12 Eylül döneminin hakimlerinden Ata Erenoğlu'nun, 36 yıl hapis cezasına çarptırdığı ülkücü Yusuf Ziya Akdoğan'dan yıllar sonra özür dilediği ortaya çıktı. Akdoğan, "Ev kiralamak için aradım. Adını sordum. 'Ata Erenoğlu' deyince beynimden kaynar sular döküldü. Kendimi tanıtınca, 'Evladım bize verilen görevi yapmak zorunda kaldık. Özür dilerim.' dedi." ifadelerini kullandı.Türkiye, 12 Eylül askeri darbesi ve sıkıyönetim yargısıyla yüzleşiyor. Sıkıyönetim hakimlerinden Ali Fahir Kayacan'ın '12 Eylül yargısı daha adildi' yönündeki açıklamaları, darbe döneminde yaşananların bir daha hatırlanması bakımından faydalı oldu. Darbe mağdurları yaşadıkları işkenceleri aradan geçen 32 yıla rağmen hâlâ unutabilmiş değil. Onlardan biri de 1980'de 'silahlı saldırı, adam öldürme' iddiasıyla gözaltına alınarak askeri mahkemede hâkim karşısına çıkarılıp idamla yargılanan Yusuf Ziya Akdoğan. Suçsuz olduğunu bir türlü anlatamadığını söylüyor. Ve mahkeme 36 yıl hapis cezasına çarptırıyor. 5 yıl Eskişehir Askeri Cezaevi'nde, 2 yıl Mamak'ta, 2 sene Ulucanlar ve Nazilli Cezaevi'nde olmak üzere toplam 10 yıl hapis yatıyor.
Mamak'ta merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve Kemal Türkler davasından yargılanan Abdüssamet Karakuş ile yan yana koğuşta kaldığını anlatıyor. Eskişehir'de nezarette gördüğü işkenceleri ise unutamadığını söylüyor. İki ekip tarafından 82 gün sorgulandığını, 50 gün işkence gördüğünü belirtiyor. İki hafta suçu kabul etmesi için uykusuz bırakıldığını anlatıyor. Görevlilerin sorguya sarhoş olarak katıldığını söyleyen Akdoğan, ellerinin kelepçelenerek birer gün arayla 40 gün karakolun tavanındaki demir parmaklıklara asıldığını, saatlerce falakaya yatırıldığını ifade ediyor.
Sorguda o kadar dövülüyor ki, hastaneye kaldırılıyor. Görevlilerin doktorun yanına giderek bir görüşme yaptığını belirten Akdoğan, muayenede başındaki şişliklere (yağ kisti), morartıları (soğuktandır) diye rapor tutulduğunu aktarıyor. Akdoğan, "Mahkeme üyelerinden biri hukukçu olmayan albaydı. Bir kadının belirsiz ifadeleri ile beni suçlu ilan ettiler. Öldürdüğüm söylenen kişiyi öldürenleri iki askeri inzibat görmüş. Bu iki inzibat mahkemede şahsı benim öldürmediğimi defalarca anlattı. İşkence sonrası hastanede verilen raporların sahte olduğunu mahkeme heyetine sundum. Mahkeme bunları dikkate almadı. Bir esnaf bana boya satmış. Onu suç delili olarak gösterdiler." ifadelerini kullanıyor.
LAVABO DELİĞİNDEN FARELER ÇIKIYORDU
Yusuf Ziya Akdoğan, Mamak Cezaevi'nde aldığı hücre cezalarını da unutamadığını anlatıyor: "Mamak'ın A Blok'un tek kişilik içerisi zifiri karanlık zindanı vardı. Lavabo deliğinden lağım fareleri çıkıyordu. Tuvalet yoktu, bulunduğumuz yere yapıyorduk. Bir kapta üç çeşit yemek veriyorlardı, kaşığı yoktu. Beni yargılayanların, yargılanmasını istiyorum. Çocuklarımın da aynı durumu yaşamasını istemiyorum."
Yusuf Ziya Akdoğan, kendisini 36 yıl hapis cezasına çarptıran dönemin askeri mahkemesi hâkimlerinden Ata Erenoğlu ile yıllar sonra karşılaştığını, o an beyninden vurulmuşa döndüğünü belirtiyor. Akdoğan şunları anlatıyor: "7-8 yıl önce üniversitede okuyan kardeşlerim kiralık ev bulduklarını, bunun için ev sahibi ile görüşmemi istedi. Telefonla ev sahibine ulaşarak görüştüm. İsmini sordum, 'Emekli Hakim Ata Erenoğlu' dedi. O an kendimden geçtim, rengim soldu, sesim gitti. 'Hakim bey, benim kim olduğumu biliyor musunuz?' dedim. 'Hayır' dedi. 'Yusuf Ziya Akdoğan' dedim. Bir süre duraksadı ve ardından 'Geçmiş olsun evladım. Bunlar geldi geçti. Türkiye'nin kötü bir döneminde o görevi yapmak zorunda kaldık. Özür dilerim' dedi. Evi tutmaktan vazgeçtim. Telefonu kapatıp çocuklar gibi ağladım. Sonra bayılmışım."
Akdoğan, Kayacan'ın açıklamalarına da tepkili: "Demek adamın adaleti farklı. İnsanlara işkence yapmak adalet mi? O hakimler şu soruya cevap vermeli: Gözaltı süresi o dönem üç aydı. Peki, ne için üç ay? İşkence izlerinin silinmesi, ortadan kalkması için. Onlar bunları iyi biliyor."