27 Ocak 2011 Perşembe

Orijinal Balyoz / Mehmet Özdemir / Aksiyon

Türkiye bir yıldır eski I. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın hazırladığı iddia edilen Balyoz Darbe Planı’nı tartışıyor. Belgelerin bir gazeteci tarafından savcılığa verilmiş olması eleştirilerin başında geliyordu. Geçen haftaki sürpriz gelişme bu eleştirileri boşa çıkardı. Orijinal belgeler Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki ‘zula’ tabir edilen gizli bölmede bulundu.

Merhum Erdal İnönü’ye atfedilen bir söz var: “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.” Meğer bu huy, ‘deliller’ için de geçerliymiş! Cumhuriyet tarihinin en önemli hadiseleri arasına girecek ‘Balyoz Darbe Davası’yla ilgili gelişmeler bir kez daha gösterdi ki, ‘deliller’ yer altında da olsa mahzenlere de gizlense netice değişmiyor. Tıpkı “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı”nın ıslak imzalı orijinal belgesinde olduğu gibi. Hatırlanacağı üzere, Haziran 2009’da fotokopisi bulunan belgenin ıslak imzalı aslı 5 ay süren sert tartışmalardan sonra bir subayın ihbar mektubuyla ortaya çıkmıştı.

Türkiye tam bir yıldır, Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010’da ‘Fatih Camii bombalanacaktı’, ‘Kendi jetimizi düşürecektik’ başlıklarıyla yayımladığı ‘Balyoz Darbe Planı’nı tartışıyor. İddiaya göre, 2003’te I. Ordu Komutanlığı görevini yürüten Orgeneral Çetin Doğan, emekli ve muvazzaf 195 subayla, kısa süre önce tek başına iktidara gelen AK Parti’yi devirmek için darbe hazırlıkları yapmıştı. Çetin Doğan, sıcağı sıcağına t24 isimli internet sitesine ‘itiraf’ niteliğinde bir açıklamada bulunmuş ve ‘iç tehdit olarak değerlendirilen bölücü ve irticai gelişmelerin EMASYA Planı çerçevesinde ele alındığını’ söylemişti. Fakat bir gün sonra televizyon kanallarında darbe planı değil harp oyunu semineri gerçekleştirdiklerini savundu. Doğan, bu savunmasını iddiaların sadece bir gazetecinin ele geçirdiği belgelere dayandırılmasına bağlıyordu. Zira, Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun ulaştığı ve kaynağı belli olmayan belgelere, polis marifetiyle eklemeler, montajlar yapılmış olabilirdi! Belgelerin içeriğine bakılmazsa bu tezin hukuk mantığı açısından elbette tutarlılığı vardı. Ancak şimdi içeriği bir kenara bırakıp geçen haftaki o sürpriz gelişmeye bakalım.

‘Balyoz Darbe Planı’nın kamuoyuna yansımasının yıldönümünde haber merkezleri aynı konuyla ilgili bir kez daha hareketlendi. Gelen bilgilere göre, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ‘Balyoz Darbe Planı’ ile bire bir örtüşen belgeler bulunmuştu. Mehmet Baransu’nun savcılığa bir bavul belge teslim ettiği hesaba katıldığında Gölcük’te bulunan 9 çuval (büyük boy siyah çöp poşeti) için ‘fazlası var eksiği yok’ denebilir. Ortaya çıkan belgeler, kamuoyunun kafasını karıştıran kritik noktaları aydınlatacak nitelikte. Taraf’ta yayımlanan belgelerin kaynağı hakkındaki şüpheler netlik kazanırken, I. Ordu’da yapılan toplantılarda darbe planı hazırlığı mı yoksa harp oyunu semineri mi yapıldığı anlaşılıyordu. Hatta yeni belgelere göre, Balyoz Darbe Planı, sadece hazırlık aşamasında kalmamış, uygulamaya geçirilmişti.

Önce Gölcük’te yaşananlara bakalım. Belgelerin bulunma şekli ve yeri, üzerinde durmayı hak edecek cinsten. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan iki savcı, ‘Askerî Casusluk ve Şantaj’ soruşturması kapsamında gelen bir ihbarı değerlendirerek 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı’na gider. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen ile Savcı Ali Haydar, polisler donanmaya alınmadığı için arama işlemini askerlerin yardımıyla gerçekleştirir. Her şey, İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Kemalettin Yakar’ın odasında gizlidir. Zemindeki karoların kaldırılmasıyla belge dolu siyah çöp poşetlerine ulaşılır. Poşetlerin ‘zula’ tabir edilen yerden çıkarılması, tutanağa geçirilmesi, belge konan torbaların mühürlenmesi, taşınması, korunması ve açılması askerler nezaretinde ve kamera kaydı alınarak gerçekleştirilir. Belge, CD ve kasetler çuvallara konmadan önce üzerinde parmak izi incelemesi yapılır.

Mehmet Baransu’ya göre bunun sebebi, öteden beri dile getirilen ‘belgelere ekleme yapıldı’ iddialarını çürütmektir. Siyaset bilimci ve güvenlik uzmanı Emre Uslu, malzemelerin herhangi bir askerî kurumun evrak odasında değil, istihbarat subayının odasındaki gizli bölmede ele geçirilmesinin üzerinde duruyor. Ona göre, deliller boş olsa dahi belgelerin normal oda yerine zulada saklanması tek başına yeterince kuşkulu bir durum. “Bu ordu içindeki cunta algısını çok ileri derecede güçlendiren bir olgudur.” diyor Uslu. Gölcük’ten sadece CD’lerin de dâhil olduğu belgeler çıkmıyor. Darbe planlarının yazılı olduğu hard-diskler de var ki, Emre Uslu bunları ‘en kritik delil’ diye nitelendiriyor: “CD’ler üzerinde yapılan kriminal inceleme o CD’nin kaynağı hard-disk olmadıkça tartışmalara sebep oluyor. Bu yüzden CD’lerden çıkan belgelerin yan delillerle desteklenmesi gerekiyor. Oysa hard-disk incelemeleri kesin sonuç verir.”

Sanık avukatları yeni çıkan belgeleri yorumlarken, “Hiçbir anlamı yok. Bunlar asla Balyoz iddialarının doğruluğunu göstermez. Daha önceki çekince ve hatalar devam ediyor.” gibi sözler sarf etse de iddia makamının elini ciddi anlamda güçlendirecek gibi. Çünkü bundan önceki savunmalarda üzerinde en çok durulan konu, belgelerin nereden bulunduğunun açıklanmamasıydı.

Çetin Doğan’ın kızı Pınar Rodrik ile damadı Dani Rodrik’in iddiaları zayıflatmak için dikkat çektiği husus Balyoz Dava Dosyası’nda yer alan 11 numaralı CD idi. Rodrik çifti, içinde Çarşaf, Sakal, Oraj ve Suga başlıklı kanlı eylem planlarının bulunduğu CD’nin sahte olduğunu, sonradan üretildiğini ileri sürüyor. Oysa savcılığın talebi üzerine Emniyet, dava dosyasındaki delillerle Gölcük’te asker nezaretinde bulunan belgeleri karşılaştırıp bir rapor hazırladı. Rapora göre, Gölcük’te ele geçen belgeler arasındaki 1 numaralı CD, dava dosyasındaki 11 numaralı CD ile aynı içeriğe sahip. CD’lerin ikisinde de ‘2002-2003’ ve ‘ÇALIŞMALAR_A’ isimli dosyalar yer alıyor. Bu dosyalarda, Balyoz Harekât Planı, Sakal-Çarşaf Eylem planları, Oraj-Suga harekât planlarının da aralarında bulunduğu, Balyoz Harekat Planı kapsamındaki detaylı çalışmalar var. İki CD bu dosyaların haricinde ‘SÜHA ALB_2003’ adlı dosyadaki belgeler açısından da benzer.

"YAKALANIRSAK ‘HARP OYUNU’ DİYELİM”
Balyoz Darbe Planı ile ilgili önemli savunmalardan diğeri planın ‘harp oyunu semineri’ olduğuna yönelikti. Gölcük’te çıkan öyle bir belge var ki, o savunmayı tamamen çürütüyor. Cuntacılar, planlarının ortaya çıkması durumunda hazırlıkların ‘jenerik harp oyunu’ olduğunu söyleme kararı almış. Genel Sekreter Hava Pilot Kurmay Albay A. Bertan Nogaylaroğlu’nun hazırladığı Şubat 2003 tarihli 2 sayfalık belge bu anlamda çarpıcı bilgiler içeriyor. Belgeye göre, ‘jenerik harp oyunu’ denen çalışma, muhtemelen rutin dışı faaliyetlere karşı olan Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk ve ona yakın komutanlardan gizlenmiş. 12 maddelik belgede, Asparuk ve ekibine uygulanması düşünülen ‘psikolojik harekât’ usulleri anlatılıyor. Bu kapsamda, Asparuk’a gelecek her türlü bilginin önü kesilecek. Harp Akademisi Komutanlığı’nda yapılan darbe hazırlıklarının Asparuk tarafından öğrenilmesi hâlinde ise komutana bunun ‘harp oyunu jeneriği’ olduğu söylenecek: “Harp Akademileri K.lığında yapılan hazırlıkların öğrenilmesi durumunda çalışmaların Jenerik Harp Oyunu’na yönelik hazırlıklar olduğu bildirilecek, bu konu ivedilikle özel kurye aracılığı ile Harp Akademileri Komutanı’na (Orgeneral İbrahim Fırtına kastediliyor) iletilecektir.” Nitekim bu bahane, belki Asparuk çalışmaları zamanında fark edemediği için ona karşı kullanılamadı; ama bir yıldır kamuoyu huzurunda dillendiriliyor. Çetin Doğan, t24 isimli internet sitesine yaptığı ‘itiraf’ın ardından hep, hazırlıkların ‘darbe planı’ değil, ‘harp oyunu semineri’ olduğunu söyledi. Hatta daha yeni işbaşına gelen (3 Kasım 2002) hükümeti ‘PAK Parti’ olarak gördükleri için darbe düşünmesinin mümkün olmayacağını ileri sürdü.

Kaldı ki, I. Ordu’daki seminerlerde darbe planı yapıldığını gösteren bir delil daha önce kamuoyuna yansımıştı. 2 Ocak 2003 tarihli askerî yazışmaya göre, plan seminerinin özel bölümünde rutin dışına çıkıldığı fark ediliyor. Bunun üzerine dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, resmî yazıyla I. Ordu Komutanı Çetin Doğan’dan Genelkurmay’ın ‘2003-2006 tatbikat uygulama esasları’na göre hareket etmesini istiyor. 8 Nisan 2010’da Hürriyet’te yayımlanan bu bilgi, İlker Başbuğ tarafından yalanlanmış; ancak haberi kaleme alan Metehan Demir, yazdıklarının arkasında olduğunu açıklamıştı.

Öte yandan, cuntacı ekip, komutanlardan gizli çalışmakla kalmayıp, planları gizledikleri kişiler için ‘jenerik harp oyunu’nda bulunması ihtimal dâhilinde olmayan hesaplar yapmış. Mesela, Oraj Harekât Planı’na (sıkıyönetim ilan etmek amacıyla, Yunanistan’la gerginliği artırmak ve ‘irtica’ yanlılarını tahrik etmek gibi faaliyetleri kapsıyor) destek vermeyecek personelin belirlenmesi, Ege uçuşlarının artırılması için komutan üzerinde baskı oluşturulması istenmiş. Sıkıyönetim ilanından sonra Asparuk’un Hava Pilot Tümgeneral Ziya Güler başkanlığındaki bir heyetle Ankara’ya getirilmesi planlanmış. Asparuk ile ailesinin ve yakın olduğu tüm personelin telefonlarının dinlenerek her hafta rapor gönderilmesi, darbenin ardından da Cumhur Asparuk’un, sağlık sorunları gerekçe gösterilerek emekli edilmesi öngörülmüş. Yerine getirecekleri (bugünün Balyoz davası sanığı) İbrahim Fırtına için de askerî ve sivil kamuoyundan destek sağlamanın hesapları yapılmış. Ayrıca Oraj planına destek vermeyen, tereddüt gösteren ve hareketlerinden şüphelenilen TSK mensuplarının ihraç edileceği yazılmış.

Gizlilik konusuna bir parantez daha açmak gerekiyor. Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Çetin Doğan ve ekibi Balyoz’la ilgili emirlerde gizliliğe azami derecede riayet etmeye çalışmış. 2 Aralık 2002 tarihli Çetin Doğan adına imzaya açılan ‘Balyoz Harekât Planında muhabere’ başlığı altında “...telefon kullanılması mecburiyetinde kalındığı takdirde ‘bilinmesi gereken prensibine’ riayet edilecek ve Kod Tablosu kullanılacaktır.” deniyor. 3 Şubat 2003 tarihli Özden Örnek adına imzaya açılmış Suga Planı’nda “Sivil hatlardan Suga’ya yönelik özel konular konuşulmayacak, askerî hatlardan yapılan görüşmelerde gizlilik prensibine riayet edilecek.” ifadeleri yer alıyor. 9 Şubat 2003 tarihli İbrahim Fırtına adına imzaya açılmış Oraj Planı’nda da “Özel görevli personel harekât ve görevlerine ilişkin hiçbir surette amirleri dâhil hiç kimse ile konuşmayacak.” uyarısı yapılmış. Elbette burada akıllara şu soru düşüyor: “Çalışmalar gerçekten rutin bir harp oyunu semineri ise neden bu kadar gizlilik içinde yürütülüyor?”

MEĞER DARBE PLANI FAALİYETE GEÇİRİLMİŞ
Gölcük Donanma Komutanlığı’ndan çıkan çok çarpıcı bir belge daha var. Ortaya çıkışından bu yana hep plan diye bahsedilen Balyoz darbe hazırlıklarının kâğıt üstünde kalmayıp uygulamaya geçirildiğini gösteren belge. Savcı, tespit tutanaklarına Gölcük’te bulduğu 25 Aralık 2002 tarihli bu belgeyi eklemiş. Savcıya göre, altında Kurmay Albay Turgay Tekmen’in imzası bulunan belge, ‘Balyoz Planı’nın seminer olarak kalmadığını, aksine uygulamaya geçirildiğini kanıtlıyor. ‘Gizli’ ibareli belge, 15’inci Kolordu Komutanlığı tarafından Lojistik Destek Komutanlığı, ilçe komutanlıkları ve EMASYA Tali Bölge Komutanlığı’na gönderilmiş. ‘Kategorili personel isimleri ve irticai faaliyetler’ başlıklı belgede, bazı çevrelerin anayasal devlet düzenimizin temelini oluşturan ‘laiklik’ ilkesini kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda yorumladığı iddia ediliyor. Başta öğretim kurumları olmak üzere, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında ‘türban’ kullanılmasında ısrarlı davrandıklarının gözlendiği kaydediliyor. Ayrıca millî güvenlik dersinde öğretmen olarak görev yapan subayların, okullarda ve kurumlarda kılık kıyafet yönetmeliğinin uygulanması konusunda ‘asla geri adım atmamaları’ tembihleniyor. Subayların bu konuda hazırlayacakları raporları millî güvenlik bilgisi dersi öğretmen planlaması yapan komutanlığa bildirmelerinin önemi vurgulanıyor. Savcı, söz konusu belgeyi şöyle yorumluyor: “2 Aralık 2002 tarihli Balyoz Harekât Planı’nda yer alan hususların I. Ordu Komutanlığı’na ait 17 Aralık 2002 tarihli bir yazıda yer alması, I. Ordu’nun ast birliği olan komutanlıkça 25 Aralık 2002 tarihli bir yazıda işlenmesi Balyoz Harekât Planı’nda yer alan söz konusu söylemlerin I. Ordu Komutanlığı’nın yazışmalarına da yansıyacak derecede yaygın olarak kullanıldığını ortaya koyar niteliktedir.” Savcı ayrıca Çetin Doğan’ın I. Ordu Semineri’nde (20 Aralık 2002) bu emir ile çok benzer nitelikte konuşma yaptığını belirtiyor. Konuşmanın tam metni delil olarak dosyaya ekleniyor. Doğan’ın “Millî güvenlik dersi denetlemeleri devam edecek... Bunları Asayiş Emniyet Toplantısı’nda dile getirdik... Türbanın, irticanın mesafe kazanmasına izin vermeyeceğiz.” dediği kaydediliyor.

Savcılık, ‘Balyoz Darbe Planı’nın hayata geçirildiğini gösteren delil konusunda bu kadarla yetinmiş; ancak yeni yansıyan belgelere bakıldığında daha fazlası sayılabilir. Örneğin, Balyoz Planı’na zemin oluşturacak ‘Sakal’ ve ‘Çarşaf’ planlarının uygulama yeri olarak düşünülen Eyüp Sultan ve İsmail Ağa camilerinde yapılan detaylı keşifler ile sonrasında hazırlanan ‘olumsuz’ raporları hangi kapsamda değerlendirilecek? Zira Gölcük’te çıkan 10 numaralı CD içerisindeki bilgiler, Beyazıt Camii’ni hedef alan Sakal ve Fatih Camii’ni hedef alan Çarşaf isimli bombalı eylemler için önce söz konusu camilerde gözlem ve keşif yapıldığını ortaya koyuyor.

Peki İstanbul Poyrazköy’den çıkan cephanelikle ilgili bölge araştırması raporlarını ve silahları gömecek ekiplerle ilgili emir ve yazıları nereye koyacağız? Gölcük’te ele geçen, Balyoz ve Poyrazköy davası sanığı Albay Ali Türkşen imzalı 30 Kasım 2008 tarihli belgede, araziyle ilgili incelemeye yer veriliyor. Aynı davaların sanığı Koramiral Kadir Sağdıç’ın emriyle hazırlandığı belirtilen belgede, arazinin olumlu-olumsuz özellikleri anlatılıyor. Belgede, silah gömme işinde yer alacak personel olarak; Yarbay Ercan Kireçtepe, Kıdemli Başçavuş Halil Cura ve Başçavuş İsmail Bak isimleri yer alıyor. ‘Kadir Sağdıç paşa-arazi’ adlı dosyada, Albay Ali Türkşen imzalı belgede, “Sayın komutanım, Anadolu Kavağı ve Riva bölgelerinde emrettiğiniz hususlara azami önem ve titizlik gösterilerek bir çalışma yapılmıştır. (...) Sonuç olarak yapılan inceleme neticesinde, icra edilecek faaliyetler için kullanılabilecek en uygun yerin Anadolu Kavağı bölgesindeki ‘Keçilik’ mevkiinin olacağı kıymetlendirilmektedir.” deniyor.

Planın uygulamaya geçirildiğini gösteren olaylar arasında 27 Mayıs darbecilerinin kullandığı İmralı ve Yassıada’da yapılan incelemeleri de saymak mümkün. Donanma’da ele geçirilen Kasım 2002 tarihli belgede darbe sonrası Yassıada ve İmralı’da, ‘hassas şahıslar’ olarak nitelendirilen bürokrat, gazeteci ve yerel yöneticileri tutuklamak için ön keşif yapıldığını gösterir raporlar çıktı. İmralı’ya gidecekler için Salıpazarı’nda, Yassıada’ya gidecekler için de Mudanya’da özel incelemeler gerçekleştirilmiş. İmralı ve Yassıada’da iki heliped bulunduğu; Mudanya, Bursa ve İstanbul’da deniz lisesi ve ilgili askerî birimlerdeki alanların tahliye amaçlı kullanılabileceği vurgulanıyor.

İlk hedefte amiraller vardı

Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen belgelere göre, 2003’te darbe planı hazırladığı iddia edilen Çetin Doğan cuntası, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde olduğu gibi orduda büyük bir tasfiye harekâtı düşünmüş. Ocak 2003 tarihli ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek imzalı kararda, Suga Harekât Planı’nın icrasına engel olmak isteyen komutanların tutuklanması isteniyor. Bu generalleri etkisiz hâle getirecek subayların listesi bile hazırlanmış. Belgede yer alan personele yeminli muhtıra imzalatılması maddesi de dikkat çekiyor. Ayrıca, bir amirale iki kişi düşecek şekilde tevkif personeli ataması emri veriliyor. Tevkif için görevlendirilen personele kendi silahı dışında ateş ve mermi gücü yüksek bir silah daha tahsis edilmesi öngörülüyor.

Deniz Kurmay Kıdemli Albay Ramazan Cem Gürdeniz tarafından hazırlanan ‘Hassas Liste’de Ankara, İzmir ve İstanbul’dan 16 amiralin ismi geçiyor. 21 Ocak 2003 tarihinde de Harekât Başkanı Tümamiral Feyyaz Öğütçü imzalı çıkan emir gereğince amiralleri tevkif edecek personel belirleniyor. Listede Ankara’dan Oramiral H. Bülent Alpkaya, Koramiral Metin Ataç, Koramiral Eşref Uğur Yiğit, Tümamiral U. Ömer Esentürk, Tümamiral Engin Heper, Tuğamiral Necati Kurt, Tuğamiral H. Ömer Akdağlı yer alıyor. İzmir’den Koramiral Yener Karahanoğlu, Tuğamiral Nusret Güner, Tuğamiral Bülent Bostanoğlu, Tuğamiral Ahmet Aksoy, Tuğamiral Ahmet Şenol ve Tuğamiral Hüseyin Çiftçi bulunuyor. İstanbul’dan tevkif edilecek komutanlar ise şöyle: Koramiral Altaç Atılan, Tümamiral O. Metin Açımuz, Tümamiral E. Murat Bilgel.

Listedeki emekli Oramiral Metin Ataç ile Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit’in, ‘Amirallere suikast davası’ kapsamında yargılanan teğmenlerin hedefindeki isimler olduğu iddia ediliyor. Kocaeli’nde teğmenlerin evinde patlayıcılarla birlikte ele geçirilen bir notta Yiğit ve Ataç’a suikast yapılacağına ilişkin bilgiler yer alıyordu.

Donanma personelini defişlemişler
Yeni belgelere göre, daire amirlerine talimat gönderilerek Donanma’daki personelin fişlenmesi istenmiş. Mesela, altında 2. Daire Grubu Amiri Binbaşı Nejat İnanır’ın adının olduğu belgede personelin kendisi, eşi ve irtibatlı olduğu kişilerle ilgili istihbarat bilgileri yer alıyor. Hakkında fişleme yapılan personel için ‘Liderlik kabiliyeti vardır, grup kurabilir’, ‘İstihbaratçı olamaz, kadın zafiyeti vardır’, ‘Sosyal ilişkilerinde problem var’, ‘Borsaya ve paraya karşı düşkünlüğü var’ gibi ifadeler yazılmış. Eş durumu sütununda ise ‘Bizden’, ‘Uygun değil’, ‘Görev verilemez’, ‘Meslekî yönü zayıf. Seviyesiz, her türlü teklife uyar’, ‘Kendisine bağlanan grubu rahatlıkla idare edebilecek kabiliyettedir. Sosyal ilişkileri iyidir. Eşi ile beraber hareket edebilirler’ şeklinde kodlamalar yapılmış. Ayrıca personelin ulusalcı, solcu ve Kürtçü unsurlardan kimlerle irtibat hâlinde olduğu sıralanarak bilgi akışının ne durumda olduğu belirtilmiş.

Hrant Dink, Kafes’ten sonra Balyoz’un hedefi
Gölcük’ten çıkan deliller arasındaki cuntanın hazırladığı ve ‘öldürülecek kişiler’ olduğu düşünülen bir ‘hedef’ listesi yer alıyor. ‘Operasyon Timleri ve Görevleri’ başlıklı belgede, Hrant Dink’in de adı geçiyor. Kaderin cilvesine bakın ki, söz konusu belgeler ortaya çıktığı gün 4 yıldır katilleri ile ilgili herhangi bir karara varılamayan Dink için anma programları düzenleniyordu. Dink’in öldürülmesi gayrimüslimleri hedef alan ‘Kafes Eylem Planı’nda ‘operasyon’ olarak geçiyordu.

Hrk. Asyş. ve Eğt. Ş.Md. J.Kur. Bnb. Hanifi Yıldırım imzalı operasyon belgesinin, darbe için engel teşkil eden aydınlar ve kanaat önderlerinin nasıl gözaltına alınacağını belirleme amacıyla hazırlandığı ifade ediliyor. Belgede hangi isme, hangi subayın operasyon yapacağı bile belirlenmiş. ‘Sakal’ operasyonu kapsamında ‘gayrimüslim cemaat önderi ve iş adamları’ sıralanıyor. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve Katolik Cemaatleri Ruhani Genel Sekreteri Maroviç’in ismi zikrediliyor. ‘Orak’ operasyonunda ‘darbe karşıtı Ermeni basını’ listelenmiş. Bu kapsamda, Hrant Dink’in yanı sıra Etyen Mahçupyan ve Sevan Nişanyan ‘hedef’ listede bulunuyor. ‘Yumruk’ operasyonu ise ‘darbe karşıtı aşırı sağ kesim’i hedeflemiş; Nazlı Ilıcak, Ahmet Taşgetiren, Ali Bulaç ve Fehmi Koru bu listede. ‘Darbe karşıtı aşırı sol kesim’ için ‘Kürek’ operasyonu planlanmış. Burada Toktamış Ateş, Hasan Cemal, Cüneyt Ülsever bulunuyor. ‘Darbe karşıtı liberaller’ diye zikredilen Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Mehmet Barlas ve Taha Akyol’a dönük operasyona da ‘Testere’ adı verilmiş.

Cemaatler takipte, eylemlere PKK süsü

Türkiye’yi kaosa sürükleyerek askerî bir darbeyi öngören ‘Balyoz’ planında cemaatler, Aleviler, sol gruplar, terör örgütü ve medya sıkı takibe alınmış. Darbe ortamının hazırlanması için buralarda görev alacak askerî personel belirlenmiş. Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın doğum gününde yaptırılacak eylemlere PKK eylemi süsü verilmesi de planlanmış.

11 numaralı klasörün içindeki Ramazan Cem Gürdeniz’e ait arşivde toplumun farklı kesimlerine sızacak isimler bulunuyor. Tümamiral Ali Feyyaz Öğütcü imzasını taşıyan belgede, Alevi dernek ve vakıflarından Deniz Kurmay Albay A. Sadi Ünsal; aşırı sol gruplardan Tuğamiral Kadir Sağdıç; dinî grup ve cemaatlerden Deniz Kurmay Albay İbrahim Şahin; Doğu ve Güneydoğu faaliyetlerinden Deniz Kurmay Kıdemli Albay A. Semih Çetin; sivil toplum kuruluşlarından Deniz Kurmay Yarbay S. Okan Kırçiçek; medyadan Deniz Kurmay Kıdemli Albay Cem Gürdeniz ve Deniz Kurmay Yarbay C. Aziz Çakmak; siyasi partilerden ise Deniz Kurmay Yarbay F. Can Yıldırım sorumlu tutuluyor.

Planda, cemaat liderlerinden bazılarının fotoğraflanması isteniyor ve bu konudaki sorumluluk Yarbay S. Nuri Güneri’ye veriliyor. Aleviliğin Hıristiyanlıktan geldiği ve Ermenilikle ilişkisi olduğu yönündeki propaganda için Binbaşı İ. Özdem Koçer görevlendiriliyor.