4 Ocak 2011 Salı

Ulusalcı - darbeci paşaya Yahudi damat! / Abdurrahman Dilipak

Kim kimi işletiyor bilmiyorum.. 28 Şubat süreci sonrasında Türkiye’de estirilen Dani Rodrik rüzgarını da sorgulama ihtiyaç var. “Merkez Bankası’na danışman olmasına, peş peşe konferanslar vermesine şimdi kuşku ile bakıyorum” diyor Enver Alper Gürel.. Gürel bu konuda tek örnek değil.

Adamlar iyi çalışıyorlar. Haklarını teslim edelim.. Onların iktidarı döneminde onların borusu ötüyor. Bizimkilerin iktidarı döneminde yine onların çarkı dönmeye devam ediyor, eskisi kadar olmasa da..

Rodrik adı, önce ABD’deki Yahudi Lobisinin güvenilir isimlerinden biri olarak geçti. Sonra önemli ve saygın bir ekonomist olarak anıldı adı. Türkiye’deki ulusalcı, Kemalist cepheye darbecilere yakın bir isim olarak biliniyordu. İrticaya karşı idi ve İslam’a karşı şahinlerden olarak biliniyordu. Yani İslam’a kâri-Müslümanlara karşı havuç değil sopa gösterme yanlısı ekipten..

Eğer darbe plânı gerçekleşse idi, “Bizim çocuklar iyi iş çıkardı” diye caka satacaklardı..

O zaman Kemal Derviş yerine belki de perde gerisinde Dani Rodrik olacaktı. Perdenin önünde eşi, daha doğrusu Çetin Doğan’ın kızı. Zaten darbenin çekirdek kadrosunda kayınpeder olacaktı..

Çetin Doğan hakkında ilk belgelere ulaşıldığında Doğan, Meksika’ya doğru damadı ve kızı ile buluşmak üzere yola çıkmaya hazırlanıyordu..

Dani Rodrik’in Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler: “Balyoz” isimli kitabında ya da Foreign Policy’deki ‘Balyoz Darbe Planı İmal Edildi’ başlıklı eşi Pınar Doğan’la birlikte kaleme aldığı yazısıyla, bu davada taraf olduklarını açıkça ortaya koydular..

Bir yandan Balyozun gerekliliğini savunuyorlar sanki, bir yandan da bu işin lobisini yapıyorlar. Balyoz davasının savunma avukatı gibi bir rol üsleniyorlar. Bu da sanki bir suçüstü halini, suçluluk psikolojisi içinde ne yaptığını bilmeyen insanların paniklemiş halini yansıtıyor bir bakıma.

Türkiye’deki liberalleri, darbeye karşı çıktıkları için ağır bir şekilde eleştiriyorlar.. 27 Eylül 2010’da The National Interest’de yayınladıkları ‘A Turkish Tragedy’ adlı makalelerinde AK Parti’yi İslamcıların bir politik aygıtı olmakla eleştiriyorlar. Dani Rodrik, Wall Street Journal’da, ‘Türkiye’de Demokrasi’nin Ölümü’ başlıklı yazısında “doğduğu ülkeyi artık tanıyamadığından” söz ediyor, “yargının siyasallaştığından, Türkiye’de demokrasi’nin öldüğünden, Türkiye’nin bir korku, kirli oyunlar ve sahtecilik ülkesine döndüğünden, herkesin dilendiğinden, yurtdışındaki bazı entelektüellerin artık ülkeye dönmekten çekindiğini söylediğinden” söz ediyor.

Bunları yazarken, mesela eski fişlemelerden darbe günlerinde basının nasıl andıçlandığından, yazarlara nasıl her gün davalar açıldığından, faili meçhul cinayetlerden, yargının nasıl siyasileştiğinden, inanç ve fikir hürriyetinin baskı altına alındığından, terörden hiç söz etmiyor..

Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya ve Adana savcısı Sacid Kayasu’nun başına gelenlerden hiç söz etmiyor ama Erzincan savcısı hakkında yapılan işlemleri AK Parti’nin yargıya müdahalesinin bir örneği olduğunu iddia ediyor..

Gerçekleri bu şekilde çarpıtan bir yaklaşım hangi kadroların işi bilmiyorum.. Bu darbe plânının bir ucunda olması gereken MOSSAD plânlarından tercüme fikirler mi bunlar, yoksa Çetin Doğan’ın Amerika’daki damadına gönderdiği mektuplarda anlatılanlardan mı tercüme fikirler ya da Dani’nin savunma takdikleri gereği Amerika’da hazırlanan bir senaryonun içinden mi çıkıyor bu fikirler bilmiyorum..

Dani’nin bu tavrı, bir aile dayanışması olarak açıklanabilir mi? Ya da şu soruyu da sormak gerek, gerçekten Amerikalı stratejistler bu yalanlara inanabilir mi? Nasıl oluyor da, bu çarpıtılmış gerçekler Foreign Policy gibi, Wall Street Journal, The National Interest gibi yayın organlarında yayınlanabiliyor? Amerikan dış politikası ve mediasını manüple etmek bu kadar kolay mı?

Peki, bu bir yana, Türkiye’nin anti Amerikancı, anti İsrail ulusalcıları nasıl oluyor da, Amerika’daki Yahudi lobisinin İslam karşıtı şahinleri arasında önde gelen isimlerinden biri olan Dani gibi birinin peşine takılabiliyorlar. Görünen o ki, Dani, bu darbe plânı içinde aile bağlarının ötesinde, sıradan olmaktan uzak yakın bir bilgi ve ilgi içinde. Belki de Balyozun, yurtdışına uzayan bir ayağında bulunuyor.. Bu fevri çıkışları kayınpederini kurtarmak değil, karanlık plânının ABD’deki uzantılarının deşifre olmasından duyduğu kaygıdan kaynaklanıyor olamaz mı?

Bakalım anti Amerikancı, anti İsrail ulusalcılarımız bu işten yakalarını nasıl sıyıracaklar?..

Darbe plânının bir numaralı sanığı bu plânın içinde yahu. Dani aileden biri.. Dani mi, Balyozun bir parçası, yoksa Çetin Paşa Amerika’da, Yahudi Lobisi tarafından plânlanan bir darbenin Türkiye ayağındaki isim mi bilmiyorum.. Yargılama sonunda iddialar ve kuşkular açıklık kazanacak.

Sahi Balyoz darbe plânı gerçekleşseydi, Türk ekonomisine Dani mi yön verecekti? Selâm ve dua ile.