31 Ocak 2011 Pazartesi

Eşref Bitlis Şehit Değil mi?

PKK ile mücadelede önemli görevler üstlenen Jandarma Eski Genel Komutanı Eşref Bitlis, bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Ama o bir şehit değil. İşte şaşırtan detaylar...

Jandarma Genel Komutanı uçağı düştüğü için, “Harp Malulü” sayıldı... Paşa’nın ailesi şehitlik için dava açtı. Bir helikopterimiz düşüyor 7 askerimizi kaybediyoruz. 6’sı şehit, 1’i değil... Çünkü ailesi davayı kazanamadı...256 Şehit Aileleri Derneği var. Çoğu, askerî ölümleri şehitliğe çevirmek için dava açıyor ve kazanılırsa komisyon alıyor!..

ÖLÜMÜNDEKİ SIR PERDESİ ARALANAMADI
PKK ile mücadelede önemli görevler üstlenen Jandarma Eski Genel Komutanı Eşref Bitlis, 1993’te; hâlâ tam olarak aydınlatılamayan bir uçak kazasında haya-tını kaybetti. Diyarbakır’a gitmek üzere havalanan uçak 9 dakika sonra düşmüştü.

Vatan görevini yaparken hayatını kaybedenlerin al bayrağa sarılı tabutlarını görmeye öyle alışmışız ki... Hemen her ilçede, her mahallede bir şehidimizin aziz hatırası canlı duruyor. Yani sayıları çok fazla. Yakın akrabalarıyla birlikte ele alındığında milyonları buluyor. Üstelik bunlara her sene onlarcası ekleniyor. Bu sebeple şehit aileleri ve malulleri, politikacıların üzerinde siyaset yaptığı önemli kesimlerden biri. Devlet, şehitlerin geride kalanlarına çeşitli kolaylıklar sağlıyor, acılarını hafifletmek için... Ama ateş düştüğü yeri yakıyor. “Şehidimiz” diyor, gözyaşlarıyla, dualarla uğurluyor, hiç bir ayırım yapmadan kalbimize gömüyoruz onları... Ama daha sonra neler yaşanıyor? İşte bunları sizin için araştırdık ve “şehitlik dosyası”nı açtık...

Referandumla anayasal güvence altına alınan şehit aileleri, sosyal güvenlik ve tazminat hukukunda birçok istisna ve farklı madde uygulandığı için kendi aralarında ayırımcılığa maruz kalıyor. Vatan borcunu yerine getirirken canını ortaya koyan askerlerden terörle mücadele kapsamına girenlerin yakınlarına çok sayıda hak tanınırken, üniformasıyla helikopter ve trafik kazası, çığ ve afet gibi olaylarda ölenler bu haklardan faydalanamıyor. Aşındırdıkları devlet kapılarından “Yapacak bir şey yok. Prosedür böyle” cevabını alan vazife malullerinin yakınları, dava yoluna gidiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’na bu yönde açılan yüzlerce dava bulunuyor.

ADI VAR TANIMI YOK!
Hükümet, şehidin ikinci yakınına da kamu kurulaşlarında iş verilmesi ve TOKİ’den ev tahsis edilmesi yönünde çalışmalar yapıyor. Ancak bu çalışma, terörle mücadele kapsamında şehit olanların yakınlarıyla sınırlandırılıyor.

Kanunlarımızda bir asker ya da polis için “Bir kişi şu şu hallerde şehit sayılır” diye bir ibare bulunmuyor. Onun yerine malullük kavramı esas alınıyor. Görev başında vefat eden bir kamu görevlisi, manevi olarak şehit sayılırken iş tazminat ve tanınan sosyal haklara gelince farklılık ortaya çıkıyor. Böyle olunca da “şehitlik” sadece geride kalanlara tanınan mali ve sosyal hakların boyutu ile ilgili bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Farklı uygulamalar “Sadece teröristlerle çatışma sırasında vefat eden şehit sayılır düşüncesi”ni doğuruyor. Bu da vazife malulü şehit yakınlarını yaralıyor.

GURURLU İLE BOYNU BÜKÜK
Şehit Aileleri Derneği Genel Başkanı Mehmet Güner, ayırımcılığa karşı dava yoluna gittiklerini belirterek “Bununla ilgili derneğimizde epeyi bir dosya bulunuyor. Mahkemeye verdiğimiz 100 dosyanın 99’unu kazandık” diyor. Güner, “Devletin görevini yerine getirirken hayatını kaybedenleri mahkeme yollarına düşürerek hakkını aramaya sevk etmesinler. Biz devletimize karşı dava açmaktan memnun değiliz. Ama mecbur bırakılıyoruz” şeklinde konuşuyor. Mehmet Güner şöyle devam ediyor: “Yasalarımız, her konuda ayırıyor. Terörle sıcak çatışmada şehit olmuş bir askerin yakınları tatiline varana kadar her türlü yasal haktan faydalanıyor. Bir aile sadece oğlunun acısıyla baş başa. Diğeri ise hiçbir haktan faydalanamıyor. Bu ayırımı şehit yakınlarının arasında bile gözlemliyoruz. Biri gururlu diğeri boynu bükük duruyor.”

ÖLÇÜ MAAŞ MI OLMALI?
Konu hakkında görüşlerini aldığımız SGK yetkilileri: “Türkiye’de sanki ana-babasına maaş bağlanırsa şehit, bağlanmazsa şehit değilmiş gibi algılanıyor. Çünkü, şehitlik tanımı yapılmamış.”

REFERANDUMDA OYLANAN MADDENİN İÇİ DOLDURULSUN
Şehit Aileleri Derneği Genel Başkanı Mehmet Güner, “Allah razı olsun başbakanımız bu konuda iyimser davrandı. Sıkıntıları asgariye indirdi” diyor. Güner, referandumda oylanan “şehitlere pozitif ayırımcılık” maddesinin içinin doldurulmasını da beklediklerini ifade ediyor. Mehmet Güner, isteklerini şöyle sıralıyor: “Şehitlerimiz tanımlansın. En azından ikinci derecede hayatını kaybeden asker ve polislerin yakınına da iş imkânı verilsin. Mezarlık ayırımı ortadan kaldırılsın.”

4 ÇEŞİT MALULLÜK VAR
> Malullükte askerler, polisler, kamu görevlileri (öğretmen, doktor, savcı vs) ve geçici köy korucuları için dört ayrı kanunun ilgili maddeleri uygulanıyor. Bunlar şöyle:
> Normal vazife malullüğü aylıkları (5434 sayılı kanunun 45’inci veya 5510 sayılı Kanunun 47’nci maddeleri hükmü)
> Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malullüğü aylıkları (5434 sayılı Kanunun 45, 56 ncı veya 5510 sayılı Kanunun 47’nci ve geçici 18’inci maddeleri hükmü)
> 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle bağlanan vazife malullüğü aylıkları
> 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle bağlanan vazife malullüğü aylıkları
> Harp Malullüğü aylıkları, (5434 sayılı Kanunun 64’üncü veya 5510 sayılı Kanunun 47’nci maddeleri hükmü)...

Türkiye, tazminatta en iyi ülkelerden biri
Görüşlerini aldığımız bazı hukukçular Türkiye’deki tazminat miktarlarının ABD dahil olmak üzere dünyadaki diğer ülkelerden çok daha iyi olduğunu söylüyor. Hukukçular, “Vatandaşlarımızın, devletin sağladığı sosyal güvenlik haklarıyla ilgili olarak mahkemelere en çok başvurma sebebi herkesin kendisini Terörle Mücadele Kanunu kapsamına aldırmak istemesidir. Dava açan ve mahkemede aradığını bulamayınca da mahkemenin adaletsizliğinden, hükümetin ilgisizliğinden şikayet ediliyor” diyor.

Şehit ailelerine hangi hakkı veriyor?
Devletin tazminat ödemeye hak gördüğü ve “şehit” sayılanların ailelerine verdiği haklardan bazıları şöyle:

> Şehit yakınlarına en yüksek dereceden 30 yıl hizmet yapmış memur gibi emekli ikramiyesi ödeniyor.
> Ev kiraları on yıl süre ile devletçe karşılanıyor.
> Faizsiz konut kredisi kullandırılıyor.
> Bütün hastanelerden ücretsiz faydalandırılıyor.
> İlaçlar için katılım payı alınmıyor.
> Şehitlerin çocuklarına her ay eğitim yardımı yapılıyor. Bunlardan yüksek öğretim katkı payları alınmıyor. Ayrıca istedikleri okullarda eğitim görebiliyorlar.

SİSTEM SUİSTİMALE AÇIK!
2009 rakamlarına göre Türkiye’de 265 adet şehit ailesi derneği bulunuyor. Bunların birçoğu şehit ailelerinin seslerini duyurmalarında yardımcı oluyor. Ancak yine birçoğu ‘şehit sayılmayan’ askerlerin aileleri adına devlete dava açıp, kazandıklarında yüzde 25 oranında ‘komisyon’ alıyor. Böylece dernekler gelir elde ediyor ve giderleri karşılayıp derneklerini ayakta tutuyor.

Devlet, terör eylemleri sebebiyle hayatını kaybeden şehidin eş, çocuk veya kardeşlerinden birisine kamu kurum ve kuruluşlarında iş imkânı sağlanıyor. Öncelik eşe tanınıyor. O istemezse çocuklarına, o da feragat ederse hak şehidin kardeşlerden birine veriliyor. Öğrendiğimize göre, yeğenlerinin bu hakkını alan çok sayıda ‘amca’ bulunuyor.

Hava ve denizdeki şehitliğe karadaki aile mezarlığına
Kastamonu’da geçen Eylül ayında görevden dönen askeri araç takla attı. Kazada Uzman Çavuşlar Ahmet Erdönmez ve Mevlüt Boyraz şehit oldu. Ancak görevden dönmelerine ve üzerinde askeri kıyafetleriyle şehit olmalarına rağmen, uzman çavuşlar vazife malulü sayıldı. (Üstelik, iki askerimiz şehitliğe konulmaya bile layık görülmedi. Kanunlara göre, hava ve deniz araçlarında hayatını kaybedenler şehitliğe, karadaki askeri araçtakiler ise aile kabristanına defnediliyor. Bu durum ailelerin “ayırımcılık var” sözlerini haklı çıkarıyor.) Kazayla ilgili dava yoluna giden acılı aileler, mahkeme gününü beklerken bu sefer de Adıyaman’da yine askerî aracın devrilmesi sonucu Afyonkarahisarlı Er İsmail Saygılı şehit oldu. Saygılı, “şehit” kabul edildi ve terörle mücadele kapsamına alınması kararlaştırıldı. Yani, iki ayrı yerde, benzer durumda şehit olanlar arasında iki farklı karar verildi.

Eşref Bitlis’in yakınları bile davalık olmuş
Vazife malulü sayılanlar, SGK’ya dava açıp terörle mücadele kapsamına alınmalarını istiyor. Suikasta kurban gittiği düşünülen Orgeneral Eşref Bitlis bile harp malulü sayılmış. Ailesi devlete dava açmış.

Şehit yakınlarının Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) açtığı yüzlerce dava bulunuyor. Bunların mahiyetini öğrenmek için SGK’ya başvurduk ve bu yönde tutulmuş bir istatistiki bilginin olmadığını öğrendik. Ancak bu arada ilginç dava örnekleriyle karşılaştık. 1993 yılında meçhul bir uçak ‘kaza’sında şehit olan Jandarma Eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in davası bunlardan biriydi. Bugün bir suikasta kurban gittiği konusunda herkesin hemfikir olduğu Org. Eşref Bitlis’e, kanunlar gereği harp malulü hükümleri uygulanmış. Ailesi terörle mücadele kapsamında yer alması için Emekli Sandığı’na dava açmış. Ama davanın sonucunun ne olduğunu öğrenemedik.

Elazığ’ın Karakoçan beldesinde, bir teğmenin onbaşının eline pimi çekilmiş bomba vermesi sonucu hayatını kaybeden Ali Osman Altın’ın babasının açtığı dava bir diğeriydi. Kanunlar gereği Ali Osman Altın’ın “şehit olmadığı”na hükmedildi. Bunun üzerine baba Ali İhsan Altın, mahkemeye gitti. Bir yıl süren dava sonunda Ali Osman Altın şehit sayıldı ve ailesinin maaşa bağlanmasına hükmedildi.

AYNI OLAY, FARKLI KARAR
Malatya’daki helikopter kazasında 7 asker şehit oldu. SGK harp malulü hükümlerinin uygulanmasını istedi. Aileleri “biz teröre muhatap olduk” deyip dava açtı. Bunlardan birinin ailesi davayı kaybetti, diğerleri kazandı. Kaybedenin ailesine 5434 sayılı kanun uyarınca harp malulü, kazananlara 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümlerine göre aylık bağlandı. Farklı mahkemeler aynı konu hakkında farklı kararlar verdi.

İNEK DAVASI KARARI
Doğu illerimizin birinde askerî alana bir inek girer. Nöbetçi uzman çavuş, hayvanı kovalamaları için 4 askeri görevlendirir. Askerler ineği yasak bölgeden çıkarırlar ama alanda yabancı bir madde bulurlar. Bunu kurcalamaya başlarlar (Teamüle göre bu durumu komutanlarına bildirmek zorundalar) ve madde patlar. 4’ü de şehit olur. Dördünün de davası birlikte ele alınır. Olayın, güvenliğin sağlanmasında gerçekleşmediği, terörle mücadeleye muhatap durumun söz konusu olmadığı, ayrıca emirlere aykırı davranıldığı gerekçesiyle 3 askere vazife malulü aylığı bağlanır. Diğer askere de hiç bir şey uygulanmaz.