Bir alay şey yazıyor, konuşuyor, tartışıyoruz.
Esasında basit bir durum:
Milyonlarca ferdini aşağıladığı milletin vesıradan insanların genellikle yoksul çocuklarına hükmedemeseydi...
Evren mevren darbe marbe yapamazdı!
İşin sırrı hep bu:
Millet adına, emirleri altına; yurt savunması ve eğitim için verilmiş profesyonel astlar ile geçici eratı “kendi planları” için kullanamasalar, 300 general ancak 300 kişi yapar!
Koşulsuz itaate zorlanmış ve kabullenmiş 500 bin asker, astsubay, subay olmasa; 5 konsey üyesi sadece 5 kişiydi!
Milletin kaynaklarıyla sağlanmış cemse cemse, tank tank, uçak uçak, gemi gemi, garnizon garnizon 500 bin halk çocuğu emirlerinde kilitli bulunmasaydı; 5 kişilik “koca” cunta küçük bir cipe bile sığardı!
***
Kiminin feleğinin şaştığı nokta bu oluyor:
Emri altındakileri...
Oyunu aldıklarını (almadıklarını da)...
Millet adına, kamu namına edindiği “geçici” makam ve rütbeleri “kendi malı” sanıyor.
Oysa, “kamu kaynakları”yla yetişen; seçimle veya kıdemle edindikleri makamlarda, maaşı ve icraatı için kamu kaynaklarını kullananlar, milletin sahibi yahut patronu değil, ancak görevlisidir!
***
Sonradan başka yerlerde yahut buralarda ne şekiller aldığı bir yana...
Bir ideal olarak cumhuriyet de budur!
Bu arkadaşların da, geçici görev, görev icabı yetki ve sorumluluk, geçici yöneticilik dışında; halka hep hesap vermesi gereken birer “yurttaş”tan ibaret olmalarıdır cumhuriyet.
öyle hanedanlık kalkınca hanedan gibi davranmak değil...
İmparatorluğun paşalarından sonra, basitçe “halkın, halk için, halk tarafından” diye özetlenen cumhuriyeti de “Paşaların imparatorluğu” kılmak değil...
“Aydınlanma” deyip düşünceyi, eleştiriyi, tartışmayı kısıtlayarak, kıstırarak zihinleri karartmak hiç değil.
***
Peki “siviller”, mucizevi sandıklardaki “halk iradesi”nin kıymetini ne derece anlarlar?
“Halk iradesi” sadece birilerine sınırsız “halk idaresi” üstünlüğü ve imtiyazı vermek için midir?
Hoşlanmadığını, eleştireni, karşı çıkanı, itiraz edeni; “halk iradesi”yle edindiği makamın gücünü ve emrindeki kolluk güçlerini kullanarak ezmek, tahrip etmek, hırpalamak, sindirmek nasıl bir “demokrasi” olabilir?
Askerliğin emir ve otorite terkibini alıp aynen sivilde de uygulamak nasıl bir sivillik sayılabilir?
***
Hep yanlış bir tartışma yaptık:
Demokratların cumhuriyetçi olmadığını...
Veya cumhuriyetçilerin demokrat olmadığını söyleyip durduk!
Birileri cumhuriyete ihanet ediyordu; ötekiler demokrasiye.
Oysa sorun şunu sorabilmekti:
Cumhuriyetçiler hakikaten cumhuriyetçi mi?
Demokratlar hakikaten demokrat mı?
Ortak paydaları; halkın, kamunun verdiği güce abanıp birilerini ezmek, sindirmek, baskı altında tutmak ise...
İster cumhuriyetçi yazılsın, ister kendini demokrat buyursun...
Cumhuriyet ve demokrasinin en değerli ortak paydası olan, “İnsanın insan tarafından ezilmemesi” idealinin içine edenlerin tek ciddi farkı, seçilmiş ile atanmış mışmışıdır!
***
Bir kitleyi yahut tek bir kişiyi bile ezen...
İster seçilerek gelmiş olsun kamusal göreve; ister kıdemle, tayinle vesaire...
Ezen, ezendir...
Ezilen de, ezilen!
Tut ki, ezilen, ama gönüllü ama korkudan, razı olsun...
Değişmez!
Ancak kendileri, hep birlikte isterlerse, bunu (bir ihtimal) değiştirebilirler!
Değiştirmeyi hayal edebilmek bile epey bir şeydir bazen.