış güçlerin gerçekleştirdiği Afganistan’daki muharebe durumundan çıkıp Afgan ordusuna eğitim desteğini sürdüreceği” bir döneme işaret ediyor. NATO, bu ülkedeki şehir merkezlerinde muharebe pozisyonunu sürdürecek. ANSF, ülkenin neredeyse yarısında güvenliği tesis edebilecek yeteneğe sahip hale gelmiş. Dış güçlerin muharebe pozisyonundan çıkacakları yeni durumun Afganistan’daki, terörist eylemleri durduracağı beklentisi ise zayıf. Uluslararası topluluğun, 2017 yılına kadar, Afganistan’a yaklaşık 4 milyar dolarlık yardım taahhüdünde bulunması öngörülüyor.