Tutanak sehven mi karıştı, telefona kasten mi yüklendi?
Ergenekon örgütünün ara yöneticisi olmaktan müebbet hapis istemiyle tutuklu yargılanan İkinci Ergenekon davası sanıklarından Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin avukatları, müvekkillerinin telefon rehberine, gözaltındayken Hizb-ut Tahrir üyesi Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefon rehberinde bulunan isim ve numaraların eklendiği iddiasında bulunmuş, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan (TİB) gelen yazı üzerine de kuşkularının doğrulandığı gerekçesiyle Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunma kararı almışlardı. HABERTURK.COM bu gelişme üzerine Emniyet'ten sanık avukatlarının iddialarını yanıtlayacak nitelikte bir açıklama yapılması gerektiğini, aksi durumda bu soruşturmaların başlangıcından itibaren sanık avukatları tarafından ileri sürülen komplo ve tertip iddialarının yoğunluk ve güç kazanmasının kaçınılmaz olduğunu belirtmişti.
Beklenen açıklama gece geç saatlerde geldi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, gece yarısına dakikalar kala yaptığı açıklamada, İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle irtibatının Mahmut Oğuz Kazancı'nın telefon rehberindeki kayıtların Çelebi'nin telefonunda da bulunmasına dayandırılmadığı, bu konunun sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmediği bildirildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yazılı açıklamasında, bazı medya organlarında, ''İddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütüne yönelik devam eden soruşturmalar kapsamında tutuklu bulunan Teğmen Çelebi aleyhine polis tarafından delil üretilerek Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle ilişkilendirildiği'' yönünde haberler yapıldığı belirtildi.
Teğmen Çelebi'nin 19 şüpheliyle birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1756 sayılı soruşturması kapsamında 18 Eylül 2008'de gözaltına alındığı kaydedilen açıklamada, şöyle denildi:
''Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan Mahmut Oğuz Kazancı'nın GSM telefon rehberi kayıtlarının sanık Çelebi'nin GSM telefon ve sim kart çözüm tutanağında da yer aldığından bahisle, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2 Aralık 2010 tarihli talimatı üzerine her iki sanığın telefon ve sim kart çözüm tutanakları yeniden incelenmiş, Hizbü-t Tahrir terör örgüt üyeliğinden hakkında dava açılan Kazancı'nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven Çelebi'nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiş ve hazırlanan yeni tespit tutanağı 21 Aralık 2010 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.''
Sanık Çelebi'ye ait telefonun 19 Eylül 2008 günü kısa bir süre için açık kalması hadisesinin, sanıktan elde edilen telefonun hafızasındaki bilgilerin, telefon ve sim kart çözüm tutanağında yer alacak biçimde teknik personel tarafından kopyalanması esnasında gerçekleştiği vurgulanan açıklamada, kopyalama esnasında telefonun yaklaşık 2 dakika açık kaldığı, bu rutin işlemin diğer tüm şüphelilerin telefonlarına da uygulandığı aktarıldı.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Çelebi'nin iddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütü yöneticilerinden gelen talimat doğrultusunda Hizbü-t Tahrir terör örgütüne sızma girişimlerinin bulunduğu savı, şüphelinin bizzat yaptığı ve tape edilmiş telefon görüşmeleri, yapılan aramalarda elde edilen fiziki ve dijital dokümanlar ile Hizbü-t Tahrir örgüt üyeliğinden haklarında dava açılan Kurtça Bektaş ve Süleyman Solmaz'ın ifadelerine dayandırılmıştır. Kaldı ki, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB) temin edilen HTS kayıtlarına göre, Mehmet Ali Çelebi'nin gözaltına alınmadan önce Hizbü-t Tahrir örgüt üyeliğinden haklarında dava açılan Kurtça Bektaş ile 25 Mayıs-8 Haziran 2008 tarihleri arasında 25 kez, Süleyman Solmaz ile de 1 Mayıs-26 Temmuz 2008 tarihleri arasında 90 kez görüşme kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, Çelebi'nin Hizbü-t Tahrir terör örgütüyle irtibatı, basında yer alan iddialarda olduğu gibi Mahmut Oğuz Kazancı'nın telefon rehberindeki kayıtların sanık Çelebi'nin telefonunda da bulunmasına dayandırılmamış, bu konu sanık aleyhinde sonuç doğuracak biçimde adli işlemlerin hiçbir aşamasında değerlendirilmemiştir. Adı geçen sanığın terör örgütüyle olan irtibatı, soruşturma dosyasında somut bir şekilde mevcut olan TİB kaynaklı HTS raporları, adli kararlı telefon görüşmeleri, el konulan fiziki ve dijital dokümanlar ile diğer sanık ifadeleri dayanak alınarak ortaya konmuştur.''
Emniyetin konuyla ilgili yaptığı açıklamaya Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin avukatlarından yanıt geldi.
İşte avukatların yaptığı yazılı açıklama:
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Mahkeme yerine geçip müvekkil hakkında kanaat getirmek yerine öncelikle masum insanlara delil yüklemek yoluyla tutuklanmalarını sağlayan suç odaklarını bulup ortaya çıkarması gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle aşağıdaki sorulara cevap vermelidir.
1)Cep telefonu da bir Dijital Delil olmasına rağmen Müvekkilden el konulduğu anda niçin 'CMK 134. Madde' gereği bir örneği alınıp müvekkile veya müdafiine verilmemiştir?
2)Basın Açıklamasının 4. Paragrafında yer alan, Delil Açma tutanağı tutulmadan gece yarısı telefon açmak ve kopyalama yapmak hangi kanun veya yönetmeliğe dayanan bir 'rutin' işlemdir?
3)Bu rutin işlem daha önce bu davada kendisine delil yüklendiğini iddia eden kaç sanığa uygulanmıştır, kaçına 'sehven' bilgi yüklendiği tespit edilmiştir?
4)Emniyet Müdürlüğü, '19.09.2008 gecesi 23.52'deki söz konusu 2 dakika açık kalma işleminin teknik inceleme için yapıldığını belirtmesine rağmen müvekkilin telefon incelemesine ait tutanaklarda sayfanın alt kısmında yer alan tarih ve saatin '20.09.2008, 04.45' olmasını ve incelemenin bitişinde tutulan tutanakta '20.09.2008 05.10' tarih ve saatinin yer almasını nasıl açıklamaktadır? Ayrıca söz konusu incelemenin yapıldığı saatlerde telefonun HTS raporlarına göre herhangi bir sinyal vermemesi nasıl açıklanabilecektir?
5)Müvekkilin telefonuna yüklemenin 'sehven' yapıldığı iddia edilmektedir. Söz konusu olan bilirkişi raporundaki sim kart çözümlerine ekleme yani liste dökümlerine ekleme olsa idi bu belki anlayışla karşılanabilirdi. Ancak '15.12.2010' tarihli bilirkişi raporunun 4. sayfasındaki müvekkilin telefonuna ait görüntülerde açıkça görülmektedir ki söz konusu yabancı kayıtlar müvekkilin telefonuna yüklenmiş ve bu nedenle içerisinde de gözükmektedir. Bu duruma karşı Emniyet Müdürlüğü'nün bir açıklaması var mıdır?
6)Bu 'sehven' yükleme kaç kişi tarafından yapılmıştır? Kaç kişi bu yüklemenin farkında ve suçu bildirmeme suçunu işlemiştir? 'Bu sehven uygulamanın varlığı kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir olayda neden 2,5 sene gizlenmiş, konu kamuoyuna mal olduktan sonra bir açıklama gereği hissedilmiştir?' 'Bu şekilde 'yanlışlıklar' kaç kişiye daha yapılmıştır?'
Sayın İstanbul Emniyet Müdürlüğü "Halk için Emniyet Adalet İçin Hizmet" sloganının sadece lafta kalmadığını ortaya koymalı ve masum insanlara iftira atan bu kötü niyetli insanları bulup bir an önce adalete teslim etmeli ve 'kamuoyundan bu konuda özür dilemelidir.' 'Çağdaş, Demokratik Hukuk Devletlerinde beklenen yaklaşım budur.'
Av. Celal ÜLGEN - Av. Hüseyin ERSÖZ - Av. Serkan GÜNEL
Mehmet Ali ÇELEBİ Müdafileri