27 Nisan 2011 Çarşamba

"Zeynep, belki bir süre gelemeyebilirim" / Abdülkadir Selvi

Tek parti iktidarı hariç, bu ülkede her seçim döneminde, partiler seçim beyannamesi açıklar.
Eskiden de bunun adı seçim beyannamesiydi, şimdi de seçim beyannamesi deniliyor.
Ancak Kemal bey söz konusu olunca bunun adı seçim beyannamesi değil, manifesto oldu.

Benim bildiğim Karl Marx ile Engels'in açıkladığı bir manifesto vardır.
"Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor. Komünizm hayaleti"diye başlar.
"Kominst Parti Manifestosu" adını taşır, 1948 yılında yayınlanmıştır ve 4 bölümden oluşur.

Birde hayranı olduğum Martin Luther King'in,"Bir hayalim var benim" başlıklı konuşmasıdır ki, bir manifesto niteliğindedir.
"Gün gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir zamanlar köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler..."der.

Bizimkiler manifesto görmedikleri için CHP'nin seçim beyannamesini,"demokrasi manifestosu" ilan ediyorlar.
Önder Sav ve Baykal ekibini tasfiye edildiği milletvekili listelerini de "devrim" diye göklere çıkardıkları için şaşırmamam gerekiyor aslında.
Ergenekon darbe sanıklarının liste başı yapıldığı milletvekili listeleri,"Devrim", seçim beyannamesi,"Manifesto" bunların Kemal'i de oluyor,"Gandi"

Silivri önünde darbecileri alkışlamayı devrim sandıkları için 5 yıl önce de 27 nisan e- muhtırasını desteklemişlerdi. Aynen 27 Mayıs'ı 28 Şubat'ı alkışladıkları gibi.

Kemal bey, şimdilerde çizmeye çalıştığı "demokrat" imajına ters düştüğü için, "Bu e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur" demek suretiyle işin içinden sıyrılmaya çalışmıştı.
Oysa Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı sıfatıyla, "Türkiye maalesef artık devlet kurumlarının tavır takınma ihtiyacını hissettiği, uyarı yapma gereğini duyduğu bir noktaya sürüklenmiştir"diyerek muhtırayı desteklemişti.
Ama Allah'ı var. En coşkulu destek CHP Genel Başkan yardımcısı olarak Onur Öymen'den gelmişti. Onur bey,"Genelkurmay'ın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız" demişti.

Aynen 27 Mayıs'ta Cemal Gürsel'in,"İsmet Paşa, gerdeğe girecek bir delikanlı gibi iktidar için sabırsızlanıyor" demesinde olduğu gibi.
Peki 27 nisan e muhtırası verildiğinde AK Parti de CHP gibi hareket etseydi, hadi canım CHP gibisi fazla,onu her demokratın midyesi kabul etmeyebilir, 12 Mart'ta Demirel gibi, şapkayı alıp gitseler ya da 28 şubat olduğu gibi dik duramasalar millet onlara yüzde 47 ile destek verir miydi?

27 nisan e muhtırası Genelkurmay'ın internet sitesine düştüğü andan itibaren AK Parti'li bakanların tartıştığı da buydu.
Başbakan Erdoğan Başbakanlık konutu'nda çalışıyordu. Kendisini arayan bakanları,"Dışişleri Konutuna Abdullah bey'in yanına geçin" diye yönlendiriyordu. Her ihtimale karşılık iki ayrı grup halinde bulunmayı tercih ediyorlardı.

"Kimileri bir şey yapmayalım, kimileri biz de internet sitesine bir açıklama koyalım dedi. Biz de çok sert açıklama yapılmasını savunduk."
Çok sert açıklama yapılmasını savunanlardan biri Başbakan yardımcısı Ali Babacan'dı.
Abdullah Gül'ün 28 Şubat'ta yaşananları hatırlatıp,"Bundan sonra ülkenin kaderine ya biz hükmedeceğiz, ya da onlar" sözü diğer bakanlar tarafından da desteklenmişti.

"28 şubat'ta dik durulsa böyle olmazdı" tespiti ortak görüş olarak kabul görmüştü.
Muhtıra gecesi her şey tartışılmış ancak bir şey konuşulmamıştı. O da hükümetin istifası. Yıllar sonra sorduğumda bir bakan," Genelkurmay Başkanı istifa etmeli. Biz yanlış bir şey yapmadık ki" demişti.

Masa etrafında toplanıldı, bakanlar tek tek cümleler ekleyip, açıklama hazırlandı. Başbakan Erdoğan'a gönderildi. O üzerinde çalıştı., Eklmemeler yapıp,bazı yerleri çıkardı.

"Biz bu işe başımızı koyduk. Bu demokrasi mücadelesidir. Bir zafiyete meydan verilmemeli" denildikten sonra, kamuoyuna açıklanması için Hükümet sözcüsü sıfatıyla Cemil Çiçek'in kameraların karşısına geçmesi kararlaştırıldı.

Gece boyunca kendisine ulaşılamayan Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, "Hükümet açıklama yapacak" bilgisi TV kanallarından geçtikten 10 dakika sonra, "Efendim beni aramışsınız"diye Başbakan'ı aradı.

Asker hükümetin istifa etmesini bekliyordu. Ama beklediği olmadı. Böylece Büyükanıt paşa tarihe,"Sivilden muhtıra yiyen ilk Genelkurmay Başkanı" olarak geçti.

Bu iş nasıl mı oldu? Kabinenin en genç bakanı Ali Babacan bile muhtıra haberini aldığında evinden çıkarken eşine," Zeynep belki bir süre gelemeyebilirim" dediği için.
Askere boyun eğmedikleri için millet de o dik duruşun karşılığını sandıkta verdi.
Seçim beyannamesine manifesto demekle, Ergenekon darbe sanıklarının yer aldığı listeleri devrim olarak nitelendirmekle bu iş olmuyor.