Albay İbrahim Sezer’in avukatından şok savunma
Askeri casusluk ve şantaj soruşturması kapsamında 16’sı tutuklu 56 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasına çete lideri olduğu öne sürülen emekli Albay İbrahim Sezer’in avukatının yaptığı savunma damgasını vurdu
Askeri Casusluk ve Şantaj çetesi soruşturması kapsamında TSK ve TÜBİTAK gibi kritik noktalarda görevli üst rütbeli subaylar ve personellere fuhuş tuzağı kurarak devlete ait gizli belgeler ile askeri ihalelere ilişkin detayları ele geçirdiği ve pazarladığı öne sürülen 16’sı tutuklu 56 sanığın yargılanmasına dün de devam edildi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan ikinci duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Albay İbrahim Sezer’in savunmasını avukatı Mahir Işıkay yaptı. Sanık avukatı, arama yapılan dairenin müvekkilinin evi olmadığını belirterek, “Müvekkilim ile ilgili bir tane somut delil çıksın şerefim üstüne yemin ederim ertesi gün avukatlığını bırakacağım” dedi. Delillerin herhangi bir menfaat karşılığında başkasına verildiğine ilişkin bir belge ve bilginin olmadığını vurgulayan Işıkay, “Böyle askeri casusluk olmaz. Böyle örgüt mü olur? KGB değil, CIA değil” dedi.
‘Rus kadın esprisi’
Avukat Işıkay, telefon kaydında “Vika” adlı Rus kadından söz edildiğinin yazıldığını belirterek, daha sonra incelenen bu görüşmeye ilişkin ses kaydında “Vika” kelimesinin yer almadığını tespit ettiklerini, savcıya durumun aktarınca bu kelimenin sehven yazıldığının bildirildiğini anlattı. Telefon görüşmelerinde Rus kadınlarla ilgili konuşmalara ilişkin de “Bu salonda erkekler arasında Rus kadın esprisi yapmayan varsa elini kaldırsın” dedi. Avukat daha sonra salonda gösterdiği sunumla internetten indirilen bir program sayesinde dosyanın adının, oluşturulma tarihinin değiştirildiğini gösterdi. İnternetten indirilen bir programla dijital bir belge üzerinde yapılan küçük işlem sayesinde, belgeyi oluşturan kişi bilgisini, tarihini ve kayıt bilgilerini değiştirilebildiğini gösteren Işıkay, “Ben denemelerimde İbrahim Sezer kullanıcı adını, ‘marilyn monroe’ olarak değiştirdim. Kayıtlardan bakılırsa bu belgeyi Marilyn Monroe yazmış gibi görülecek” dedi.
Peki kadınlar nerede?
Sanık avukatlarından İhsan Nuri Tezel de dosyada fuhuşa teşvik edilen kadınların ifadesinin olmadığını, fuhşun tespit edilmediğini, kadınların tespitinin yapılmadığını ifade ederek, “Dijital belgelerde ’Tamer Zorlubaş adam öldürdü’ denseydi, savcı maktulü, kullanılan silahı aramayacak mıydı? Bu kadınlar nerede? Sadece dijital verilere dayalı iddianameyi anlamakta zorlanıyorum” dedi.
‘Emniyette kaybolan flash bellek sanığın evine nasıl gitti?’
Askeri Casusluk ve Şantaj davasında, garip bir sakandal iddiası da ortaya atıldı. Sanıklar Tamer Zorlubaş ile Mehmet Seyfettin Alevcan’ın avukatı İhsan Nuri Tezel, 15 ay önce Poyrazköy davasının tutuklu sanıklarından Ergin Geldikaya’nın evinde yapılan aramada, seri numarası BH0812NRCB ibareli 4 GB ve siyah renkli Sandisk marka bir flash bellek bulunduğunu söyledi. Bu flash belleğin içinde hiçbir suç unsuruna rastlanmadığına dair tutanaklar olduğunu ifade eden Tezel, “Peki bu flash bellek nerede? Ergin Geldikaya’nın tutuklanmasından sonra onun evinde bulunan ve suç unsuru oluşturmayan her şey ablası Ayça Geldikaya’ya 10 Temmuz 2009’da iade edildi. Ancak bu belgeler arasında söz konusu flash bellek yoktu. Flash bellek adli emanete de teslim edilmemiş. Flash bellek TEM Şube’de de değil. Peki nerede?” diye konuştu.
‘Polisler mi koydu?’
Flash belleğin 3 Ağustos 2010’da askeri casusluk davası tutuklu sanığı emekli Albay İbrahim Sezer’in garsoniyeri olduğu iddia edilen Kadıköy’deki evde bulunduğunu kaydeden Avukat Tezel, “Ya İbrahim Sezer TEM Şube’den bunu aldı ya da TEM’den birileri bunu İbrahim Sezer’in evi olduğu iddia edilen yere koydu. Bu söz konusu dijital kopyaların kasten konulduğunun açık örneğidir. Bir madde aynı zamanda iki yerde birden olamaz. Bu sahte belgeler yüzünden 16 kişi burada tutuklu. Bu sahtelik yüzünden 16 kişinin artık bir dakika bile tutuklu kalması zulümdür” dedi. Avukat Tezel, söz konusu flash belleğin Geldikaya’dan ele geçirildiğine dair tutanağı, Geldikaya’dan elde edilen ve suç içermeyen malzemelerin kardeşine teslim edildiğine dair tutanak ile aynı seri numaralı flash belleğin İbrahim Sezer’den ele geçirildiğine dair tutanağı da mahkemeye sundu.
Ölen fabrikatörle ilgili ifade verdi
Devrimci Karargah ve Ergenekon soruşturmasından tutuklu olan polis şefi Hanefi Avcı, dün İstanbul Adliyesi’nde ifade verdi. Avcı’nın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı olduğu dönemde İzmir’de bir fabrikatörün öldürülmesi olayıyla ilgili tanık olarak dinlendiği öğrenildi. Aliağa’da 2004’te fabrikasını Erol Evcil’in adamına devreden Sezai Rahmi Özden, ortadan kaybolmuştu. Öldürüldüğü, 2009 yılında eski işçisinin itirafıyla ortaya çıkmıştı. İş adamının yakınlarının konuyla ilgili Avcı ile bir kafede görüştüklerini söylemeleri üzerine ifadeye çağrıldı. Avcı ifadesinde iş adamının yakınlarıyla soruşturma kapsamında resmi olarak görüştüğünü söyledi.
‘Gay öğrenciler’e takipsizlik kararı
Deniz Harp Okulu’nda 2009 yılının Nisan ayında gelen bir ihbar ile başlatılan “gay öğrenciler” soruşturmasına askeri savcılık tarafından ‘delil bulunamadığı’ gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik alan öğrencilerin bazılarının kendi isteği ile okuldan ayrıldığı, bazılarının ise ‘disiplinsizlik’ gerekçesiyle okuldan atıldığı ortaya çıktı. Deniz Harp Okulu’nda mektubunda öğrencilerden A.K. ile A.E.’nin okulun tuvaletinde eşcinsel ilişki halinde iken yakalandığı iddia edilmişti. 2009 yılı Nisan ayında okul yönetimine gönderilen bir ihbar mektubunda ise 32 öğrencinin isimleri yer almıştı ve öğrencilerin “eşcinsel ilişkiye girdikleri “ öne sürülmüştü. Deniz Harp Okulu Komutanlığı tarafıdan başlatılan incelmede 32 öğrencinin ifadeleri alındı. Öğrencilerin bilgisayarlarında da inceleme yapılırken, bazı öğrencilerin bilgisayarlarında gay pornolarına da rastlanmıştı. Bu gelişmelerin ardından olaya Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı el koydu.