Türkiye “sivilleşme-demokratikleşmehalkın iradesinin yönetime yansıması ve saygı duyulması” yolunda önemli bir mesafe aldı. Aldı ama son döneme damgasını vuran 28 Şubat sürecinin etkileri tam olarak geri döndürülemedi.
Hatırlarsanız o dönemde medyamızın bir bölümünde nereden servis edildiği belli olmayan kasetler büyük kanalların ana haber bültenlerini sarmış ve başta Fethullah Gülen olmak üzere birçok isme karşı “infaz” mekanizmaları harekete geçirilmişti. Amaç belliydi; bu insanları saygı gördükleri toplumdan ayrıştırmak, ayrı düşürmek veya tecrit etmek. Bu hedefle yola çıkanlar, o günlerde istediklerini aldılar ama aldıkları aslında Türkiye’ye verdikleri büyük zararın tespit tutanaklarıydı. O gün kazandılar ama Türk halkının vicdanını ve zorla bastırdıkları duygularını, aklını zedelediler.
Sevgili dostlar, o dönemden bugünlere birçok şey yaşandı, Türkiye’ye yapılan baskılar ters tepti ve kendi iç tehdit algılamalarını bize zorla kabul ettirenlerin makro planları ellerinde patladı. Türk halkı neye, kime, neden ve nasıl saygı duyacağını kendisi seçti ve neredeyse geçen 14 yıllık yeni süreç içinde kendini yeniden ortaya koymayı başardı. Şimdi utanç içinde hatırladığımız o günlerden bugünlere bir detay kaldı düzelmesi gereken: Başta Gülen olmak üzere bütün gidenlerin DÖNÜŞÜ... Evet çok açık ve net yazıyorum: NORMALLEŞME dinamiklerinin hızlanması, Türkiye’nin “gerçek bir demokrasi yolunda” daha hızlı ilerlemesi için Gülen‘in dönmesi ve her şeyin 28 Şubat öncesi gibi kaldığı yerden devam etmesi gerekli. Ayıbımızı temizlememiz ve unutturmamız gerekli.
Sonuç: 12 Eylül 1980’de “beden ve akıl sağlığı sakat bırakılanların” tamamını sağlığına kavuşturmak keşke mümkün olsa. Mümkün değil. 12 Eylül üstümüzden silindir gibi geçti ve hepimiz zarar gördük. 1980 uzak ama 28 Şubat çok daha yakın ve “normalleşmeyi hızlandırma” adına bu dönemin yaraları çok daha kolay sarılabilir. Bu noktada siyasi otoriteye çok önemli bir görev düşüyor; başta Gülen olmak üzere, bu ülkeden “zorla tecrit edilen” herkesin, buradaki sevdiklerine kavuşmaları için “güven verilmeli” ve Türkiye’nin NORMALLEŞMESİ adına bu “son adım” mutlaka ama mutlaka atılmalı.
Son söz: Türkiye’nin artık “normal” olduğunun güvencesi siyasi otoritedir ve bu “güven” mutlaka sağlanmalıdır...
Hatırlarsanız o dönemde medyamızın bir bölümünde nereden servis edildiği belli olmayan kasetler büyük kanalların ana haber bültenlerini sarmış ve başta Fethullah Gülen olmak üzere birçok isme karşı “infaz” mekanizmaları harekete geçirilmişti. Amaç belliydi; bu insanları saygı gördükleri toplumdan ayrıştırmak, ayrı düşürmek veya tecrit etmek. Bu hedefle yola çıkanlar, o günlerde istediklerini aldılar ama aldıkları aslında Türkiye’ye verdikleri büyük zararın tespit tutanaklarıydı. O gün kazandılar ama Türk halkının vicdanını ve zorla bastırdıkları duygularını, aklını zedelediler.
Sevgili dostlar, o dönemden bugünlere birçok şey yaşandı, Türkiye’ye yapılan baskılar ters tepti ve kendi iç tehdit algılamalarını bize zorla kabul ettirenlerin makro planları ellerinde patladı. Türk halkı neye, kime, neden ve nasıl saygı duyacağını kendisi seçti ve neredeyse geçen 14 yıllık yeni süreç içinde kendini yeniden ortaya koymayı başardı. Şimdi utanç içinde hatırladığımız o günlerden bugünlere bir detay kaldı düzelmesi gereken: Başta Gülen olmak üzere bütün gidenlerin DÖNÜŞÜ... Evet çok açık ve net yazıyorum: NORMALLEŞME dinamiklerinin hızlanması, Türkiye’nin “gerçek bir demokrasi yolunda” daha hızlı ilerlemesi için Gülen‘in dönmesi ve her şeyin 28 Şubat öncesi gibi kaldığı yerden devam etmesi gerekli. Ayıbımızı temizlememiz ve unutturmamız gerekli.
Sonuç: 12 Eylül 1980’de “beden ve akıl sağlığı sakat bırakılanların” tamamını sağlığına kavuşturmak keşke mümkün olsa. Mümkün değil. 12 Eylül üstümüzden silindir gibi geçti ve hepimiz zarar gördük. 1980 uzak ama 28 Şubat çok daha yakın ve “normalleşmeyi hızlandırma” adına bu dönemin yaraları çok daha kolay sarılabilir. Bu noktada siyasi otoriteye çok önemli bir görev düşüyor; başta Gülen olmak üzere, bu ülkeden “zorla tecrit edilen” herkesin, buradaki sevdiklerine kavuşmaları için “güven verilmeli” ve Türkiye’nin NORMALLEŞMESİ adına bu “son adım” mutlaka ama mutlaka atılmalı.
Son söz: Türkiye’nin artık “normal” olduğunun güvencesi siyasi otoritedir ve bu “güven” mutlaka sağlanmalıdır...