20 Nisan 2012 Cuma

İkinci dalga / Derya Sazak

28 Şubat soruşturmasında ikinci dalga gözaltılar başladı. Süreci “postmodern darbe” olarak niteleyen dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’ın Bodrum’daki evi arandı. Batı Çalışma Grubu’nda görev yapan askerlerle ilgili liste de genişliyor.
Ankara kulislerinde soruşturmanın eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya da uzanabileceği öne sürülmekte.
Milliyet’te iki gündür Fikret Bila’nın Refahyol koalisyonunun aktörleriyle söyleşileri yayımlanıyor.
Tartışma; eski Refah ve Doğru Yol yöneticilerinin “askerin baskısı” karşısındaki tutumları üzerinden yürüyor.
Başbakan Erbakan, MGK toplantısında alınan 28 Şubat kararlarını onaylamak yerine “istifa” ederek seçime gitmeyi düşününce tarih başka türlü yazılır mıydı?
Mümkün ama Refah lideri o yolu seçmedi.
Refah Partisi’nin 1994 yerel seçim başarısı ve 1995 genel seçimlerinden birinci çıkması karşısında haklı olarak “başbakan olup” ülkeyi yönetmek istiyordu.
Sorun, Erbakan’ın koalisyonu kiminle kuracağı üzerinde düğümleniyordu.
Merkez sağın iki partisi ANAP ve DYP arasında kıyasıya (öldürücü) bir savaş vardı.
Çiller seçime Gümrük Birliği rüzgârıyla girmiş, kampanya boyunca “Bosna paraları” nedeniyle Refah’ı sallamış, Batı’ya, ABD’ye Refah’ın yükselişini durduracak lider olarak görünmüştü.
Tansu Hanım, Refah’la koalisyon kurarak bu imajını yıktı.
Ancak Çiller’i Erbakan’la anlaşmaya “ANAYOL denemesi” itti.
Sürece ilk “müdahale” orada oldu.
Refah Partisi’ni birinci çıktığı seçimde iktidar dışı tutabilmek için iş dünyası, medya ve ordu, ANAP-DYP koalisyonuna ortam hazırladı. Avrasya Feribotu’nun kaçırılması, “Sabancı suikastı” gibi olayların “merkez sağ” iktidara psikolojik zemin hazırladığı düşünülebilir. Adana’daki cenaze töreni Çiller ve Yılmaz’ı bir araya getirmişti.
ANAYOL denemesi kısa sürdü; ANAP kanadınca sızdırılan “Örtülü ödenek” skandalı ve Çiller’e yönelik yolsuzluk iddiaları DYP liderini Refah’la koalisyona mecbur bıraktı.
Refah Partisi Yüce Divan nedeniyle adeta rehin almıştı.
28 Şubat’ın üzerinden 15 yıl geçtikten sonra askerlerin baskısı karşısında “Çiller çürük çıktı” demek gerçeği yansıtmıyor. Aynı şekilde DYP kanadının, Çiller “komutanları emekli edecekti” sözü de hayalcidir.
Hükümetin o gücü olsa Genelkurmay’daki brifingler yapılmazdı.
“Silah kullanırız” diyen komutan açığa alınırdı.
Askerlerle hesaplaşmadan önce yapılacak başka işler de vardı.
En başta, Susurluk’un üzerine gitmek.
Refahyol’un en büyük günahlarından biri “derin devlet”i açığa çıkartan Susurluk kazasına “fasa fiso” demek, “devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” demeçlerine arka çıkmaktır.
Dokunulmazlıklar o zaman kaldırılmalıydı.
Mehmet Ağar, on beş yıl sonra cezaevine giriyor.
28 Şubat yargılanıyor.