12 Ocak 2011 Çarşamba

Erken ölüm parası darbe sanıklarına mı gidiyor / Lale Kemal

Askerî konulara hâkim bir okurum, yukarıdaki başlık altında bana bir bilgi notu göndermiş. Bu bilgi notu gelmeseydi, köşemde, Türkiye’deki otoriter ve muhafazakâr zihniyetin; sanata, türbanlı kadına, kulağına küpe takan öğretmene, Atatürk rozeti taşıdığı için mahkemelik olduğunu savlayan ünlü bir iletişim firması çalışanına kadar uzanan geniş bir yelpazedeki toplum kesimlerini nasıl esir alıp, adeta zulmettiğini örnekleriyle anlatmayı düşünüyordum. Bu zulüm, kalkınmanın önemli unsurlarından olan toplumun yaratıcılığını da köreltiyor. Otoriter ve muhafazakâr zihniyete kendimden bir örnek verdikten sonra askerî kaynağımın dikkatime getirdiği aciliyeti olan önemli bir konuyu işleyeceğim. Yıl 1980, 12 Eylül askerî darbesinden hemen sonra. Malum, her darbe sonrası kamu kurumlarının başına genel müdür olarak emekli generaller ya da emekli albaylar atanırdı. Benim çalıştığım yarı resmî basın kuruluşunun başına da bir emekli general atanmıştı. Aylardan eylül, hava soğuk değil ama bu sözde laik emekli generalimizin ilk icraatı, kadınlara naylon çorap giyme zorunluluğu getirmesiydi. Kadın çalışanların naylon çorap giyip giymediklerini tesbit etmek üzere de kuruma giriş çıkışları kontrol eden erkek çalışanlar görevlendirilmişti!!! O günden bugüne 31 yıl geçmiş. Halen, türban takan kadınların üniversitede eğitim özgürlüğünü kısıtlayan, Atatürk rozetini taktığı için baskı gören, bir heykele “ucube” tanımının yapıldığı ya da bir Osmanlı padişahının yaşamına ilişkin tabuların yıkılmasına feveran eden bir topluma ve sisteme sahibiz.

Aciliyeti olan konumuza gelince...

Hatırlarsanız birkaç gün önce, “TSK Dayanışma Vakfı’nın (TSKDV) 1 Mart 2011’den itibaren TSK mensuplarına ‘avukatlık ücreti yardımı’ da yapacağının” belirtildiği bir haber çıktı. Bu haberin arka planı irdelendiğinde, aşağıda da anlatacağım üzere, insana, genç yaşta ölen TSK mensupları için toplanan paralar darbe sanıklarına mı gidiyor, sorusunu sorduracak kadar vahim nitelikte olduğu görülecektir.

Bu vahim, vicdanları sızlatan olayı askerî kaynağımdan aktarayım:

“Vakfın internet sitesine girdiğinizde, ana sayfada ‘Yardım çeşitlerimize 01.03.2011 tarihinden itibaren AVUKATLIK ÜCRETİ YARDIMI da ilave edilecektir’ spotu ile karşılaşıyorsunuz.

TSKDV, 10 yıldan az memuriyeti olup da vefat edenlerin ailelerine ve malul olarak TSK’dan ayrılan personelin kendisine Emekli Sandığı ve OYAK tarafından yeterli sosyal hakların sağlanmamasından kaynaklanan boşluğu doldurmak için 28 Aralık 1999 tarihinde kuruldu. Şimdiye kadar sadece vefat ve maluliyet yardımı yaptı. Özellikle genç yaşta hayata veda edenlerin geride kalanlarına ve maluliyete uğrayanlara önemli ölçüde yardım yapan bir vakıf olduğu için TSK personelinin en çok destek verdiği sosyal organizasyon olan bu vakfa, neredeyse tüm subay, astsubay ve uzman erbaşlar tarafından her yıl şubat ayında gerçekten gönüllü olarak aidat ödendiği bilinmektedir. Ancak vakfın kuruluş amacı ve şimdiye kadar özdeşleştiği yardımlar ile hiç de uyumlu olmayan bir şekilde ‘avukatlık yardımı’ da yapmaya karar verilmesi, üzerinde çok durulması gereken bir husustur.

Öncelikle avukatlık yardımı ile ne kastedildiğine bakmak faydalı olacaktır. Vakfın internet sitesindeki bilgileri kısaca şöyle özetlemek mümkün: ‘TSK personelinden bazıları görevini layıkıyla yerine getirmiş olmalarından dolayı iftiraya uğrayabiliyor, sivil savcılıklar tarafından haklarında soruşturma açılabiliyor, hatta yine sivil mahkemelerce tutuklanabiliyorlar. Silah arkadaşlarına karşı sivil savcılık ve mahkemelerce yürütülen bu haksızlığa hep birlikte karşı durulmalı, onların avukatlık masrafları bu vakıftan karşılanmalı. Eğer aynı şey Askerî Savcılık ya da Askerî Mahkemelerde olursa sandıktan yardım sağlamalıyız. Çünkü generallerin emir komutasında soruşturma açan askerî savcılar ile yine generallerin karşısında esas duruşta beklemek durumunda olan askerî mahkeme heyetleri hata yapmaz!”

Ama muvazzaf ya da emekli bir general hakkında, anayasal düzeni yıkmaya yönelik darbe planları içersinde olduğu konusunda kuvvetli delil ve emareler olduğu için sivil savcılık soruşturma açsa ve davaya bakmakla görevli, yetkili olan sivil mahkeme davayı görmeye başlasa, TSK Dayanışma Vakfı Anayasa’yı ortadan kaldırmakla yargılanan generallerin astronomik avukatlık masrafını karşılayacaktır. Hem de nereden: genç yaşta ölenlerin geride kalan dul ve yetimleri ile sakat kalanlara yardım için toplanan paralardan.

Avukatlık yardımının TSK Dayanışma Vakfı şemsiyesi altına alınmaya çalışılmış olması, esasen geçen yıl gizlice ve moda tabir ile mahalle baskısıyla para toplanması ile başlatılan, daha sonra Hukuki Yardım Sandığı kurularak belli bir çerçeveye oturtulmaya çalışılan çabaların, TSK personeli tarafından benimsenmediğinin ve desteklenmediğinin en önemli kanıtıdır.

Sandığın kurulmasından bu yana geçen dönemde yok denecek kadar az kişinin sandığa gönüllü olarak yardımda bulunması, ERGENEKON, BALYOZ, KAFES benzeri davalara muhatap kalanların astronomik avukatlık ücretini karşılamayı kafaya koyan TSK üst yönetiminin yeni arayışlara girdiğini ortaya koymaktadır. Anlaşılan o ki en son Askerî Kantinler ile Orduevleri de Sayıştay denetimi kapsamına alındığından hepten sıkışan müesses nizam, personelin tamamen iyi niyetlerle silah arkadaşlığı kapsamında seve seve yardım yaptığı TSK Dayanışma Vakfı’nı bu iş için biçilmiş kaftan olarak görmüş.”

Sayıştay’ı göreve davet ediyorum. Siyasi otoritenin ise bu rezalete dur demesi gerekiyor...