İktidar partisinin, yeni Sayıştay Kanunu’nda yaptığı değişiklik ile denetçilerin, kurumların, kamu kaynaklarını, verimli, ekonomik ve tutumlu kullanıp kullanmayacaklarını denetleme yetkisini tırpanlamış olması, yoğun eleştirilere neden oluyor. Bu değişiklikten, kamu kaynaklarını kullanan bir kurum olan ve tarihinde ilk kez mali saydamlığının sağlanması hedeflenen TSK’nın da faydalanacak olması tartışmaları alevlendirdi.
Geçen yılın son ayında TBMM’de kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından da onaylanan yeni Sayıştay Kanunu’na eklenen bir madde ile TSK harcamalarının kamuoyu ile paylaşılmasına da önemli ölçüde sınırlama getirildi. Sayıştay Kanunu’nun 44. maddesinin 2. fıkrası, “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının bu kanun uyarınca yapılacak denetimi sonucunda hazırlanacak raporların kamuoyuna duyurulmasına ilişkin hususlar, ilgili kamu idarelerinin (yani örneğin TSK’nın) görüşleri alınarak Sayıştay tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir,” diyor. Eyvah ki ne eyvah... TSK’nın, kanunların bile üzerine çıkan, özerk yapısını sürdürmede araç olan yönetmeliklerle çoğu zaman başına buyruk hareket ettiği gözönüne alınacak olursa eğer, harcamalarının nerelere gittiği ve onca silah alımının akılcı olup olmadığı konusundaki bilgilerin ne kadarının kamuoyu ile paylaşacağına kendisinin karar verecek olması vahim bir gelişme. Bir konuda, kanunlara ek olarak yönetmeliklerle düzenleme yapılması beni huylandırır, hele de işin içine demokrasi karşıtı darbeler tarihi ile anılan TSK girince... Zira, TSK ve fiilen kendisine bağlı olan JGK’nın kendi iç yönetmeliklerinin kanunların üzerinde bir etki gücüne sahip olduğu bilinir. Örneğin, JGK Kuruluş Kanunu’na ek olarak Jandarma’nın sorumluluk ve görevlerini belirleyen yaklaşık 500 yasa ve yönetmelik bulunduğu tahmin ediliyor.
Demokrasilerde kabul gören biçimiyle sır bilgiler, gerçekten sözkonusu ülkenin ulusal çıkarlarına zarar verebilecek nitelikteki bilgilerdir. Bizde ise sır kavramına ne ararsan girer. Adam kamu kaynaklarını kötüye kullanmıştır, ama, örneğin, rütbelidir, mahkemeden bile mal varlığını gizli tutma hakkına sahiptir. Bir olayı hatırlıyorum; bir kurumda üst düzeyde görev alan bir emekli general ile ilgili yolsuzluk iddialarını haberleştiren gazete ve gazeteciler hakkında dava açılmıştı. Bu emekli general, mal varlığını mahkemeye sunmama keyfiyetini elinde bulunduruyordu. Bunun üzerine gazetelere el altından sızdırılan bu kişiye ait mal varlığı, dudak uçuklatan düzeydeydi. Yine eğer, ben Türk vatandaşı olarak, ülkemin askerî bütçesine ilişkin gerçek rakama uluslararası kaynaklardan ulaşıyor ama kendi kaynaklarımdan ulaşamıyorsam bu da sır bilgi değildir. Bakalım, uygulamada göreceğiz, Sayıştay ve Bakanlar Kurulu, TSK’nın denetlenen mallarına ilişkin bilgilerin ne kadarını sır kabul edip, kamuoyu ile paylaşmayı kabul edecek.
Sayıştay Kanunu’nda belirsizliğini koruyan bir diğer sorun; kısa adı TSKGV olan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nın hissedarı olduğu 18’e yakın askerî firmanın denetlenip denetlenmeyeceği. Kamuoyuna harcamalarını açıklamayan bu firmaların devasa boyutlarda silah harcamaları yaptıkları biliniyor. Sayıştay yetkilileri, Savunma Sanayii Fonu gibi kamu kaynaklarını kullandığı bilinen bu firmaların artık denetim kapsamı içinde olması gerektiğini belirterek, “Kamu kaynağı kullanan hiçbir kurum artık bizim denetimimizden kaçamaz, eskiden olduğu gibi denetim uzmanlarını da kapıdan çeviremez,” diyerek, iddialı konuşuyorlar.
Sayıştay Kanunu’nda hükümetin teklifi ile bir maddenin değiştirilmiş olması sonucu Sayıştay denetçileri, TSK dâhil hiçbir kurumda yerindelik denetimi yapamayacak, idarenin takdir yetkisini sınırlayacak ve ortadan kaldıracak karar alamayacak. Daha önce de yazdığım üzere, bu değişiklik şu anlama geliyor; TSK dâhil hiçbir kurumun, harcamalarında yapacakları olası israflar önlenemeyecek. Sayıştay, kurumların, verimli, etkin ve tutumlu (VET) harcama yapıp yapmayacaklarını denetleyemeyecek. VET ilkesi bütün gelişmiş ülke denetim kriterlerinde yer alıyor. VET’in, Sayıştay Kanunu’ndan çıkmasıyla, denetçiler, artık kamu idaresinin koyduğu politikaya göre denetim yapabilecek, TSK dâhil hiçbir kuruma, “koyduğunuz bu hedef doğru mu, yanlış mı” diye soramayacak. VET kriteri kalsaydı, idareler, kendilerine tahsis edilen kaynakları daha verimli kullanmaya teşvik edileceklerdi.
Her ne kadar VET ilkesi çıkartılarak Sayıştay Kanunu yara almış olsa da, denetçilerin performans denetimi yetkisi bulunuyor. Diğer bir deyişle, denetçiler, hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergelerle ilgili olarak faaliyet sonuçlarını ölçecekler.
Sayıştay Kanunu yukarıda saydığım eksikliklere rağmen artık kurumların fiilen denetimini, dolayısıyla şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesini zaman içinde sağlayacak. Şimdi sıra, Sayıştay’ın Türkiye tarihindeki bu ilk kapsamlı denetimi yerine getirmesi için gerekli yapılanmayı sağlaması. Bu amaçla Sayıştay Genel Kurulu, yarın bir toplantı yaparak yeni kanuna uygun yapılanmayı gözden geçirecek.